Bütün temmuz ayı önemli günler listelerinde yer almasa da1 temmuz ayının tarihsel ve uluslararası anlamda en önemli günü, 14 Temmuz’dur. Temmuz ayındaki en dikkate değer yıldönümü olan “14 Temmuz”, Büyük Fransız Devriminin simgesel başlangıcı olarak kabul edilmiş olan Bastille’in halk tarafından ele geçirilmesidir. Fransa’nın en öndeki bir milli bayramı ve devrimciler için en önemli günlerden biri olan 14 Temmuz’un bu yıl Türkiye’de çok anımsandığı söylenemez. Üzerinde pek durulmadı. Ama Fransız Devrimi kutlamalarının bir kalıntısı ülkemizde bambaşka bir şekilde yaşanmaktaymış.
Ve “Evvel Temmuz Bayramı”!
“Hatay’da ve özellikle Samandağ ilçemizde 14 Temmuz tarihi itibariyle Alevilerin bayramı olarak tedavülde olan Evvel Temmuz Bayramı” varmış.2 İlginç olan, Alevilik tarihinde bir karşılığı olmamasına karşın dinsel otoriteler tarafından kabul edilmiş olan bu bayram, bölgeye, Hatay’a özgüymüş, yerelmiş. Başlangıcı, 1920 yılında bölgedeki Fransız işgalci birliklerin Büyük Fransız Devrimi kutlamaları dolayısıyla yaptıkları gösteri ve resmigeçitmiş. Yani bu bayram, bölgeye 20. yüzyıl başında gözünü dikmiş ve gelmiş Fransızlardan kalmadır, yerli ve milli bir tarafı olmadığı gibi, bizlerle herhangi bir ilgisi yoktur. “Bayram”ın Alevi kisvesine büründürülerek yapılması sorun olmakla birlikte, esas sıkıntı, “bayram”ın sahibinin HDP olmasındadır. Bilinmeyen bir geçmiş yüzünden insanlar farkına varamadıkları durumlara düşmekte, Türkiye’nin savaştığı terörist örgütlerin kitlesi olmaktadır.
Bu “bayram”ın bir an önce değerlendirilmesi ve anlaşılması dileğiyle!
Temmuz’daki En Önemli “Gündemler”imiz
Bu yılın temmuz ayı, iki önemli olayla ilgili olarak gündemimizin en önündeydi. Her şeyi örten bu çarpıcı ve bütün toplumu ilgilendiren olaylardan birincisi, S-400’lerin Türkiye’ye sevkedilmesi olarak 2019 yılında tarihsel bir dönüm yaşadığımız yolunda yorumlara yol açan önemli gelişmeydi. Diğeri, “15 Temmuz”un yıldönümü olarak yarattığı tartışma ve kutulama ortamıydı.
Her ikisi de toplumumuzun dikkatini üzerine çekti ve ay boyunca gündemin en önemli maddeleri oldular.
İlkinden başlayalım:
S-400’lerin Gelişi
Sevkiyat başlayana kadar S-400’lerin Türkiye’ye gelmeyeceğinden söz edenler eksik olmamıştı. Oysa füze sisteminin Türkiye tarafından alınması kesinleşmişti, hatta geleceği an meselesiydi, ama gene de böyle söyleyenler vardı. Neden? Çünkü S-400’lerin alınması ve Türkiye’ye gelmesi istenmiyordu. Kimler tarafından? ABD emperyalizminin sözcüleri ve yerli-yabancı Amerikancılar tarafından. S-400’lerin alınması istenmedi ve önlenmeye çalışıldı. Peki sonuç ne oldu? Her şeye rağmen Türkiye S-400’lerden vazgeçmedi, tutumunu değiştirmedi, “karar verdik alırız” dedi. Türkiye’nin bu projeden vazgeçmesi için ne yapıldı, neler yapıldı? Herhalde her şey! Tehditler yapıldı, yaptırımlar uygulanacağı söylendi, “dostluğa sığmaz” dendi, “aramız bozulur” dendi, “çok kızarız” dendi vb. Amerikancılar ise “ABD bize kızarsa, küserse çok kötü olur” dediler, “Amerika’ya düşmanlık yapmayalım” dediler. “Bedeli çok ağır olur” dediler. Vb. dediler de dediler.
