Analar ve Oğullar

Eylül ayı başında başlayan Diyarbakır analar eylemi, çok yankı uyandırdı, çok destek buldu ve günden güne etkinliğe katılan aile sayısı arttı, hep artıp durdu. Şimdilik elli civarında olan çocuğu peşindeki aile sayısının yüzleri ve binleri bulması hiç de şaşırtıcı olmaz. Neden mi? Bunun toplumsal nedenleri ayrı bir konu, ama Türk ordusuna ve güvenlik güçlerine, yani Türkiye’ye karşı “savaşan” emperyalizmin oyuncağı örgütlerin “askerleri” olmaları için, Türkiye’deki insanlara ölümcül zarar vermeyi amaçlayan terörün personeli olmaları için “insana”, insan kaynağına ihtiyaç vardır. Ve bu ihtiyaç, on yıllardır sürdürülen ve hala da sürdürülmek istenen silahlı saldırı, terör, girişim ve kalkışmanın binlerce, on binlerce insan ihtiyacı olmasından gelmektedir.1 Mümkün olsa, yüz binler toplanacak, donatılacak, eğitilecek ve “dava”nın hizmetine koşulacaktır, sonuçta savaştırılacaktır. Bu


Aydınlık, 11 Eylül 2017 Çarşamba


yüzden çocukları için bir araya gelmiş aileler eyleminin kısa zamanda böyle bir katılım ve ilgi görmesi, bu işin boyutunun ne denli yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir.

Bir anneden başlayan eylem, önce beş-on aileye, sonra onlarca aileye kendini duyurunca etkisi çığ gibi olan bir olaya dönüşmüştür. Türkiye dışından çocuklarını kaptıran aileler de işin içine girmiştir (örneğin, İran’dan gelmiş aileler var). Uluslarası boyut kazanan eylem dünya basınında da yer almaya başlamıştır. Ayrıca sorun, çocukları vatana ve millete karşı savaştırılmak istenen aileler sorunu olmaktan çıkmış, bütün Türkiye’nin sorunu olmuştur. Katılımlar, şehit ailelerinden terör mağdurlarına, güvenlik güçleri mensuplarından kalbi vatanı için çarpan bütün insanlara kadar uzanmıştır.

Burada ilginç olan noktalardan biri de, Diyarbakır eylemindeki ailelerin genellikle hepsinin Kürt, çocukları kaçırılmadan önce de genellikle PKK-HDP çizgisine ilgi ve sempati gösterenlerden olmalarıdır. Bu, bugün Türkiye’de ayrılıkçı terörist Kürtçülük hareketine yakınlık gösteren kesimlerin artık “Türk-Kürt kardeştir” ve “Kürt de biziz, Türk de biziz” noktasına gelmiş olduklarını göstermektedir.


“ANALAR” NASIL BİR BİLİNCİ TEMSİL EDİYOR?

Eylemin başlatıcısı ve katılımcısı olan başroldeki analar nasıl bir bilinci temsil etmektedir? Bu, her şeyden önce analık bilincidir. Yavrusunu, kendinden olanı, bir anadan daha fazla seven, koruyan ve savunan bir kimse düşünülebilir mi? Annelik sevgisi, annelik duyguları, zamana ve mekana göre değişikler gösterse de bir anne için hayatındaki en önemli şeylerden biridir. Annelik her zaman annenin çocuğudur, çocuğuna düşkünlüğüdür, çocuğuna sevgisidir.

Anaların çocukları için yapmayacakları bir şey yoktur!

İkincisi, analar milleti birleştirmektedir. Belki başında analar milleti birleştirme amacında, niyetinde ve bilincinde değildi, ama gelişme göstermiştir ve artık analar milleti birleştirdiğinin farkındadır. Bugün, yukarıda belirttiğimiz gibi analar bütün Türkiye’yi bir araya getirmektedir ve bu olgu, olayın içindeki ve dışındaki hepsi bir arada olmak üzere herkesi bilinçlendirmiştir ve bilinçlendirmektedir.

