Kar, balık ve bürokrasi gündeminden sıyrılamadığımız için yeni dış politika doktrini enine boyuna tartışılamadı. Türkiye, “sorunsuz çember” doktrini ile, Ermenistan, İsrail, Mısır ve Libya gibi devletlerle ilişkisinde “yeni bir sayfa açmanın” hazırlıkları içinde. Doktrinin çerçevesi belli olmamakla birlikte, son 20 yılda çeşitli dönem ve şekillerde ilişkilerin gel-gitli seyrettiği devletlerle normalleşmeyi hedefleyen bir açılım planı olduğu ve böylelikle Türkiye’nin çevresinde güvenli bir çember oluşturma çabası olduğu görülüyor. İlk etapta kulağa hoş gelse de sorunsuz çember kavramı ile somutlaştırılmaya çalışılan açılım aslında hayli sorunlu duruyor.
Yeni Osmanlıcılık, bölgesel liderlik, dünya beşten büyük, değerli yalnızlık derken “sorunsuz bir çember” oluşturma noktasına gelindi. “Cihan devleti” olma iddiası, izolasyona değer atfetme çabasıyla çok önce sarsılmıştı. “Sorunsuz çember” ise yine bir “merkez devlet” olma vizyonu mu yoksa bir “çemberin” içine hapsolma zorunluluğu mu belli değil elbette. Doktrinin işaret ettiği politika açılımları “çemberin nerede çizileceği” ve sorunların nasıl tanımlanacağı noktasında kilitleniyor.
Her şeyden önce Türkiye’nin merkezinde olduğu çemberin en zayıf halkası Suriye’de. Buna rağmen, Suriye ile ilişkilerin düzeltilmesini bırakın bir temas kurulacağına ilişkin bile en ufak bir işaret yok. Şunu belirtmekte hiç sakınca görmüyorum, Suriye’de tanınmış bir istikrar sağlanmadan Türkiye’nin sorunsuz bir çember içerisinde konumlanma olanağı yok. Bir dış politika açılımının en önemli ve öncelikli stratejisi Suriye’ye odaklanmalı. Suriye’nin istikrarı, Türkiye’nin istikrarıdır. Dolayısıyla bu haliyle “sorunsuz çember” daha şimdiden kadüktür.
İsrail ile ilişkileri normalleştirme girişimini ele alırsak, ilişkilerin hangi zeminde ve koşullarda düzeltileceği çok önemli. “İsrail’le ittifak Türkiye’ye örneğin Doğu Akdeniz’de bir avantaj sağlayabilir mi, bu zemine çekilebilir mi” sorusu anlamlı bir soru. Ancak bu düzeyde bir gelişmenin bugünden yarına gerçekleşmeyeceği de bir gerçek. İsrail’le normalleşme, Türkiye’nin İran’la ilişkilerinin yeniden gerginleşmesine neden olabilir ki İran-Türkiye yakınlaşmasının en önemli bölgesel itkilerinden birisi İsrail faktörüydü. Ayrıca, İsrail ve Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasındaki ittifak ciddi bir gerilim noktası. Bu nokta Türkiye’nin lehine yönlendirilmeden ve Doğu Akdeniz’de bariz jeopolitik çıkarlar elde etmeden İsrail’le normalleşme, Suriye’deki durum da göz önüne alınırsa, Türkiye’nin en yakın çevresini hayli güvensiz hale getirme potansiyeli taşıyor.
“Sorunsuz çemberi” tehdit eden diğer bir önemli fay ise Karadeniz’de. Tüm dünya nefesini tutmuş, Ukrayna’nın akıbetine odaklanmış durumda. Türkiye’nin Ukrayna’da tarafsız kalması tüm denklemleri değiştirebilecekken, Türkiye bölgedeki gerilimin, kendisini de tehdit edecek bir krize evrilmesine neden olabilecek bir yönelimde. Rusya’nın Türkiye’ye karşı hasmane yaklaştığı bir konjonktürde Türkiye sorunsuz bir çember kuramaz. Türkiye, Rusya konusunda, Soğuk Savaş döneminde, ciddi NATO desteğinin sağlanabileceği bir konjonktürde bile bu denli ateşle oynamamıştı. Türkiye eğer bir çember içinde huzurla oturmak istiyorsa tüm çabasını Karadeniz’de istikrara ve statükonun korunmasına harcamalıdır. Ancak dış politika açılımının buna hizmet edeceğine yönelik herhangi bir işaret olmaması da bu doktrini sakatlıyor.
Doktrinin akıllarda kuşku yaratan başka noktaları da var. Örneğin Yunanistan, Ege Adaları ve Kıbrıs meselesi bu çemberin içinde mi dışında mı? İktidar, Mısır’la ittifakı Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı sınırlamak için araçsallaştırmak peşinde mi? Böyle bir hamle de Türkiye’de dış çemberinde bir hareket alanı sağlasa d, iç çemberini kırılganlaştırabilir. Diğer bir konu ise Ermenistan’la kangrenleşmiş ilişkilerin geleceği. Normalleşme tüm bölge ve Türkiye açısından yararlı olma potansiyeli taşıyor ama bu Ermenistan’ın mağlubiyetinden nemalanma çabasına dönüşürse orta vadede sorunları içinden çıkılmaz hale getirebilir.
Sözün özü Türkiye’nin yeni açılımlardan önce artık dış politikada ön görülebilir, riayet edilebilir saygın bir aktör olmaya ihtiyacı var. Bunlar sağlanmadan atılacak hiçbir adım uzun vadeli çıkar sağlamaz. Günü kurtarma çabaları artık bölge için de Türkiye için de hayli maliyetli hale geldi. Dikiş tutmaz oldu. Zira, dış politika deneme yanılma tahtası değil bir satranç masası.