Emperyal güçler, diğer bir ifade ile hegemon güçler Coğrafi Keşiflerin ardından günümüze kadar olan dönemde sürekli olarak kaynak bakımından zengin olan ülkeleri, bölgeleri sömürge altında tutmaya çalışmışlardır. Kolonileşme, stratejik olarak avantaj sağlama ve benzeri gibi sebepler ile bölgeleri askeri, iktisadi veya sosyolojik olarak sömüren emperyal güçler yüzünden çeşitli bölgelerde gelişim sağlanmamıştır.
Bu bölgelerin başında 21. Yüzyılın yükselen ekonomilerini barındıran karşımıza birlik olarak çıkan Afrika kıtası gelmektedir. Afrika bakir pazarları, zengin hammadde kaynakları ve üretim faktörlerinin başında gelen işgücünün ucuzluğu sebebi ile geçmişten günümüze dünyanın ileri gelen ekonomilerinin dikkatini çekmeyi başarmıştır. Son yıllarda Afrika kıtası ekonomileri ivme arttırarak küresel pazarda kendilerine yer bulmaktadır. Bu durum özellikle Çin, Amerika Birleşik Devleri, Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye’nin kıtada örtülü bir rekabet içerisine girmesine sebep olmaktadır.
Afrika kıtası ülkeleri ile Türkiye’nin tarihsel süreç içerisinde var olan ilişkilerini incelediğimizde, kıta ekonomileri ile ülkemizin ilişkilerinin Osmanlı döneminde sağlam olduğu, Türkiye’nin kurulduğu ilk yıllarda gerilediği ve ancak Soğuk Savaş dönemi arından yeniden düzelmeye başladığı karşımıza çıkmaktadır. Bu durumun altında yatan sebepler içerisinde 1960’lı yıllara kadar Türkiye’nin üretim miktarının kıtaya açılmaya olanak sağlamaması ve Soğuk Savaş döneminde iki bloklu oluşan dünya konjonktüründe Türkiye’nin yüzünü Batı’ya dönmesi ve bu nedenle diğer bölgeler ile dış politika güdümü içerisine girmemesi gösterilebilmektedir. Türkiye’nin geçmişten günümüze bölgede hiçbir dönemde sömürü politikası güdümü içerisine girmemiş olması, kıtadaki ülkeler ile Türkiye’nin günümüzdeki ikili ilişkileri çerçevesinde önemli bir artı yaratmaktadır. İkili ilişkilerin yeniden gelişim süreci 1990’lı yılların başına denk gelmektedir. Türkiye’nin özellikle uluslararası platformlarda kendisine belirli konularda destek bulamıyor oluşu bu durumun altında yatan etken nedenlerdendir. Ayrıca Türkiye’nin yeni Pazar arayışı, ekonomik büyümesinin sürdürülebilirliğini arttırma isteği, hammadde gereksinimlerini karşılama ihtiyacı gibi diğer sebepler de kıta ile yeniden ilişkilerin düzenlenmesinde büyük rol oynamaktadır.
Ülkemizin gerek uluslararası alanlarda gerekse uluslararası pazarlarda kendine güçlü bir partner bulması gerekliliği göz ardı edilemez bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye ile Afrika ülkelerinin ticari entegrasyonu bu noktada önem arz etmektedir. Afrika’nın yükselen gücü ülkemiz için doğru adımlar atılması halinde karşılıklı kazan-kazan durumuna yol açabilecek bir durumdadır. Türkiye kıtaya dair ikili ilişkilerinde dikkatli adımlar atmalı, bölgede yer alan diğer güçler üzerinde rekabet gücünü artırıcı politikalar izlemelidir.
Afrika kıtası ülkeleri ve Türkiye’nin ekonomik ilişkilerini ticaret verileri üzerinden ele aldığımızda, uluslararası ticarete dair elde edilen göstergeler her iki bölgede de genel çerçevede katma değeri düşük ürünler üzerinden birbirleri arasında ticaret gerçekleştiğini göstermektedir. Afrika kıtasının gelişmiş ekonomilerinin Türkiye’ye ithalatlarında yetersiz kaldığı, Türkiye’nin ise Afrika kıtasının gelişmiş ekonomilerine ihracatında genelde getirisi düşük, katma değeri düşük ürünler üzerinden gerçekleştiği gözlemlenmektedir. Ekonomik entegrasyonun arttırılması açısından öncelikli olarak her iki bölgede kendilerine daha fazla getiri sağlayacak katma değeri yüksek teknolojik ürünler üzerinde uzmanlıklarını, rekabet üstünlüklerini arttırmalıdırlar. Her iki bölgenin de öncelikli olarak kendi iç sanayilerinde gelişim yapmaları ardından ancak dış ticaret hacimlerini arttırmalarının mümkün olacağı bilinmektedir.
İkili entegrasyonun arttırılması konusunda bir diğer değinilmesi gereken nokta ticaret dışında Türkiye’nin bölgeye dair sürdürülebilir bir ilişki yaratması için bölge üzerinde olumlu tavrını, dış yardımlarını sürdürmesi gerekliliğidir. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu verilerinde dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında Afrika ülkelerinin bulunduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Afrika sonsuza dek az gelişmiş bir kıta olarak kalmayacaktır yakın gelecekte kıta sahip olduğu yeraltı kaynakları ve genç nüfusu ile refah seviyesini arttırmış olacaktır. Bu nedenle Türkiye Afrika kıtası ekonomileri ile ilişkilerini stratejik açıdan dikkatli kararlar altında seçmeli, bölge ile ekonomik ilişkileri çerçevesinde kalkınmasını karşılıklı çıkar, kazan-kazan durumu ile sürdürmelidir.
Eşit, Adaletli, Özgür ve Bağımsız bir Türkiye dileklerimle…