Diyelim ki belirli bir müddet devam eden sağlık şikayetleriniz var. Bu ağrıya artık bir son vermek istiyorsunuz ve ilk olarak başvurabileceğiniz kolaylıkla erişebileceğiniz sağlık kuruluşu olan mahallenizdeki sağlık ocağına gitmeye karar verdiniz. Büyük ihtimalle sağlık ocağındaki pratisyen doktorlar görevdeler. İyi bir ihtimali düşünelim, bulunduğunuz bölgedeki sağlık ocağında doktorlar görevine devam ediyorlar muayene oluyorsunuz lakin doktorunuz size en azından ağrınızı hafifletecek ilacı yazamıyor artık. Dolayısıyla doktorunuzun yönlendirmesiyle poliklinikten randevu almak için MHRS (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) uygulamasına eriştiniz. E-devlet hesabınız ile sisteme giriş yaptınız, hastaneden ”randevu al” seçeneğine bastınız ve önünüze bulunduğunuz ile ilçeye hastaneye ve hatta doktora göre seçenekler sıralandı. En sonunda size en uygun seçenekleri seçtikten sonra bir baktınız ki yakın tarih içerisinde, yaklaşık bir ay kadar, randevu bulunmuyor. Seçeneklerinizi azaltma yoluna doğru gittiniz, hastane ve ilçe seçmekten vazgeçtiniz ve artık randevu mevcut. Fakat bulduğunuz randevunun yeri size yaklaşık 80 km uzakta, merkezi yerleşim yerine epey uzak bir hastanede. Son bir varsayım gayretinde daha bulunuyorum, gittiğiniz poliklinik sizden tıbbi görüntüleme isterse yeniden randevu almanız gerekecek ve bunun için bazı görüntüleme cihazlarında bekleme süresi 3 aydan 6 aya kadar değişmekte. Tüm bu varsayımların sonucunda sağlığınıza kavuşmayı dilerken çeşitli uğraşlar sonucu yine de kavuşamıyorsunuz.
Amacım mevcut sistemi betimlemek değil aksine birtakım çözüm önerilerinde bulunmak. Sağlık ocaklarındaki reçete yazamama durumunun ilaçlarda yaşanan stok yetersizliği olduğu açık. Antibiyotik tarzı ilaçların sürekli yazılmasının önüne geçilmesi elbette gerekli bir önlem. Bakteriler bizim en ufak rahatsızlığımızda antibiyotik tüketmemize alışarak kendi genomlarını bu antibiyotiğe dirençli hale getirip daha güçlü bir canlı olarak hayatlarını sürdürüyorlar. Çılgınca tüketilen antibiyotiğin önüne geçmek doktorların elinde olması gereken bir karar. Hastanın hastalığını antibiyotik kullanarak atlatıp atlatamayacağına karar vermesi için, hastalığını analiz edebilmesi için, hastalığına uygun tedavileri uygulayabilmesi için eğitim gören insanlara doktor diyoruz. Bunun devlet eliyle düzenlenmesi verilen eğitime yazık edildiğini ve doktorlarımızın da hastalarına uygun tedavi yöntemi sunan ilaçları reçetelendirmemesi sonucunda hastanelerde ve acil polikliniklerinde yaşanan yoğunluğu artmakta. Keza sağlık ocaklarının kuruluş amaçlarından birisi de sıkça kontrolü yapılması gerekmekte olan hastaların izlenmesidir. Gebelik durumları, yaşlılığa bağlı birtakım tansiyon ve şeker hastalığı takipleri, birtakım kanser testlerinin uygulanması vs. bu durumlara örnek olarak gösterilebilir.
Peki hastanelerde ve sağlık ocaklarında oluşan bu yoğunluğu nasıl azaltabiliriz? Fazla hastane açarak ve o hastaneye doktor ataması yaparak çözümler arasında neredeyse en vasatı sayılabileceklerden. Sağlık ocakları gibi neredeyse her ilçemizde tam teşekküle yakın, tıbbi görüntüleme cihazlarının varlığı, yoğun bakım ünitelerinin varlığı, ameliyathaneler, vs.) hastanelerimiz mevcut. Ancak yine de yoğunluğa ve randevuya yetişilemiyor. Türk Toraks Derneği’nin verilerine göre tüm muayene süresinin toplamının ortalama 20 dakika civarında olması gerektiği söylenmekte. (İdeal Doktor Muayenesi 20 Dakika Olmalıdır, 2019) Ancak Türkiye’de oluşan yoğunluktan kaynaklı bir doktorun ortalama olarak bir hastaya ayırdığı vakit 5 dakika civarındadır. (Muayene Süreleri, 2016) Doktorların bu süre içerisinde hastadan edindiği bilgiler sonucunda istediği MR, ultrason gibi tıbbi görüntüleme sonuçlarına ulaşması ise aylar alıyor çünkü, daha önce de belirttiğim gibi, tıbbi görüntüleme cihazlarına oluşan randevu yoğunluğu insanları aylar sonraya atamakta. Şayet erken tanı alması gereken bir hasta iseniz vay halinize.