Yaşananlar dendiği gibi olmadı, olmuyor. Başkan Trump Türkiye’ye hak verdi! NATO “düşük tonda” konuştu! AB, Türkiye’yi suçlamaktan vazgeçti! Batı basını Türkiye’nin Atlantik’ten kopmakta olduğunu yazıyor, ama bunu hiç istemiyor ve bundan korkuyor, “Türkiye’yi kaybetmemeliyiz” diyor!
Yaptırımlar: O korkulan mahvedici yaptırımlar oldukça yumuşadı ve epey kibarlaştı. F-35’ler 116 adet değil, “sadece” 100 tane olabilirden, “yaptırımlar kendimize zarar vermemeli”ye kadar çeşitli şekiller aldı. Türkiye ise uçak verilmemesi durumunun ne kadar yararlı olacağını keşfetti! Her şeyi yapan, yapabilen ve yapabilecek olan biz, yani Türkiye, uçağı kendimiz imal edemez miydik?
Böylece ”yaptırımlar”dan vazgeçilmiş olduğunu, Türkiye’ninse yaptırımları, yapılsaydı bile takmayacağını görüyoruz.
Sonuçta, artık yaptırımdan pek söz eden de kalmadı.
S-400’ler Türkiye’ye gelmiştir. Bitti. Dolayısıyla savaş kazanılmıştır. Mızıldanmalar gene de devam etmektedir. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, S-400’leri bari “operasyonel hale getirmeyin” diyecek oldu, Türkiye ise “sana ne” havasında; S-400’ler Türkiye’de operasyonel olacaktır! Bu kararlılık karşısında, “Türkiye’nin S-400’leri aktif hale getirmesi sonucunda ilişkilerimize zarar gelmesinin önüne geçebilecek bir yol bulmalıyız” çaresizliğinde açıklamalar çıkıyor.3
S-400’lerin gelişi, ABD’nin BOP’unun tam olarak sona erişinin ilanı ve tescilidir. BOP zaten bitmişti, tuz buz olmuştu, ama S-400’lerle Türkiye’nin Amerika’dan bağımsızlık kararlılığı netleşmiştir, Atlantik’ten kopuşu görmeyenlerin ve görmek istemeyenlerin de artık gözüne gerçekler olgularla girmiştir.
S-400’ler ile Türkiye’nin güvenlik sorununda en önemli önlem alınmış bulunmaktadır.
er şeye H
15 Temmuz’un Üçüncü Yıldönümü
Büyük bir ittifakla “sosyal medya” dediğimiz ve dilimizle hayatımıza gönüllü bir şekilde yerleştirmiş olduğumuz bu “özgürlük” aracımız, askeri kalkışmanın püskürtülmesinin bir “kutlama” olmasına savaş açtı. FETÖ darbe girişiminin Amerikancı olduğu ve ABD planı dahilinde gerçekleştirildiği nedense bir türlü akla gelmiyor, getirilmiyordu. Kutlama dediğin, bir bayram olarak 30 Ağustos’tu, dış dünya ise bizi Çanakkale zaferiyle tanıyordu, 15 Temmuz da neydi ki? 30 Ağustos ve Çanakkale zaferdi, 15 Temmuz’da sonuç zafer olsa ne yazardı? 30 Ağustos ve Çanakkale emperyalizme karşıydı, “15 Temmuz ise…, 15 Temmuz ise…” (burada yutkunma var), ABD’ye karşı kazanılan bir zafer de olsa, bu “emperyalizme karşı” sayılmazdı!
