Dağarcık Türkiye’ye daima TÜYAP Kitap Fuarları’nda destek olan Kavukçuoğlu’nu sevgi ile hatırlayarak..)
Bir zamanlar “Aydınlık” diye bir dergi vardı..
1969’da Deniz Kavukçuoğlu’nun yazısını ilk kez okuduğum ve günümüze kadar sakladığım “Aydınlık” dergisi..
Bu aylık sosyalist derginin kurucuları, Doğu Perinçek, Vahap Erdoğdu, Erdoğan Güçbilmez, Şahin Alpay, Seyhan Erdoğdu, Gün Zileli, Cengiz Çandar, Münir Aktolga ve Atıl Ant idi..
Dergi gençlik olayların patladığı 1968’de kurulmuştu.. Sahibi kurucular adına Münir Aktolga idi. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cengiz Çandar, Teknik yönetmen ise Yavuz Tarakçıoğlu’ydu.
5 Türk lirasına satılan derginin idare yeri Kızılırmak Sokak, 39/1, Yenişehir Ankara adresinde idi. Yazışma adresi ise, PK.100 Cebeci, Ankara şeklindeydi.
Milli Demokratik Devrim (MDD) stratejisini izleyen dergi, 1968 sonu ile 1969 başında bir geniş devrimci gençlik koalisyonuna hitap etmekteydi. Geri planında Mihri Belli, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş gibi önemli isimler yer almıştı. Bu oluşum ilerleyen süreçte Kırmızı Aydınlık – Beyaz Aydınlık diye ikiye parçalanacak, içinden THKO ve THKP-C gibi silahlı örgütler çıkarırken, Maocular diye isimlendirilen “Doğu Perinçek kliği” ve diğer fraksiyonlar da yollarına devam edeceklerdi. İşte bu derginin daha ilk aşamasında Almanya’dan yazılarını gönderen genç bir sosyalist olan Deniz Kavukçuoğlu vardı. Her yazısı ilgi ile okurdum. Donanımlı, tam bir Avrupalı ilerici aydın gibi üretken, bilgi ve bilim sahibi bir genç idi..
Genç yaşımda Aydınlık dergilerinin tam koleksiyonuna her ay satın alarak sahip oldum.. Çünkü o koleksiyonda, silahlı veya silahsız Türkiye devrimci gençlik hareketinin tarihi yatmaktaydı; bunu fark etmiştim.
Özellikle kızıl renkte basılan ama günümüze (50 küsur yıl sonra) ulaşırken rengi artık kirli pembeye dönüşen 4 numaralı ve Şubat 1969 tarihli Aydınlık’ta şu yazarlar yer alıyordu:
Mihri Belli – Asya Üretim Tarzı Üzerine
Seyhan Erdoğdu – İzmir İktisat Kongresi 1923
Deniz Kavukçuoğlu – Batı Almanya’da Ekonominin Yeniden Askerileşmesi
Mao Tse Tung – Gençlik Hareketinin Hedefi
Tarihimizden – Kurtuluş Savaşımızda Türk ve Yunan Solcularının Tutumu ile İlgili Anılar ve Belgeler
Belgeler – Akçadağ Köyleri Devrimci Halkının Duyurusu..
22 yıl vatansız yaşadı
Deniz Kavukçuoğlu, 1943 yılında İstanbul’da doğdu. 12 yaşına kadar Cihangir’de yaşadı. Sonra çok seveceği Moda’ya taşındı. İlk gençliğinde Modalıydı artık. 20’sinde üniversite okumak için Almanya’ya gidene kadar burada yaşadı. 20 yaşındaysa Almanya’ya Tübingen Üniversite’sinde gitti. İki yıl Prof. Ernst Bloch’un kürsüsünde felsefe okudu. Daha sonra Heidelberg Üniversitesi’nde iki yıl sosyoloji. Yüksek öğrenimini Erlangen-Nürnberg Üniversitesi ekonomi bölümünde tamamladı.
Planı, öğrenimimi tamamladıktan sonra bir yıl staj yapıp İstanbul’a dönmekti. Fakat 12 Mart 1971 darbesi bütün planlarını altüst etti:
“Darbeyi Türk, Alman, Yunan arkadaşlarımla bir Yunan lokantasında yemek yerken açık olan televizyonun verdiği haberle öğrendim. Yunan arkadaşım, ‘Haydi bakalım’ dedi, ‘şimdi sıra Türkiye’de!’ Hristo, Yunanistan’daki 1967 Albaylar Darbesi sürgünlerindendi. Doğrusu o anda onunla benzer bir kaderi paylaşacağımı aklıma getirmemiştim. Gülüp geçtim.
