Bir süredir yazılıp çiziliyor: Dünya’ya yeni bir iklim hâkim… Artık otokrat liderlerle teknokratların yönetimi söz konusu… önde otokrat liderler arkada teknokratlardan oluşan heyetler, onların da arkasında gerçek efendiler…
Acaba bu “yeni iklim” değişiyor mu? Otokratları aklayan puslu hava dağılıyor mu acaba?
Henüz çok erken…
Ama yakın zamanda gerçekleşen ilginç olaylara bir bakalım…
Batı’nın merkezlerinde (ve Batı’nın desteklediği yerlerde) referandumlar veya ayrılma talepleri yükseldi: İskoçya Referandumu, Katalanların Özerklik İlanı ve Kürdistan Referandumu.
Tüm bunlara bir de Brexit eklendi. İktidar partisinin Brexit planı sürekli reddediliyor. Brexit’in nasıl yapılacağı yılan hikâyesine döndü.
Otokrat yönetimlere ve oligarşiye korku salan Wikileaks’in maestrosu Assange tutuklandı. Uluslararası hukuku çiğneme pahasına İngiltere Assange’ı tutukladı. Assange’ın Ruslarla işbirliği yaptığı iddiaları ortaya atılırsa şaşırmamalıyız. Zira bir süredir İngiltere’de Rus ajanlarına yapılan saldırılar epeydir konuşuluyor. İngiltere-Rusya yakınlaşması ve çekişmesi bitmek bilmiyor. Öte yandan ABD-Rusya arasında Trump’ın seçilmesinden hareketle ABD “müesses nizam”ı kötü imalarda bulunsa da ABD-Rusya arasında Dünya ortaklıklarında yeni paylaşımlar söz konusu gibi: PYD sanki ABD’den Rusya’ya kayıyor, Suudi Arabistan da aynı şekilde… Elbette arada mekik dokuyan Türkiye’yi de saymak gerek.
Özetlersek, ABD-Rusya arasında yönetim kademesindeki ılımlı hava dağılmış olsa da uluslararası paydaşlar konusunda sanki yeni bir paylaşım var.
ABD ve Rusya’da otokrat, keyfi yönetimler olduğu söylense de her iki ülkede de değişim sinyalleri artıyor. ABD’de Trump’a ve müesses nizama gerçek alternatifler konuşuluyor. Rusya’daysa Putin’in yanında pek çok kişinin yıldızı parlıyor, Putin adeta takım kaptanlığına soyunuyor.
Öte yandan, Nazarbayev, Kazakistan’ın başından ayrıldı ve demokrasinin önünü açtı.
Dünya’nın yükselen yıldızı Çin’de, sosyalist ülkelerde arkaik bir kurum kaldığı sanılan “ömür boyu liderlik” nişanı tekrar ortaya çıktı.
Suudi Arabistan’da ve İran’da dışarıdan veya içeriden rejim değişikliği senaryoları konuşuluyor.
Dünya’nın her tarafında Çin’in ortaklarına saldırılar yapılıyor: En son Sri Lanka’da katliam yapıldı. Sudan’da El Beşir devrildi, cunta içinde cunta yer değiştiriyor. Libya’da çatışmalar sürüyor, Yemen karışık, Brezilya BRICS’in tüm kazanımlarını yok eden ve Lula’yı hapseden Amerikancı bir yönetim altında can çekişiyor. Venezuela’yı ise hiç sormayın… BRICS’i çatırdatmak için yeni müdahaleler yaşanırsa hiç şaşmamalı. Zira Hindistan-Çin sınır gerilimi, Rusya’nın etrafının kuşatılması, Çin’in ortaklarına saldırılması, Brezilya’nın içten fethedilmesi kolay başa çıkılır sorunlar değil.
İşin güzel yanı ABD’de gerek toplum gerek devlet iç çekişmelerle helak olmuş durumda. İngiltere ise Brexit’le boğuşuyor.
Belki de otokrasi iklimi değişiyordur.
Hazır İngiltere ve ABD içte sorun yaşıyor; hazır İsrail içinde bir ikilik çıkmışken bölge ülkeleriyle anlaşmak bu kadar mı zor? İran, Suriye ve Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri olarak anlaşsak, iç inatlaşmalar yerine kurumlarımızı ve hukukumuzu yeniden tesis etsek bu süreçten kazançlı çıkmaz mıyız?
İçeride tüm bu değişimleri görerek zamanın ruhunu yakalayacak birileri ortaya çıkıyor olmasın… Dili daha yumuşak, Çin’le daha görevinin ilk günlerinde görüşen, geleneklere bağlı (en azından geleneklerle sorunlu değil) ve kararlılıkla kavgacılık arasına sınır çizebilmiş Ekrem İmamoğlu gibi isimler; eski siyasi çekişmeleri aşıp mahallesinden dışlanmak pahasına risk alıp öne çıkan başta Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu gibi liderler; teknik bilgisi ve görgüsüyle satın alınamayan bankacılar, mühendisler, hekimler, avukatlar yeni bir iklimin habercisi olmasın!
Otokrasi diyarlarında soğuk rüzgârlar esiyor. Zamanın ruhu değişiyor. Bu ruhu yakalayacak liderler, yazarlar, eylemciler ve analistler gerekiyor.
Ne demişti İsmet Paşa? “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye onun içinde yerini alır.”