Yaşasın Direniş Derken – Anadolulu Manukyan’a Selam Olsun

Fransa, Anadolulu Ermeni komünist direnişçi Manukyan’ı Pantheon’a gömülmesini kabul etti.. Nazilere karşı savaşırken 21 Şubat 1944’te 22 yoldaşı ile birlikte kurşuna dizilen Adıyaman – Besnili Ermeni komünist devrimci Manukyan, Paris’teki ulusal büyük simgelerin uyuduğu Pantheon mezarlığına defnedilecek. Manukyan, anıt mezara defnedilecek ilk yabancı ve Komünist direnişçi olacak.

Fransa’da Nazi işgaline karşı kurulan direniş örgütünün en önemli isimlerinden olan Adıyamanlı Ermeni Missak Manukyan’ın Paris’te ünlülerin anıt mezarlarının bulunduğu Pantheon’a defnedilmesi ittifakla kararlaştırıldı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron adına Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, “Missak Manukyan, büyüklüğümüzün bir parçasını taşıyor”, adıyla “Cumhuriyeti savunduğu” özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi evrensel değerleri “somutlaştırıyor” dedi.

Pantheon’a alınma töreni, Direniş kahramanının 21 yoldaşıyla birlikte öldürülmesinin 80. yıldönümü olan 21 Şubat 2024’te gerçekleşecek.

BESNİLİ MANUKYAN KİMDİR?

1906’da Anadolu’da Adıyaman’da doğan Missak, Besni’de üç çocuklu bir çiftçi ailenin oğluydu. 1915 olaylarında ağabeyi Garabed dışında ailesinin tüm fertleri yok oldu. I. Dünya Savaşı sonunda iki kardeş Fransa yönetimindeki Suriye’de bir yetimhaneye gönderildi. Buradan ayrılarak önce 1925’te Fransa’ya sığındı.

Önce Marsilya’ya ardından Paris’e yerleşti ve Citroën otomobil fabrikasında çalışmaya başladı. Edebiyatla ve sosyalist düşünceyle tanıştı. Fransa’da Ermeni kültürünün korunması çabalarına katıldı. Marangozluk eğitimi aldı. Genel-İş Konfederasyonu’na (CGT-Confédération générale du travail) ardından Komünist Parti’ye katıldı, 1943’te komünistler öncülüğündeki direnişte yer aldı. Naziler tarafından tutuklanıp 21 Şubat 1944’te kurşuna dizildi.

Missak’ın küllerinin, kendisi gibi direnişçi olan, ölümünden sonra 45 yıl daha yaşayan ve şimdi Ivry-sur-Seine (Val-de-Marne) mezarlığında yan yana durduğu eşi Mélinée’kilerle birlikte Pantheon’a alınacağı belirtildi..

Çiftin, yaşayan ailelerinin isteği doğrultusunda birbirlerinden ayrılmayacakları ve Mélinée’nin kendisi onurlandırılmasa da ölümü birlikte paylaşmalarının sağlanacağı açıklandı.

Macron bu vesileyle, Fransa’nın kurtuluşu için elde silah can veren tüm yabancılara, İspanyollara, İtalyanlara ve Orta Avrupa Yahudilerine de borçlarını ödemekte olduklarını dile getirdi: “Herkesin Fransa için döktüğü kanın rengi aynı” dedi.

Açıklama Paris yakınında, üzerinde görkemli bir Lorraine Haçı’nın işli olduğu Fransa’nın Kurtuluşu anıtının da bulunduğu Mont-Valérien Kalesi’nde her yıl kutlanan 18 Haziran Çağrısı’nın 83. Yıldönümü’ne denk geldi.

Emmanuel Macron, Missak Manukyan ve 21 yoldaşının 21 Şubat 1944’te kurşuna dizildikleri Kurşuna Dizilenler Alanının açılışına katılan ilk Fransa Cumhurbaşkanı oldu.

DİRENİŞÇİ PLAKETLERİ

Anadolulu Manukyan’a, Fransa devletinin gösterdiği bu kadirşinaslık, benim Paris günlerimde iz sürer gibi kentin sokaklarında Faşizm tarafından öldürülen direnişçilerin öldürüldükleri yere konan plaketleri aradığım günleri aklıma getirdi.

Republique Meydanı civarını geziyorum. Birçok köşe başında duvarlara küçük plaketler çakılmış. Hemen yanı başlarına minik vazolar yerleştirilmiş. Plaketler üzerinde, tam o köşede Alman askerleri veya Gestapo tarafından vurulan genç direnişçiler için şükran yazıları var. Plaketleri çeşitli sokaklarda teker teker dolaşıyorum. Parktan kopardığım sarı çiçekleri vazolara yerleştiriyorum. İşte o an, Fransa’nın direnişçi ruhuna dokunuyorum.

Paris direnişçilerini unutmamış. Nazilere karşı çarpışırken vurulup ölen genç yurtsever delikanlıların öldürüldükleri köşelerde, duvar diplerinde ve parklarda anıları yaşatılıyor. Duvarlara çakılı plaketlerde öldürülen direnişçi için şükran cümleleri yer almakta. Plaketin tarafında yer alan vazoya ise önemli günlerde ve ölüm yıldönümlerinde çiçekler bırakılıyor.

