Belirsizlik

İnsan kendini bilmeye başladığı dönemden itibaren çeşitli zorluklarla ve bu zorlukların getirmiş olduğu stresle mücadele halindedir. Hayat denilen bu yolculuk, tam da böyle bir şeydir aslında. Fiziksel ve ruhsal mücadele ile hayatta kalabilmek. Aylardır süren Covid-19 salgını, var olan bu mücadeleyi daha da zorlu bir hale getirdi.

Washington Post’un anketine göre stres seviyeleri 2009 finansal krizinden bile daha yüksek oranda. (1) Anksiyete, depresyon, unutkanlık, konsantrsayon bozukluğu, genel yorgunluk ve stres hali en az fiziksel ağrılar kadar önem arz ediyor. Covid-19 salgınının fiziksel belirtilerinin kişinin vücuduna göre şekillendiği, kim de ne kadar ağır belirtilerin oluşacağının bilinmemesi kişiyi daha fazla strese sokup belirsizliğe itiyor.

Aşıların geliştirilmesi ile umutlanan filizler, virüsün daha kötücül hale gelip çeşitli varyantlara dönüşmesi ile giderek solmakta. Bilinen yöntemlerle üretilen aşıların koruyuculuğunun az olması, yeni usul aşıların ise yan etkilerinin uzun dönemde bilinmemesi insanları aşı konusunda da bir belirsizliğe itmiş görünüyor. İnsanların aşı olma konusundaki tereddüdü karşısında, bir an önce tüm halkı aşılayıp toplum bağışıklığını sağlamaya çalışan devletlerde insanları çeşitli yaptırımlar ile aşı olmaya zorlayacağa benziyor. Tabi bu yaptırımların hukuki ve insani boyutu da tartışılması gereken bir başka konu.

İnsanları strese sokan ve bununla mücadele etmesini güçleştiren esas mesele ise salgın ortaya çıktığından beri var olan belirsizlik. Salgının kaynağı konusundaki belirsizlik, virüsün insan vücuduna girdiğinde ve sonrasında yapacağı etki konusundaki belirsizlik, tedavi yöntemleri, aşının koruyuculuğu ve yan etkisi konusundaki belirsizlik. Ve en önemlisi bu virüsün ne zaman son bulacağı ve eski yaşamımıza dönebileceğiz mi konusundaki belirsizlik. Tüm bu bilinmezlikler karşısında, insanlar panik ve stres içinde zihinlerini rahatlatacak ve kendini ikna edecek yollar içine girdiler. Kimisi komplo teorilerine inandı, kimisi doğanın intikamı olarak gördü. Kimisi ise kendini tamamıyla her şeyden soyutladı. Ne yazık ki bu konuda tek bir doğru ve gerçek yok. İçinde yuvarlandığımız bu karmaşadan en az fiziki olarak korunduğumuz kadar zihinsel ve ruhsal olarak da korunmamız gerek.

Dünyanın en prestijli üniversitelerinden MIT’nin yayın organı MIT Technology Review araştırmasındaki uzman önerilerine göre: sosyalleşerek, egzersiz yaparak, müzeye veya açık hava konserine giderek, gerekirse terapist desteği alarak beynimizi eski haline getirebiliriz.(2)

Gelişen teknoloji ve bunun sağladığı bilgiye erişimdeki kolaylık sayesinde merak eden herkes fiziksel ve ruhsal olarak iyi olmanın yol ve yöntemlerini rahatlıkla bulabilir. Önemli olan insanın kendinde, bu sürece başlama isteğini ve gücünü bulabilmesi belki de. Bunun için de bir yerlerden başlamak gerekiyor.

Bu yolculukta size eşlik edecek ve rehber olacak olan kitaplardan biri de sevgili Doğan Cüceloğlu’nun Deniz Bayramoğlu ile yaptığı söyleşi kitabı. Hayatını zorlu mücadelelerle geçiren ve bu mücadelenin kendisine kazandırdığı iyi, kötü tüm tecrübeleri zihninin imbiğinden geçirip bu değerli bilgi ve tecrübelerle birçok insanın hayatına dokundu sevgili Doğan Cüceloğlu.(3) Dünyadaki yolculuğunu bitirmeden öncede hayatı boyunca yapmaya çalıştığı gibi insanların hayatını kolaylaştıran önerilerin olduğu bir rehber kitap bıraktı hepimize. Hayatın her dönemi ile ilgili önerilerin bulunduğu bu kitap, içinde bulunduğu zorlu süreçten çıkmak isteyen her bireye faydalı olacak niteliktedir.

Gelişmiş insan hüznünün, mutluluğunun, özleminin, kaygısının, coşkusunun; yani duygularının farkına varır. Hüzün, kendi başına müthiş bir deryadır. Hüzünlenemeyen insan gelişmemiş bir insandır. Kendinden kopukluğunun, içindeki öze olan özlemin farkında değildir.” diyor kitapta.(4) Hüznün hayatımızdaki farkındalık için önemini vurguluyor. Tıpkı yaşamımızdaki birçok zorlu sürecin bize kazandırdığı tecrübe ile hayattaki var olma mücadelemize katkı sağladığı gibi. Bu salgın süreci de çoğumuza gerek maddi gerek de manevi bir tahribat yarattı. Nihayetinde hayat izin verdiği sürece nefes almaya devam edeceğiz. Ya yaşadığımız iyi veya kötü tecrübelerden dersler çıkaracağız ve yanlış giden şeyleri düzeltmeye çalışacağız ya da kaldığımız yerden aynı şekilde yaşamaya devam edeceğiz. Fakat unutulmaması gereken bir şey var ki hayat sen onu düzeltinceye ve ders çıkarıncaya kadar benzer zorlukları karşına çıkaracaktır.

  1. (2) https://gazeteoksijen.com/covid-19/kafayi-covidle-fena-bozduk/

(3) https://www.youtube.com/watch?v=lTkGjTkbZAw

(4) Doğan Cüceloğlu, Var Mısın? (İstanbul: Kronik Kitap, Mart 2021 s.s. 49)

Bunları da sevebilirsiniz