AKP, seçimlerden sonra, eğer ömrü yeterse, kamunun yeniden yapılandırması başlığıyla bakanlıklarda önemli değişiklikler yapmayı planlıyormuş. Bu bağlamda Kültür ve Turizm Bakanlıkları yeniden ayrılacak, Kültür Bakanlığı bakanlık olmaktan çıkarılarak ya bir “Başkanlık” ya da “Genel Müdürlük” halinde Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlanacakmış. Beş yıl önce ODATV’de yazdığım “Kültür Bakanlığında İkinci Yıkım” başlıklı yazımda (18.03.2013) ilk yıkımın Turizm ve Kültür Bakanlıklarının birleştirilmesi sonucu, korunması gereken kültür varlıklarının talan edilmesiyle başladığını… İkincisinin ise, o dönemde göreve gelen Kültür ve Turizm Bakanının, bu birleşik bakanlığın “kültür” bölümünü daha da çökertmek için başlattığı cadı avı ile yaşanmakta olduğunu yazmıştım. O yazıyı şu tümce ile sonlandırmıştım: “Nereden bakarsanız bakın, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı iyi bir gelecek beklemiyor!” Ve işte o zaman geldi. Eğer 24 Haziran’dan sonra Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığını sürdürürse, Kültür Bakanlığının acı sonu gelmiş olacak!
Kültür Bakanlığına “Şeytan” Gözüyle Bakıyorlar
AKP’nin, kültür politikalarının ne kadar yıkıcı olduğunu bu 16 yıl içinde herkes yakından gördü. Amaçlarına ulaşmak için ilk yaptıkları iş, Kültür Bakanlığını Turizm’e bağlayarak güdümlü hale getirmekti. Bu birleşme yasalaşmadan önce aralarında benim de bulunduğum eski Kültür Bakanları, ilk Kültür Bakanımız rahmetli Talat Halman’ın da katılımıyla, hem Kültür Bakanı Erkan Mumcu’yu ziyaret etmiş, hem de bir bildirge yayınlayarak uyarılarda bulunmuştuk. O zaman Talat Halman, Erkan Mumcu’ya özetle şöyle demişti: “Turizm bir sanayi dalı ve işletme, kültür ise bir sanat dalıdır. Turizm yatırımcılık, kültür yaratıcılıktır! İkisini aynı çatı altına getirmek kurtla kuzuyu bir araya getirmek gibidir. Yazık edersiniz!” Diğer Bakan arkadaşlarımızın hepsi o görüşmede bakanlıkların birleştirilmesi konusuna neden karşı çıktıklarını anlatmıştı. Ben de bu birleşmenin yapacağı tahribatı anlattıktan sonra “Turizmin iştahına, kültürü kurban etmeyin! Lütfen Başbakanı (Tayyip Erdoğan) ikna ederek bunu önleyin!” diye ricada bulunmuştum. Erkan Mumcu o gün söylediklerimizi hoş karşılamamış, “Sanki Kültür Bakanlığı kaldırılıyor gibi konuşuyorsunuz. Ne yapmak istediğimizi tam olarak anlamış değilsiniz!” türünden şeyler söylemişti. Onun böyle davranması karşısında hepimizin yüzünde acı bir gülümseme belirmişti. Çünkü AKP hükümetinin yapmak istediğini çok iyi biliyorduk. Amaç, Kültür Bakanlığının yönetiminde olan doğal, tarihi, arkeolojik ve kentsel sit alanlarının statüsünü kolaylıkla değiştirerek onları yandaş rantiyecilerin iştahına sunmak…Ve bir de devletin koruması altında bulunan; Devlet Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestrası ve Devlet Tiyatroları gibi çağdaş kuruluşlardan devlet korumasını çekerek onları küçültmek, kapatmak! Nitekim yaptığımız uyarılar bir işe yaramadı. Bakanlıkları birleştirerek Kültür Bakanlığının, başta “doğal sit” alanları olmak üzere, tarihi, kentsel ve arkeolojik sit alanları üzerinde “koruyucu” etkisini sulandırdılar. Daha sonra, özellikle rant alanı olarak görülen “doğal ve kentsel sit” alanları üzerinde, daha rahat oyun oynamak için işin içine Çevre ve Şehircilik Bakanlığını soktular. Yapılan tahribatlar zamanla öylesine sıradan hale geldi ki, her gün yapılanlar basında bile yer almaz oldu. (“Yandaş olmayan ve bunları haber yapabilecek kim kaldı” diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum!) Hadi, haksızlık etmeyelim ve basında yer alan birkaç tahribata örnek verelim:
-Assos’ta, binlerce yıllık kültürel miras üzerinde üç katlı otel.
