Analiz ve Strateji

Uluslararası ilişkiler, siyaset ve istihbarat konuları konuşulduğunda ”analiz” ve ”strateji” sözcükleri havada uçuşur. Bu konulara dair beylik örnekler, görseller ve sıklıkla başvurulan metafor oyundur, hatta özellikle satrançtır.

”Büyük resmi görmek”, ”görünenin ardına bakmak” ve ”satır aralarını okumak” şüphesiz entelektüelleri tahrik eder. Entelektüeller, matematik, felsefe ve maddi araştırma olmaksızın ”büyük resmi görmeye” bayılır. Bunun gerçekten de mümkün olduğuna inanır.

Satranç metaforu entelektüeli hepten yanıltır. Satranç gerçekten de şahane bir oyundur. Ancak, satranç belirli bir modele denk düşer. Bu oyun modelinde, hamleler sırayla yapılır. Hamlelerin alternatifleri oyunun kendisini değiştirmez. Pratikte sonsuz hamle olsa da prensipte sonlu hamle vardır.

Satrançta açılışlar ve kapanışlar ezberlenebilir. Yeterince ezberlemiş ve oyun oynamış bir oyuncu tarif edilemez bir sezgi kazanır. Rakibin psikolojisi, seyircilerin niteliği ve niceliği ne olursa olsun bu sezgi ve ezberlenmiş senaryolar oyuncu için yeterlidir. Sezgileri ve ezberi kuvvetli olan kazanır.

Satranç modeli sadece siyaset alanında değil, ekonomi alanında bile bazılarını ele geçirmiştir. Ekonomistlerin genelinde ”ceteris paribus” prensibine bir inanç vardır.

Bu prensibe daha yakından bakalım:

”Ceteris Paribus”un Türkçesi: ”Diğer şeyler sabitken”.

“Ceteris paribus,” bir değişkenin etkisini yalıtmak için kullanılan bir kalıp sözdür. Bir analizde sadece bir faktörün değiştiği, diğer tüm koşulların sabit kaldığı durumlarda kullanılır.. Örneğin, bir ekonomide “fiyat artarken, talep düşer, ceteris paribus” ifadesi, sadece fiyatın artışı dikkate alınarak diğer tüm koşullar sabit kabul edilerek söylenmiştir. Peki, gerçekte böyle olur mu? Fiyat artışı gerçekten yalıtılabilir mi? Soyutlama düzeyinde gayet güzel. Öğrencilere arz-talep eğrisini öğretirken güzel bir düşünce alıştırması…

Peki ya gerçekte? Uluslararası toplumda, siyasette, savaşta siz hamle yaparken; düşünürken karşı tarafın eli armut toplar mı? İki boyutlu grafiklerle, sayısal analizler olmaksızın yapılan akıl yürütmeler sadelik bakımından zengin olsa da dünyayı anlatmaktan çok uzaklar.

Kavramları, değişkenler arası ilişkileri satranç modelinden bile daha yalın modellerle kavramaya çalışanlar hata yapmaya mahkumdur.

”Ceteris Paribus”u analizlerinin demirbaşı yapanlar, hayatı ıskalamayı devam edecektir.

Toplumsal olaylar, biyolojik sistemler ve ekonomi-politik süreçler satranç modeliyle açıklanamaz. Bunlar dinamik sistemlerdir. Sistem içindeki herhangi bir ögedeki değişim, diğer hemen tüm ögeler üzerinde etki yaratır.

İnsanların sözleri cımbızlanabilir. Ama süreçlerde prensipte sonsuz ilişkiye giren ögeler cımbızlanıp, paranteze alınamaz.

Masa başında plan yapmanın çekiciliği malum. Fakat gerçek hayat masaya dar gelir.

Oyunlar, planlar bozulur. Hem de öyle tek bir bireyin inisiyatifiyle değil. Öngörülemez, planlamaz bir şekilde. Hal böyleyken dinamik bir sistemde değişime açık olan, etkileşimlerini takip edebilen ve konjonktür değişimine hızla adapte olabilen kazanacaktır.

Türkiye belki yerleşik, sabit, ”sağlam” bir sisteme sahip değil. Belki de en büyük kozu budur. ”Sağlam” olalım derken kırılganlaşan AB ülkelerinin aksine, Türkiye hızlı adaptasyon yeteneğiyle iktidarıyla muhalefetiyle hepimizi şaşırtabilir. Bu sözler züğürt tesellisi mi? Sanmıyorum.

Paradigma değişiyor. İşte bu yüzden ceteris paribus ilkesi hepten anlamsızlaşıyor. Akademik kılı kırk yarma görüntüsü altında az değişkenle kompleks modeller kurmanın avuntusunu kenara bırakalım. Türkiye tek tek aktörlerin istek ve planlarının ötesinde dinamik bir sistem olarak bu fırtınalı günleri atlatacak.

Paradigma değişiyor. Değişime adapte olalım.

Bunları da sevebilirsiniz