Sülyek Karayüz Yazıtı E39, 1 Dizgesinin Çözümlenmesi Önerisi

1.GİRİŞ

Değerli Dağarcık Türkiye okuyucuları nisan 1 ve mayıs yazınları ile 2 “Güneş Dili Türkçe” savına yönelik ön ısınma bilgileri-görüşleri ortaya konulmaya çalışılmıştı. Geçmişte bu iki kısa dizgenin çözümü konusunda yapılan çalışmalar bu yazınlarda yoğun değerlendirilmemiş olsa bile kökten farklı çözüm önerileri ve bilgiler verilmesi amaçlanmıştı.

Dilin, en değerli varlığımız Türkçenin gerçek iyesi Türk budunudur, Türklerdir. Dilin, yani Türkçenin korunması Türklüğün korunması demektir. Bu konudaki araştırmalar yabancıların seçimine bırakılamaz, toplu çaba göstermek zorundayız. Göğün ve Güneşin çocukları Türklerin gelecek güzel yarınları için öz kültürümüzün, en değerli varlığımız güzeller güzeli ata dilimiz Türkçenin korunması ölümcül önemdedir.

Şimdi Güneş dili Türkçeyi biraz daha elle tutulur duruma getirmeye çalışalım. Doğduğum köyden (Ankara, Güdül ilçesi; Yeşilöz köyü -Kuneşaz, Güneşaz, Keşanuz 3) düğününden bir video izleyelim. Yaşamımızın güzel ekin (kültür) örneklerinden bu videonun Güneş Dili Türkçe ile bağını düşünmeye çalışacağız birlikte. Yetmişinci saniyeden sonraki yirmi saniyelik kısa dilim özellikle konumuzla ilgili olabilir mi? Dilimizle de Türk folkloruyla da ilgilidir kanımca. Az daha çaba gösterildiğinde anlamı konusunda bu bölüm görüşüme göre Türklerin mit bilimi ya da farklı deyişle Türklerin söylenceleri ile de doğrudan ilgilidir. Gök (Gökhan) ve Günhan (Güneş; videodaki ortadaki büyük ateş) in çocukları (Tiginleri)* olan Kayhan (dünya, ger, gaya, kaya) ve Ayhan (ay)’dır. Görüşüm özce böyle!

Anımsayacağınız gibi nisan yazınımızda Güdül Salihler köyü kırsalındaki Türk kaya yazıtlarından bir bölüm çözümlenmeye çalışılmış; ek olarak aynı yazıttaki “ÜNGEŞ” anlamındaki damganın Tuva Özerk Cumhuriyetindeki Sülyek Karayüz yazıtındaki benzeri ile ilgisi de gösterilmişti 1.

Mayıs yazınında2 ise bu yazıtın E39, 2 damga dizgesi işlenmişti. Bu sayıda da E39, 1 dizgesinin işleneceği belirtilmişti. Bu çalışmamızda önce bu konuda geçmişte yapılmış bazı bilinen, önemli olduğu düşünülen çalışmaları aktaracağız; ardından da çözüm önerimizi. Umarız ki, bu yaklaşımın okuyucuların ilgisinin artmasına, içeriğe odaklanmalarına ek katkısı olur.

Not: Keşanuz anlamlı bir Türkçe söza değildir. Sözcüğün özgünü; gerçeği anagram yolu ile anlamsızlaştırılmış, sözde “Rumca” sözcüğe dönüştürülmüştür. Bu çabalarla sanki Türk köyü değil de Rum ya da başka topluluklara ait olduğu öne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Diliyle, folkloruyla Türk Kültürünün pek az kayıpla yaşatıldığı ender 1bir yerleşim bölgesidir oysa köyümüz ve yakın çevresi. (Bakınız: Görsel 1a, Görsel 1b).

Dil konusunda çok yetenekli olan Cizvitlerce, bu yolla (anagram) her şeyleri çoğumuz farkına bile varmadan sahiplenilmekte, sözcüğün gerçek niteliği-anlamı saptırılmakta ve değiştirilip unutturulmaktadır. Yapılan dil yoluyla hırsızlıktır açıkça! Köyüm derin bir vadinin tabanında yer almakta olup güneşin ışıkları geç ulaşır, batarken de kısa sürede diğer yerlerden erken kaybolur. Güneşaz ya da Kuneşaz; Güneşi az anlamında ve açıkça anlaşılabileceği gibi Türkçedir. Ancak Kuneşaz sözcüğü Keşanuz yapılınca sözcük Rumca ad olarak tanıtılmakta ve gerçek anlamını yitirmektedir!

