ÜNİVERSİTELER HALKINDIR
“Bilgiyi ve onun ürünü olan teknolojiyi üretmeyen toplumlar, bağımsızlıklarını ve dolayısıyla mutluluklarını yitirirler.”
Ord Prof Dr Cahit Arf
Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Üniversitesi’nin halka açıldığı yansıdı basına. İstanbul’un orta yerindeki bir kamusal alanın halka kapalı olması elbette doğru bir uygulama değildi.
Son kararla birlikte gözler önüne serilenler de bir o kadar yanlıştı. Üniversiteyi halka açmanın yerleşkenin turistik bir alan gibi gezilmesine indirgenmesi yanlış olmanın ötesinde acıklı güldürüye eşdeğerdi.
Halka açılan İstanbul Üniversitesi’nde ortaya çıkan görüntüler hiç de hoş değildi.
Olmayacak yerlere kadar girenlerin hiç olmayacak işler yaptıkları görüldü. Özgürlükle serbestlik birbirine karıştı.
Türkiye’de üniversite yerleşkelerinin kentlerin uzağında konuşlandırılmış olması da bir başka yanlıştır.
Üniversite toplumun gözünden uzak tutulacak bir ortam mıdır da böyle yapılmıştır sorusunu sormuş olmakta yarar var.
Üniversite ile halkın etkileşimi hiç kuşkusuz kaçınılmaz olduğu gibi gereklidir de.
Özellikle kimi kentlerde üniversitenin toplumla iç içe olması istenmemiş olabilir mi sorusunu akla getirmemek olası mı? Üniversitenin ışığının birilerinin gözlerini kamaştırmasından korkulmuş olabilir mi?
Yurtdışından örneklerle sürdürelim.
Örneğin, ABD’de üniversitelerin kentlerin göbeğinde değilse de ulaşılabilir noktalarında yer aldığını biliyorum. Yerleşkeler de eksik değildir orada ama kent merkezindeki üniversite öğelerine de özellikle ilişilmemiştir.
Çok tanınmış Harvard ve MIT gibi kurumların bir yerleşke yapısına sahip olmakla birlikte duvarlarla ve güvenlik çemberiyle çevrelenmemiş olduğunu söyleyebiliriz.
Kent içinde yürürken kendinizi bir üniversite yerleşkesi içinde bulmanız hiç de sıradışı bir durum değildir.
Ancak, bu açık yapılanma dersliklere ve başkaca eğitsel alanlara kolaylıkla erişilmesi anlamına da gelmez. Üniversite yerleşkesi yaşamın orta yerinde olsa da kimi gizlilikleri korunmuştur.
Buna karşılık, üniversite yerleşkesi içinde yer alan müze ya da benzeri ortamlara halkın erişmesi olası olmanın ötesinde yararlıdır ve istenendir. Bu türden yerler üniversite çevresine olduğu kadar topluma da yöneliktir.
Harvard Sağlık Müzesi
Üniversiteler halkındır saptamasını biraz değiştirerek yinelemekte yarar var.
Üniversiteler ürettikleri ışıkla halkı aydınlatmalıdır. Ancak böylelikle üniversiteler gerçekten halkın, kamunun (yararına) olacaktır.
Başka deyişle, toplumun bireyleri de bir bakıma üniversitelerin öğrencileridir.
Kendimizden örneklerle anlatmaya çalışalım.
Darülfünun, Cumhuriyet 10 yaşına ermesine karşın üniversiteleşme eğilimi göstermemiştir. Durum böyle olunca üniversite devrimi kaçınılmaz olmuştur.
Dr Reşit Galip’in milli eğitim bakanlığı sırasında yaşama geçirilen üniversite devriminin hemen ertesinde başlatılan halk dersleri üniversitenin halka açılması demektir aynı zamanda. Üniversite yalnızca öğrencilere değil halka da ders verilebilecek kurumdur bu örnekte somutlaştığı gibi.
Günümüzde de benzer örnekler bulunabilir.
Bir başkası 65 yıl önceden!
Ünlü matematikçimiz Cahit Arf’ın Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde verdiği günümüzün de gözde konusu olan “Makine Düşünebilir mi ve Nasıl Düşünebilir?” halk konferansına değinmemek olmaz.
Bir üniversitenin öğrencilerinin yanı sıra topluma da ışık tutmasına bundan daha iyi örnek bulunabilir mi?
Üstelik Prof Dr Arf bu tekil örnekle yetinmemiştir. Erzurum’daki halk konferanslarına farklı tarihlerde 2 kez daha konuşmacı olarak konuk olmuştur. Diğerlerinde matematik öğretimi ve matematik ilkelerin tarıma uygulanması üzerine konuşmuştur.
Başka birçok kurum gibi üniversitenin de toplumdan yalıtılması onaylanamaz.
Üniversite-halk birlikteliğinin nasıl sağlanacağı sorusu önemlidir.
İstanbul Üniversitesi örneğinde olduğu gibi üniversite-halk birlikteliği halkın üniversite ortamını sirke ve o ortamın öznelerini sirk öğesi yerine koymasıyla mı yaşama geçirilecektir?
Yoksa geçmişteki örneklerde olduğu gibi üniversite halka ışık olarak mı görülecektir?
Bu can alıcı soruya verilecek yanıt bu konunun yazgısını belirleyecektir.
Halk dalkavukluğunun bir yana bırakılması ilk koşuldur.
Avamlığın ve düzeysizliğin her şeyin önüne geçirilmesinden vazgeçilerek başlanabilir işe.
Kaynakça
-
“Anlamak” Tutkunu bir Matematikçi Cahit Arf, TÜBA Yayınları, 2005.
-
Cahit Arf ve Atatürk Üniversitesi’ndeki Halk Konferansları (1958-1960), Tarık Tuna Gözütok, Atatürk Üniversitesi Yayınları, 2021, Erzurum.