Ne var ki aradan geçen günlerde birçok arkadaşım gibi ben de olayın ciddiyetini kavramaya başladım. Türkiye’de tutuklamalar yoğunlaşmıştı, aynı siyasal örgütlenmelerde yer aldığımız arkadaşlarım ardı ardına tutuklanıyordu.
Bu arada Yeni Ortam Gazetesi’nde 132 kişilik bir arananlar listesi yayımlandı. Ben de aranıyordum. Doğal ki Türkiye’ye dönmedim. Süresi biten pasaportum uzatılmadı, 6 Aralık 1971 günü de Bakanlar Kurulu kararıyla TC vatandaşlığından çıkarıldım.”
Sekiz yıldır yaşadığı Almanya’da bir anda ‘vatansız bir sürgün’ olmuştu Kavukçuoğlu. 22 yıl sürecek vatan özlemi de böylece başlamıştı.
O 22 yıllık özlemi ve yaşadıklarını bir söyleşisinde şöyle anlatmıştı: “İlk zamanlar insan pek bir şey anlamıyor, çünkü geri dönmek umudu daha taze. Darbe döneminin sıkıntıları elbet sona erer diye düşünülüyor. Örneğin 1974 Affı gibi… Fakat başvurular geri çevriliyor, Af Yasası’nın yurttaşlıktan çıkarılma durumunu kapsamına almadığını öğreniyorsunuz… Psikolojik bir yıkım! O zaman durumun vahametini kavramaya başlıyorsunuz…
Aylar yıllar geçiyor… Ülkenizle aranızdaki tek bağ dört-beş gün gecikmeyle gelen gazeteler ve mektuplar… Hayat durmuyor, yasadığınız yerde olduğu gibi, geri dönemediğiniz yurdunuzda da devam ediyor. Hayatın getirdiği değişimleri uzaktan izlemeye çalışıyorsunuz. Örneğin, Boğaz’a bir köprü yapılıyor, gazetede resimlerini görüyorsunuz, başlıyorsunuz üzerinden geçmeyi hayal etmeye…
Zamanla, yurdunuz, kentiniz, sokaklarınız kafanızda senaryolaşıyor. O senaryoda bir rol de size düşüyor. Anneanneniz, baba-anneniz hayata veda ediyor, siz kafanızda kurguladığınız cenazedesiniz. Kuzenleriniz, yeğeniniz doğuyor, yarattığınız hayal dünyasında seslerini duymaya çalışıyorsunuz. Duyamıyorsunuz…
Yurdunuzdayken hiç aklınıza gelmeyen şeyleri aramaya, özlemeye başlıyorsunuz. Çocukluğu insanın yurdudur… Çocukluğunuzu özlüyorsunuz. On yıl, on beş yıl geçiyor… Eşiniz, çocuklarınız Türkiye’ye tatile gidiyorlar; size hep beklemek düşüyor. Döndüklerinde size hayalinizde hiçbir yere yerleştiremeyeceğiniz görüntülerden söz ediyorlar. Artık hayal bile kuramıyorsunuz.
Bir gün geliyor, gurbette yaşadığınız sokakların, kıyısında dolaştığınız denizin, sizi ısıtan güneşin, geri dönemediğiniz sokaklarınıza, kıyısına sandalınızı bağladığınız denizinize, yurdunuzun güneşine benzemediğinin ayrımına varıyorsunuz. Yaşadığınız yere yabancılaşıyorsunuz. Bu yabancılaşma özleminizi tetikliyor. Bir kısırdöngüye düşüyorsunuz.”
1992’de Türkiye’ye nihayet dönebildi.. Kavukçuoğlu 1992’de Türkiye’ye dönme hakkını elde etti. 1993’ün başındaysa bir anlamda onunla özdeşleşecek olan fuarda Kitap/Kültür Fuarları Genel Koordinatörü olarak göreve başladı. 12 Eylül karanlığını bir köşesinden açılan delikti kitap fuarı, Kavukçuoğlu o deliği her yıl daha da büyüttü. Fuar kitaplar ve yayıncılar için artık kurtarılmış bir bölgeydi. İstanbul’un dışına çıkardı memleket sathında kitap fuarları düzenleyerek o kültür alanını adeta tüm Türkiye’ye yaydı. (Kitapseverler ve yayıncılar üzgün.. 10 Haber.. https:// 10 haber.net kültür -sanat)
Deniz ağabeyin kitap fuarı
Çok önceden 1969’lardan itibaren koleksiyonunu yaptığım ve hala kütüphanemde sakladığım Aydınlık dergisinde ilgi ile yazılarını okuduğum Deniz Kavukçuoğlu ile kitap fuarları sebebiyle, 1990’larda şahsen İzmir’de tanıştım.. Sonra ise adeta akraba gibi olduk.. Çünkü annesi, dedemin talebesi idi..