* Tigin; İslamiyet öncesi Türk devletlerinde hükümdar çocuklarına verilen ünvandır. Sülyek Karayüz Türk kaya yazıtında bir yerde “İTİNGİŞ” şeklinde bir sözcük kazınmış olabilir! Benzetme yapmak gerekirse videodaki dönen iki davulcu ile imgelenmek istenen dünya ve uydusu ay göğün, güneşin küçük çocukları; Tiginleridir kanımca. “Ş” gördüğümüz her sözcükte güneşi; ışığı düşünmeliyiz.

1 www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2.

2 dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-yazar-215.html

3 Keşanuz düğünü, yatsı davulu, You Tube, https://www.youtube.com/watch?v=XB9pq8Ge8Fo

“Çerçi” ve Kuneşazlı hanımlar

2. DİĞER ÇALIŞMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

2. 1. H. NAMIK ORKUN ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Çözümleme altta aktarılmaktadır:

Not: Görüldüğü gibi görselde sarı çizgilerin içindeki kaya üzerinde en üstteki E39, 1 numara ile tanımlanmış özgün dizge, üçüncü görselde “asıl metin” diye aktarılmış olan damgalardan farklıdır. Sağdan sola 3 ve 5’inci damgalar görseldeki özgün biçimlerinden farklı, kusurlu aktarılmış kanımca! Çalışmadaki açıklamalar aşağıda verilmektedir.

“Yazıt Sülyek köyünün yakınında bir kayanın üzerinde birçok resimlerin arasına dağılmış surette bulunmuştur. Fin sefer heyetinin eserinde bu yazıtın güzel bir resmi olup biz de bu resmi oradan aldık. Radloff haklı olarak bu yazıtların resimlerle bir alakasının olmadığını kaydetmektedir. Yazıtlar o derece silinmiştir ki bunları sarih surette okumak mümkün değildir. Finlilerin kopyasından da bir netice elde etmek mümkün olmadığından, biz de Radloff’un okuma tecrübesine (deneme)* uymaya mecbur olduk.” Tercümesi (çevirisi) “ANIT KAYA”

Notlar: KY.1. BENKÜ aslında ebedi demektir. Binaenaleyh tam tercümesi (çevirisi) “ebedi kaya” demek olan bu söz abide, anıt demek olur.

Sol alt (E39, 2) Mengi kün Güneş yılı; sağ alt “Üer apış” şeklinde anlamlandırılmıştı! 1 1 Bakınız: dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-yazar-215.html, s. 6

Radloff’un yazıtların resimlerle ilgisi yoktur görüşünün tersine günümüzde “deve güreşi” olarak bildiğimiz yazıtta “Üer apış” olarak kazınmış Türk kaya damgalarının iki deve resminin altına yerleştirilmiş olması çok anlamlıdır. Yazıtlarla kaya resimlerinin aynı dönemden olduğunu açıkça kanıtlar niteliktedir. Ayrıca “Üer apış” anlamındaki damgalardan belirgin biçimde uzakta, yön gösterir gibi damga olması da bunu kanıtlamaktadır görüşüme göre!

* Not: Herkes tarafından “Bengü kaya” şeklinde çözümlenen kaya yazıtının okunma önerisinin “deneme” olarak nitelendirilmesi ya da tanımlanması düşündürücüdür, kanımca. Denemenin doğruluğu konusunda tam bir görüş birliğine varılmış özetle.