Bu plaketleri kaldırımlarda ısrarla arıyorum. Bazen bir köşe başında, bazen yüksek bir duvar üzerinde, bazen büyük binaların giriş kapılarının kenarlarında sürüyle plaket var. Plaketleri keskin bir gözle aramaya başladığınızda, sanki bir yerlerden sizi çağırıp, burada ben de varım diyorlar. Birkaç saniye veya dakika sonra yolunuzun üzerinde yeni bir plaket buluyorsunuz böylece.

Nazi ve Gestapo katilleri tarafından nice direnişçi sokak başlarında kurşuna dizilmiş. Şimdi hepsi dirilip kendilerini bana göstermek için harekete geçmişler sanki. Elimle koymuş gibi bir sürü plaket buluyorum. Sonra beni bir düşünce sarmalayıveriyor: Acaba daha önce bu rezistans yıllarında burada bu direnişçiler arasında yaşamış mıydım, niye bu direniş hatıralarına bu kadar bağlıyım, başka bir zamanda yaşarken bir Fransız direnişçisi miydim?… Ciddi ciddi bunları düşünürken, bir köşeyi dönüp bir kafede kahve içmek üzereyken, kafenin kapısında beni bir plaket daha karşılamaz mı?…

Özellikle Republique Meydanı çevresinde yoğun çatışmalar olmuş. Meydana çıkan Fabourg de Temple isimli sokağın girişinde 26 numaralı evin kapısındaki plakette şunlar yazılı:

Cesaretinin kurbanı 19 yaşındaki Serge Montabelli burada düştü. İmza: F.F.İ (Hür Fransa Kuvvetleri)… 25 Ağustos 1944..”

19 yaşında kurşuna dizmişler bıyıkları yeni terleyen delikanlıyı. Yaşasa şimdi 71 yaşında bir dede olacaktı. Plaketin yanı başındaki duvara çakılı boş vazoya gözüm takılıyor. Bu vazo boş durmamalı. Hemen yakındaki parka koşuyorum. La Gisette heykelinin salındığı Jules Ferry Parkı’ndan üç tane kasımpatını çalıp doğruca plaketin önüne geliyorum ve çiçekleri koyduktan sonra fotoğrafını çekiyorum. Gelen geçenler bana hayretle bakıyor.

Az ötede buna benzer bir çok plaket bulunmakta. İki kişiyi daha okuyorum. Charles Dauget ve Albay Jean Verines… Bu iki kişiyi de Alman işgal birlikleri öldürmüş. İsimleri Verines Kışlası’nın giriş kapısının iki yanındaki plaketlerde yazılı. Plaketlerin altında çelenk yerleri var. Demek ki önemli günlerde burada anlamlı törenler oluyor. Böylece kent, direnişçilerini unutmuyor. Onları sonsuza kadar seviyor.

Bazı günler vardır, koca bir hayata veya tüm yüzyıla eşittirler.

O gün tarih silkinir, o gün halk ayaklanır, o gün isyan devrime dönüşür, o gün bir diktatör yerle bir olur, o gün yeni bir kıta keşfedilir, ya da o gün atomun sırrı çözülür. Yeni bir gezegene o gün ayak asılır. Öyle günler, herkese nasip olmaz.

Paris, böyle olağanüstü günlere defalarca kez sahip olmuş.

Dediğim gibi Fransa veya Paris, Rezistansı’nı (direniş) ve Rezo’larını (Rezistans kumandanları), Yahudi olsun, Ermeni olsun, komünist olsun, milliyetçi olsun, unutmuyor. Darısı bizim başımıza… Paris’te yazdığım bir direniş şiirimi takdim ederim.

-tüm ülkelerin direnişçilerine –

YAŞASIN DİRENİŞ

cesaretinin kurbanı

ondokuzunda serge montabelli

burada vuruldu

yirmibeş ağustos kırkdört

imza: hür fransa kuvvetleri

yirmialtı numaralı evin kapısındaydı

serge’in minik plaketi

ve duvara çakılı vazosu

fabourg de temple sokağında

tam köşebaşında

param yoktu

çiçek satın alamadım

ama zenci bekçiye görünmeden

parktan sarı kasımpatları çaldım

ve küçük vazoya koyuverdim

o gün paris’te serge ile birlikte

ondokuz yaşında vuruldum..

TEŞEKKÜR

Besnili Manukyan Anadolulu bir yurttaşımızdır. Fransa’da Faşizme karşı direnirken Nazilerce öldürülmesi sonucunda, naaşının yıllar sonra Pantheon’a taşınma kararı bir Anadolulu olarak beni ziyadesiyle gururlandırdı.

Ne yazık ki Ermeniler ile aramızda 1915 soykırım iddiası problemi var..

O, başka bir konu..

Ancak..

Keşke Manukyan ile Anadolu’daki Ermeni sorunu ve soykırım iddialarını tartışabilseydim. Çünkü bu problem çevresinde kendimi epey yetiştirdiğimi sanırım.. Bu konuda “1915 Soruda Ermeni Sorunu” isimli yayınlanmış ve Artin Penik (ASALA cinayetleri sebebiyle kendini Taksim’de yakan yurttaşımız) ve şehidimiz Hrant Dink’e ithaf ettiğim bir kitabım da var.

Bu kitabımı inceleyip, Cumhuriyet muhabiri Gamze Akdemir’i görevlendiren ve yapılan röportajı Cumhuriyet Kitap’ta 2015 yılında yayınlatan Cumhuriyet Gazetesi eski genel yayın yönetmeni Hikmet Çetinkaya’ya teşekkür ediyor ve buradan selam gönderiyorum..

Bunları da sevebilirsiniz