TÜYAP Fuarcılık tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliği ile düzenlenen İzmir Kitap Fuarları, önce uzun yıllar Kültürpark’ta sonra Gaziemir’deki Fuar Merkezi’nde gerçekleşti. Böylece tadına doyum olmaz kitap fuarı anılarımız, çeyrek yüzyılı hayli aştı.
Bunca yıllık serüveninde TÜYAP İzmir Kitap Fuarı, ilk yıldan itibaren İzmir’in kültür yaşamına son derece önemli ve verimli katkılarda bulundu. Kitap Fuarı sayesinde yüzlerce yayınevi, binlerce yazar ve milyonlarca kitapla baş başa kalan insanımız, başka hiçbir etkinlikte bulamayacağı bir kültür okyanusu ile tanışmış oldu. Bu sürecin en önemli mimarlarından başlıcası Deniz Kavukçuoğlu idi.
Fuarımızı daima çok ünlü ve gündemdeki insanlar açmıştı. Doğal olanı budur. “Ord.Prof.Ekrem Akurgal, Şükran Kurdakul, Ercan Karakaş, Server Tanilli, Ahmet Piriştina, Aziz Kocaoğlu, Doğan Hızlan, Tarık Dursun Kakınç” gibi önemli kişilerin kurdele kesmesi fuara heyecan ve değer kattı.
Fuarımızın muhteşem mimarı Deniz Kavukçuoğlu, daima veciz bir açılış konuşması yapar, sonra önemli konukları kurdele önüne çağırırdı. Orada toplanmış Belediye Başkanı, milletvekili, eski bakan veya vali filan da varsa hep beraber kurdeleyi keserlerdi.
İlk Fuarın heyecanı..
TÜYAP İzmir Kitap Fuarı, daha ilk günden beni kalbimden vurdu.. İlk gün gerçekleşen “İlhan Selçuk” söyleşisinin başlığı neydi biliyor musunuz?.. Aynen şöyle idi… “İzmir’in Dağlarında Toplar Kurulur: Kuvayı Milliye”..
Şükran Kurdakul ve Deniz Kavukçuoğlu ile hınca hınç salonda güçlükle yer bulmuş ve yere çökmüştük. Müthiş bir konuşmaydı. Alkışlardan duvarlar sarsılmaz mı?.. Yanı başımdaki Şükran Kurdakul, gözleri ıslak kulağıma eğilmişti, şöyle dedi, “İyi bak Yaşar, son kalemiz konuşuyor!”. Ürpermiştim.
Şöyle bir geçmişe dalıp gidiyorum. İlk kitap fuarı, İzmir’de 9 Mart 1996 Cumartesi günü Kültürpark Fuar Alanı’nda açıldı. Her derdimizi incelikle çözen, tüm yayınevlerinin sevgi ve saygı duyduğu Deniz Kavukçuoğlu, proje yönetmeni “Sunay Girgin” ile fuar çalışanları, her türlü övgüyü hak ederek görev yaptılar ve gönüllerimize yerleştiler.
Kadın şair Nuşin Kavukçuoğlu
Bizim TÜYAP cemaatinin önderi, yazar ağabeyimiz, has İzmirli “Deniz Kavukçuoğlu” idi..
2012 yılının TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nın “Onur Konuğu” olarak, Deniz Kavukçuoğlu, Doğan Hızlan ve İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu ile birlikte fuarı açıyoruz.. O gün, Deniz ağabeyin sevinci inanılmazdı..
TÜYAP Yönetim Kurulu Başkanı, babacan insan, gerçek İzmirli “Bülent Ünal” (Kemeraltı Kemahlı Han’ın eski sahiplerinin evlatlarından) ile birlikte, bu anlı şanlı fuarımızı İzmir’e kazandıran değerli büyüklerimizdir. Haklarını ödeyemeyiz.. Onların ancak ellerinden öpülür! Şimdi buraya nefis bir şiir aktarayım:
Bir sisli gün gibi yanışın neden
Tüllerini topladığın Kadifekale’den
Güz imbatımsın başımda esen
Ege’nin incisi güzel İzmir’im
. . .