– Çözümlenmenin İrdelenmesi ve Bulgular

Altta görülen Görsel 5, H. Namık ORKUN’ un TDK 529 sayılı (1994) kitabındaki Görsel 2b’den alınmıştır. Görseller Fin ekibinin resimlerinden alınmış olup E39, 2 damga dizgesi sarı çizilen alanın içine alınmıştır. H. Namık Orkun, sonuç alınamadığı için alttaki Radloff’un çözümüne mecbur olunduğunu ifade etmektedir. Fin ekibinin çizdiği resimdeki damgalarla karşılaştırdığımızda sağdan sola üçüncü ve beşinci damgaların çok farklı olduğu görülmektedir. Özellikle üçüncüsü daha çarpıcıdır bu yönüyle; üstteki damganın solundaki aşağı çizgi alttakinde yoktur; damga “K” olarak çizilip çözümlenmiş. Göktürk Abecesinde “K” görsel 6a’daki sağdan sola üçüncü damgadaki gibidir. Bu damganın “K” olarak değerlendirilemeyeceği kanısındayım.

Üstteki damga dizgesi;

TDK Belleten, Leonid R. Kızlasov -İgor L. Kızlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı (85-136.sayfalar), 1990, Ankara, s.87’de aşağıdaki şekilde anlatılmaktadır.

“Sadece iki kısa ayrı yazıt bilinen Yenisey runik yazısının işaretleriyle kazınmıştır. Sadece onlar- da E39 geleneksel işaretinin korunduğu da söylenebilir. Onlardan birinin (Sulek I) bütün resim ve çizgilerden daha yukarıda yer alması da onun kayadaki en geç belirti olduğunu ileri sürmek için yeterlidir. (res. 2,1). Türkologlar tarafından bir satır olarak yayınlanan bu metin (E 39,1, res.3, 1) herkes tarafından aynı okunmaktadır: Benkü Kaya “ebedi (anıt) kaya”.

E 39 ,1’in herkes tarafından (Thomsen; Radloff; H.Namık Orkun, Kızlasov….) “Bengü kaya” olarak okunduğu belirtilmektedir. E 39, 2 de “menkü kaya” ! (bakınız: TDK Belleten, L. R. Kızlasov – İ. L. Kızlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı, 85-136. sayfalar, 1990, Ankara, s. 89)

Ancak iki dizgedeki sağdan sola ilk damga da B ve M, 5, 6, 7’ inci damgalar aynı olduğuna göre; bunlara ek olarak her iki dizgedeki 2, 3, 4’ üncü damgalar birbirinden çok farklı olmasına karşın çözümlemenin Bengü-Mengü kaya şeklinde nerdeyse aynı anlamda olması mantıklı olamaz görüşüme göre!

1 Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H. Namık Orkun, Yüksek Öğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994, s. 604

2, 3, 4 , 5 TDK Belleten, L. R. Kızlasov – İ. L. Kızlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı (85-136. sayfalar), 1990, Ankara, s. 89

2. 3. KAZIM MİRŞAN ÖNERİSİ

Ulu-Kem Sülyek Yazıtı. Yazıtın üst kısmındaki yazıyı Rahmetli Kâzım Mirşan: “ËB-OÑ ËMÜ UQ ËS A. Karargâh (personel) yönetimi için ders” şeklinde okumuştur.

https://okonuz.blogspot.com/2017/01/kuzey-dogu-anadoluda-kayalara.html

24 Ocak 2017 Salı, sayfa sonu

-Çözümlenmenin İrdelenmesi ve Bulgular:

Çözümlemede ses değerlerinin nasıl düşünülerek verildiği, nasıl anlamlandırıldığı konusunda bilgi olmadığından irdeleme ve değerlendirme yapılamamaktadır.

Bu çalışmada Görsel 5’teki şekilde damgalara ses değerleri verildiği görülmektedir. Anlamlandırılması ise;

“ÖN-TÜRK ve EVRENSEL UYGARLIKLAR TARİHİNDE ‘İLK AÇILAN OKUL’ bu okul(**). Karargah yönetimi karargah yönetecek personel için ULUKEM vadisinde SULYEK’ te açılmıştır.”

SÜLYEK yazıtı adıyla bilinen “ÜE” yazıtının bulunduğu kayalara “EBİN EMÜ UQ ESA” şeklinde yazılan cümle; “KARARGAH (personeli) YETİŞTİRMEK İÇİN VERİLEN DERS” demektir.

-Çözümlenmenin İrdelenmesi ve Bulgular

Bu çalışma da, K. Mirşan tarafından ortaya konulan çözüm önerisinin benzeridir. Ses değerlerinin nasıl verildiği ve buna dayanarak yukardaki anlama nasıl ulaşıldığı bilgisi verilmemektedir. Bu nedenle irdeleme ve değerlendirme yapılamamaktadır. Bu ses değerlerine göre verilen anlamın değerlendirilmesi okurlara bırakılmıştır.

