Yeni Kurumsal İktisat ‘Kurum’ Kavramına Bakışı ve İktisadi Gelişim

1. Yeni Kurumsal İktisat

Yeni Kurumsal İktisat literatüre katkısı bakımından iktisat bilimi içerisinde son dönemde ortaya çıkmış ve literatüre önemli katkı sağlamış teorik yaklaşımlardan biridir. Bu literatüre katkı sağlamış olan dört ekonomiste verilen Nobel Ekonomi Ödülü, Yeni Kurumsal İktisat’ın son dönemdeki iktisadi yaklaşımlar içerisinde en önemlilerinden biri olduğunu kanıtlayan unsurlardan biri olmuştur. Yeni Kurumsal İktisat düşüncesine katkı sağlayarak Nobel ödülünü almaya hak kazanan iktisatçılar kronolojik sıralamayla; 1991 yılında Ronald Coase ”The Nature of The Firm” (1937), ”The Problem of the Social Cost” (1960) ardından 1993 yılında bu literatüre en önemli katkıyı sağlayan iktisatçılar arasında yer alan kurumların ekonomik büyüme ve ekonominin performansı üzerine tarihsel bir analiz ortaya koyarak Douglass North, 2009 yılında organizasyon teorisi üzerine yapmış olduğu çalışma ile Oliver Williamson ve ortak mülkiyet üzerine yapmış olduğu çalışma ile Elinor Ostrom adlı iktisatçılardır.

Türkçe kaynaklar araştırılıp yapılan literatür taraması çerçevesinde birçok kaynakta kurum ve organizasyon kavramlarının birbirleri ile eş anlamlı olarak kullanıldığı görülmektedir. İlk etapta bu iki kavramının birbirinden ayrıştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda değinmek gerekirse organizasyonlar, karşılaştığımız fırsatları değerlendirebilmemiz için daha çok mikro düzeyde bireylerin kendisi veya bireyler arasında onlar tarafından belirli bir amaca hizmet etmeye yönelik yapılmış olan kurumlardır. Bunun yanında kurum kavramı ise ekonomik aktörlerin, kendi içerisindeki hareket alanları ile ilgili olup bunu tanımlarken, bir ekonomik aktör gibi davranan kuruluş veya kuruluş tipi yapılanmalar, yapmış ya da yapacak oldukları işlemler çerçevesinde kurumların belirli bir süreç içerisinde değişmesine olanak sağlamaktadır.

2. Kurum kavramı nedir?

Kurum kavramını tanımlamamız gerekirse kurum mikro düzeyde insanlara ve piyasalara bir düzen getirmek amacıyla oluşmuş olan bir tür araç niteliği taşımaktadır. Kurum kavramının daha iyi anlaşılması için daha kapsamlı bir tanım yapmak yararlı olacaktır. Bu bağlamda Parsons’un tanımlaması ile kurumlar, bireylere bir rol vererek, bireylerin bu belirlenen roller çerçevesinde buna uygun davranmasını sağlayabilecek araçlardır. (Parsons, 1945; 239). Kurumlar formel olabileceği gibi bunun yanında enformelde olabilirler. Bu tanımlamalara göre hareket edecek olursak kurumlar yalnızca bugünün bir ürünü olmayıp, geçmişten gelen izleri de taşımaktadır. Geçmişin izlerini taşıyan kurumlar süreç içerisinde sürekli olarak değişim göstermektedirler. Bu bağlamda kurumların devinimlerini birikimli olarak sürdürdüğünü ve patika bağımlılığı çerçevesinde geçmişin etkilerini de kendi içerisinde eklemleyerek gelişim ve değişimlerini sürdürdüklerini söyleyebilmek mümkündür. Kurumların değişimlerini, sosyolojik yapı, gelenek görenekler, bilgi birikimi ve bunlarla ilişkili birçok kavramın etkilediği söylenebilmektedir.

Özellikle iktisat tarihine verdiği önem ve kurum kavramına yaptığı vurgu ile Yeni Kurumsal İktisat fikrini anlayabilmemiz açısından literatürde geçerli olan ve kullanılan kurum kavramının anlamını bilmek gerekmektedir. Literatürde kabul gören tanım Douglass North’un yapmış olduğu tanımdır. Kurumlar, bir toplumda oyun kuralları ya da daha resmi bir dille bireylerin etkileşimlerini düzenleyen ve yine insanlar tarafından şekillendirilmiş sınırlamalar topluğudur. (North, 1999; 10-11)

