Önümüzdeki seçim yarışının hangi düzlemde koşulacağı, daha doğrusu koşulması gerektiği, artık net bir şekilde belli olmuştur.
Sandık, Cumhuriyet’e sahip çıkmayı görev bilenler ile, Cumhuriyet’i yıkmaya çalışanlar arasındaki bir mücadeleye sahne olacaktır. “Cumhuriyet” derken de, 1923’te Mustafa Kemal ATATÜRK’ün temelini attığı, devrimleri ile “bezediği”, o görece kısacık ömrüne, koca bir tarih sığdırdığı, en önemlileri arasına da “Dil ve Medeni Hukuk Devrimi arasına yerleştirdiği devrimlerden söz ediyorum.
Cumhuriyet tarihi boyunca peşpeşe iktidara gelen sağ partilerin ve gerici zihniyetin uzun uğraşlar verdiği bir “yıkım harekatı”nda, son 20 yılın iktidar partisinin ve destekçilerinin katkıları asla yadsınamaz. “Koruyucular” ile, “Yıkım Ekibi” arasında amansız bir mücadeleye sahne olan bu sözünü ettiği dönemin en “çetin” safhası, 2002 – 2022 yılları arası olmuştur.
ATATÜRK Cumhuriyeti’nin bütün ekonomik mirasını, adeta müflis bir mirasyedi gibi satıp savmayı önemli bir marifetmiş gibi sunan mevcut iktidarın çabası bununla da sınırlı kalmamıştır. Cumhuriyet’in en önemli temel direklerinden laikliğin de üzerine kepçelerle, balyozlarla, dinamitlerle gitmekte bir beis görmeyen iktidar, kültürel mirasın da çökertilmesi için var gücü ile savaşmıştır.
Ama, hepsinden daha önemlisi, Cumhuriyet’i kuran kadroların, en başta da ebedi başkomutan ATATÜRK’ün, üstelik savaş koyullarında bile vazgeçmediği “istişare, müzakere, murakabe”ye dayalı, yani yeni Türkçe ile “Görüş alışverişi, tartışma ve denetim”den güç alan, güçler ayrılığı ilkesine sıkı sıkıya bağlı ve tabii ki “Halkın egemenliğine” yani Meclis’e, yani Milli İrade’ye ağırlık veren sistemi yıkmanın hamleleri ile dolu bir 20 yıldan söz ediyoruz.
Özellikle son 7 yılda, 2015 seçiminde aldığı yenilgiyi, 2017 rejim değişikliği rejerandumunda yine tattığı ama hileli oylar ve YSK marifeti ile yengiye çevirdiği, 2019 yerel seçimlerinde ile tattığı ağır yenilgiden sonra mevcut rejim, “Yıkım harekatı”na daha da hız vermiştir.
Rejimin temsilcileri tarafından taraftarlarına hitaben atılan nutuklarda sık sık “Dava” ya da “Kutlu Dava” veya “Kutlu Yürüyüş” diye adlandırılan, tam da bu “Yıkım Hedefi”dir.
Son haftalarda ve aylarda, rejimin önemli ağızları tarafından da, laiklik karşıtı dini uhrevi içerikli tüm metin ve konuşmalarda da ısrarla vurgu yapılan konu da budur. Laikliğin ve demokrasinin temellerine, elde kalan “son dinamitlerin” de konuyması için, adeta bir yerlerden talimat alınmıştır.
Bütün bunları alt alta koyduğumuzda, yaklaşan son seçimin cereyan edeceği temel “konu başlığı” kendiliğinden “Cumhuriyet” haline gelmiştir.
Muhalefetteki tüm parti ve bloklar, ittifaklar, özellikle de en eski ve en yaygın örgütlü muhalefet partisi ana muhalefet CHP bunu kavradıkları ve hayata geçirdikleri takdirde, seçimin kazanılması çok rahat olacaktır. Çünkü, tüm gel gitlerine rağmen, bu toplumun 99 yıldır vazgeçmediği ve umarız bu seçimde de vazgeçmeyeceği yegâne “kıymet” Mustafa Kemal’in mirasıdır.
Elbetteki ağır ekonomik buhranın etkileri, insanların dayanılmaz hale gelen geçim sıkıntıları vB. Etmenler tayin edici faktörler arasında yer alacaktır. Ama sandıkta, yukarıda özetlediğim mirasa sahip çıkmaktan başka da bir çaresi olmadığını anlamalıdır seçmen.
Bunu anlatmak da, muhalefetteki tüm demokrasiye inanmış güçlerin en önemli görevidir.
Önümüzdeki 7 ay, bunun hedefe konulması ile yapılabilecek bir kampanya, “rejimin” değişmesi için en etkili ilaçtır. Muhalefet Cumhur’a yani halkın kendisine bunu anlatabilirse, “Cumhuriyet Yıkıcı” Cumhur ittifakının yapabileceği hiçbir şey kalmayacaktır.