Ruslar ve İngilizler, kendi çıkarları için Anadolu´daki Ermenileri sürekli kışkırttılar ve ilk düşmanlıkları yarattılar. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ve Türklerin savaşı kaybetmesi “Ermeni sorunu”nu bir ânda alevlendirdi. Ve alevler bacayı sardı. Gizliden gizliye politika yapan Ermeni papazları, Rusya´dan destek ve kredi bekleyen Ermeni işadamları, bir anda yüzlerindeki maskeleri atarak Türk düşmanlığı bayrağını çektiler. Doğu Anadolu´daki Rus İşgali, Ermenileri bir devlet kurma fikrine daha fazla inandıracaktı. Rus ordusundaki Ermeni subaylar, köy köy gezerek, Ermeni halkını komşuları Türklere karşı kışkırttılar. Türkler de, yüzyıllarca birlikte yaşadıkları Ermeni komşularına ilk kez birşeyler olduğunu, bu Rus işgali sırasında fark ettiler…
Çarlık Rusyası yarbaylarından Twerdo Khlebot Grizanyof, Rusların Erzurum ve çevresini ele geçirdikleri 1917-18 yıllarını anlatan hatıralarında şunları yazmıştır:
“Köylere giden yollar üzerine bırakılmış ve kollan bacakları kesilmiş cesetlere her geçen Ermeni bir defa sövüyor, tükürüyor ve bundan sonra da ölüleri tekmeliyordu. Geçtiğim bir cami avlusunda, cenazeler üst üste yığılmıştı. Bunlar arasında her yaşta kadın, erkek, çoluk çocuk, yaşlı dedeler ve nineler vardı. Kadınların cesetlerinden zorla ırzlarına geçildikleri de belli oluyordu. Birçok kadın ve kızın tenasül organına tüfek fişekleri sokulmuştu.
Her türlü savunmadan yoksun binlerce Türkü insafsızca katletmişlerdi. Büyük çukurlar açılmış, çok sayıda Türk bu çukurların başına getirilip koyun gibi boğazlanmıştı. Daha sonra çukurlara sokulan cesetlerin üzerine toprak ve kireç kaymağı ile örtülmüştü.
Biliyorsunuz, Ermeniler sünnetsizdirler. Bu çukurlara doldurulan Türklerin tenasül organları kesilir, Ermeni komitacılar, kendilerine ihanet eden birkaç Ermeni´yi de boğazlayıp, organlarını kesmeden bu çukurlara atarlardı. Amaçları bir süre sonra çukurları açıp tüm cesetleri soykırıma uğramış Ermeniler olarak dünyaya duyurmaktı. Ancak, organları kesilmiş Türklerin bazılarının kollarında Ayyıldızlı dövmeler olduğunu unutmuşlardı.”
Yarbay Grizanyof un kaleme aldığı bu hatıranın aslı Rusçadır. Güneybatı Kafkas Hükümeti, bu eseri 1910 yılında Fransızca olarak “L´Etut du Sud Ouest du Caucase” ismiyle yayınlamıştır. Eserin birçok kopyaları Avrupa kentleri ve Paris kütüphanelerinde bulunmaktadır. Yarbay Grizanyof, savaşlara ve kıyımlara insancıl açıdan bakan bir Rus subayı idi. Belki hekim olacak yerde, şanssızlık eseri kötü bir çağda asker olmuştu. Oysa Grizanyof, Rus ordusunda bir istisnadır. Her zaman Anadolu’yu istila etmek isteyen Çarlık Rusya’sının siyasi emellerinin ve şoven militarizminin, Ermeni toplumunu Osmanlılara karşı ayaklandırmak için verdiği büyük emeği kim unutabilir? Yoksa Türk ile Ermeni´nin arasını açan şeytan, Rusya mıydı?
RUS EMPERYALİZMİ
Türklerle Ermeniler arasında kardeşçe geçen uzun yüzyıllardan sonra, 19. yüzyılın ilk yarısında, bir yabancı devletin çok gizli bir biçimde Osmanlı Ermenileri ile yakından ilgilendiği görülür. Bu devlet, gittikçe artan bir biçimde “Ermeni sorunu” senaryosunu ısıtmaya başlar. Çünkü Çar Deli Petro´dan itibaren bu devletin yayılma siyaseti sıcak denizlere doğru hedeflenmiştir. Bir dünya devleti kurmak için, öncelikle Akdeniz´e inilmelidir. Bunun için de, Akdeniz yolunu kapatan Osmanlı İmparatorluğu´nun tasfiyesi gerekmektedir. Osmanlıları yok etmek için ise iki yol vardır. Birincisi, Balkanlar´da Yunanlılar ve Bulgarlar vasıtasıyla Osmanlıyı geriletmek, ikincisi Kafkasya’da ve Doğu Anadolu’da Ermenilerle Türkleri, İç Anadolu´ya itmek.. İşte Rusya, işte bu şeytani rolünü fazlasıyla oynayacaktır.