Kurumsal değişim bizim için hem geçmişteki hem de şu an varlıklarını sürdüren toplulukların süreç içerisinde gelişmişlik ve iktisadi performanslarını etkileyip şekillendirdiği için, tarihi anlamamız açısından önem taşımaktadır. Kurumlar iktisadi düzeni hem mikro hem de makro düzeyde etkileyebilmekte ve şekillendirebilmektedir. Kısa süreli incelemelerde toplumlar arasında küçük görünen %1 – %2′ lik farklar dahi uzun dönemde çok büyük farklara yol açabilmektedir. Bu bağlamda kurumların önemi yadsınamaz bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. (Pamuk, 2015; 2)

Kurumların kimi zaman iktisadi büyümeyi olumlu olarak etkilediğini söylemek mümkündür. İktisadi büyümeyi olumlu olarak etkilediği dönemlerde kurumlar günlük hayatta hem mikro hem de makro düzeyde bizim için belirsizliği ortadan kaldırmaktadırlar. Kurumlar, bireylerin kendi aralarındaki etkileşimlerini düzenlemek açısından bir araçtırlar. İnsanların günlük yaşamlarını düzenleyen bir rehber niteliği taşıyabilmektedirler. Özellikle günlük yaşama dair olumlu etkileri olan kurumları gelişmiş olan ülkelerde iktisadi performansları olumlu etkileyebilmek mümkündür. Çünkü kurum kavramını kullanarak bireylerin zevk ve tercihleri etkilenebilmekte bunlar kurumlar tarafından belirlenebilmekte ve kurumlar sayesinde bireylerin zevk ve tercihleri kolayca sınırlandırılabilmektedir. Kurumlar olumlu olarak kullanılabildiğinde insan ilişkilerini istenilen çerçevede düzenleyebilmektedir. Somutlaşması açısından örnek vermek gerekirse, bireyler kendi aralarında selamlaşırken, trafiğin en yoğun olduğu caddelerde arabalarını kullanırken, pazarlara gidip domates satın alırken, bir yakınından borç para isterken nasıl yapacağını kurumlar sayesinde öğrenir bilir ve davranışlarını bu çerçevede düzenlemektedirler. Kurumlar resmi statüde olabildiği gibi aynı zamanda gayri resmi de olabilmektedir. Bu çerçevede Yeni Kurumsal İktisat düşüncesi hem resmi olan kurumlarla hem de aynı zaman gayri resmi (resmi olmayan) kurumlar ile ilgilenmektedir. Çünkü toplumda hem resmi kurumlar hem de gayri resmi kurumlar iktisadi performansları kolayca etkileyebilme olanağına sahiptirler. Resmi olan kurumlar hukuk ve buna benzer tarihte insanların ortaya koydukları kavramlar olurken, gayri resmi kurumlar ise insan davranışları, toplumda var olan gelenekler görenekler olabilmektedir. ( North, 2002: 51-64). Resmi statüde bulunan kurumlara hukuk biliminden yola çıkarak örnek vermek gerekirse kurumlar Amerika Birleşik Devletleri anayasası gibi oluşturulmuş olabildikleri gibi hukuk kavramının kendisi gibi zaman içinde oluşabilmekte ve gelişim gösterebilmektedirler. Yeni Kurumsal İktisat düşüncesi hem kendiliğinden oluşmuş olan hem de insanlar tarafından bizzat müdahale edilerek oluşturulmuş olan kurumlarla ilgilenmektedir. Bunun nedeni resmi ve gayri resmi olan kurumlar örneğinde olduğu gibi hem kendiliğinden oluşan hem de insanlar tarafından oluşturulmuş kurumlar zaman içinde sosyal ve iktisadi performansları etkileyebilmektedir. (http://www.canaktan.org/ekonomi/kurumsal-iktisat/makaleler/gazi-sonkur.htm, 26.12.2015)

Bireyler için kurumsal çerçevede getirilebilecek kısıtlandırmalar, bireylerin yapması gereken hareketleri, yapmaması gereken hareketleri, kişilerin hangi durumlarda ne tür faaliyetleri yapabileceklerini içeren kurallardır. Kurumlar kendi içerisinde yazılı veya yazılı olmayan kuralları da içerebildikleri gibi aynı zamanda temel kuralları içeren birtakım temel kuralları da içerebilmektedirler. Örnek vermek gerekirse toplumsal yaşamı bir spor müsabakası gibi düşünecek olursak, kurumlar rakip takım oyuncusunu bilerek ve isteyerek sakatlayamama gibi kuralları da kendi içerisinde barındırmaktadır. Özellikle buna benzer kurallar toplumda bazı zamanlar bazı kişiler tarafından uygulanmamaktadır. Bu tür kurallara uyulmadığında kurumlar aracılığı ile kuralı uygulamayan kişiye ceza verilmekte ve böylece düzenin devamı kolayca sağlanabilmektedir. (Gökdeniz, 2014; 8)

