14 ülkeden yapılan bir Birleşmiş Milletler araştırmasına göre, kız öğrencilerin fen alanında lisans derecesi ile mezun olma olasılığı%18 iken bu oran erkekler için % 37’dir. Bugün dünya çapındaki araştırmacıların sadece yüzde 30′u kadın. UNESCO verilerine (2014 – 2016) göre, tüm kız öğrencilerin yalnızca yaklaşık yüzde 30’u yüksek öğretimde STEM ile ilgili alanları seçmektedir. Küresel olarak, kız öğrencilerin BİT (yüzde 3), doğa bilimleri, matematik ve istatistik (yüzde 5) ve mühendislik, imalat ve inşaat (yüzde 8) alanlarına kaydı özellikle düşüktür.
Uzun süredir devam eden önyargılar ve cinsiyet stereotipleri, kızları ve kadınları bilimle ilgili alanlardan uzaklaştırıyor. Gerçek dünyada olduğu gibi, ekrandaki dünya da benzer önyargıları görüyoruz. Geena Davis Enstitüsü’nün 2015 yılı Sınır Tanımayan Cinsiyet Eğilimi araştırması, tanımlanabilir bir STEM işinde rol alan ekrandaki karakterlerin yalnızca yüzde 12’sinin kadın olduğunu göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, kadınlar ve kız çocukları için bilime tam ve eşit erişim ve katılım sağlamak ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile kadın ve kız çocuklarının güçlendirilmesini sağlamak için 2012 yılında 11 Şubat’ı olarak Uluslararası Bilimde Kadın ve Kız Çocukları Günü olarak kabul etti.
Uluslararası Bilimde Kadın ve Kız Çocukları Günün bu yıl ki kutlama teması “Covid 19 ile mücadelede ön saflarda yer alan Kadın Bilim İnsanları “. Son bir yıldır hayatın her alanında etkisini gösteren Covid 19 küresel salgını, kadın bilim insanları üzerinde de önemli bir olumsuz etkisi yarattı. Özellikle kariyerlerinin ilk aşamalarındakilerin daha çok etkilendikleri raporlanmakta ve böylece bilimdeki mevcut cinsiyet eşitsizliğinin genişlemesine ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ortaya çıkmasına neden olduğu BM tarafından raporlanmaktadır.
Hali hazırda eşitsizliğin kendini oldukça belirgin olarak gösterdiği bilim dünyasında tam da küresel salgın koşulları ile işler daha da zorlaşmışken bilim dünyasında var olan ve çalışmaları ile insanlık tarihine ışık tutan bilim kadınlarından birkaçını anmadan geçemeyeceğim. Adını yazamadığım, bilim yolunda ilerleyen tüm kadınlara ve kız kardeşlere selam olsun.
Prof. Dr. Betül Kaçar
Evrende yaşamın izi nasıl bulunur? konusunda NASA’nın yapacağı özel bir çalışmada görev almak için 30 kişiden oluşan bir ekibe seçildi. 2011 yılından beri NASA bünyesi çalışıyor. Arizona Üniversitesi Astronomi ve Moleküler Hücre Biyolojisi alanında çalışmalarını sürdüren Prof. Kaçar 2012’de NASA’nın astrobiyoloji üzerine burs verdiği ‘ilk Türk bilim insanı’ oldu, 2019’da NASA Genç Araştırmacısı ödülünü aldı.
Dr. Duygu Özmadenci
San Diego Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Duygu Özmadenci, yumurtalık kanseri hücreleriyle ilaçlı mücadele yöntemi geliştirdi ve bu çalışmasıyla ABD’de 22 yıldır kanser araştırmalarına destek veren OCRA Vakfı’nın her yıl yalnızca 10 kişiye verilen ödülüne layık görüldü.
Dr. Hatice Zora
Nobel ödüllerini dağıtan İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nden ‘Kraliyet Hanedanı’ ödülünü aldı. Zora’ya ödülünü ise bizzat İsveç Kralı Carl 16. Gustaf takdim etti.
Stockholm Üniversitesi’nde beyin, dil bilimi ve nörofizyoloji alanında araştırmalar yapan Zora bu ödüle, ‘Beyinde dil ve duygu gelişimi’ üzerine yaptığı çalışmalarından dolayı layık görüldü.
Dr. Özlem Türeci: 2016 yılına kadar Ganymed Pharmaceuticals CEO’su olarak görev yaptı. 2020’de COVID -19’a karşı ilk onaylanmış mesajcı RNA bazlı aşıyı geliştiren Alman biyoteknoloji şirketi BioNTech’i 2008 yılında kurdu. Johannes Gutenberg Üniversitesi’nde özel öğretim görevlisidir.
Canan Dağdeviren: Fizik Mühendisi. Piezoelektrik malzemeleri (üzerine bir basınç, kuvvet uygulandığı zaman bu basınçtan elektrik enerjisi üretebilen malzemeler) insan organlarının üzerine yerleştirerek organların hareketini elektrik enerjisine çeviren cihazların mucididir. Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi üyeliğine (Junior Fellow of Harvard) seçilen ilk Türk bilim insanıdır.
Kaynak: