Reşit Galip

 

Cumhuriyet’in kuruluşundan önceleri başlamış olan Batılılaşma Hareketi, amacına ulaşamamış olsa da Cumhuriyet’in kurucu kadrolarını her alanda devrim yapmak zorunda bırakmamıştır. Pek çok devlet kurumunun batılı muadillerini yakalaması için ıslahatlar gerektirmiştir. Bu ıslahatların Yükseköğrenim Kurumlarına yansıması Üniversite Reformudur. Üniversite Reformu’nun gerçekleştiği dönem Millî Eğitim Bakanı olan ve bu reformu gerçekleştirebilmek için sarf ettiği çabalarıyla öne çıkan Reşit Galip’in hayatı, “Millî Kahramanlar” yazı dizisinin bu ayki konusudur.

Gençlik Yılları

Reşit Galip 1893 yılında Rodos Adası’nda doğmuştur. Babası Bulgaristan’ın İslimye kasabasından mahkeme reisi Hacı Mehmet Bey, annesi ise Rodoslu Münevver Hanım’dır. İlköğretimine Rodos’ta başlamış, ortaöğrenimine İzmir’de devam etmiş, ardından Rodos’ta Saint Jean-Babtiste Fransız Koleji’nde eğitim almıştır (Namık,1934).

1911 yılında İstanbul’daki Askeri Tıbbiye’de eğitim almaya devam ederken, bir grup arkadaşıyla beraber Türk Ocakları’nı kurmuştur. Bu örgüte bağlı olarak kurulmuş olan “Askeri Okullar, Mülkiye Tıbbiyeliler ve Baytar Mektepleri Birliğinin teşkilat müfettişliği görevini üstlenmiştir (Şapolyo, 1934).

Tıbbiye öğrencisi iken, Balkan Savaşı ve Büyük Taarruza, Çatalca ve Kafkas cephelerinde savaşa katılmıştır. Bu cephelerde hekimlik yapmıştır. Kafkas cephesinde Batum ve havalisinde 1,5 yıl Artvin, Hopa ve Orhun civarındaki askerî harekâtlara katılmıştır. Daha sonra Giresun seyyar jandarma müfrezesiyle birlikte Tortum havalisindeki Onuncu Kolordu’ya katılmıştır (Başar, 2004).

Millî Mücadele Yılları

1919’da bir grup arkadaşıyla Anadolu’ya geçmiştir. Köylülere yardım ederek ülkeye çok daha faydalı olduğuna inanan Dr. Reşit Galip, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde ve bağlı köylerinde halkla iş birliği yaparak bir “Köycülük Teşkilatı” projesi hazırlamıştır (Kırdar, 1936). Bunun üzerine “Köycü Reşit Galip Olarak anılmıştır.

Arkadaşlarıyla beraber hem halkın hastalıklarını tedavi etmişler hem de halkı bilinçlendirmeye çalışıp Müdafaa Hukuk Cemiyetinin kurulması için çalışmışlardır. Kütahya’nın ardından sırasıyla Burdur’a, Denizli’ye ve Antalya’ya gitmişlerdir (Hatipoğlu, 1998).

O dönem Türkiye’nin dört bir yanında Müdafaa-i Hukuk-u Millîye adlı örgütler kurulmuştur. Reşit Galip Denizli Bölgesi’nde bu örgütün kurulmasına öncülük etmiştir. Ayrıca Burdur ve Antalya illerindeki milliyetçi muhacirlere sıhhi ve sosyal yardımda bulunan “Hilal-i Ahmer Cemiyeti İmdat Heyet Başhekimliği” görevini üstlenmiştir (Namık, 1934).

Siyaset Yılları

Tıp alanında farklı şehirlerde bir süre mesleğini icra etmesinin ardından Mersin’de serbest hekimliğe başlamıştır (Başar, 2004). Mersin’de Mustafa Kemal’le tanışması, onun siyasete girmesine vesile olmuştur. Aydın ilinden ikinci dönem milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmiştir (Akçura, 1981).