ABD tarafından planlanmış ve FETÖ’nün Silahlı Kuvvetler içindeki kadrolarıyla yürütülen çalışmalarla kotarılacak olan darbe girişimi, önce aylar olarak, sonra da saatler olarak öne alınmıştı. Eylülden temmuza çekilmiş, sabaha karşı yapılacakken akşam saat 9:00’da yapılmak zorunda kalınmıştı. Çünkü Amerika’nın, kendi hizmetinde olan Silahlı Kuvvetlerdeki FETÖ kadrolarının etkinliklerini ve durumlarını kaybedecekleriyle ilgili telaşı vardı.
Darbe girişiminin hazırlığı nasıl yapıldı? Özel haberleşme ağı kullanıldı. İncirlik üssündeki ABD ilgili bölümleri devreye sokuldu, FETÖ’cü pilotların kullandığı askeri savaş uçakları, İncirlik üssündeki Amerikan depolarından benzin alacaklardı (aldılar da; yeterli olacak yakıtı Türk askeri örgütlenmesi içinden sağlama imkanları yoktu, ayrıca olsaydı da bunun prosedürü yüzünden kaybedilen vakit fazla olurdu). Kıbrıs’ın güney kesiminde İngiltere’nin, Suriye sınırlarımızın güneyinde ABD’nin binlerce askeri belirli bir an için hazır bekletiliyordu (eğer darbe girişimi o gece bastırılamazsa, bu birlikler Türkiye’ye girecek ve “karışıklığa” müdahale edeceklerdi).
Girişimin o gece bastırılmaması, yani ezilmekle sonuçlanmaması ile ülke içinde çatışmalar, “iç savaşlar” yaşanacak olduğundan, en az bir-iki gün etkin veya hakim olunması hesaplanmıştı. Batı’dan müdahale gelecekti, Batı basını-medyası zaten hazırdı, hazırlanmıştı. Vb.
Ayrıntılar önemlidir, ancak bu ayrıntıları geçerek, darbe girişiminin başarılı olması halinde karşılaşacağımız şeyler nelerdi, bir de onlara bakalım.
Darbe girişiminin sahibi ABD olduğu için ABD projeleri hayata geçirilecekti. Türkiye’nin güneydoğu sınırlarında Amerikancı PKK devleti kurulacaktı. İsrail’in desteklediği proje ile Türkiye-Suriye-Irak “Kürdistanları” birleştirilecek, bu kukla devlet “İsrail Koridoru” ile Akdeniz’e bağlanacaktı. Doğu Akdeniz tamamen ABD’nin hakimiyetine geçecekti. Türkiye, ABD’nin talimatı uyarınca Kıbrıs’ta bütün şartları kabul ederek kendini oradan çekecekti. Ege’de Yunanistan’ın borusu ötecek, komşumuz her istediğini yapacaktı. Karadeniz’de, Amerika’nın Karadeniz’deki planlarını ve etkinliğini önleyen bir “yerli ve milli” Deniz Kuvvetlerimiz olmayacağından ABD Türkiye’nin kuzeyinde at koşturacaktı. Bütün komşularımızla ilişkilerimiz bozulacak, hatta bazılarıyla savaş tehlikelerine doğru ilerleyen çatışmalar yaşanacaktı.
Çünkü, artık Türkiye’de Amerika’nın istediği bir iktidar, “milli olmayan ama yerli” Amerikancı bir yönetim ortaya çıkmış olacaktı.
Peki Türkiye’nin içinde? ABD’ye her bakımdan bağımlı yönetim ve iktidarla toplum birbirini yiyecekti. FETO ve PKK’nın içinde olduğu Amerikancı yönetim yurtseverleri, milliyetçileri, devrimcileri yok etmeye çalışacaktı. Bölünmüş parçalanmış ülkemizin yurt sathı iç savaşların alanı haline gelecekti. Savunma gücümüz ve savunma sanayimiz sıfırlanırken PKK-FETÖ ortaklığındaki kumpaslarla yeni Ergenekonlar-Balyozlar yaşanacak, Silahlı Kuvvetler tamamen etkisizleştirilmiş, Cumhuriyet izi kalmamacasına yok edilmiş olacaktı.
