Yaşam Çıkmazı
1 İran ile olan ilişkilerde de durum pek parlak görünmüyor. Özellikle Suriye politikasına bakış açısı ve PKK(Partiya Karkeren Kurdistan) terör örgütü ile aralarındaki bölgesel ilişkilere bakıldığında, son dönemde batınında İran’a uyguladığı ambargoların kaldırılması çerçevesinde kendini bölgede daha hakim hisseden bir ülke olarak düşündüğümüz de İran’ın bizim karşımızda oynayacağı kartların arttığını görmekteyiz. 2 Bu krizli ilişkilerin aksine diğer bir ilişki krizi yaşanan ülke ile de tam tersi bir politika yürütülmektedir. Ortadoğu’daki karmaşada çıkmaz sokakta kalan Türkiye yeni çıkış yolları aramakta ve son dönemde izlediği politikaya bakıldığında ise İsrail hükümetini aradığı çıkış yolunda kendine partner olarak seçmiş görünmektedir. Mavi Marmara olayından sonra kilitlenen ilişkilere bölgede yaşanan bunca karmaşanın içinde yeni bir boyut kazandırılmak istenmektedir. 3 Dış siyasetteki bu politikalara baktığımızda bölgede lider konumuna gelmek isteyen Türkiye’nin iç savaş ve terör olaylarında ön plana çıktığını ve hayalini kurduğu Ortadoğu liderliğinin de çok geride kaldığını görmekteyiz.
Amerika Birleşik Devletleri(ABD)’nin ise Irak tecrübesinden sonra bölgeye direkt müdahaleden çekindiğini ve piyon olarak ise Türkiye’yi kullanmakta olduğunu görmekteyiz. Rusya’nın Afganistan tecrübesinin üzerinden ise yıllar geçti ve bölgedeki etkinliğini yitirmek istemeyen Putin tekrar atağa geçmiş görünmekte.
Dış politikada bunlar yaşanırken aslında dönüp iç siyasete bakmak gerekiyor. Ülke de yaşananlar ise Ortadoğu’yu aratmayacak türden. Ülkenin güneydoğusu her gün patlamaların ve ölümlerin olduğu, kan kokusunun eksik olmadığı günleri yaşamakta. Terörle mücadeledeki kısa bir süre sağlanan o sessiz dil çoktan yerini top ve tüfeklere bıraktı. Batıda yaşanan yılbaşı telaşı ne yazık ki doğuda yerini can telaşına bırakmış durumda. Sokağa çıkma yasakları, canını kurtarmak isteyen insanların göç edişleri, savunmasız sivillerin kaldırılamayan cenazeleri her gün izlediğimiz haber manzaraları haline geldi. Dış siyasetten önce düzeltilmesi gereken asıl alan iç siyaset olmalı. Her ne kadar bu durumu görmezlikten gelip oradaki insanların bunu hak ettiğini düşünenler var olsa da hala toplum genelinin, vicdanının diri olduğunu ve empati duygusunu yitirmediğini düşünmekteyim. Hiç kimse dünyanın neresinde olursa olsun bu tür bir yaşam çıkmazına sokulmamalıdır. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki güneydoğu coğrafyasında yaşanan bu durum doksanlı yıllarda yaşatılan durumun yansımaları ve devamıdır. O günden bu güne şiddetle durdurulmaya çalışılan terör meselesine bugün de aynı zihniyetle çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. O zamanki vahşet ve kana tanık olan nesil şimdi savaşın diğer tarafında. Bu da demek oluyor ki şimdi yaşananlara tanık olan nesil bundan on beş yirmi yıl sonra da hala bitmeyen bu meselenin karşı tarafında olacaktır.
Yaşanılan ve yaşatılan bu vahşetin çok ciddi sonuçları olacaktır. 4 Fakat acı olan ise her iki tarafında kazanamadan bedel ödeyecek olmasıdır. Yaşanan insan hikayeleri gerçekten iç acıtıcı ve çaresizliğin göstergeleri. Suriye’den göç eden mültecilerden farkları kalmayan insanlar sadece yaşamak için evlerini terk etmekte ve yaşam mücadelesi vermektedir.