Doğu Anadolu’da başlayan Şeyh Sait Ayaklanması ve devamındaki olayların soruşturulması amacıyla kurulan İstiklal Mahkemesi’ne üye seçilmiş, Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubu İdare Üyeliğine seçilmiş ardından Cenevre Beynelmilel Himaye-i Etfal Teşkilatı Merkezi İcra Heyetinde beş sene kadar üyelik yapmıştır. Mustafa Kemal’in buyruğu üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkasına 9 Ağustos 1930’da katılmış, fakat İzmir olayları üzerine partiden ayrılmıştır (Namık, 1934).

1931’de Cumhuriyet Halk Fırkası 3. büyük kongresinde Umumi İdare Heyeti üyeliğine seçilmiştir. Daha sonraları Kültür ve Gençlik İşleri Başkanlığına getirilmiştir. Ardından 1932’de Semih Fırat Bey’in vefatı sonrasında Türk Dili Tetkik Cemiyeti Genel Kâtipliğine getirilmiştir (Namık, 1934).

Üniversite Reformu

Reşit Galip 19 Eylül 1932 günü Milli Eğitim Bakanı olmuştur. Bakanlık dönemi yaklaşık 11 ay gibi kısa bir süre olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanı olduğu süreçte modern eğitim ihtiyacını karşılayamayan Darülfünun yerine, bu ihtiyacı karşılayabilecek üniversitelerin kuruluşunu başlatan reforma büyük katkıları olmuştur.

Reşit Galip 1 Ağustos’ta basına verdiği bir demeçte Darülfünun’un 1922’den 1932’ye kadar geçen süre içinde kendini yenileyemediğini belirtmiş ve “Memlekette sosyal, siyasal büyük devrimler oldu, Darülfünun bunlara karşı gözlemci olarak kaldı. Ekonomik alanda esaslı hareketler oldu. Darülfünun yalnız yeni kanunlar öğretim programına almakla yetindi. Harf devrimi oldu, öz dil hareketi başladı. Darülfünun hiç tınmadı. Yeni bir tarih anlayışı, millî bir hareket halinde bütün ülkeyi sardı. Darülfünunda buna ilgi uyandırabilmek için üç yıl kadar uğraşmak ve beklemek gerekti. İstanbul Darülfünunu artık durmuştu. Kendisine kapanmıştı. Öğretimin tarz ve usulü, benzer batı müesseselerindeki tarz ve usullere uygun bir hale getirilemedi. Türkiye gibi radikal bir devrim memleketinde vatanın gelecek yöneticilerinin terbiyesi, hayattan bu kadar uzak kalan, devrimin akışından bu kadar geride duran bir müesseseye daha fazla uzun süre bırakılamazdı.” diyerek reformun önemini anlatmıştır (Hirsch, 1950).

Reşit Galip reform önerisi hazırlaması için İsviçre’den pedagog Prof. Albert Malche’ı Türkiye’ye davet etmiştir. A. Malche Darülfünun Islahat Komitesinde müşavir olarak görev almıştır. Bu süreçte fakülteleri ve klinikleri ziyaret etmiş, kütüphaneleri ve laboratuvarları görmüş, profesörler ve idari memurlarla görüşmüştür. Hazırladığı raporda Darülfünunun mevcut durumunu ortaya koymuş, gözlemlerini ve eleştirilerini aktarmıştır:

  1. Türkçe bilimsel yayınlar eksiktir.

  2. Profesörlere düşük ücret ödenmesi, onları yan görevler almaya zorunda bırakmaktadır.

  3. Üniversitelerin özerkliği, Darülfünunu toplumdan ve hükümetten izole etme eğilimindedir.