Kurumların Çeşitliliği

Konunun daha net anlaşılabilmesi açısından örnek vermek gerekirse Daron Acemoğlu ve James Robinson 2013 yılında yayınlamış oldukları Why Nations Fail (Uluslar neden başarısız) adlı kitaplarında Adam Smith çizgisi çerçevesinde bir tartışma içerisinde ulusları birbiriyle kıyaslamaktadır. Kıyaslamayı daha iyi yapabilmek amaçlı niceliksel olarak önsözde bilgi vererek, ülkelerin gelir durumlarına bakarak ortalama bir vatandaşın gelirini ölçmektedirler. Bu bağlamda kıyasladığı ülkeler ilk etapta Mısır ve Amerika olmuştur. Kıyasladıkları bu iki ülke arasından Mısır devletinde var olan nispeten yoksulluğun kalıcı bir durum mu yoksa üstesinden gelinebilecek bir durum mu sorusunu sorarak tartışmayı pekiştirmektedirler. Farkın nedenini bulabilmek amaçlı literatürde var olan görüşleri kendi içerisinde tartışmaktadırlar. Bu farkın nedenini bulabilmek için sorguladıkları görüşler üç tanedir. Bunlar:

1) Coğrafi Hipotez

2) Kültürel Hipotez

3) Cehalet Hipotezi’dir.

Bu görüşleri tartışıp kendi görüşlerini sunarken amaçları belirlediğimiz amaç olan iktisadi büyümenin dinamiklerini anlayabilmek için genel geçer bir model oluşturmak ve bu bağlamda genellemeye gidebilmektir. Zenginliğin ana kaynağı bir diğer kurum olan siyaset olarak görülmektedir. Zenginliğin dinamiklerine ulaşabilmek için tarihe bakmak Yeni Kurumsal İktisat düşüncesinde önemlidir. Bu bağlamda süreklilik önemlidir. Daron Acemoğlu ve James Robinson adlı ekonomistler de amaca ulaşabilmek açısından patika bağımlılığının önemini vurgulamışlardır. İktisat tarihini incelediğimizde kurum kavramını ikiye ayırmışlardır. Bunlar:

1) Kapsayıcı Kurumlar ( Inclusive Institution )

2) Sömürücü Kurumlar ( Extractive Institution )

Kapsayıcı Kurumlar (Inclusive Institution) ; iktisadi büyümeyi teşvik eder nitelikte hareket eden her türlü kurum tanımı içerisine dahil olan kavrama kapsayıcı kurumlar adını vermişlerdir. Onlara göre yeterince kapsayıcı kuruma sahip olan ülkeler iktisadi büyümelerini sağlayabilmiş ve bunu uzun dönem boyunca sürdürebilmiş ülkelerdir.

Sömürücü Kurumlar (Extractive Institution) ise; iktisadi büyümeyi teşvik eder nitelikte olmayan, kurum tanımı içerisine dahil olan kavramları ifade eden bir kavramdır. Bu kurumların ülke içerisinde varlığı söz konusudur. Ancak bu kurumlar iktisadi büyümeyi sağlayamayan durumda ya da iktisadi büyümeye teşvik etmekten ziyade olumsuz etkileyen nitelikte varlıklarını sürdüren kurumlardır. Sömürücü kurumları olan ülkeler iktisadi büyümelerini sağlayamaz ve gelişemezler. Kısa dönemde belirli seviyelerde büyüme sağlamış olsalar bile bu uzun dönemli olmaz. Ve uzun dönemde tekrar eski hallerine dönerler. Hiçbir şekilde bir ilerleme sağlayamazlar.

Kapsayıcı Kurumlar kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır:

1) Kapsayıcı Ekonomik Kurumlar

2) Kapsayıcı Siyasi Kurumlar

Sömürü Kurumlar da kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır:

1) Sömürücü Ekonomik Kurumlar

2) Sömürücü Siyasi Kurumlar’ dır. (Aceoğlu, Robinson; 2013)

Genel çerçevede bir sonuca varmak gerekirse iktisat tarihi bize gelişimlerini diğer devletlere nispeten erken dönemde tamamlayabilmiş olan günümüzün hegemon devletlerinin bunu kendi içlerinde sahip oldukları kapsayıcı kurumlara borçlu olduğunu söylemektedir. Diğer devletlerin içerisinde mücadele ettikleri sömürücü kurumlar onların iktisadi gelişimlerinin önündeki en büyük engellerdir. Türkiye ekonomisi, iktisadi gelişiminde olabildiğince başarılı sonuçlar alabilmek için bu konuda başarılı olmuş devletlerin tarihini inceleyerek bu çerçevede hareket etmeli ve kendi içerisinde kapsayıcı kurumları oluşturmalı ve artması için teşvik etmeli bununla birlikte sömürücü kurumları ise yok etmelidir.



Bunları da sevebilirsiniz