Neceften, yakuttan bir damla olur
Şebnemler ardında yaşantın senin
Nice dik başlar sana eğilir
Zeybekler yatağı güzel İzmir’im
Bu şiir, , Deniz Kavukçuoğlu’nun annesi, tanımaktan büyük onur duyduğum rahmetli “Nuşin Kavukçuoğlu”nundur.. İzmir’de şair bir anne ve edebiyat sevgisiyle dolu işadamı bir babadan doğma, eski İzmirli Mumyakmaz ve Nalbantzade ailelerine mensup, ilkokul sıralarında şiir yazmaya başlayan, tüm yaşamı boyunca üstün toplumsal görevler gerçekleştiren, uzun yıllar boyunca tek başına “Eflatun” isimli bir sanat dergisini yayınlayan, Atatürkçü kadın önderi, şair Nuşin Kavukçuoğlu, “Zaman Denilen Perde” isimli şiir kitabındaki “İzmirime” isimli şiirinde bu güzel dizeleri yaratarak, kente olan ailevi sevgisini ölümsüzleştirmiştir.
Dedem Hilmi Dölek’in başöğretmeni olduğu Namazgah Misakı Milli İlkokulu’ndan öğrencisi şair Nuşin Hanım’a rahmet diliyorum..
Deniz Kavukçuoğlu’nun İzmir sevgisi
Hep düşünmüşümdür.. TÜYAP Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu’nun eşi bulunmaz ve zaptedilmez İzmir tutkusu, acaba annesi Nuşin Kavukçuoğlu’nun şiirsel İzmir sevgisinden mi kaynaklanmıştı?.. Oysa Deniz Bey’in babası, Ferit Kavukçuoğlu da Karşıyakalı idi.. Yerli ailelerden Samancızade Mustafa Ferit Bey’in oğludur. Kavukçuoğlu ailesi, hem ana, hem baba tarafından kentin en köklü sülalelerine dayanır. Karşıyaka’nın bir mahallesine ismi verilen Muhittin Erener, bu ailenin çok yakın akrabasıdır.
Çocukluğunda Karşıyaka’yı sevmiş olan Deniz Kavukçuoğlu, hayran olduğum bir İzmir sevgisiyle tutuşurdu.. İstanbul’da iken buram buram İzmir’i özler, kitap fuarı düzenlemek için İzmir’e geldiğinde, yüreği fıkır fıkır İzmir için atardı.
Her yıl, bize özgü İzmir coşkuları yaşardık. Bazen İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı rahmetli İsmail Sivri ile TRT İzmir Bölge Müdürü rahmetli İhsan Öztamer’i ziyaretle başlayan diplomatik turumuz, daha sonra derin İzmir’in dehlizlerine doğru kaçamak gezilere uzanmıştı. Deniz ağabeyi, Halikarnas Balıkçısı’nın hala özenle masası korunan Kemeraltı Veysel Çıkmazı’ndaki Ferit Baba Restoran’a çok götürmüşümdür. O zaman keyfine diyecek yoktur. Duvardaki küçük Cevat Şakir fotoğrafına kadeh kaldırırken, İzmir’le bütünleşen aşkı, yanardağ gibi o bariton sesinde patlar, kahkahalar atardı.
TÜYAP’ı, İzmir’e getiren, tutunması için çaba harcayan, İzmirli kitapseverlere bir şeyler verebilmek için çırpınan, kültür dostu ve yazar Deniz Kavukçuoğlu’na, içten sevdiğim insan Bülent Ünal ile birlikte çok şükranlar borçluyuz.
Şimdi Deniz kavukçuoğlu’nun halası Nermin Türksönmez’in Karşıyaka’da denize komşu dairesindeki zarif masalarını özlüyorum. Her yıl TÜYAP dolayısı ile kurulan bu sofralarda Nuşin Kavukçuoğlu, Mustafa Şerif Onaran, Ümit Gürtuna, Şükran Kurdakul, Üstün Akmen, YÖN dergisinin sahibi Cemal Reşit Eyüpoğlu’nun zarif eşi de bulunurdu.
Deniz Kavukçuoğlu nasıl yakalandı?
Fuarda, bir gün giriş kapısı yakınındayım. Deniz Kavukçuoğlu, fuar dışından geldi, her halde işi çoktu, kendisini tanıdıklarından gayet emin, güvenlik kulübesinden geçmeden, içeriye doğru yandan geçmek istedi.