Üçüncüsü, bu ucu açık eylem, sonuçta Türkiye’nin toprak bütünlüğünün önemi, vazgeçilmezliği ve gerekliliği bilincine yol açmıştır. Analar ve aileler destekçilerle birlikte ülkemizin parçalanması karşıtı bir bilinci temsil etmektedir. Amerika’nın oyuncağı olarak PKK’nın “davası”nın, gene bir Amerikan planı olan Türkiye’nin parçalanması olduğu, toplumun çok geniş kesimlerinin de bilincine çıkmıştır. “Başlarım sizin Kürdistan davanıza” diyen ana bu toplumsal bilincin göstergesidir. Bu bilinç, “lanet olsun” demektedir.

“Çocuklarımızı Amerika uşaklığına, Amerika’ya hizmete götürdünüz!” “Çocuklarımızı Amerika için savaştırıyorsunuz!” Bu söylemler, anaların ve ailelerin emperyalizme karşı milli bir uyanışını göstermektedir. Dördüncüsüdür. Ve analar eyleminin antiemperyalist bir bilincin yayılmasına hizmet ettiğini göstermektedir.

Beşincisi, savaşlarda kayıplar öncelikle kadınları etkilemektedir. Çünkü kadınlar savaşın kurbanlarıyla parçalarını, yarılarını, çocuklarını, kızlarını, oğullarını ve eşlerini kaybetmektedir. Bu bakımdan kadınlar savaşın belirgin mağdurları arasındadırlar, bu yüzden de daha fazla savaş karşıtıdırlar. Analar eylemi, Amerikan emperyalizminin bölgede çıkardığı savaşa, Türkiye’nin parçalanması için yürütülen savaşa, PKK’nın terörcü savaşına karşı olan bilinci, savaş karşıtı bir bilinci temsil etmektedir.

Savaşlarda ilk ağlayanlar, en çok ağlayanlar, ağlaması bitmeyenler analardır!

Savaş yoksa çocuklar ve analarla babalarına, savaşta analar çocuklarına ağlar.


GELELİM OĞULLARA VE KIZLARA!

O oğulların (ve tabii kızların da) başlarına en fazla korktukları şey gelmiştir, en fazla çekindikleri şeye maruz kalmışlardır, en istemeyecekleri şeyle karşılaşmışlardır. Analarının talebi.

Zor durum.

Peki, analar talep etmesin de ne yapsın, “ana evladından geçmez”!

Ana ve analık kutsaldır, ama her şeyden önce ana çocuğu için kutsaldır. Ana, insanın var oluşunun değeridir. Ana varlığın vazgeçilmezidir. Ana sevilmez mi? Anasını sevmeyen çocuk olur mu?

“Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.”

Peki, ana duası almamak olur mu? Ana hakkı ödenir mi? Ana kalbi kırılır mı?

Bir insana yapılacak en büyük kötülüğü “anasını ağlatmak” deyimiyle anlatmaz mıyız? Analar çocukları tarafından ağlatılır mı? Düşmanlar ağlatsa, oğullar, kızlar kendi analarını ağlatır mı?

Bir atasözümüz var: “Ana yiğidin kalkanıdır.” Boşuna mı yüzyılları aşmış bugüne gelmiş? Kalkan olmayıp de ne olacaktı ana? Analar anaçtır! Ve işte bugün analar çocuklarına kalkan olmaya çalışmaktadır. Onları kurtarmak istemektedirler. Ve analar bugün çocuklarını istemektedirler. Çocuklarını PKK’dan istemektedirler. Aracı olduğu için, onlar yüzünden kaybettikleri için çocuklarını HDP’den istemektedirler. PKK ve HDP analardan “analarının nikahı”nı istemiş, üstelik almış, ama bugün bu sefer analar PKK ve HDP’den çocuklarını istemektedir, çok mu? O çocuklar sizlere helal değildir.

