Demokratik inançlarını yitirmemiş, iyi kalpli Türkiye, karanlık hesaplar içindeki, içten pazarlıklı bir zihniyetle savaş halinde. Konu budur.
Aydınlık taraf konuların kurallar içinde çözülmesi yolunda düşünceler, yorumlar, eleştiriler üretirken, diğer tarafın bambaşka niyetleri olduğunu fark etse bile, haklı olarak demokrasinin kırılganlığından ve naifliğinden kendini kurtaramıyor ve ülkenin geleceğini karartmaya niyetli tiranlara hak ettikleri asıl yanıtı veremiyor. Böyle bir çaresizlik süreci sadece karanlığın daha da azgınlaşması sonucunu doğuruyor. Üstelik kabadayılığın etrafında toplanan rant çeteleri, yandaş medya, şuursuz cehaletle reaksiyona girerek, sokaklara kadar yansıyan bilinçsizlik cüreti sahneleri yaratıyor.
Bu kaba kuvvetin kaynağında, sırtını cehalete verdiği kof güvene yaslamış bir güç sarhoşluğu var.
Kendini daima haklı zanneden hastalıklı zihniyet, bütün kanunsuzlukları fiili durum haline getirerek, bir suç yolculuğu içinde, ülkeyi laik cumhuriyet ve evrensel demokratik yapıdan tamamen kopartarak, kendi gibiler için bir kuralsızlık cenneti yarattı. Bu kaotik çöküş yolculuğu, sürekli düşünce ve haksızlık baskısı altında yaşamak zorunda bırakılan laik cumhuriyet insanları için ise tam bir cehennem azabıdır. Çekilen acılar ve uyarılar, dramatik çözülmeyi yaratıp, eserlerini coşkuyla seyreden lale devrinin şen yolcuları için yok hükmündedir. Ülkedeki sağduyulu insanlar tarafından ve yurtdışından netlikle görülen bu çok tehlikeli uçurum kenarı yolculuğu, tribünlerine oynayan bir beyin yıkama taarruzu ile kendi taraftarlarında fanatik bir
sahiplenme açılımı yaratıyor.
Bütün takıntılarına rağmen, sanal gücün merkezi, gerçeğin tarafgirlerine anlattığı gibi olmadığının ve oluşturulan suçlarla, bütün pusulaları kayıp, koordinatları yitik, çok tehlikeli bir yolculuk yaşadığının bilincinde.
Ülke, tam da emperyalist güçlerin planladığı bir anafora doğru hızla sürükleniyorken son demde umudumuzun kıpırdanması, rakipsizliğe alışkın zihniyeti afallatan bir biçimde seçeneklerin çoğalması ve doğruluk, dürüstlük kimyasının insanlarla buluşmaya başlamasıdır.
Geri dönülmesi imkansız bir çıkmaza giren bu zihniyet, dozu giderek arttırıp her türlü çıkışı deneyerek önce kendini kurtarmaya çalışacaktır.
Yargıdaki düzenlemeler, Yüksek Seçim Kurulu… İkbal yolunu terk etmemek için her türlü önlem alınıyor.
Eğer son düzlükte bütün bunların yetmediği görülürse, seçimden veya seçim sonuçlarından vazgeçilerek, fiili durumun devamı dayatılabilir.
Böyle bir durum, toplumun demokratik refleksinde yaratacağı infial ile çok büyük bir kırılmaya yol açabilir. Umuyoruz ki şifacı ekran şarlatanlarının ve misyonu tahrik etmek olan paçavraların dile getirdiği saçmalıklar kendi hezeyanlarıdır.
Bilmiyorlar ki, bugünden ulusal ve demokratik bir yola girilmezse geriye hiçbir şey kalmayacak.
Birilerinin uyanması, bu tehlikeli oyuna gelmemesi ve oylarına sahip çıkması geleceğimizi belirleyecek.
Ya kronik bir karanlık ya da 1919’un yüzüncü yıldönümü olan 2019’a girerken yeniden şeffaf sulara açılacak bir umut gemisinin, aydınlığa doğru sonsuz yolculuğu başlayacak.
Hareket saatine günler kala “artık tamam” diyoruz. Uzun ince bir yolda umutla ilerlerken, hilecilerin bu kez başaramayacaklarını hissediyoruz.
Dileklerimizin hissedişlerimize uçurduğu gelecek etkisi bu.
Işık ve sevgiyle…