Nereden mi biliyoruz? Üç-beş yıl öncesinde, 2014’de kadar gelmiş olan RTE’nin BOP eşbaşkanlığı döneminde yukarıda saydıklarımızın hepsinin ya kendileri, ya başlangıçları ya da işaretleri vardı.
Böylece şu sonuca varabiliriz: 15 Temmuz, emperyalizmin planlarına ve hakimiyet projelerine karşı kazanılmış bir zaferdir. Türkiye’nin Atlantik’ten kurtuluşuna ve bağımsızlaşmasına yönelik bir kazanımdır.
Bunlarla birlikte, 15 Temmuz 2016 günü sonrasında Türkiye için olumsuz girişimler ve gelişmeler de oldu. Cumhuriyet ve Silahlı Kuvvetlerimizle kan uyuşmazlığı olan yönetim, Cumhuriyet’e ve darbe girişiminin bastırılmasını sağlayan Silahlı Kuvvetlerimize sarılması gerektiğini anlamadı. Fırsattan istifade Cumhuriyet’e ve ordumuzun kurum ve kurumlaşmasına saldırılarını sürdürdü. Silahlı Kuvvetlerimizin eğitim kurumlarını dağıtmaya kalktı. Askeri okulları kapatma projesini uygulamaya koydu. Askeri sağlık sistemini ortadan kaldırmaya, askeri hastaneleri kapatmaya yöneldi. Paralı askerlik ve asker mevcudunun azaltılması gibi içinde bulunduğumuz şartlarda hiç olmayacak girişimlerin sahibi oldu. Vb. Vb.
Bütün bunlar, Türkiye askeri gücünün çökertilmesi planlarının üreticisi Amerikan emperyalizminin işine yarayan girişimlerdir. Neyse ki, bütün bu girişimlerin ne kadar yanlış ve zararlı olduğu bilince çıkmakta, bazılarından vazgeçilmekte, bazıları ise tepki görerek tartışma konusu olmaktadır.
Temmuz’daki Diğer Önemli Günler
20 Temmuz: Kıbrıs Barış Harekatının 45. yıldönümü.
23 Temmuz 1908: İkinci Meşrutiyet’in ilân edildi. Askıya alınan Anayasa tekrar yürürlüğe girdi. Meclis açıldı. Bu güne Hürriyet Bayramı ismi verildi. Milli Gün olarak kutlanmaya başlandı.
24 Temmuz 1908: Gazete ve dergiler ilk kez sansürsüz çıktı. Bu gün, Basın Hürriyeti Günü olarak kutlanmaya başlandı.
24 Temmuz 1923: Lozan Antlaşması imzalandı.
24 Temmuz 2015: Türkiye, PKK ve IŞİD hedeflerine yönelik kapsamlı hava operasyonu başlattı. Operasyon PKK ağırlıklı sürdü ve Kandil uçaklarımızla bombalandı. PKK’ya büyük darbe vuruldu.
Bu yıldönümlerinin her biri tek başına da, temmuz ayını önemli yapmaya yetmektedir.
1 Örneğin, değerli ve çalışkan kardeşim Ercan Dolapçı’nın hazırladığı aylık “Önemli Günler” listesi, temmuz ayının “14”ündeki Büyük Fransız Devriminin başlangıç günü sayılan kitlesel hareketi sıralamaya almamış.
2 Mehmet Yuva, “BOP ve Evvel Temmuz Bayramı”, Aydınlık, 17 Temmuz 2019, s. 14.
3 Amerikalı Senatör Lindsey Graham‘ın açıklaması, Aydınlık, 27 Temmuz 2019, s. 8.