Çocuklar PKK ve HDP eşkıyalarından istenmektedir, ama bunun yanı sıra analar çocuklarını kendilerinden de istemektedir. Bir çocuğu için anasının istediğini yerine getirmemek, belki çok karşılaşılmıştır, belki herkesin başından geçmiş böyle bir hata, böyle bir yanlış vardır, ananın isteği yapılmamış, yerine getirilmemiştir, ama bu en olmayacak ve olmaması gereken bir şey değil mi? Böyle bir şeyi, eğer yaşamıssa, içi acımadan hatırlayan bir kimse var mıdır acaba?


ANALAR EYLEMİNİN CİNSİYETLER ARASI GÖRÜNÜMÜ VE ANLAMI

Analar bir eyleme başlamışlardır ama bunun yanı sıra, günümüz tarihinin sahnesine kadınlar çıkmış olmaktadır. Kadınlar öndedir, belirleyicidir. Beklenmeyen ama doğal olan bu özellik, bambaşka bir şeyi göstermektedir. Ve bu çok önemlidir. Çünkü eğer kadınlar devreye girmişse, onun içinde ve en önde yer almışlarsa, o mücadele mutlaka kazanılacak demektir. Bunun nedeni de, kadınlar içindeyse, kadınlar öndeyse, kadınlar sahipse, kadınlar girişkense, kadınlar kararlıysa o hareket kitleseldir.

Kadınların eylemi önemlidir, yalnız kazanılacağını göstermemekte, aynı zamanda Türkiye’deki “kadın sorunu”na tedavi getirmeyi vaadetmektedir. Kadın aşağılanmaktadır, şiddete uğramaktadır, tecavüze uğramaktadır, öldürülmektedir, çocuk kızlar “evlendirilmekte”dir, genç kızların hayatı karartılmaktadır, kızlarımız ve kadınlarımız saldırı altındadır. Aslında bir “erkek sorunu” olan bu kadın sorunları, Diyarbakır analarıyla, onları sayesinde toplumun önüne atılmıştır.

Her gün bir yenisi yaşanan kadın felaketleri, çocukları için mücadele eden “analar”la önümüze yeni bir durum getirecektir. Yaşadıklarımız kadın girişimi, kadın insiyatifi olduğu için, toplumun sorunlara çözüm amacıyla yaklaşmasına da güven gelecektir.

Kadınlara güven gelmiştir. Kadınlara daha da çok güven gelecektir.


*


Analar yalnız evlatları için değil, Türkiye’nin birliği ve bağımsızlığı için, milli çıkarlarımız ve ABD ile savaşımız için önemli bir adım atmışlardır. Ayrılıkçı terör örgütüne en büyük darbeyi analar vurmuştur. ABD’ye en etkili karşı çıkışı analar yapmıştır. Artık kazanmama diye bir ihtimal kalmamıştır.

Ey çocuklar, en analarının kuzusu oğlanlar, kızlar, ey gençler, analarınızı ağlatmayın! Ana kucağından değerli bir şey yoktur!

Ey PKK’lılar, ey HDP’liler! O çocukların anasını ağlatmayın, o çocukların analarını da ağlatmayın!

Ey çocuklu veya çocuksuz halkımız, ey çocukları dağa kaçırılmış veya kaçırılmamış halkımız, geleceğimiz çocuklarımızdır, çocuklarınızı koruyun, analardan yana olun, toplumumuzun anası ağlamasın!

1 Yeni yayınlanan bir kitaptan öğrdendiğimize göre, son 35 yılda 20 bin çocuğumuz dağa çıkarılmış. Bu rakamın esas olarak resmi başvurulardan çıkarılmış olması, gerçek sonucun çok daha yüksek olduğunu düşündürmektedir (çocuğu dağa kaçırılan ailelerden tahminen en fazla üçte biri devlete başvuruda bulunmaktadır).

Bunları da sevebilirsiniz