« Emperyalizm bunalımlarına girmiş yaşlı kapitalizm çağında idik. Tekellerin aşırı-karına yaramayacak her sosyal araştırma hiçti. ‘Hürriyet’ maskeli kültür kargaşalığı, her sosyal emeği kim vurduya getirmek için birebirdi. Karınca kaderince yeni bir şey söylemek girişimini baltalayan kasıtlı kötülüklerden ve sağırlıktan daha olağan bir şey bulunmazdı. Egemen kültürün damar kireçlenmesine uğramış beyninden başka tepki umulamazdı.” (1)
Hikmet Kıvılcımlı’nın «Tarih Tezi” isimli eserinin ön sözünden seçilen bir kaç cümle… 1960’lı yıllardan söz ederken kullanılmış kitapta. Ancak, emperyalizmi, kapitalizmin tekelci ve en yüksek aşaması olarak niteleyen Lenin ile, hegemonyayı açıklarken insanların esas olarak düşüncelerle yönetildiğini vurgulayan Gramsci’nin fikirlerinin bir harmanı olan bu sözler, 1960’lardan çok daha anlamlı belki günümüzde. Çünkü emperyalizmin pençesinde can çekişen dünyanın, kendini hür sanan köleleri, egemen kültürün uyuşturucu etkisiyle kimbilir kaçıncı uykusunu uyuyor bugün…
Hikmet Kıvılcımlı, 1902’de Priştine’de doğmuş ve 1971’de Belgrad’ta hayatını kaybetmiştir. Türkiye’nin türlü manzarasına tanıklık etmiştir Kıvılcımlı. Yaşlı Osmanlı’nın çöküşü, gönüllü olarak katıldığı Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in kuruluşu, Tek Parti Dönemi, Demokrat Parti Dönemi, 1960 ve 1971… Hayatı başlı başına bu tarihin eseridir kuşkusuz. Bu sebeple belki, 69 yıllık hayatının 22 yılı hapislerde geçmiştir. Dile bile kolay değil, bir ömrün neredeyse üçte biri… Elbette Türkiye koşullarında anlaşılabilir bir durum. Sosyalist olan biri hele bir de yazıp çiziyorsa, düşünüp üretiyorsa ne beklenebilir ki?
Liseyi İstanbul’da Vefa Lisesi’nde bitiren Hikmet Kıvılcımlı, öğrenimini İstanbul Tıp Fakültesi’nde tamamlamıştır. Üniversite yıllarında, sosyalist düşünce ile tanışmış, 1925’te ise Türkiye Komünist Partisi’nin gençlik örgütlenmesinde aktif olarak görev almıştır. 1954’te Vatan Partisi’ni kurana kadar geçen zamanda, inandığı dünyayının kurulmasında payı olsun diye uğraşmış ve bu çabalarının bedelini de misliyle ödemiştir. 1925’te Takrir’i Sukun Yasası gereğince 10 yıl hapse mahkum edilmiş ancak bir yılın sonunda aftan yararlanarak beraat etmiştir. Ta ki 1927’de Şevket Süreyya Aydemir ve Vedat Nedim Tör’ün TKP’den ayrılarak, parti belgelerini polise vermesi nedeniyle 3 ay süreyle tutuklunana kadar… Ardından, 1929’da yeniden, ama bu sefer dört buçuk yıl hüküm giymiştir. 1935’teMarksizim Bibliyoteki’ni ve Emekçiler Kütüphanesi’ni kurmuştur. 1938’de ise Nazım Hikmet’in de hüküm giydiği «Donanma Davası’nda 15 yıl ceza almış, 12 yıl sonrasında affedilmiştir.
