Bu yazımızda, futbolun üç büyük gelir kaleminden biri olan naklen yayın gelirlerini ele alacağız. Daha 12 yaşındayken evine bir elektrik sistemi döşeyerek arkadaşlarıyla konuşmasını mümkün kılan ilk elektrik santralini geliştiren dahi John Logie Baird, bir çay kutusu üzerine yerleştirdiği ve “Televisor” diye adlandırdığı, dikiş iğnesi, kesilmiş karton ve bisküvi kutusundan oluşan düzeneği çalıştırmayı başarıp televizyonun dedesi kabul edilen cihazı icat edemeseydi, spor küreselleşemeyecek, biz de bu yazımızda naklen yayın gelirlerinden bahsedemeyecektik.
Sihirli kutu sayesinde, ulaşım ve maddi sıkıntılardan dolayı spor müsabakalarına gidemeyen birçok taraftar da destekledikleri takımları ekrandan izleyebilme fırsatı bulmuş oldu.
Futbolseverler ilk defa 16 Eylül 1937’de Arsenal A takımının, yedeklerine karşı oynadığı gösteri maçını televizyondan izleme fırsatı buldu. Ülkemizdeki televizyondan yapılan ilk canlı spor yayını ise, 1971 yılında Karşıyaka Spor Kulübü ile İstanbulspor arasında oynanan futbol maçı naklen verilerek gerçekleştirildi.
Her ne kadar o dönemlere yetişemesem de büyüklerimizden maçın en heyecanlı yerinde bile zaman zaman reklamlara gidildiğini duyduğumda çok şaşırmıştım. Günümüzde böyle bir olay yaşansa, reklam veren firmaların ürünleri boykot edilir muhtemelen. Belki de bu durumu önemsemeyen tek taraftar grubu 18 yıl boyunca galibiyet yüzü göremeyen San Marino taraftarlarıdır. Neyse ki, günümüzde reklamlar 90’lı yıllara göre daha fazla olsa da maçın en heyecanlı yerinde reklamlara gidilmemesi sevindirici bir gelişme oldu.
1980’li yılların ikinci yarısında spor yayınlarının, sporseverlerin izleyebildiği açık kanallar yerine şifreli özel kanallardan yayınlanmaya başlanması ile birlikte gelirlerini arttıran kulüpler, günümüzde naklen yayın gelirlerini inanılması güç seviyelere taşıdılar.
Deloitte Para Ligi’ne göre Real Madrid bu yıl yayın gelirlerini 27,8 milyon € arttırarak toplam 227,7 milyon € yayın geliriyle bu yıl da yayın gelirlerinde liderliğini sürdürdü,fakat Madrid ekibinin bu başarısı La Liga’yı bu alanda zirveye taşımak için yeterli olmadı.
İngiltere Premier Ligi bu alanda zirveyi kimseye kaptırmamaya kararlı gözüküyor. 2016-19 yıllarını kapsayan anlaşmaya göre yayıncı kuruluş, 3 sezon için Premier Lig takımlarına toplamda 5,13 milyar Pound ödeyecek. Real Madrid ve Barcelona sayesinde dünyaya hükmeden La Liga’da ise 2016-19 dönemi televizyon yayın hakları 2,7 milyar Euro’ya satıldı. Böylece İspanya, naklen yayın gelirlerinde ikinciliğini korumuş oldu. İki lig arasında bu kadar büyük bir fark oluşmasının en önemli nedenlerinden biri, İngiltere’de rekabet hat safhadayken, İspanya’da ligin üst sıralarındaki takımların daha ezici bir üstünlüğünün olmasıdır.
İspanya’da son 13 sezonda Real Madrid ve Barcelona’nın haricinde şampiyon olmayı başarabilen tek takım Arda Turan’lı Atletico Madrid oldu,fakat Los Colchoneros (yatakçılar) bu hegemonyayı sadece 1 yıllığına 2013-14 sezonunda kırabildi.
İngiltere’de ise 2009 yılından bu yana üst üste şampiyonluk yaşayan takımın olmaması, şampiyonların ve şampiyonluk yarışındaki takımların sürekli değişmesi, ligin üst sıralarındaki takımlarla alt sıradaki takımları maç yaparken sürpriz sonuçların diğer liglere göre çok daha fazla olması Premier Lig’e olan ilgiyi arttırıyor ve bu da naklen yayın gelirlerine yansıyor.
2015-16 sezonunda ise bildiğiniz gibi bütün dünya Leicester City’nin mucizevi Premier Lig şampiyonluğuna tanıklık etti. Şampiyon olmadan bir sezon önce kümede kalma savaşı veren Tilki ler, ertesi yıl endüstriyel futbola kafa tutup piyasa değeri kendisinden çok daha fazla olan takımları geride bırakarak destan yazdı. Elbette bu peri masalının gerçekleşmesinde birçok kişinin payı vardı ama en dikkat çekici isim tartışmasız bir şekilde Jamie Vardy idi. Fabrika işçiliğinden, Premier Lig’de Yılın Futbolcusu seçilmesine uzanan hikayesi öyle ilgi çekti ki, meşhur “Goal ” filmi serisinin yönetmeni Adrian Butchart Jamie Vardy’nin hayatını film yapmak istediğini dile getirdi.
Leicester City bu yıl ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynama başarısı gösterse de Premier Lig’deki zorlu rekabete dayanamayıp ligi 12.sırada bitirdi. Bu da, İngiltere Premier Ligi’nin kalitesini yansıtan en önemli göstergelerden biri.
Pound’un Brexit’ten sonra değer kaybetmesi ise, 2018 Para Ligi’nde İngiliz kulüplerini kötü bir şekilde etkileyebilir. Özellikle 11 yıldır zirvedeyken bu yıl tahtını Manchester United’a kaptıran Real Madrid’in, 2018 Para Ligi’nde tahtına yeniden kavuşması kuvvetle muhtemel gözüküyor.
2017 Para Ligi’nde 6.sırada yer alan Paris Saint-Germain’in sahibi ve beIN Media Group’un CEO’su olan Nasser Al-Khelaifi, Digitürk’ü satın alarak Türk futboluna büyük bir yatırım gerçekleştirdi. Yıllık KDV dahil 600 milyon $’dan yapılan naklen yayın anlaşmasıyla birlikte kulüplerimizin geliri yüzde 30-35 oranında artmış oldu. Bu meblağdan federasyon payı ve 1.lig’e ödenecek tutar düşüldüğünde, Süper Lig kulüplerinin havuzu 440 milyon Dolar civarında olacak. Bu anlaşma kapsamında döviz kurunun “1$=3.26TL” şeklinde sabitlenmesi birtakım tartışmalara sebep olsa da kulüplerimiz daha iyi bir teklifin bulunamayacağı gerçeğiyle yüzleşince tartışmalar da son buldu.
Yakaladığımız bu fırsatı, har vurup harman savurmadan doğru yatırımlarla en iyi şekilde değerlendirmeyi başarabilirsek, kendimize Modern Futbol Treni’nden yer ayırtmayı başarabiliriz.
Takımınızın bol gol attığı, üç puanların havada uçuştuğu bir ay dileğiyle…