1 Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı – Turuz

https://media.turuz.com/…/1302-Tarixin_Bashladighi_On-Turk_Uyxarlighi-Resmi_Ta. Tarihin başladığı ön-türk uygarlığı resmi tarihin çöküşü pdf, s.153

2 https://media.turuz.com/…/1302-Tarixin_Bashladighi_On-Turk_Uyxarlighi-Resmi_Ta, s.153

E39, 1 Sülyek Karayüz yazıtının en üst sırasındaki damga dizgesinin numarasıdır.

E39 1 için L. Kızlasov’ un görsel 5a ve 5b deki damgalar çözümlenmeye temel alınmamıştır. Bu damgaların kusurlu olduğu kanısındayım. Çünkü anlamı aynı iki damga dizisinin yazılmasının doğruluğu amaç açısından kuşkuludur. Aynı şekilde iki farklı damga (E39, 1 ve 2) dizisinin aynı anlamı vermesi de kuşkulu görünmektedir. Bu nokta L. Kızlasov’un çalışmasının irdelenmesi-değerlendirilmesi bölümünde ele alınmıştı.

Bu nedenle bu sıranın çözümü için, görsel 2a ve 2b’nin en üstündeki dizge kullanıldı. Çünkü bu görseldeki damgalardan sağdan sola üçüncü farklıdır. Ses değerleri verilip anlamlandırıldığında da iki damga dizgesinin ana başlık-alt başlık gibi düşünülebileceği kanısındayım. (Bu damgalar Fin çalışma grubundaki ressamlar tarafından kopya edilerek resmedilmiştir.)

Anlamı farklı kılan sağdan sola 3. birleşik tamga olup; ayrıca bu tamga dizisinin anlam açısından, yaklaşık 74 damgadan oluşan yazıtın tamamı ile uyumlu “ana başlık” olduğu görüşündeyim.

B(E), NG(İ), ŞİST, Ü, NGEŞ, IY, IL

BENGİŞİST ÜNGEŞ IYIL > BENGİŞİST ÜNGEŞ YILI

“ÜNGEŞ IYIL” isim tamlamasının anlamı mayıs çalışmasında verilmişti. Dizgede farklı olan sağdan sola üçüncü birleşik damgadır. Sağdan sola üç damga birlikte ses değerleri şekildeki gibi verildiğinde “BENGİŞİST” olarak çözümlenmekte ve bu seslerle anlamlandırılmaktadır. Dizgenin çözümlenip anlamlandırılması sırasıyla; aşamalı olarak aşağıda verilmektedir.

1-B (e); (ben): E39 2 dizgesindeki damga “M” olarak değerlendirilmişti. Buradaki “B”! Kişi; eylem yapan özne; sanki elimizi vurduğumuzda bağrımıza kendimizi anlatmaya çalıştığımız; imgelemeye çalıştığımız canlı varlık!

2-N(gök), G (gün – eş) (i)

3- (i)Ş (işlemek), İS (istemek), T (tamga)!

1, 2, 3 birlikte düşünüldüğünde anlamı “güneş yılını benzettim, tanımladım” anlamındaki ”Bengişist” sözcüğüne ulaşıyoruz. Bu sözcüğün olduğu dizgenin (E39, 1) Türk kaya yazıtının ana başlığı olduğu kanısındayım.

Ben, göğe – güne (görünecek şekilde; G(i) bi); işledim; istediğim Tamgaları!

4- Göktürk Abecesindeki “Ü”

5- Göktürk Abecesindeki çift sessiz damga “NG” ye (e)Ş eklenmesiyle oluşan birleşik damga

6- Damganın sağı “I”; solu “Y”

7- Damganın sağında “I” ; solunda “L”

Açarsak; güneş yılını “Bengişist” tim! Benzetme günümüzdeki deyişle! Bu sözcük dil ve kökenbilim bulgularında yeniden ele alınacak.

Sağdan sola üçüncü birleşik damgada; sarı çizilen 4’üncü damga, Göktürk Abecesindeki ince “T” olup bu damganın dik inen çizgisinin dizden aşağı sol bacağımızın kaval kemiğini, diğer bölümün ise ayağımızın parmak kısmı açık düşünülünce dış çizgilerini simgelediği kanısındayım!

