Press Tv- İran
25 Ağustos 2016
ABD, Türkiye Suriye’de Kendi Çıkarını Kolluyor
Press TV, Veterans Today’in baş editörü Jim W. Dean ve gazeteci, siyaset yorumcusu Maxine Dovere ile röportaj yaparak, Türkiye’nin Suriye’deki, ABD tarafından desteklenen askeri saldırısını tartıştı.
Dean, ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki terörist grup IŞİD ile savaşma rolü yaptığını ancak aslında kendi “jeopolitik çıkarlarının” peşinde koştuğunu düşünüyor.
Dean, çarşamba gecesi Press TV ile yaptığı görüşmede, Suriye hükümetinin davetlisi olan Rusya ve İran dışındaki bütün tarafların Suriye’de “ikili” oynadıklarını belirtti.
Dean, Türkiye’nin Çarşamba günü Suriye’ye yaptığı askeri saldırının, Suriye ordusu ve Rusya hava kuvvetlerinin Halep’te yaptığı büyük bombardımana verdiği “siyah beyaz” bir tepki olduğunu düşünüyor.
“Bu, ABD ve Türkiye açısından olayları tırmandırmıştır.” diyen Dean, ABD ve Türkiye’nin Cerablus sınırına saldırarak Rusya-Suriye koalisyonuna meydan okuduğunu ekliyor.
Washington ve Ankara, Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) kendi vekil terörist toplulukları olarak Cerablus’ta bırakacaklarını ve ÖSO’nun yalnızca Suriye’ye değil Rus hava kuvvetlerine de “açık tehdit” olacağını belirtiyor.
“ÖSO, ABD ve Türkiye koalisyonu tarafından Cerablus’a açık ve resmi olarak getirildiği bir durum söz konusu” diyen Dean, “ÖSO çevrede hareket ettikçe ve eğer Suriye uçakları ya da Rusya uçakları onları bombalamayı denerse, hatta onları tehdit bile etse ABD, ÖSO’nun uçakları indirmeye izni olduğunu çoktan söyledi” şeklinde ekledi.
Dovere ise Türkiye’nin amacının terörist eylemleri Türkiye sınırından uzaklaştırmak olsaydı, saldırısını Suriye hükümeti ile eşgüdümlü olarak yapması gerektiğini söyledi. Yorumcu ayrıca, Türkiye’nin saldırısının Ortadoğu’da bir işgalin diğerinin fitilini ateşleyeceği “bir domino etkisi” yaratmamasını umduğunu belirtti.
Jerusalem Post- İsrail
Yossi Melman
25 Ağustos 2016
Suriye Krizinde Yeni Karmaşık Aşama: Türkiye
Ne karmaşa ama! Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 6 yıllık sivil savaş süresince ilk kez Suriye’nin kuzeyine girmesi işleri daha da karmaşıklaştırdı.
Türk birliklerinin ardından, ABD ve Türkiye tarafından desteklenen ve eğitilen yüzlerce isyancı savaşçı Çarşamba günü, Fırat nehri yakınlarındaki stratejik bir kasaba olan Cerablus’a girdi. Yeni istilacılar, ABD önderliğindeki koalisyon tarafından da destekleniyor. Türkiye’nin askeri operasyonu, Türkiye’ye destek verildiğini dillendiren ve ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’yle dayanışması konusundaki herhangi bir kuşkuyu gidermek peşinde olan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Ankara ziyaretine denk geldi.
Suriye Dışişleri Bakanlığı derhal Türkiye işgalini kınayan bir beyanat verdi. Ancak bu beyanat, Beşar Esad’ın kendi ülkesinde hiçbir hükmü yokken, Suriye’nin egemenliğini savunmaya hizmet eden yapmacık bir beyanat gibi gözüküyor. Türkiye’nin askeri operasyonunun, Esad rejiminin koruyucu meleği Rusya’nın en azından örtük bir desteği olmaksızın mümkün olamazdı. Türkiye’nin hamlesi, Recep Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin arasındaki yumuşamanın doğrudan ve anlık bir sonucu. Ancak yine de Rusya’nın Dışişleri Bakanı işgalden endişe duyduğunu açıkladı.
Türk saldırısı resmi olarak, işgal edilen alanın kontrolünü elinde tutan IŞİD’i hedef alıyor. Ancak Ankara’nın çok daha önemli ve büyük hedefleri var. Türkiye, her şeyden önce ABD ile müttefik olan ve onların özel kuvvetleri tarafından eğitilen Suriyeli Kürt savaşçıların ilerleyişini durdurmak istiyor. Yalnızca bir hafta kadar önce, ABD Kürt savaşçıların, Cerablus’tan uzak olmayan Menbiç’i ele geçirmesine destek oldu.
Türkiye’de bazı yetkililer, operasyonun Kürtler’i Fırat’ın doğusuna ilerlemeleri konusunda uyarmak ve bağımsız ya da Suriye’de özerk bir Kürt devleti kurulmasını önlemek için yapıldığını söylüyor ve bunun Türkiye Kürtlerine ilham vermesinden korkuyorlar.
Şimdi ABD bir hokkabaz olarak davranmak zorunda ve IŞİD’e karşı savaşan iki müttefiki- Kürtler ve Türkler- arasında manevralar yapmalı.
Washington’un Kürtler’e bir kere daha ihanet ederek Türkleri tercih edeceğini var saymak zor değil.
Türkiye’nin hamlesi, politikasında keskin bir U dönüşü olduğunu gösteriyor. Mart 2010’da sivil savaşın başlamasından beri Türkiye, Beşar Esad’ı devirmeyi istiyordu ve IŞİD’i örtük olarak destekliyordu. Türkiye IŞİD’den petrol satın aldı ve dünyanın her köşesinden gönüllülerinin ülkesinden geçerek IŞİD’e katılmasına izin verdi, hatta onları silahlandırdı.
Senelerce, ABD’nin teröristlere verilen desteğin kesilmesi yönündeki baskılarına boyun eğmeyi reddetti ve barbar IŞİD’liler vahşileşirken ve Suriyelileri özellikle de Kürtleri öldürürken tepkisiz kaldı.
Ankara, kendisini birdenbire, komşularıyla ve müttefikleriyle çatışmanın içinde buldu: ABD, AB, Suriye, İran, Irak, son aylarda Rusya ve elbette herkesten fazla nefret ettikleri Kürtlerle.
Dahası, Türk politikası geri tepti. Türkiye kendisini, hem PKK tarafından hem de IŞİD tarafından hedef gösterilir halde buldu, Türkiye şehirleri, savaş alanına döndü.
Türkiye’deki başarısız darbe girişimi ile Erdoğan değişmeye karar verdi.
Rusya ile (ve bu sebeple İsrail ile de) barıştı, IŞİD’e savaş ilan etti, AB ile belirli bir seviyede ilişki geliştirdi, İran ile farklılıklarını onarmaya çabaladı ve şimdi de Suriye işgalinden sonra büyük olasılıkla Suriye’deki rejimi değiştirmekten vazgeçecek.
Sürpriz Türk operasyonu, Suriye ve Irak’taki savaşta giderek daha fazla toprak kaybeden IŞİD’in de kaderini belirleyecek. Birkaç ay içerisinde, Irak ordusu, ülkenin en büyük ikinci şehri olan Musul’u geri almayı umuyor.
Ancak yine de IŞİD çökmenin eşiğindeyken, Türk işgali Suriye’deki savaşın küresel, bölgesel ve yerel çatışma ve düşmanlıklarıyla uzamasına neden olabilir.