1954 yılında Vatan Partisi’ni kurmuştur. Tüzüğünde, Vatan Partisi’nin amacı, yalnızca yasalar aracılığı ile gerçek özgürlüğü kurmak, antidemokratik yasaları ayıklamak, «kanser” haline gelmiş olan işsizlik ve pahalılıkla mücadele etmek için ulusal üretime dayanan ve maddi olanakları «ucuz devlet”, «bilinçli ticaret” ilkeleri ile sağlanacak ikinci Kuvay-i Milliye seferberliği başlatmak, kadını mücadelenin ön saflarında görmek ve gençliğe sonsuz inanmak olarak belirtilmiştir. (2) Kıvılcımlı’ın inandığı dünyaya giden bir adım olarak görülebilecek Vatan Partisi deneyimi Demokrat Parti’nin baskıcı ve muhalefet düşmanı iktidarında ancak üç sene devam edebilmiş, parti 1957 seçimleri sonrasında kapatılmıştır. 1960’lı yıllarda Sosyalist, Türk Solu, Aydınlık, Ant gibi yayın kuruluşlarında yazıları yayınlanmıştır. 1965’te Tarihsel Maddecilik Yayınları’nı kurmuş, aralarında Marks ve Engels’in de eserlerinin bulunduğu bazı eseri çevirerek, Türkçe’ye kazandırmıştır. 1967’de Vatan Partisi’nin tüzüğünde de belirtilmiş olan bir amacının gerçekleştirilmesinde bir adım atmış « İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği”ni kurmuştur.
Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından idam istemiyle hakkında dava açılmış olan Hikmet Kıvılcımlı, 1971’de Türkiye’den ayrılmıştır. Kıbrıs, Lübnan, Suriye, Bulgaristan, Doğu ve Batı Almanya, Fransa ve Yugoslavya’ya gitmiştir. Yurtdışına çıkarken eserlerini arkadaşı Fuat Fegan’a emanet etmiştir. Kanser hastası olan Hikmet Kıvılcımlı’nın son günleri Belgrad’ta geçmiştir. Hasta olduğu süre içersinde de yazmaya devam etmiştir Kıvılcımlı. Anılarını kaleme almıştır. Hastalığı ile boğuşan bir sosyalistin, çektiği korkunç acılar içinde mırıldandığı düşünsel sayıklamalar gibidir bu anılar. «Birinci Şube bıraktı, prostat aldı işgenceyi diyorum, gülerek acı acı” diyebilecek kadar içten yazılmışlardır… Ölümünden sonra Kıvılcımlı’nın emanet ettiği arşivi, Fuat Fegan tarafından yurt dışına kaçırılmış ve bibliyografyası oluşturulmuştur. Bugün, Hollanda Sosyal Tarih Enstitüsünde Hikmet Kıvılcımlı Arşivi bulunmaktadır. (3)
Hikmet Kıvılcımlı’nın çok fazla yazınsal ürünü vardır. Bunlardan bazıları: «Uyanmak için Uyarmalı Uyarmak için Uyanmalı”, «Şeyh Bedrettin”, «Tarih Tezi”, «Devrim Zorlaması, Demokratik Zortlama”olarak sıralanabilir. Yazdıklarının Türkiye’de ne kadar çok okunduğu, ne kadar iyi anlaşıldığı, doğruluğu ya da yanlışlığı ayrı bir tartışma konusudur. Ancak, bu konuda söylenmesi gereken şey, özellikle kendini siyasi yelpazenin solunda konumlayanlar tarafından, Hikmet Kıvılcımlı’nın çokça tartışıldığıdır. Bu tartışmaların sağlam temellere oturması açısından, ömrünü sosyalizme adamış bu düşün adamının anlatmak istediklerinin gerçekten anlaşılması gerekmektedir. Yazımızın başında yaptığımız alıntı göstermektedir ki kendisinin hala bugün için söylenecek sözleri vardır. Hikmet Kıvılcımlı’nın ifadesiyle, Marx hayatı boyunca tek bir şey dilemiştir: Şu insan denilen yaratığın hayvanlığından kurtulması… (4) Gerçekten insan olmanın tek yolu olsa gerek, okumak, anlamak, düşünmek, gerçeği bulmak ve geleceği değiştirmek…
Hikmet Kıvılcımlı’yı saygıyla anıyoruz…
Kaynaklar
(1) Hikmet Kıvılcımlı, Tarih Tezi, 1965,
http://www.onergurcan.org/hikmet%20kivilcimli/tarih_tezi.html#ÖNSÖZ
(2) Vatan Partisi Tüzük ve Programı,
http://www.onergurcan.org/hikmet%20kivilcimli/vp_tp.html
(3) Hollanda Sosyal Tarih Enstitüsü Hikmet Kıvılcımlı Arşivi,
http://www.iisg.nl/archives/nl/files/k/10755787full.php#N101FA
(4) Hikmet Kıvılcımlı, Tarih Tezi, 1965,
http://www.onergurcan.org/hikmet%20kivilcimli/tarih_tezi.html#ÖNSÖZ