1 Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H. Namık Orkun, Yükseköğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994, S. 604

2 (Görsel 2b üst)

3 Görsel 12 ye göre (ya da Görsel 2b) üst sıradaki damgaların çözümlenmesi

4. BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bilindiği gibi dizgedeki bengi, üngeş, kün (gün), ıyıl (yıl) sözcükleri önceki çalışmada işlenmişti. Bu nedenle farklı olan “Bengişist” sözcüğünün değerlendirilmesiyle yetinilecek bu çalışmada.

BENGİŞİST SÖZCÜĞÜ İÇİN KÖKEN, ANLAMBİLİM, YORUMBİLİM ÖNERİSİ

Bengişist sözcüğü günümüzdeki “benzetmek, benzemek” sözcüklerinin öncülü olarak değerlendirilmiştir. Benzetme sözcüğü dil tanımında da kullanılmıştı. (bakınız: www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2, s.1)

4. 1. KÖKENBİLİM

Sözcüğün Bengiz > beniz biçiminde de günümüze ulaştığı görüşündeyim. Kök sözcük “Bengi” (gök güneş gibiyim ben; göğe güneşe benzerim) kanımca ve NG çift sessizindeki “N” belirgin söylenip günümüze gelirken G düşmüş olabilir! Böylece beniz sözcüğüne ulaşıyor olabiliriz. Benzetme eyleminden türeyen ve ad olan beniz!

Etimoloji Türkçe – Türkçe Etimolojik Kelime İncelemeleri

https://www.etimolojiturkce.com/

←ETÜ menz, görünüş > beniz

Tarihte en eski kaynak ( Mukaddimetü’ l-Edeb, 1300 yılından önce )

www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2, s.9 (bakınız: Güneş dil teorisi/ görseller)

Bu belge Anıtkabir’deki Atatürk müzesinin duvarında sergilenmektedir. Atamızın bu belgede “benzemek” sözcüğünün kökenini araştırdığını görmekteyiz. Belge 27, Ekim 1938 tarihlidir. “Atatürk bu savın sonradan yanlışlığını görüp caymıştır” benzeri sözler büyük bir yanlış ve saptırmadır.

“Dil, ilk dili olacak düzeyde evrimleşmiş atalarımızdan başlayarak; birey olarak kavrayabildiğimiz, olan-biten her şeyin zaman, ortam (uzay, hacim), yön ve hareket ana değişkenleri kullanılarak; “benzetme1 ” aşamasını geçecek şekilde şekiller ve sesler ile oluşturulan izdüşümüdür!”

Atamızın, dilin tanımındaki bu sözcüğü incelemesinin bana göre özel bir anlamı vardır; görüşüme göre tabii ki! Dilin kökeni için söylenen “dilin doğuşuna eşlik eden şeyin ne olduğu konusunda ise bir birlik yoktur” 2 görüşünü geçersiz kılacak bilgilere ulaşacağına inanmaktayım; eğer az bir süre daha aramızda olabilseydi!

Bu görevi tamamlamak Türk ulusunun sorumluluğundadır.

1 www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2, s.1)

2 file:///D:/0679-(1)_Chaghdash_Turk_Yazi_Dilleri-I-(Ahmet_Buran-Ercan_Alkaya)_(anadolu-2011)%20(1).pdf, s. 9, paragraf 5

4. 2. ANLAMBİLİM

E39, 2’ de Bengü ya da Bengi sözcüğü için; “ölümsüz-ebedi anlamında kullanılır. M ya da B özne olarak göğe(N) ve güneşe(G) benzetildiği için kurgusunda; sözcük ölümsüz anlamı kazanmaktadır, ayrıca – gi benzerlik ekidir” açıklaması verilmişti. Aynı mantığı “Bengişist” sözünde de görüyoruz. Sondaki “T” damgası, -mek, -me,-dır, -dur, -dir anlamı yüklüyor gibi görünüyor sözcüğe!

“Alnı ak; Güneş gibi parlıyor” benzeri deyimlerimiz vardır!