-Antalya’da, Attaleia antik kenti üzerinde (Bir AVM için) yol yapımı.
-Aydın’da, Magnesia antik kentinde jeotermal kuyuları açılması.
-Antalya Kumluca’da, Rhodiapolis’teki restorasyon skandalı.
-Isparta’da, Roma Yolu üzerinde mermer ocağı açılması.
-Mimar Sinan’ın yaptığı Ayakapı Hamamı’nın satışa çıkarılması.
-İstanbul surları içine düğün salonu yapılması.
-Bizans Sarayı kalıntıları üzerinde Four Seasons Oteli
Ama farkında mısınız, basında yer alabilen bu tür haberlerin arasında, ‘doğal sit’ alanlarında yapılmış olan rant peşkeşi yok! Çünkü en büyük vurgun oralarda ve bunları yazmak yürek ister.
ÇAĞDAŞ SANATLAR VE SAHNE SANATLARI
Opera, bale ve senfoni gibi batı(cı) sanatlarla AKP’nin geçen 16 yıl içinde nasıl uğraştığını yakından gördük. Ama onlar kadar Devlet Tiyatrolarının da burnunu sürtmeye çalıştılar. Devlet desteğini çekerek kendi yağları ile kavrulmalarını, yani adım adım kapanmalarını sağlamaya niyetlendilerse de gördükleri tepki karşısında bu düşüncelerini ertelemiş görünüyorlar. Ancak, Devlet Tiyatrolarının repertuarları ile oynamaları bile kültür tahribatına önemli katkıda bulunmaya devam ediyor! Bir de destek verdiklerini söyledikleri özel tiyatroların hangileri olduğuna ve TRT’nin hangi yandaşlara milyonlar aktararak uyduruk film ve programlar yaptırdığına yakından bakılırsa, orada da ne oyunlar oynandığı kolaylıkla görülebilir.
Daha Ne İstiyorlar?
Bütün bu tahribatı açık olarak sürdürürken ve bunu neredeyse kurumsallaştırmışken, Kültür Bakanlığını ortadan kaldıracak bir düzenlemeye gidilmesini anlamak kolay olmayabilir. Ayrıntılarına girmeden buradaki temel amacı şöyle anlatmak olasıdır; Ülke kültürü ve kültür insanları için bir referans niteliği taşıyan bir çatı adresin ortadan kaldırılması! Yanlış anlaşılmayı önlemek için bir konuya açıklık getirilmesi gerekir; Yapılan bütün tahribatlardan sonra bile, Kültür Bakanlığını, Turizm’den ayırmak çok doğru olacaktır. Ama bunun için tek koşul, Bakanlığın, yeniden Kültür Bakanlığı olmasıdır! Yoksa, Turizm’den kurtardıktan sonra, Kültür Bakanlığını, Milli Eğitim Bakanlığı içinde bir bölüm haline getirmek, gelişmiş ülkelerin kültürü baş tacı yapmakta olduğu bir çağda, kültürümüze vurulacak en büyük darbe olacaktır.
Kültür Sadece Eğitim Değildir
Yapılanlara bir gerekçe uydurmaya çalışanlar, kültür ile eğitimin aynı şeyi olduğunu söyleyecek ve kendilerini bu dar görüş arkasına saklamaya çalışacaklardır. Bunu yapanlar, halkımızın aklıyla alay edenler ve bu halkı sadece dizilerden ve evlenme programlarından başını kaldırmayanlardan ibaret sanan zavallılardır. Onlar bunu nasıl anlatmaya kalkarsa kalksınlar, bilinen gerçek şudur ki, eğer Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığına bağlanacaksa bu, kültür kavramını sulandırmak ve bundan sonra da kültür varlıklarımız ve değerlerimizle oynamanın en kolay yolunu bulmak için yapılacaktır.
Batan Geminin Malları!
Küçük bir Genel Müdürlük düzeyine indirgeyerek Kültür Bakanlığı’nı yok edenler, “Batan Bakanlığın Malları” anlayışıyla; Sit alanlarını, operayı, baleyi, senfoniyi, Devlet Tiyatrolarını ve tüm kültürel değerleri piyasaya süreceklerdir… Hele de sit alanları yok mu; ne AVM’ler, yandaş siteleri kurulur sahillerin, kentlerin en değerli yerlerine! Ve opera, bale ile senfoninin müzik aletleri kim bilir ne alıcılar bulur, Ankara’nın bit pazarlarında… “Koşun beyler, koşun! Batan Bakanlığın malları bunlar!”