İlgiyle beklenen Yunan seçimleri bu ilgiyi haklı kılan bir sonuç doğurdu. Yunanistan’ın 40 yıllık partileri sandığa gömüldüler. Özellikle, efsane PASOK neredeyse baraja takılacaktı. Baraja takılmasalar da insan içine çıkacak halleri kalmadı. Bizde, 2002 seçimlerinde kendini gösteren hezimetin benzeri bu kez Yunanistan’da yaşandı.
Seçim yengisi ile dikkatleri üzerinde toplayan SYRIZA siyasi yelpazenin solunda yer alıyor.
Böyle bir durumda şu soru(lar) akla gelebilir! «Yunanistan’da sol parti mi yoktu da SYRIZA’ya gereksinim duyuldu? Başka eşdeğerleri varken nasıl oldu da SYRIZA ipi göğüsledi?”
Yunanistan’da PASOK (çoğu zaman solculuğu tartışmalı olsa da) ve KKE (Yunan Komünist Partisi) gibi iki köklü sol parti varken nasıl oldu da SYRIZA ortaya çıktı ve kısa zamanda ortalığı silip süpürdü? Sıradan olmadığı gibi, derin anlamı olan bir gelişmedir.
Bilindiği gibi 6-7 yıldır dünyayı kasıp, kavuran ekonomik krizin ağır şekilde etkilediği ülkelerden birisi de Yunanistan oldu. Hatta ülkenin iflasından bile söz edildi.
İşte bu süreç, dünkü seçimlerde oluşan tabloyu biçimlendirdi saptamasını yaparsak yanılmış olmayız.
Kapitalizm hemen her zaman olduğu gibi bedeli geniş halk kitlelerine ödetmek istedi. Kemer sıkma politikaları, ücretlerde kesinti, sosyal haklarda gerileme ve belki de en kötüsü işsizlik halkın başında patlayan demir yumruğa dönüştü.
Yunanistan’ın anlı, şanlı sol partileri PASOK ve KKE bu süreçte nasıl bir politika izlediler?
Özellikle PASOK olanı biteni izlemekle ve bu yolla uygulamalara onay vermekle yetindi. Yıllarca oylarını aldığı insanların sorunları onları neredeyse ilgilendirmedi. Statüko aşkı akıllarını başlarından aldı. Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizde uygulamalarıyla sorumluluk üstlenmemiş olsa da KKE de adına yaraşır bir duruşla halka umut veren söylemler ve eylemler geliştiremedi. Anlaşıldığı kadarı ile Avrupa aşkı onları kısıtlayan bir engele dönüştü. Yaşananlar sözde solculuğun duvara toslaması olarak da nitelenebilir.
Ekonomik kriz Yunanistan gibi bir ülkede pek çok insanın ülkeyi terk etmek zorunda kalmasına varan trajik gelişmelere yol açtı.
Solcu partiler AB-IMF-Avrupa Merkez Bankası’dan oluşan troyka kaynaklı cendere karşısında sessiz ve edilgen bir politika izlediler. Başka deyişle, Avrupacı damarları millici damarlarının harekete geçmesini engelledi.
Siyaset boşluk kaldırmaz sözü boşuna söylenmemişti. Yunan siyasetindeki boşluğun doldurulması gerekliydi. Millici (ulusalcı) tutum eksik kalmaktaydı. Solculuğuna eklediği millici çıkış SYRIZA’ya seçim utkusu getirmiş oldu.
Bugünün dünyasında siyasette saflaşmayı geleneksel etiketlerle tanımlamak Yunanistan’da olduğu gibi yetersizliğe denk düşebiliyor.
Yunan halkı içine düştüğü umarsızlık ve umutsuzluk cenderesinden kurtulmada çıkış yolunu SYRIZA’nın gösterdiğini algıladı. SYRIZA’nın yeni ve kirlenmemiş bir yapı olması kadar millici tutum içinde olması ve felaketi derinleştiren unsurlar olan AB-IMF-Avrupa Merkez Bankası üçlüsüne karşı kararlı ve gözü pek bir duruş göstermiş olmasını da yabana atmamak gerekiyor.
Sözü Türkiye’ye getirerek tamamlayalım yazıyı!
Bilindiği gibi Türkiye de 10 yılı aşkın zamandır umutsuzluk ve umarsızlık çukurunda debelenip durmaktadır. Türkiye’de de siyaset düzleminde yeri doldurulması gereken eksiklik ve boşluklar var. Bugün, parti yetkililerinin ağzından çıkanları, o yetkililerin adlarını silerek okusanız Türkiye’de siyaset yapılıp yapılmadığından kuşkuya düşersiniz. Söylemde ve eylemde biri birine benzemeye yüz tutan Türk siyasetinin oyuncuları önde gelen ve ivedilikle çözülmesi gereken sorunumuzdur. Özenle irdelendiğinde kimi solcumuzun etnikçiliğin peşine düştüğünü, kimisinin Ermeni Soykırımı’nı tanısak ne olur aymazlığına kapıldığını ve hatta bazılarının dincilikle uzlaşmayı solculukla bağdaştırabildiğini gözlerimiz faltaşı gibi açılmış şekilde izliyoruz.
SYRIZA benzeri bir umut ve umar odağına Türkiye’nin de ivedilikle gereksinim duyduğu ortadadır. SYRIZA, boşluğu söylemsel bakımdan doldurmuş ve bunun sonucunda halktan yetki almayı başarmıştır. Bu başarısını eylemiyle tamamlayıp tamamlayamayacağını zaman gösterecektir.
Darısı Türkiye’nin başına diyerek, SYRIZA’ya yol açıklığı diliyoruz. Bu deneyim Yunanistan kadar dünyanın başka ülkeleri için de değerli bir yol gösterici olmaya adaydır!
Son bir not! Yunanistan’da olası bir koalisyon gerekliliği durumunda SYRİZA’nın neden kendisi gibi «solcu” PASOK ya da KKE’nin kapısını çalmayıp sağcı ANEL’i seçme eğiliminde olduğu da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir başka ayrıntıdır. Sol ya da sağ yaftaları artık siyaseti tanımlamakta eksik kalmaktadır. Millicilik çok daha anlamlı ve birleştirici bir ortak paydadır.
SYRIZA’nın başarısı irdelenirken önemsenmesi gereken bir özelliktir millici yanı!
Sırada İspanya ve Podemos var!