Türkiye Türkçesinde “beti benzi atmak, solmak” deyimi vardır. Alnımız özelikle bedenimizin diğer bölümlerinden konumu ve yapısı nedeni ile gün ışığını yoğun alır ve parlar. Yine Güneş devrede ve bu ilgi ve benzerlik nedeni ile “Bengişist” sözcüğünden ses değişimleri sonunda ve ses düşmeleri de eklenince, beniz > benzemek sözcüğüne ulaşmış olmalıyız.

Bengis → bengiz → beniz benzeri dönüşümler olabilir. Kök sözcük “bengi”!

4. 3. YORUMBİLİM

Çözüm görselinde sağdan sola üçüncü birleşik damgadaki sarı çizilen dördüncü ve sondaki (!) damga Göktürk Abecesindeki ince “T” olup bu damganın dik inen çizgisi dizden aşağı sol bacağımızın kaval kemiğini; diğer bölümün ise ayağımızı temsil etmektedir görüşüme göre. Açık olan damganın ön kısmı ayağımızın (açıklık hareketi gösteriyor olmalı, görüşüme göre) açık düşünülünce dış çizgilerini temsil etmektedir kanımca. Tek ayağımız!

Ve yine ayakta durup ayaklarımız bitişik incelendiğinde de benzer düşünüşle iki ayağımız büyük “T” ; iki ayağı olan insan!

Ayağımızı yumuşak toprağa basıp uzaklaştığımızda Tabanımızın izi (damga) kalır ve bu damganın insan Timek; dimek; temsil etmek anlamında olduğunu biliriz! Oradan insan geçtiğini kavrarız. İzdüşümüdür tabanımızın! Ve bu damga Türkçede sondaki -dır; -dur tanımlama eki anlamındadır kanımca. İlginç biçimde Göktürk Abecesindeki ince “T” birleşik damgada sonda kurgulanmış ayrıca! Diğer batı dillerindeki artikel diye bilinen the; der, die, das benzeri tanımlama sözcüklerinin de buradan; Türkün ”T” damgasından diğer dillere geçtiğini düşünmekteyim; bu bile olabilir belki de!

“Tamga” sözcüğünü özenci olmanın verdiği güçle; özgür mantıkla anlamaya çalışıp; tanımı genişletme yönünde farklı bir düşünüş önerelim!

T(taban izimiz), A (anlamak; anlatmak), M (men, ben), G(güneş) A (anlamak; kavramak; ayırdına varmak

(İnsan dik duran canlıdır; taban altta olacak şekilde sözcüğü de dik yazalım!)

Türk kaya yazıtlarında okuma (çözümleme) yönünün neden yukarıdan aşağı ya da neden sağdan sola olduğu konusunda dilbilimciler-öğretim üyeleri bir açıklama getirmişler mi bilmiyorum; bu konuda incelediğim yayınlarda bir açıklama göremedim!

Bu soyut modele yeniden dönüp düşünelim. Yerde bir iz görüyoruz; “T” görüyoruz insan tabanını temsil eden değil mi? Yukarıdan aşağı bakıyoruz! İnsanız ve dik duruyoruz! Görmek için ise güneş ışıkları üstten gelip izi görmemizi sağlıyor. İnsan ve bütün nen’ler (nesne; madde) hacim kapladığı için yukarıdan aşağı yönde düşünmek zorundayız! Yaşam ya da zaman aynı şekilde geçmişten günümüze doğru yol almaktadır. Bu nedenle de yine aynı mantıkla geçmişe doğru yani sağdan sola düşünmeliyiz. Bu şekilde bir mantıkla düşündüğümüzde sağdan sola ya da yukarıdan aşağıya sözcüklerin (dilin) kökenini, “izdüşümünü” görmeye, ona ulaşmaya, anlamaya çalışmıyor muyuz? Bu sözlerden sonra Tamga yerine “Tanımga” şeklinde bir sözcükte önerebilir miyiz? Görüş okurlarındır! İlginç biçimde Tanımga sözcüğünde gök (n) ve güneş (g) sessizleri var. Tamga sözcüğünde ise belirsizliğin ortadan kalktığı görülmekte ve tekçe “g”; yani güneş var! Türkçe Güneş dilidir! Bu savı öne süren Atamızdır!