Ruslar, önce Ortodoks Rumların ve Gregoryen Ermenilerin hamisi rolünü benimserler. Sonra Kafkasya´daki Eçmiyazin Ermeni Kilisesi´ni kesin olarak Rus egemenliği altına sokarlar. Eçmiyazin Kilisesi´nin emriyle Ermeniler, 60 bin kişilik bir ordu ile 1827-28 Rus – İran savaşına Rusya safında katılırlar.
ERMENİ SORUNU ALEVLENİYOR
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ve Türklerin kaybetmesi “Ermeni Sorunu”nu bir anda alevlendirir. Ve alevler bacayı sarar. Gizliden gizliye politika yapan Ermeni papazları, Rusya´dan destek ve kredi bekleyen Ermeni işadamları, bir anda yüzlerin-deki maskeleri atarak Türk düşmanlığı bayrağını çekerler. Bir Osmanlı vatandaşı olan İstanbul Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan, savaş sonunda Ayestafanos’taki Rus karargahına gidip Grandük Nikola ile görüşür ve Rus Çarından Rusya´nın Doğu Anadolu´daki işgal ettiği toprakları geri vermemesini ve Ermenistan´ın muhtar biçimde kurulması için ıslâhat yapmasını ister.
Doğu Anadolu´daki Rus İşgali, Ermenileri bir devlet kurma fikrine daha fazla inandıracaktır. Rus ordusundaki Ermeni subaylar, köy köy gezerek, Ermeni halkını komşuları Türklere karşı kışkırtırlar. Türkler de, yüzyıllarca birlikte yaşadıkları Ermeni komşularına ilk kez birşeyler olduğunu, bu Rus işgali sırasında farkedeceklerdir.
İNGİLİZ EMPERYALİZMİ
Oysa, Rusların Doğu Anadolu´yu işgal etmesine İngilizler karşı çıkar. Basra Körfezi ve Hindistan yolunun güvenliğini tehlikeye düşürmek istemeyen İngilizler, 1878 Berlin Antlaşması´nda Rusya´nın Kars, Ardahan ve Batum dışında işgal ettikleri topraklardan hemen geri çekilmesini ve “Ermeni Sorunu”nun 5 büyük devletin denetimine terk edilmesini sağlarlar. Bu tarihten itibaren de İngiltere, Ermeni davası tahrikçiliğinin ikinci müşterisi olur.
Anadolu´nun çeşitli bölgelerine doluşan İngiliz ataşeleri, konsoloslar ve misyonerler ile ajanlar sürekli olarak Ermeni toplumunu tahrik etmeye, “Müslümanlar sizi eziyor, siz ayrı bir millet-siniz, arkanızda biz varız” şeklinde propaganda yapmaya devam ederler. Amaçlan, Anadolu´da İngiltere´ye bağlı güçsüz ve paravan bir Ermeni devleti kurmaktır. (Bakınız: Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Osmanlı Ermenileri)
Rusya ve İngiltere´nin bu dönemde Ermenileri kendi emellerine nasıl alet ettikleri, çok sayıda Ermeni ve Batılı kaynak tarafından belgelenmiştir. Ünlü Fransız yazarı Rene Pinon´un şu sözleri, Ermeni sorununu başlatan şeytanı gözler önüne seriyor galiba:
“… İngilizler ve hele Ruslar, Ermenilerin sırtından çarpışmışlardır. Ermeniler, İngiltere ve Rus yayılmacılığının Osmanlı içindeki bir ileri karakolu olmuşlardır.”
1903 yılında Witsblatti gazetesinde F.Gratiz imzasıyla yayınlanan bir karikatür o dönemin ruhunu açıklamaktadır. Koltuğu üzerinde güçlükle duran ayağı sarılı ihtiyar ve hasta Osmanlı başına dikilmiş iki doktora şöyle konuşmaktadır:
– Affınızı talep ederim. Efendiler, Ermeniler için vücuduma müdahale etmenize gerek yoktur, hamdolsun büsbütün iyileştim.
Ellerinde testere ve bıçak olan Rusya doktoru ile İngiltere doktoru ise şöyle yanıt verir:
– Sen sus karışma… Biz sana hangi tedavi lazım olduğunu, senden iyi biliriz!