  4. Ders metodu, hiçbir şey vadetmeyecek şekilde eskimiştir. Öğrenciler klinik ve laboratuvar eksikliği nedeniyle düşünmeye sevk edilmeden öğrenimlerini yapmak zorunda kalmaktadır. Öğrenim onları pasif dinleyiciler yapmaktadır.

  5. Türk öğrencilerin yabancı dil bilgisi yetersizdir.

  6. Geleceğin Türk profesörlerinin Darülfünunda yetişmeleri henüz mümkün değildir. Bu yöndeki eğitim mutlaka yurtdışında yapılmalıdır.

  7. İstanbul’un Asya yakasında Haydarpaşa’daki hastanelerin durumu nedeniyle, gerçek tıp yaşamı diğer yakada sürmektedir.

  8. Çeşitli dersler hiçbir fayda sağlamayacak şekilde paralel olarak yürütülmektedir (Malche).

Bu sebeplerden dolayı Darülfünun kapatılıp modern bir yüksekokul kurulması fikri yaygınlaşmıştır. A. Malche’ın eleştirilerinin mecliste destek görmesiyle reform tasarısı kabul edilmiştir. Tasarıda şu maddeler yer almaktadır:

  1. İstanbul Darülfünunu ile ona bağlı bütün müesseseler kadro ve teşkilatları ile birlikte 31 Temmuz 1933 gününden itibaren kapatılacaktır.

  2. Milli Eğitim Bakanı 31 Temmuz 1933 gününden itibaren İstanbul’da İstanbul Üniversitesi adı ile yeni bir Darülfunun tesis ve teşkiline yükümlüdür.

  3. Bayındırlık Bakanlığına bağlı olan Yüksek Mühendis Mektebiyle İktisat Vekaletine bağlı olan İktisat Fakültesinin İstanbul Üniversitesi teşkilatı arasına ithalinden icra vekilleri heyeti yetkilidir.

  4. 31 Temmuz’dan gelecek yılın 31 Temmuz’una kadar devam edecek geçici tedrisat kadrosunun tespitinden Milli Eğitim Bakanı yetkilidir.

  5. Geçici tedris kadrosuna alınacak eski müderris, muallim ve muavinler bütçedeki maaşlarını alacaklardır (Malche).

İstanbul Üniversitesi adını alacak bu yeni kurumun ilkeleri ve teşkilat konusunu Reşit Galip şu sözlerle açıklamıştır:” Bugün kuruluşu başlayan İstanbul Üniversitesinin dünkü İstanbul Darülfünunu ile hiçbir ilgisi yoktur. Üniversite yeni bir müessesedir. Geleneği kendisi ile başlayacaktır. Müessese T.D.D. cemiyetince Türkçe bir ad bulununcaya kadar üniversite adını taşıyacaktır.

İstanbul Üniversitesi önce adının aslındaki anlam gereğince toplayıcı ve birleştirici bir müessese olacaktır. Yüksek ilim ve ihtisası kendi bünyesinde de yaşatan ve yaratan bir organ olacaktır. Bu organ, kendisinden daha büyük millî varlığın daima canlı, daima duyarlı ve tefekkür cihazı olacaktır.

2252 Sayılı kanında öngörülen Mülkiye, Mühendis ve Yüksek Ticaret Okullarının da Üniversite topluluğu içinde kaynaşması fikri, bu müessesenin gelecek gelişme planı içinde önemle ve her cepheden incelenecek konudur. Yeni Üniversitemiz, gerçekleri araştırmak ve derinleştirmek, bilgiyi derlemek, yükseltmek ve yaymak gayretlerini güder.

Profesör, sadece okuma makinesi değil, öğrenciye sürekli ilhamlar veren, rehberlik eden, onun çalışma ve araştırma şevkini kesintisiz coşkun tutabilen kaynaktır. Gerçek profesör, kendisi de ilmin öğrencisi olandır.

