Gıda fiyatlarında olağanüstü artışlar ve gıda ithalatı,halkın gündemini neredeyse diğer olayları unuturcasına belirlemeye başladı.
Gıdada Öne Çıkan Rakamlar
Sokaktaki vatandaştan, bakanlara kadar herkes soruyor: “Ne olacak bu gıda fiyatları?”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da fiyatlardan şikâyet ediyor. Bayraktar, kırmızı etin özel sektör tarafından ESK tarafından verilen fiyatın 4-5 katı kârla sattığını açıklıyor. Ette uygulanmaya başlanan tavan fiyatını market/kasaplar dinlemediği görülüyor.
Meyve ve sebzede de durum pek farklı değil. Kimi yetkililer marketler “yüzde 500 kâr yapıyor” diyor. Geçtiğimiz ayların birinde, 28 Kasım 2016 günlerinde Antalya’daki domatesi üreticileri cenaze namazları kılmışlar ve “Domates,elimizden 60 kuruştan 1 TL’ye kadar satılıyor. Narenciye 5 yıldır aynı yerinde sayıyor. Asıl sorun tarım girdilerinin yüksek, fiyatların düşük olması. Bu nedenle çiftçimiz ayakta duracak halde değil.” demişlerdi.
Peki,gıdada gözlemlenen fiyat artışları ne ölçüde üreticiye yansıyor?
Kısaca,gıdada öne çıkan durumdan,ne çiftçiler memnun,ne de tüketiciler.
Fiyat artışlarına ve ithalata karşı çare var mı?
Çare olarak neler söyleniyor?
Kimileri, “Piyasa ekonomisinin doğası gereği spekülasyona açıktır ve bu nedenle aşırı kar hırsının tüketici yani halkın lehine dengelenmesi gerekir. Ancak bu amaçla piyasaya müdahale değil, kuralların getirilmesi yeterlidir” diyor.
Kimileri daha ileri giderek sisteme dokunulmamasını talep ediyor ve “ Devlet fiyatlara kesinlikle müdahale etmemeli ” diyor ve ürün, hizmet ve paranın fiyatının ( faiz ),tüketici ve üretici/ satıcıların ortak davranışları sonucunda serbest piyasada arz ve talebe göre oluştuğunu dile getiriyor.
Ancak her iki yaklaşım bir miktar farklı gibi gözükse bile, özünde sihirli bir elin fiyatlar dâhil her şeyi düzeltebileceğini öngörüyor.
Bu iki yaklaşıma karşı çıkanlar da bunlara “Piyasa Ekonomisi Fetişizmi” demekten kendini alamıyor.
Son günlerde ise, piyasa ekonomisi sorgulanmaksızın iç piyasada gıda fiyatı artışlarını önlemek için kuru fasulye dahil her şeyin ithal edilmesi gündeme getirilmiş bulunuyor. Kırmızı ette çoktan havlu atmışız. Açık bir gıda ithalatçısı olma doğrultusunda ilerliyoruz.
Gıda Fiyatları Artışı ve İthalatçısı Olmamızda Sorgulanması Gereken Ne?
Görünen köy, kılavuz istemiyor. Yaptırımı olmayan, sözle yapılan müdahaleler ne üreticiye ve dahi tüketiciye yarar sağlamıyor.
Gıda fiyatlarının artışında neyi sorgulayalım?
-
Tekel ya da oligopol duruma gelmiş bir ekonomi, iyi temennilerle halkın lehine dönüşebilir mi?
-
Piyasa ekonomisi ne? Kimilerinin kafamıza çakmaya çalıştığı gibi her şeyi mükemmel bir duruma getirecek sihirli bir el mi, yoksa bir tapınmacılık mı?
Bu sorulara cevap aranmaksızın şikâyetçi olmak, aslında timsah göz yaşları dökmek mi?
-
Bir sorumuz da sebze ve meyve üreticilerinin kimilerine;”İhracat mı sizi kurtarabilir yoksa örgütlenerek ve aradaki aracıların saltanatına son vererek ürettiğiniz gıdaları tüketicilere doğrudan ulaştırmak mı?”
Kısaca, “Piyasa Ekonomisi”adı verilen ekonomi-politik yaklaşımın sonucu, Türkiye tarımda bağımsızlığını kayıp etmiştir.
Oysa tarımın bağımsızlıkla eşdeğer olduğu görülüyor.
Nedeni şudur; insan açsa ve çıplaksa, insan hakları ve özgürlüğünü düşünemez, aydın niteliklerini geliştiremez, onurunu ve kişiliğini kaybeder.
Tarımın bu işlevi nedeniyle ülkeler, öncelikle insanlarını doyurmaya ve giydirmeye çalışırlar. Bu amaca bağlı olarak tarımlarını korur ve geliştirirler.
Bütün paylaşım savaşlarında tarım ürünlerinin denetimi önemli rol oynamadı mı?