Rus Çarlığı, İngiltere ile birlikte Osmanlıyı, Ermeni hançeri ile mahvetmek için ellerinden geleni yaptılar. Büyük Dünya Savaşı’nda İngilizlere inat olsun diye, bir Alman provokasyonu (Almanların Goben ve Breslav zırhlılarına Osmanlı bayrağı çekip Karadeniz’e çıkması ve Rus limanlarının bombalaması) ile savaşa giren Osmanlılar da yine Almanların teşviki, planlaması ve yönlendirmesiyle Ermeni Tehciri’ni başlatarak, 100 yıl sürecek bir Ermeni – Türk kamplaşmasının ve yüzbinlerce kişinin telef olmasının yolunu açtılar.
Zalim tarih, acı bir şekilde hükmünü icra etti.
Rusya’da Bolşevik Devrimi’nden sonra Rusların desteği ile Ermenistan Sovyet Sosyalist Devleti kuruldu. Ermeniler, Sovyetler’in saygın bir halkı oldu. Nice Ermeni komünist idarede üst makamlara çıktılar, Dışişleri Bakanı Mikoyan bunlardan biriydi. Ermenistan Bolşevik propagandasına göre mutlu insanların yaşadığı gelişmekte olan bir ülkeydi. Ancak milyonlarca Ermeni’nin yaşadığı Sovyet Ermenistan’ına destek olmak varken, Ermeni diasporası ve Ermeni terörizmi yine silahlarını Türklerin üzerine çevirdi… ASALA isimli örgüt ortaya çıktı ve onlarca Türk diplomatını arka arkaya öldürdü. ASALA, Türkiye topraklarında bir başka Ermenistan kurup, Sovyet Ermenistan’ı ile birleştirmek istediğini defalarca açıkladı. O dönemde (1980’ler) Türkiye’de kurulacak ikinci Ermenistan’ın liberal mi, komünist mi olacağı konusu, Avrupa’daki, Amerika’daki, Lübnan’daki Ermeni militan entelektüel tartışmalarını epey meşgul etti.
Şimdiki saflaşma şöyle: Sovyetler yıkıldı… Ermeni Komünizmi öldü veya uykuya daldı… Ancak Rusya Federasyonu güdümünde, ancak Kapitalist Batı’nın da nispeten tesiri altında «aynı şoven duygularla” donanmış Ermenistan Cumhuriyeti sınırlarımızın dibinde bulunmakta. Batı ise, yine aynı Batı…
Türkiye ise, tıpkı Osmanlı’nın son dönemi gibi, tıpatıp onun gibi sarsılıyor, ayakta kalmak için çırpınıyor, başta iç terör olmak üzere nice sorunla boğuşuyor, Emperyalizmin yedeğinde tıknefes ne yapacağını bilemiyor, sorunları diz boyu; ekonomik ve ruhsal çöküntü, işsizlik, yaygın sömürü, genel soyup soğana çevirici talan düzeni, etnik-dini-mezhepsel fay hatlarının kabarması, Kürt ayrılıkçılığı, sürekli çatışmalar, üstelik İslamcı bir diktatörlük altında paramparça olmuş, karpuz gibi ikiye ayrılmış bir toplum yapısı… Hayat devam ediyor… Zalimliğinden asla vazgeçmiyor…
Hınçak ve Taşnak nasıl kuruldu?
İngiltere’nin Erzurum Konsolosu Graves´e, New-York Herald muhabiri Sydney Whittman, “Ermeni Komitecileri, Anadolu´ya gelmemiş olsaydı, çarpışmalar olur muydu?” şeklinde bir soru sormuş, Graves ise şöyle yanıtlamıştı: “Tabii hayır, sanmam ki, bir tek Ermeni’nin burnu kanamış olsun”.Taşnak´lar yayınladıkları ilk bildiride şunu vurguladılar: “Türkü, Kürdü, sözün-den dönen Ermenileri, hafiye ve hainleri vur, öldür, intikam al..”
1885 yıllarında yazılıp, Ermeni okullarında Ermeni çocuklarına söyletilen aşağıdaki şiir, Hınçak ve Taşnak isimli Ermeni komitelerinin kuruluşundaki temel mantığı gözler önüne sergiler:
«Borular Ararat tepesinden
Ovaya müthiş yıldırımlar yağdırıyor.
Kahramanların kanları ateş altında,
Bir kat daha kabarıyor.
Vatan yoluna, herkes işitsin,
Ermeni ruhları ateş gibi parlıyor.
Haydi takım, takım silah başına..
İntikam silahlarıyla ileri doğru atılın.
