Gökçeada’nın güneyinde, Limni adası limanı Mondros’ta (30.10.1918) Hüseyin Rauf (Orbay) Bey tarafından düşmanla ateşkes antlaşması, Çanakkale’de 18 Mart Deniz Savaşında ağır yara alarak saf dışı edilen Agamemnon Savaş gemisinde imzalanır. Adını boğazları denetlemek için Truva’ya saldıran Miken kenti Kralından alır (MÖ 1200). Mütarekeden 4 gün önce; 7. Ordu komutanı Mustafa Kemal Halep-Afrin arasındaki Katma’da İngilizleri durdurur (26.10.1918). Agamemnon Savaş gemisinde Kendi ifadesiyle “Türk süngüleriyle” Halep’in kuzeyinde Türklerin çoğunlukta olduğu Misak-ı Milli sınırını çizerek bunu 2. ve 7. Kolordulara haber verir. Kilis’ten Adana’ya geçer. Orada kaldığı bir hafta içinde, Antep, Maraş, İskenderun ve Adana ve civarının işgale karşı teşkilatlanmasını ister. Silah temin eder. Mondros Mütarekesinin şartları açıklığa kavuşmadığı için kıyıların işgaline karşı çıkar. Ateşkesin özellikle 1., 7. ve 24. maddeleri işgal demektir. Çünkü “Çanakkale ve İstanbul Boğazları İtilaf Devletleri tarafından resmen işgal edilecektir. Bu boğazlar geçişe açılacak ve Karadeniz’e geçiş serbest olacaktır; yerleştirilen mayın, torpido, kovan ve diğer engellerin yerleri itilaf devletlerine gösterilecektir ve madde Vilayet-i Sitte denilen altı Ermeni bölgesinde (Erzurum, Sivas, Van, Bitlis, Elâzığ, Diyarbakır) herhangi bir karışıklık çıkması durumunda itilaf devletleri bu bölgeleri işgal edebilecektir.” Agamemnon Savaş gemisinde Bu devletler İngiltere, Fransa, Rusya, Japonya, Sırbistan, Romanya, Belçika, Karadağ, Yunanistan, Portekiz, ABD ve Brezilya’dır.) Padişah Vahdettin tarafından çağrılan Atatürk Haydarpaşa’ya vardığında boğaz işgal altındadır.
Geldikleri Gibi Giderler
Rumeli yakasına geçmek için bindikleri Fransız Enterprise istimbotu, daha sonra el değiştirerek Türk donanmasına geçecek ve “Kartal” adını alacaktır. Bu manzara karşısında yaver Cevat Abbas hüzünlenir. Bunun üzerine Atatürk’ün o ünlü sözü dudaklarından dökülür: “Ağlama çocuk, geldikleri gibi giderler!”. Vefatından sonra Atatürk’ün kaldığı evler, bindiği vasıtalar, kullandığı eşyalar, yaptırdığı eserler ve yazdığı yazılar yurdumuzun her köşesinde onun anısını yaşatan müzelerde sergilenir. Deniz araçlarından kayıklar, tekneler, vapurlar ve yatlarda onlar arasındadır. Bu deniz araçlarının araştırılması, bulunması, satın alınması, tamiri, sergilenmesi; korunmasında, ya da Bandırma vapuru gibi hurda olarak parçalanan araçların tekrar aslına uygun olarak maketlerinin veya aynılarının yapılmasını Coşkun Unan’ın maketlerine (1), A.O.Ç. Marmara Havuzunda bindiği kayığın peşindeki Ankaralılara (2), Tuzla-Pendik civarında yarı batık halde bulunan Kartal İstim Botunun bulunmasını Cem Gürdeniz (3), Arif Etik, gazeteci Gökhan Karakaş, Ressam Muzaffer Akyol, satın alan 49/51 Film Prodüksiyon Limited Şirketi sahibi Serkan Koç’a (4), Kartal İstim Botunu Kurtarma ve Yaşatma Platformuna burada isminden bahsedilemeyen pek çok gönüllüye borçluyuz.
Kartal Anıt Müzesi
Serkan Koç ,“Gelip geçenlerin bugün fark etmediği bir gerçek şudur ki, sadece yüz yıl gibi kısa bir zaman önce İstanbul Deva yokuşunda işgal askerleri vardı ve bir yerden bir yere pasaportla geçiliyordu. Şimdi unutulsa da karakollar basılıyor, duvar diplerinde, belgelerle kayıtlı olan -insanlar infaz ediliyordu. Kuvay-ı millîye şehri kurtarmak için direnişe geçmişti” diyor üzülerek. Bütün bunların maddi ve manevi simgesi olan Kartal İstimbotu Anıt Müzesi; dünyanın önemli eski başkentlerinden İstanbul’un tarihini, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü ve Türk vatanseverliğini vurgulayarak bize şimdi düşman gözüyle bakanlara ibret olacaktır. “Dur Yolcu” Anıtının Çanakkale’nin geçilmez olduğunu vurguladığı gibi İstanbul Boğazında da “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” şeklinde Türkçe ve İtilaf Devletlerinin dillerinde gösterişli bir anıta ihtiyaç vardır. Kartal İstimbotunun Atamıza layık bir müze olarak ulusumuzun yeniden “Türkiye Cumhuriyeti” olarak doğuşuna tanıklık edebilmesi için Ressam Devrim Erbil başkanlığında bir danışma ekibi iş başındadır. Bu anıta en yakışan yer ise İstanbul’daki Gemicilik müzesinin yanındaki alandır. Yerli, yabancı misafirlere, okul çocuklarına, araştırmacılara anlatacağı bilgilerle onların uğrak yeri olacaktır. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasının bazı hükümleri boğazların hakimiyeti için yetersizdi. Ama bu sorun 20 Temmuz 1936 Montrö Antlaşması ile giderilmiştir ve Türkiye’nin bağımsızlığı için vazgeçilmezdir. Atamız vefatından evvel Boğazlarımızı koruyan bu antlaşmayı, Hatay’ın ise Türkiye’ye katılmasını gerçekleştirmiştir. (Bu yazıyı yazmama önderlik eden Çanakkaleli Em. Albay Mehmet Boz’a çok teşekkür ederim.)
-
https://www.aydinlik.com.tr/ataturk-un-deniz-sevgisi-begumsen-ergenekon
-
www.dagarcikturkiye.com/ataturk-orman-ciftligi-yd-1537.html
-
www.aydinlik.com.tr/kartal-istimbotu-aniti-cem-gurdeniz
-
https://www.youtube.com/watch?v=9Fd3PLWb3c4