Tekrarlayalım. Dev işletmelerle bu tür yeni ve insandan insana yayılma özelliği kazanan kuş gribi veya domuz gribi arasında sıkı ilişkilerin olduğu bir gerçektir. Örneğin Amerika Bilimin İlerlemesi Derneğinin 2008 yıllık konferansında, üye araştırmacılarından Danielle Nierenberg şunları söylemişti:
«Küreselleşmiş tavuk ticareti ve büyük kentlere yakın olan büyük boyutlu endüstriyel çiftlikler kuş gribi virüsünün yayılmasında büyük ölçüde sorumludur. Buna karşılık köy tavukçuluğu adaletsiz bir şekilde hedef haline getirildi.”
Bazılarımız ise kuş gribini bir komplo teorisi anlayışı içinde ele alıyor. Komplo yok. Ancak mademki bu hastalık var, bu vesile ile kalmışsa köy tavukçuluğunu silme arzuları yeniden depreşiyor. Eğer köy tavuklarında bu olay görülüyorsa bunlar olayın kaynağı değil, mağdurudur. Gezen tavukçuluk yapanlara çevrelerinde salgın varsa, tehlike geçinceye kadar tavuklarını açığa çıkarmamaları veya tel örtü altında gezdirmeleri önerilebilir.
Geçmiş yıllarda ortaya çıkan kuş gribi sorunu bazılarına bu vesile ile köy tavukçuluğundan kurtulma fikrini akıllarına getirmişti. Mısır, Tayland ve Türkiye’de ilginç bir biçimde tarım ve sağlık bakanları köy tavukçuluğu aleyhine açıklamalar yapmışlardı. Köylüler hiç neden olmadıkları bir sorunun kurbanları haline getirildiler. Dev işletmelerin ilerleme olduğuna iman etmiş kişiler onca veriye rağmen tuttukları yola devam ettiler. Birçok çiftçi kuruluşu da temelinde köylü düşmanlığı yatan bu açık köy tavuğu düşmanlığı karşısında seslerini çıkarmadı.
Ziraat, veteriner ve sağlıkla ilgili meslek odalarının çoğunun bu olayda büyük tavuk işletmelerine parelel bir görüş içinde olmaları kabul edilebilir bir durum değildir.