Üniversitemizin, önceden andığım gibi İslâm Tetkikleri Enstitüsünden başka şimdilik yedi enstitüsü vardır:

  1. Türk İnkılâbı Enstitüsü

  2. Milli İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsü

  3. Türkiyat Enstitüsü

  4. Coğrafya Enstitüsü

  5. Morfoloji Enstitüsü

  6. Elektro Mekanik Enstitüsü

  7. Kimya Enstitüsü” (Cumhuriyet,1933).

İlk modern Türk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi’nin profesörlerinin çoğu yabancıdır. 65 öğretim görevlisinden 33’ü yabancıdır ve büyük kısmı Almanya’dan göç etmiştir. Ders yöntemlerinin temelden değiştirilmesi bu hocalar sayesinde mümkün olmuştur. Ders kitapları üzerinde çalışmalar yapmışlar, böylece öğrenciler kendilerini eğitme eğilimini kazanabilmişlerdir (Grathusen, 1981).

Hitler Almanya’sının ırkçı politikalarından özellikle Yahudi asıllı Almanlar etkilenmişlerdir. Bu sebeple Almanya’dan beyin göçü başlamıştır. Türkiye’nin girdiği bu reform hareketi, Alman entelektüelleri için bir fırsat olmuştur. Bu entelektüellerin Türkiye’ye gelmesinde Reşit Galip bizzat ilgilenmiştir (Widmann, 1981).

Ölümü

Reşit Galip, Eylül 1933’te Darülfünun çalışmaları sırasında Fenerbahçe açıklarında ailesi ve çocuklarıyla birlikte çıktığı sandal gezisi sırasında bir deniz kazası geçirmiştir. Çocuklarını kendisi kurtarmıştır ancak geçirdiği deniz kazasının ardından, zatürree teşhisiyle tedavi gördüğü Ankara’daki evinde 5 Mart 1934 tarihinde hayatını kaybetmiştir. 41 yaşında ölen Dr. Reşit Galip, Cebeci mezarlığında yatmaktadır (Derviş, 1934).

Reşit Galip gençlik yıllarından itibaren gönüllü olarak Millî Mücadele’ye katılmış, Atatürk devrimlerine sıkı sıkıya bağlı kalmış, Cumhuriyet’in ihtiyaç duyduğu bir aydın olmuştur. Türkiye’de modern yükseköğrenim kurumlarının kurulmasına öncülük etmiş, böylece batılı tarzda eğitimin gelişmesinde önayak olmuştur. Hayatını Türkiye’nin bağımsızlığına ve çağdaşlığına adamıştır. Böylelikle “Millî Kahraman” olmuştur

Kaynakça

(1933). Cumhuriyet.

Akçura, Y. (1981). Yeni Türk Devletinin Öncüleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Başar, E. (2004). Milli Eğitim Bakanlarının Eğitim Faaliyetleri 1920-1960. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. akt. Ertugrul Turgut

Derviş, M. (1934). Doktor Resit Galibi de Kaybettik. Resimli Sark. akt. Ertugrul Turgut

Grathusen, K. D. (1981). 1933 Yılından Sonra Alman Bilim Adamlarının Türkiye’ye Göçü. Ankara.

Hatipoğulu, M. T. (1998). Dr. Reşit Galip ve Üniversitesi. Abece Eğitim ve Sanat Dergisi. akt. Ertugrul Turgut

Hirsch, E. (1950). Dünya Üniversiteleri ve Türkiye’de Üniversitelerin Gelişmesi. İstanbul.

Kırdar, L. (1936). Reşit Galip. Kaynak,Sayı:38.

Malche, A. Üniversite ile ilgili raporu.

Namık, H. (Nisan 1934). Reşit Galip. Ülkü Halkevleri Mecmuası,C.3,Sayı 14. akt. Ertugrul Turgut

Şapolyo, E. B. (1934). Reşit Galip’İn Hayatı. Çığır.

Widmann, H. (1981). Atatürk Üniversite Reformu. İstanbul.

Bunları da sevebilirsiniz