Fazladan hastane inşası ve insan atamalarında bulunmak sermaye açısından da zaman açısından da oldukça ziyan demek. Hastaneyi inşa etmek demek bu inşaatta çalışacak insan gücü demek, bunun dışında hastanenin inşasından sonra o hastanenin içerisine alınacak cihazlar, atanacak insan gücü epeyce emek ve sermaye demek. Diyelim ki bunların hepsine katlanacak gücünüz mevcut. Günün sonunda yine aynı manzara ile karşılaşıyoruz. Hastanede randevu kıtlığı.
Yapılması gereken en önemli hamle var olan mevcut hastaneleri ve sağlık ocaklarını teknolojiye uygun hale getirmek. Bu önerimle nelerden bahsediyorum: Teletıp. Teletıp doktor ile hasta arasındaki mesafelere bağlı olmadan doktorun hastaya sağlık hizmetlerini sunabildiği bir uygulamadır. Bugün birçok hastalık, teşhis aldıktan sonra tansiyon, şeker, kan takibine tabi tutulmak şartıyla kontrol edilmekte. Tansiyon, şeker ve kandaki bazı değerlerin takibi için illaki doktora başvurmanıza gerek yok. Doktor ile hasta arasında bir arayüz tasarımı ile bu bilgilerin evinizde tansiyon, şeker ve kan değer ölçümünüzü yaptıktan sonra doktora gitmesi artık mümkün.
Diyelim ki sürekli kontrol edilmesi gereken kan pıhtılaşma sorunları olan bir hastasınız. Kan değerlerinizde bu sorunu doktorunuz “PLT” değerleri aracılığı ile okumakta. Normal PLT değer aralığınız 150.00 – 400.000 µL aralığında olmalı. Bu değerlerin altındaysanız kanınız dışarı çıktığı andan itibaren pıhtılaşması için epey süre geçiyor demek ki bu da kan kaybı demek oluyor. Eğer bu değerlerin üstündeyseniz kanınız pıhtılaşmaya oldukça meyilli oluyor ve bu durum damar tıkanıklığına sebebiyet verebilir. Doktorlar sizden venöz kan talep ettikten sonra kanınızın plazma kısmını ayrıştırdıktan sonra ve ona birtakım pıhtılaşma faktörleri ekledikten sonra pıhtılaşma süresini ölçerek size platelet değerleriniz hakkında yorum yapmaktalar. Fakat artık bu sürece gerek kalmadan, tıpkı şekerinizi ölçer gibi parmak ucundan alınan kanı bir çip kağıdına aktarıp platelet aktivitesi ölçen cihazınıza entegre ettikten sonra yaklaşık 7-8 dakika içerisinde platelet durumunuzu kontrol edebiliyorsunuz, ayrıca bknz Roche CoaguChek XS ve Siemens Xprecia Stride Coagulation Analyzer Cihazları.
Bu değerleri tasarladığınız cihaza Bluetooth ya da Wi-Fi bağlantısı sağlayan modül entegre ederseniz elde ettiğiniz verileri telefona veya bilgisayara aktarmasını sağlayabilirsiniz. Şayet arayüz oluşturmak isterseniz, aynı e-nabız sistemi gibi düşünebilirsiniz, bir uygulama tasarlayıp hastaya ait bilgileri hem hastanın hem de doktorun görüntüleyebileceği platforma sahip olabilirsiniz. Bu uygulamanın sistemde fazladan yer kaplamasını istemezseniz zaten çalışmaya devam eden “e-nabız” sistemi ile arayüzünüzü birleştirebilirsiniz.
Ben burada sadece kan pıhtılaşma sorunları yaşayan insanlar üzerinden örnek verdim lakin tansiyon, şeker ve nabız ölçen cihazlara Wi-Fi ve Bluetooth bağlantı imkanı sunan modüllerin entegre edildiği her cihaz ile tansiyon, şeker, nabız, platelet aktivitesi değerleri de tasarlanan uygulama üzerinden doktora iletilebilir ve aynı zamanda hasta da kendi değerlerini takip edebilir. Burada oluşan tek sorun uygulama tasarlamanın ötesinde piyasada var olan tansiyon, şeker, nabız gibi değerleri ölçen cihazların birçoğunun bahsettiğim modüle sahip olmaması. Bu noktada asıl yatırımın yapılması gereken yer de biyomedikal cihazlar üretimi, teletıp uygulamalarının yapılması üzerine olacaktır.
Ne her yere hastane açmak; ne de her yere tıp fakültesi, hemşirelik fakültesi, tıbbi sekreterlik bölümü vb. açmak hastanelerde oluşan yoğunluğu tam anlamıyla bitirecektir. Zamanınızı ve sermayenizi akıllı kullanmaya yönelik olan sağlık teknolojilerine yapılan yatırımı artırmak ve hastanelerde oluşan yoğunluğu bu şekilde azaltmaya çalışmaktır.
Kaynaklar
CoaguChek XS Plus System . (2009). Retrieved from Roche : https://diagnostics.roche.com/global/en/products/instruments/coaguchek-xs-plus-ins-805.html
İdeal Doktor Muayenesi 20 Dakika Olmalıdır. (2019, 08 22). Retrieved from Türk Toraks Derneği : https://toraks.org.tr/site/news/3429
Muayene Süreleri . (2016, 11 28). Retrieved from Türk Toraks Derneği : https://toraks.org.tr/site/news/3426