Bir sağa, bir sola saldırın.
Siz, Allahın kutlamasına muhtaçsınız…”
HINÇAK´IN KURULUŞU
Hınçak, Ermenice “Çan sesi” yahut “Çıngırak” demektir. Ermeni terör örgütlerinin en önemlilerinden olan Hınçak Komitesi, 1887 yılında Rus asıllı Kafkasyalı AvedisNazarbey isimli bir Ermeni ile karısı Maro ve Ermeni öğrenciler tarafından Cenevre´de kuruldu. Karl Marx´ın ilkelerinden hareket ettiğini belirten Hınçak Komitesi´nin siyasi programı, Doğu Anadolu´yu sosyalist bir Ermeni yurdu yaptıktan sonra, İran Azerbaycan´dan Kuzey Kafkasya´ya kadar uzanacak büyük Ermeni Devletini kurmaktı.
Hınçak siyasi programının 4. bölümü şu görüşleri ileri sürüyordu:
Amaç: Yakın maksada gidecek biricik yol, Türkiye´de ihtilaldir. Türkiye Ermenistan´ında bütün kuruluşları alt üst etmek, değiştirmek Ermenileri genel isyan yolu ile hükümete karşı savaştırmaktır.
Propaganda: Basın, kitap ve sözle, Ermeniler arasında, en başta işçi çevrelerinde Hınçak ihtilal fikirlerini yaymak, ihtilal örgütleri kurmak ve isyan alayları oluşturmak..
Terör: Türk devlet adamlarına, ajanlarına, Türkü seven Ermeni hainlere, ihanet edenlere terör yapılmalıdır.
Yabancı devletler: Türkiye´nin düşmanı devletlerden birinin Türk´e karşı savaş açması halinde, derhal yabancı devletle birleşilerek fırsat değerlendirilecektir.
Hınçak´ın ilkelerinden hareket eden komitacılar, hem Türklere karşı, hem de birbirlerine karşı vahşi bir kör terör uygulamışlardır.
THEODOR HERZL KONUŞUYOR
Ünlü Yahudi Önderi Theodor Herzl, “Siyonizm ve Türkiye” isimli kitabının 103´cü sayfasında Hınçak Komitesi Başkanı Nazarbey ve karısı Maroile tanışmasını şöyle anlatır:
“… Nazarbey ve karısı evime geldiler. Quartier Latin´de rastlanan tiplerden kara sakallı bir adam. Siyasi görüşleri çok karışık, görünüşe göre Anadolu´da adam öldüren zavallılar, bu adamın sözüne uyarak hareket ediyorlar, kendisi ise Londra´da rahat bir hayat sürüyor.
Kendisine bütün bu karışıklıklardan faydalananın kim olduğunu sordum. Rusya mı, İngiltere mi?..Umurunda olmadığını söyledi. Kendisi sadece Türklere karşı isyanı düşünüyormuş. Kadın Ermenice konuşarak araya girdi Bakışından benim aleyhimde bir şey söyledikleri aşikar. Cadı gibi bakıyorlar. Kim bilir kan dökülmesinden ne kadar hoşlanıyorlar.”
Hınçak, o kadar çok kan dökmüştü ki, Ermeni yazan Leo, “1877-88 tarihlerindeki Hınçakyıllarını, çok hazin şöhret yılları” olarak tanımlar.
TAŞNAK´IN KURULUŞU
Hmçak Komitesi´nin, bir bölümü Nazarbey, bir bölümü de Arpiar Arpiaryan´ın önderliğinde ikiye bölünerek etkisini yitirmesi üzerine, 1890´da Tiflis´te Taşnaksutuyun (Ermenice federasyon anlamında) isimli bir ihtilal örgütü kuruldu. Türkler, bu örgüte kısaca Taşnak demişlerdir. Komitenin Truşak (Bayrak) isimli bir gazetesi de vardı. Komitenin kurucusu, Rus gizli Marksist örgütü Narotnovolets´in ajanlarından Christopher Mikaelian idi.
Taşnak´lar üç yıl siyasi program yayınlamadan silahlanıp örgütlendiler. Yayınladıkları ilk bildiride de şunu vurguladılar: “Türkü, Kürdü, sözünden dönen Ermenileri, hafiye ve hainleri vur, öldür, intikam al..”
Taşnak Komitesi, Türkiye´de İstanbul, Trabzon ve Van şehirlerinde şubeler açtı. 1892´de Tiflis´te ilk federasyon toplantısını yaptı ve Türkiye´den toplantıya bir çok illeri temsilen Ermeni delegeler katıldı. Taşnak´ın kurucularından ve ideologlarından Dr. Jean Loris Melikoff, “Taşnak´ın Rus İhtilalindeki Rolü” (Paris, 1920) isimli kitabında, “Komitenin çıkarlarının, Ermeni milletinin çıkarlarından daha önde geldiğini” açıkça yazmıştır.