Tüm bu yaşananlara rağmen ise hükümet diyalog önerilerini reddetmekte ve bu vahşetin boyutlarını arttıracağa benzemektedir. Oysa terörün kan ve savaşla bitmeyeceğini aksine bu tavırla ülkenin kendi vatandaşını potansiyel düşman haline getirdiğini yaşayarak tecrübe etmiştik. Aynı zihniyetin devam etmesi toplumu kamplaştırmaktan ve kendi ülkesine düşman insanlar haline getirmekten başka işe yaramıyor.
Toplum olarak özellikle batıda, güneydoğuda yaşananlardan bihaber olarak yaşamak yerine kendimizi o coğrafyada düşünerek veya orda yaşananların aynısının kendi yaşadığımız bölgede yaşandığını farz ederek sessizliğimizi bozmalı ve başta siyasetçiler olmak üzere ülke olarak bir bütün olduğumuzu hatırlamalıyız. Kullanılan bu şiddet dilinin hiçbir faydasının olmadığının, aksine durumu daha da çıkmaza soktuğunu görmeli ve siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde yeni yıla daha barışçıl ve çatışmasız bir dille çözüm arayışında girmeliyiz. Bunun içinde toplumun en küçük biriminden en etkili birimine kadar olan bütün mekanizmalar devreye girmeli ve kullanılan yöntemin değişimine önayak olmalıdır.
Umutların yeşerdiği, çocukların ölmediği bir yıl olması dileğiyle…
(1) http://www.mahfiegilmez.com/2015/11/rusya-krizinin-etkileri.html
(2) http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/turkiye-iran-iliskileri-13-yilin-en-kotu-donemi
(3) http://www.haberturk.com/dunya/haber/1172492-turkiye-israil-mutabakatinin-perde-arkasi
(4) http://www.diken.com.tr/diyarbakirdan-psikiyatr-uyarisi/
Bu kadar kirliliğin üstünü örtecek kadar temiz sayfalar kaldı mı acaba yeni yıla başlamak için. Yeni yılda hem kişisel olarak hem de toplumsal olarak herkes, bulunduğu durumdan daha iyisini ve daha güzelini beklemekte ve umut etmektedir. Fakat toplumsal olarak baktığımızda bu umut ve beklentiler arasındaki farkın ülkenin doğusunda ve batısında nasıl bir ayrıma gittiğini ve bu ayrımın, makasın iki ayrı kanadı gibi nasıl genişlediğini görmekteyiz.
Aralık ayı olunca hayatına rutin ve olması gerektiği gibi devam eden insanları yeni yıl telaşı sarar. O gün için planlar programlar yapılır, hediyeler alınır, sanki yeni yılın ilk gününde başka bir hayata uyanacakmış gibi bir heyecan sarar insanları. Bu heyecan toplumun tüm katmanlarında yaşanamıyor maalesef. Geçmişte de böyle olmuştur, bugün de böyledir ve kuvvetle muhtemel önümüzdeki senelerde de böyle olacaktır. Doğanın kanunu bu, öğrendik artık. Birçok şeyin dağılımının bir kuralı veya herhangi bir planı yok. Hiç şüphesiz insanlar yaşadıkları hayatın çok büyük bir bölümünü kendi kararları ve çabaları çerçevesinde şekillendiriyorlar. Fakat bir de hiç hesaba katılmayan doğuştan veya sonradan plana dahil olan bölümler olabilmektedir. Bu bölümler ülkelerin izlediği iç ve dış politika çizgisinde insan hayatına girmektedir.
Ülkemiz iç ve dış siyasetine baktığımızda girift bir hal almış durumda olduğunu görebilmekteyiz. Karışıklıklar o kadar birbiri içine girdi ki nereden tutsan elinde kalıyor adeta. Rusya ile yaşanan krizin yankıları hala sürmekte ve beraberinde getirdiği zararların etkileri de devam edeceğe benzemekte. Dış siyasette yaşanan komşularla sıfır uzlaşı ve bol kargaşa stratejisi ise hızla sürmektedir.
Rusya ile yaşanan kriz malum zaten.