”Yumuşama”dan veya ”normalleşme”den bahsetmiyorum. Türkiye demokratikleşecekmiş. Yeni bir anayasa yapılacakmış. Mevcut anayasayı yapıp da uymayanlar yeni bir anayasa yapacaklarmış.
Devlet Paradoksu
2002’den 2021’e kadar Kamu İhale Kanunu 191 kez değişti. Madem yasalara, anayasaya uymuyorlar, ne diye bir yasayı bu kadar çok değiştiriyorlar? İlginç değil mi? Bir yandan ”hukuk var” denmek isteniyor bir yandan da inadına hukuk çiğneniyor, sonra fiili duruma uygun yasa yapılıp tekrar çiğneniyor. Devletin bir tarafı yasaya uymaya çalışıyorlar, bir tarafı yasaya uyulmayınca yasayı değiştiriyor, bir tarafı o yasayı da çiğniyor. Ya da hepsini yapan aynı yer. Ya devlet yok ve baştakiler devletsiz bir güç ya da devlet var ve baştakiler muktedir değil.
Şimdi kime güveneceğiz? Neye güveneceğiz? Tarihimize mi? ”Vatanına bağrına düşman dayadı hançerini / Yoğimiş kurtaracak bahtı kara maderini?” der ya Namık Kemal, belki birileri kurtarır diye İttihatçı Ruhtan yeni bir vücut mu bekleyeceğiz? Yoksa ”Neredesin” dediğimiz sarı saçlı mavi gözlüyü mü? Yoksa emperyalistlerden mi medet umacağız? Neye güveneceğiz? Mevcut iktidara mı? Toplum yasalarına mı? Muhalefete mi? Halka mı güveneceğiz? En yoğun baskı şiddet ortamını yaratıp Türkiye’ye deli gömleği giydirenlere yüzde 91,37 oyla anayasa hediye eden halka mı?
Kendimize mi güvenelim?
Ahde Vefa (Pacta Sunt Servanda) İlkesi gereği devlette, devletin yapıp ettiklerinde, vaatlerinde, imza ettiği anlaşmalarda devamlılık esastır. Halkın oyuyla, devletin başındakilerin demeçleriyle AB yolculuğunda mutabık görünüyorduk. Caydık sanki. Suriye’yi karıştırmakta da öyle… Sonuç ortada… Milyonlar ülkemize sığındı, kabul ettik. Eğittik donattık, Suriye’yi karıştırdık fakat Suriye ayakta. Sorumluluk bizde, halkımızda, devletimizde ve karar vericilerde. Ama şimdi oyunbozanlık yapıyoruz.
Türkiye’yi bir kenara bırakalım. Dünyanın dört bir yanında ”yumuşayalım”, ”normalleşelim”, ”barışalım” söylemi geliştiriliyor. Ukrayna-Rusya meselesinde masaya oturulsa kim, kime, nasıl güvenecek? Göz göre göre tüm anlaşmaları, taahhütleri bozan ABD’ye ve onun güdümündeki siyasetçilere nasıl güveneceğiz? Üstelik Irak’ta, Suriye’de, Libya’da yaptıkları ortadayken… Yalan üstüne yalan… vahşet üstüne vahşet…
İsrail-Filistin masaya otursun! Otursun tabii. Oturulunca kim, kime, nasıl güvenecek? İsrail durdu diyelim, Büyük İsrail fikrinden vaz mı geçecek? Hamas veya herhangi bir aparat İsrail’e nasıl güvenecek? Hamas’a veya aparatlara nasıl güveneceğiz?
Kabul edelim güveneceğimiz bir taraf, uzlaşabileceğimiz bir siyaset yok. Herkes zaman kazanmaya çalışıyor. Masaya oturma taktiksel. Amaç ileride kurulacak masaya güçlü oturuncaya kadar zaman kazanmak, sinir bozmak, yıpratmak…
Kanunları değiştirip, değiştirdiği kanunlara uymayan, uymayacağını taahhüt eden ve sonra yine kanun değiştiren birilerine kim, nasıl güvenecek? Benim inancım tam. Kanuna uyulmayacağına, kanunların yapılmaya devam edileceğine ve muhalefetin bunlarla mücadele etmeyeceğine, edemeyeceğine eminim. Çünkü bu çarkı çevirenlere karşı hiçbir araç kullanılmıyor, hiçbir siyaset üretilmiyor. Belli ki çoktan teslim olmuşuz statükoya. Kendi kendine infilak etmesini bekliyoruz.