İSYANLAR, İSYANLAR
Taşnak, bu kafayla çok can yakmış, çok kan dökmüş ve Türklerle Ermenilerin arasına kapanmaz kan davaları sokarak tarihin vicdanına kapkara bir melanet örgütü olarak geçmiştir.
Hınçak ve Taşnak Komiteleri, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşından yenik çıkan Osmanlıların git gide çöküntüye uğraması yüzünden, yabancı devletlerinde olağanüstü desteklemesi sonucu, Anadolu´nun birçok yerinde hızla geliştiler. Özellikle komiteleri destekleyen Matyos İzmirliyan´ın Ermeni Patriği seçilmesi ile ruhani bir kılıf ta buldular. Sonunda birbiri ardı sıra isyanlar patlak verdi. Kan, zulüm, bin yıllık komşuların birbirine silah çekmesi, ihanet, vahşet ve yakıp yıkılan Anadolu köyleri.
İlk isyan; 1890´da Erzurum isyanı, aynı yıl Kumkapı olayları. 1892-93´te Kayseri, Yozgat, Çorum, Merzifon isyanları. 1894´te Sasun isyanı. 1895´te Babiali mitingi ve Zeytun isyanı, 1896´da Van isyanı ve Osmanlı Bankası´nın işgali, 1903´te ikinci Sasun isyanı, 19O5´te Padişah Abdülhamit´e suikast teşebbüsü, 1909´da Adana isyanı.
Tüm bu isyanlar, Türklerin Ermenileri katletmesi şeklinde Avrupa´ya takdim edilmiştir. Ve Avrupa, buna isteyerek inanmıştır. İyi mi?
Yine ibret verici bir karikatürü inceleyelim. 1903’te Viyana’da Humoristifche Blatter’de yayınlandı. Kalpaklı, fişeklikli, bıçaklı ve kılıçlı Rus subayı, çökmüş Türk’ün sırtına oturmuş onu ezmekte ve söylenmekte:
– Ey sevgili Türk! Eğer ben senin tepene inmemiş olsa idim, sen oracıkta rahat rahat nasıl oturabilirdin?
Bir başka belge… İnanılmaz derecede dehşet veren bir fotoğraf… Van Taşnak Çetesi’nin her Ermeni propaganda kitabında yer alan dehşetengiz belgesi… Taşnak armalı bayrak duvara boydan boya asılmış. Üç sıra halinde eli silahlı korkunç bakışlı çeteciler poz veriyorlar… Ayaktakiler, oturanlar ve yere uzanan iki çeteci. Ayaktakiler (soldan sağa): Papaz Hoprik Kalosyan, Terzi Kaydın Markaryan, Serkes Helvayan, Dere sokağı meyhanecisi Hayostan biladerzadesi Hayrabet, bekçi Kerakin Baturyan, kuyumcu Şamil. Oturanlar: Van Duyunu Umumiye memuru Ohannes Aşçıyan, İsa Kalust, Alaköylü Armenek, dördüncü kişi bilinmiyor, Duyunu Umumiye memuru Kostan Hacıkyan. Yere Yatanlar: Garbiç Çilingiryan, Markor Garipcanyan.
Bu fotoğraf 1910 yılında çekilmiş…
Peki 2015 yılında Hınçak ve Taşnak hala var mı?… Şüphesiz ki varlar, Ermenistan’da parti olarak varlıklarını sürdürmekteler. Diaspora’da da yaşıyorlar. Dünya üzerindeki en etkin Ermeni lobileri Amerika, Fransa, Rusya, Suriye ve Lübnan’da bulunmakta. Hınçak ve Taşnak gibi eski ihtilalci örgütlerden arta kalan miras günümüzde koyu dinci ve aşırı milliyetçi sivil akımlar olarak diasporayı kuşatmış durumdadır. Bir fotoğrafı inceleyelim. ABD’de Boston yakınlarında bir Ermeni Kilisesi bahçesinde folklor oynayan kızlı erkekli Ermeni Gençlik Örgütü üyeleri görülmekte. Gençlerin gömleklerinin ön yüzünde «Armenian Power = Ermeni Gücü” yazısı okunmakta. Ermeni Gücü, bazı Batılı ülkelerde seçim hesapları için vazgeçilmez bir faktördür!. (DEVAM EDECEK)