Kapıdaki güvenlikçi genç, Kavukçuoğlu’nu hemen yakaladı. Sert bir şekilde “Dur kaçma bakalım, seni dedektörle tarayalım” dedi. Deniz Kavukçuoğlu, şaşırdı, önce bir hiddetlendi, sonra güvenlikçinin gayet ciddi ve vazifeşinas olduğunu fark edince, o meşhur naif gülümsemesini takınarak kendini dedektöre teslim etti.
Sonra güvenlikçiye kimliğini açıklayıp, kendisini tebrik etti. Hemen koşup ikisini yan yana getirdim, fotoğraflarını çektim. Deniz ağabey, güvenlikçi gencin omzuna kırk yıllık dost gibi elini atmıştı, gazeteme bir güzel basmıştım..
Kitap fuarının onur yazarıyım..
2012 yılında İzmir Kitap Fuarı’nın “Onur Yazarı” seçildim.. Bir yazar olarak büyük onurdu, üstelik bir gazeteci olarak hiçbir İzmirli gazetecinin şimdiye kadar erişemediği bir zirve idi. Doğan Hızlan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Deniz ağabey ile birlikte kurdeleyi keserek kitap fuarını açtık..
“Ege’de Zaman Yolcusu” ismi ile TÜYAP’ın yayınladığı ve Enver Ercan’ın hazırladığı yaşamımı anlatan nefis bir prestij kitap ise açılışta dağıtıldı..
Deniz ağabey, beni kucaklayıp öptü..
Bu sahneler, unutulmaz bir hatıra olarak yaşandı.
Hayatının son yıllarında Gökçeada’da ona ulaşamadığımız bir süreç içinde yalnız yaşadı, ancak Sunay Girgin’den artık çok bozulan sağlık haberlerini alabiliyorduk..
Çok çok güzel bir insandı.. Daima delikanlıydı.. Hatta bir çocuk gibi saf ve temizdi.. Daima sosyalist idi.. Hiç dönmedi, satılmadı, çark etmedi.. Onu çok ama çok arayacağız.. Artık kitaplarıyla ve Cumhuriyet gazetesindeki hiç eskimeyen “eski” yazılarıyla birlikteyiz..
Deniz Kavukçuoğlu’nun Yaşamı:
30 Ekim 1943’te İstanbul’da doğan Deniz Kavukçuoğlu, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Babası gemi makine mühendisi Ferit Kavukçuoğlu idi. Almanya’nın Tübingen kentinde felsefe, Heidelberg’de sosyoloji ve Avrupa işçi hareketleri tarihi, Nürnberg’de de ekonomi okudu.
12 Mart askeri darbesinden sonra, öğrenci olarak Almanya’da bulunurken 6 Aralık 1971’de vatandaşlıktan çıkarıldı. Almanya’da çeşitli şirketlerde çalıştı. Hamburg’da üç yıl öğretim görevlisi ve proje yönetmeni olarak çalıştı.
1993 yılından itibaren İstanbul’da Bülent Ünal ‘ın kurduğu TÜYAP’ta (Tüm Fuarcılık Yapım Anonim Şirketi) kültür fuarları genel koordinatörü olarak görev yaptı. 1968’den bu yana Ant, Aydınlık, Yeni Ortam, Sosyalist Yol, 2000’e Doğru gibi dergi ve gazetelerde yazıları yayınlandı. Milliyet gazetesinin Avrupa baskısında köşe yazarlığı yaptı. Köşe yazarlığını 1996’dan itibaren Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü.
30 Mayıs 2023 tarihinde tedavi gördüğü hastanede öldü, Karacaahmet Mezarlığı’nda uykuya daldı.. Vallahi Deniz ağabey, seni çok özledim!..
Yapıtları: Karl Marks’dan Günümüze Almanya’da Sosyal Demokrasi / Sosyal Demokraside Temel Eğilimler – Deniz Bitti – Zarife – Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı? – Sen vatan haini misin, baba? – Kedi Gülüşü – Canım Acıyor Baba – Akıntıya Karşı, Milliyetçilik Üzerine Aykırı Yazılar – Bir Yolculuk Öyküsü – Tarih Her Sabah Yeniden Yazılır – İnsan Suretleri – Komik Şeyler Yazmak – Onu Ben Öldürdüm Leonardo – Umut: Sosyalizm – Mühürdar’dan Moda’ya, Bir Gezinti Kitabı – Hüzün Adasında Bir Köy – Moda’da Gezinti..