5. ÖZET

Umuyorum ki nisan ve bu yazınla birlikte değerlendirme yapıldığında Sülyek Karayüz Türk kaya yazıtındaki en üstte kazınmış iki kısa dizge için mantıklı ve bütünlüğe ulaşmış bir çözüm önerisi ortaya konulmuş olsun. Sonraki çalışmalarda eşeklerle ilgili ve eğlenceli bulunacağını ümit ettiğim daha kısa bir yazını sizlerle paylaşmayı düşünmekteyim.

Atatürk’ün aramızdan ayrılmadan önce, 27 Ekim 1938 tarihli belgede yaşamının son döneminde bile bu konuda çalıştığı, gerçeğin Türk ve Türkçe karşıtlarının “Atatürk sonradan anlamsızlığını görüp caydı!” söylemlerinin tersine görüşte olduğu açıkça görülmektedir. Atamız “benzemek” sözcüğünün kökenini çalışmış!

Sağ üst yazıtın ana başlığı ”Bengişist Üngeş Yılı”; sol alt ”Bengü Kün Üngeş Yılı”

Öneriler birlikte yazıldığında,

Bengişist Üngeş Yılı ↔ Bengü Kaya (Radloff, H. N. Orkun, Kızlasov ve diğer araştırmacılar) ↔ EBİN EMÜ UQ ESA (Kazım Mirşan; Haluk Tarcan)

Türkçe Güneş dilidir. Çünkü görüldüğü gibi bu iki damga dizgesi (E39 1 ve 2) Güneşle ilgilidir! Bengi, Bengişist sözcükleri Güneşle ilgilidir. Sözcüklerin içinde bile güneş kurgulanmıştır.

Yaşam için ne kadar bağımlı olduğumuz açıktır güneşe; ama dilin oluşmasındaki ilişkinin niteliği de görüldüğü gibi “organik ilişki” diyebileceğimiz kadar belirgindir kanımca!

Güneş ısıtsın; aydınlatsın hepimizi. Sağlıcakla, sevgiyle kalın.

Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarına aittir. Tümüyle iktibas edilemez ve kısmen atıfta bulunup, kaynakça belirtilmeden alıntı yapılamaz.

Kaynakça:

1-[PDF] Osman Fikri Sertkaya ve Türk Runik Metinleri E AYDIN – EJOS, 2006 – cms.inonu.edu.tr

2- [PDF] Küreselleşme Sürecinde Türkiyat Araştırmalarının Yeri ve Önemi C GELEKÇİ – Yayına Hazırlayanlar, 2006 – turkiyat.hacettepe.edu.tr

3-[PDF] Türk “Runik” Alfabesinin Kökeni G Clauson – Dil Araştırmaları, 2012 – dergipark.ulakbim.gov.tr

4-TDK Belleten, Leonid R. Kızlasov -İgor L. Kızlasov, Sayan-Altay Türklerinin yeni Runik yazısı (85-136. sayfalar),1990, Ankara

5-Kırgızların Eski Yazısının Tarihi Hakkındaki Görüşler M Nurmatov – Dil Araştırmaları, 2015 – dergipark.gov.tr

6-Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları 529, Eski Türk Yazıtları, H.Namık Orkun, Yükseköğretim Kurumu Yayınları Matbaası, Ankara, 1994

7-Ortaçağ’da Türklerde Bilginin Varlığı M Özmenli – The Journal of Academic Social Science, 2012 – acikerisim.giresun.edu.tr

8-Türk Runik Alfabesinin Kökeni LY TUGUŞEVA – Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten, 2012 – dergipark.gov.tr

Düzeltme notu:dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-yazar-215.html, s. 6,

“En eski yazılı kaynaklar, şimdilik, M.Ö. 3000’den daha ileri gitmemektedir. Sibirya’nın Irkuts bölgesinde yer alan Lena kaya resimlerinin çizilişi ise M.Ö. 14- 12 binlere kadar uzandığına göre arada kalan yaklaşık 10 bin yıl aydınlatılmaya muhtaçtır “13.” altta belirtilen kaynaktan alıntıdır.

www.dieweltdertuerken.org ›Home › Vol 1, No 1 (2009) › DEMİR Türk Tarihinin ve Kültürünün Kaynağı Olarak Kaya Üzeri Resimler , s 15

Bunları da sevebilirsiniz