ABD’li Yahudi bankacı işadamı David Rockefeller, son yüzyılın en büyük itiraflarını yaptı. Rockefeller’e atfedilen bu itiraflar, aslında hepimizin bildiği tarihi gerçeklerdir.
Bunlardan ülkemizin parçalanması ile ilgili olan bu proje aşağıdadır.
«KÜRT DEVLETİ PROJESİNİ” HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÖNCE ÖRGÜT YARATTIK
Beyni yıkandığı için temiz hayallerle işe başlayan Özal, sonunda bu sistemin gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve yakın çevresini zengin etmeye başladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya başlamış, biz ülke monarşizme dönüyor diyerek kaygılanmaya başlamıştık. Aslında tam bir komedi oynanıyormuş. Her neyse, ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya maloldu. Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için *** denilen bir örgüt yaratıldı. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim hiçbir istediğimiz geri çevirecek durumda değil. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da bizim için hala geçerli olan Sevr Antlaşması uyarınca hemen hemen tamamından fedakarlık etmek zorunda kalacak.
Kendilerine aydın- sanatçı -sosyalist diyen bazı kişiler bu projenin sahibinin ABD olduğunu bildikleri halde HDP yi desteklediklerini açıklıyor ve HDP’yi sol bir parti olarak lanse etmeye çalışıyorlar.
Özellikle bu HDP projesi Erdoğan’ı başkan yapma projesidir.
Özerklik projesidir.
Projenin taşeronlar da «Yetmez Ama Evet”çiler yani HDP’yi SOL da görenlerdir.
Sosyalistleri bu oyuna getirimek isteyenlerdir.
HDP Etnik-Irkçı bir partimi değil mi?
Abdullah Öcalan ve Tayyip Erdoğan hangi konularda anlaşmışlardır. Selahattin Demirtaş’ın siyasi iradesi var mı?
Selahattin Demirtaş dünkü söylediklerini nasıl da birden unutup, 180 derece çark edebiliyor.
1 Haziran 2013
BDP/ (HDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’da Kayapınar Belediyesi Kültür Merkezi açılışında henüz başlayan Gezi Direnişi’yle ilgili şöyle konuşuyordu;
«Bu eylemle birlikte şu an bazı ulusalcı, ırkçı ve milliyetçi kesimler Kürt sorununu nasıl baltalayabilirizin içindeler…
Biz Gezi Parkı’nda yaşananları müzakere karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü biz onlarla hareket etmiyoruz.
Bunu yapmalarına izin vermeyiz. Tabanımız kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmaz.”
Attılar mı mangalda kül bırakmayan, Şanlı GEZİ başkaldırısına sahip çıkmaya çalışanlar ve HDP için kampanya açanlar bir daha düşünsünler.
Yukarıda adı sözü edilen sanatçı-yazar ve kendilerine sosyalist diyenler; Nazım Hikmet denildiğinde neler söylemezler ki, öve öve bitiremezler NAZIM HİKMET’i çoğu yalan yanlış yapıtlarını seslendirmeye de çalışırlar.
Şimdi Nazım Hikmet’in bundan 61 yıl önce Budapaşte Radyosundaki konuşmasını birlikte okuyalım.
NAZIM HİKMET VE KEMALİZM
Nazım Hikmet’in 1954 Yılında Budapeşte Radyosunda Yaptığı Bir Konuşmanın tam metni
Şu 1954 senesinde,
Türkiye’de kime mürteci derler? Kime vatan haini derler? Kime inkılâp düşmanı derler?
Kime şu bizim Türkiye’deki tabiriyle- Kemalizm Prensipleri’nin Can Düşmanı derler? Onları anlamak lazım.
Şimdi, benim kanaatime göre: Türkiye’deki en büyük mesele; yurt meselesidir, evimizin meselesidir. Evimizin bağımsızlığı meselesidir.
Bir defa, her şeyden evvel bizim kendi evimizde, o evin sahibi gibi yaşamamızdır. Kim bizim eve hırsızı sokmuşsa ve kim bizim evde bizi bu hırsıza hizmetçi yapmışsa mürteci olan odur. Kemalizmin prensiplerine düşman olan odur. Vatan haini olan odur.
Yani demek istiyorum ki, Arapça ezan okutmaya taraftardır. Bu adam mürteci midir, değil midir? Bu, bugünün meselesi değildir. Bugünün meselesi: Kim Türkiye’yi Amerikalılara satmış ve satmaya devam etmektedir? Kim Türkiye’nin milli sanayisini mahvetmiş ve mahvetmeye devam etmektedir? Kim Türkiye köylüsünü ve işçisini müstemleke kölesi haline getirmiş ve getirmekte devam etmektedir? İşte bunlar mürtecidir. Bunlar Kemalizmi inkar etmişlerdir, bunlar vatan hainidir. Bunların haricinde kalan insanlar, dini kanaatleri ne olursa olsun, vicdani kanaatleri ne olursa olsun, hangi siyasi partiye mensup olurlarsa olsunlar; vatanını seven insanlardır. Ve bugünün şartları içinde ileri Türk insanlarıdır.
Bu bakımdan yine tekrar ediyorum, Türkiye’deki insanlar vicdani kanaatleri ne olursa olsun, hangi partiye mensup bulunurlarsa bulunsunlar eğer Türkiye’nin gerçek milli bağımsızlığından yanaysalar, yani daha açık konuşalım eğer Türkiye’den Amerikan hakimiyetinin defolup gitmesinden yanaysalar, Türkiye sanayisinin gelişmesinden yanaysalar, Türkiye’de hayatın ucuzlamasından yanaysalar, Türkiye’nin tarihinin eski şerefiyle devam etmesinden yanaysalar; yani Türk haysiyetini ve şerefini taşıyorlarsa ileri insanlardır, hangi kanaate mensup olurlarsa olsunlar.
SPİKER
-Peki, bu Türk idarecilerinin Türkiye’de yarattıkları bu terör havası, Türkiye’de milli bağımsızlık ve barış savaşını durdurmuş mudur?
Halkları mahvetmek kabil değildir. Teşekkül eden bir millet, yaşayan bir millet ölmez.
Türk Milleti de böyle. Türk Milleti denilen bir millet, Türkiye Halkı denilen bir halk. Bu halkın yok olması imkansızdır. Ha! Ne demek istiyorum: Yani bugün yapılan terör şu veya bu partiye karşı değildir. Bugün yapılan terör şu veya bu kanaate karşı değildir, şu veya bu sınıfa karşı değildir. Bugün yapılan terör, Türk Milleti’ne karşıdır ve Türk Milleti’ni imha etmek için, yok etmek için yapılan terördür.
Türk Milleti yok olmaz. Binaenaleyh, her şeye rağmen, Türk Milleti yaşayacaktır. Ve her şeye rağmen, biz 2. Milli Bağımsızlık Savaşından muzaffer çıkacağız…
Sonuç olarak: AKP iktidarını da, Paralellerini de, Saray Soytarılarını da 7 Haziran 2015 seçimlerinde patlattıkları Lağım çukuruna gömmek hepimizin görevi olmalıdır.