Yaşadığımız çağın olumlu yanlarının sefasını sürerken nitekim olumsuz yanlarının da cefasını çekmekteyiz. Özellikle teknolojik aletlerin hayatımızı kolaylaştırmadaki sağladığı fayda, inkar edilemez. Artık ülke gündemini takip etmek, dünyada olup bitenden anında haberdar olmak, parmaklarımızın uçlarında adeta. Her ne kadar medyaya yapılan baskı artsa da teknoloji sayesinde gizli kapaklı yapılanlar dahil olmak üzere, her şeyden bir şekilde haberdar oluyoruz. Bu, teknolojinin bize sunduğu nimetlerden. Hızla ulaştığımız bu haberlerin gündemden aynı hızda akıp gitmesi de durumun dezavantajı ne yazık ki.
Türkiye gündemi gerek konumu gereği gerek içinde barındırdığı kültürel mozaiğinden dolayı her daim yoğun olmuştur ve olacaktır da. Yaşananların hızla gündem olması ve aynı hızla gündemden düşmesi de önem verilmesi gereken olayları göz ardı etmektedir. Ancak çok sansasyonel olan olaylar gündemde fazla kalmakta ve tepki toplamaktadır. Fakat bu tepkide çoğu zaman sosyal medya aracılığıyla yapılan tepkilerle sınırlı kalmakta ve konunun çözümü ile ilgili bir mesafe kaydedilememektedir.
Ülkemizde yanlış giden birçok alan mevcut. Yazmaya kalksak sayfalar yetmez belki de. Bu yanlışları çözmek için radikal değişiklikler gerek. Fakat bir şekilde bir yerden çözüme başlamak gerek. Özellikle gelecek nesilleri daha güzel yetiştirebileceğimiz bir ülke olmak hedeflerimiz arasında olmalıdır.
Hiç şüphesiz bir toplumun gelişmesi kalkınması için gerekli olan tüm mekanizmaları harekete geçirecek ve çalışmasını hızlandıracak en önemli alan e-ğ-i-t-i-m. Ülkenin geleceği bu harflerde gizli. Gelecek kuşak ne kadar iyi ve verimli eğitimden geçerse o kadar ileriye taşınır bu ülke.
Ülkedeki eğitimde yaşanan aksaklıkları az çok gündemden biliyoruz. Özellikle gün geçtikçe sayıları artan istismarcı öğretmenler durumun vahametini ortaya koymaktadır. Bunun yanında ezberci ve sorgulamadan uzak, dini eğitimin ağırlığını arttırdığı eğitim sistemi gelecek kuşakları karanlığa doğru sürüklemektedir. Bunun en açık kanıtı da en son açıklanan PISA raporlarında gösterilmektedir. Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir. Temel amacı, gençlerimizi daha iyi tanımak; onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini daha açık bir biçimde ortaya koymaktır. (1)
OECD üyesi 72 ülkede, 15 yaşındaki 540 bin öğrenci üzerinde yapılan araştırma sonuçlarının yer aldığı PISA raporu bütün hükümetlerin bir barometre olarak kabul ettiği ve eğitim politikalarını belirleyen bir rapor olması bakımından önemle takip ediliyor. Türkiye, ortalaması 493 olan bilim sıralamasında 425 puanla, dil ve ortalaması 493 olan dil ve yazı sıralamasında 405 puanla, ortalaması 490 olan matematik sıralamasında ise 413 puanla tüm alanlarda ortalamanın çok gerisinde kaldı. Türkiye eğitim haritasında Güney Amerika, bazı Afrika ülkeleri ve doğu Avrupa ülkeleri ile birlikte en düşük seviye olan kırmızı renkli ülkeler arasında yer aldı. Raporda, Türkiye’nin, bilim, matematik ve okuma oranında OECD ülkeleri ortalamasının oldukça gerisinde olduğu da tespit edildi. (2) Milli eğitim bakanı İsmet Yılmaz ise PISA sonuçlarını meslek lisesine giden öğrencilerin düşürdüğünü, sadece fen liselerine giden öğrencilerin katılımının olması halinde sonuçların daha iyi olacağını iddia etmektedir. (3) Oysa önemli olan sadece fen liselerinin başarılı olması değil. Önemli olan tüm okullardaki eğitim kalitesini ve seviyesini arttırarak genel bir başarı seviyesi yakalamak.
Bu göstergeler eğitimde acilen yapılması gereken reformlara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Neyse ki hala bu konuya duyarlı akademisyen, siyasetçi, gazeteci ve duyarlı vatandaşlarımız mevcut ülkemizde. Siyasetten CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu en azından meclis araştırması istemiyle konuyu meclis gündemine taşıdı. (4) Prof. İlber Ortaylı Hürriyet gazetesindeki yazısında PISA sonuçlarını değerlendirdi ve ‘’Artık kendimize gelelim, kasabalı politikacı zihniyetiyle ziyan ettiklerimiz kendi evlatlarımızdır.’’diyen Ortaylı ‘Kurucusunun geometri kitabı yazıp terimleriyle ilgilendiği, Sadrazam Ahmed Cevat Paşa’nın Fransızca matematik monografileri yazdığı, tanınmış matematikçiler çıkaran bir milletin çocukları bugün matematikten kötü not alıyorsa kimleri mahkemeye vermek lazım.’ İfadesini kullanarak duruma dikkat çekti. (5)
Türkiye’de eğitim konusunda en dikkate değer değerlendirmeleri yapan ve gerçekten çözüm odaklı yol haritaları çizen isim New York Üniversitesi Steinhardt Kültür, Eğitim ve İnsani Gelişim Fakültesi öğretim üyesi ve hürriyet gazetesi yazarı Doç. Dr. Selçuk Şirin. Şirin eğitim reformunda kulak verilmesi gereken ve bu yolda ilerleme kaydetmeyi sağlayacak isimlerin başında gelmektedir. Gerek bilimsel alanda gerekse sosyal medya alanında eğitim konusunda çok önemli araştırmaları ve öngörüleri olan bir isim. Bu nedenle eğitim alanında atılacak adımlarda görüşlerine ve araştırmalarına başvurulması gereken bir akademisyen.
Ülkemizin geleceği için ister ekonomik ister toplumsal her anlamda gelişmesi ve kalkınması için Selçuk Şirin gibi değerli akademisyenlere ihtiyaçları vardır. Bu nedenle bir an önce eğitimdeki bu kötü gidişat durdurulmalı ve çözüme yönelik adımlar atılmalıdır. Bunun içinde Doç. Dr. Selçuk Şirin’ın dikkat çektiği noktalar göz önünde bulundurulmalıdır. (6)
Kaynaklar