Bu sorunun sorulması bile CHP Milletvekilleri açısından gereksiz sayılabilir. Ama ayrıntılı bir muhasebenin gerekli olduğu bir karşı-devrim sürecinden geçiyoruz ve bu nedenle bu soruyu kamuoyu önünde tartışmak yarardan yoksun değildir.
Birincive en genel nedeni, 2002´den itibarenAKP iktidarının laik Cumhuriyet rejimini dönüştürmek için her türlü hukuksuzluğu içeren bir sivil darbe sürecinin mimarı olmasıdır. Bu nedenle 2007´den itibaren Gül´ün Cumhurbaşkanlığı döneminde de CHP milletvekilleri Çankaya Köşküne itibar etmemişlerdir. Erdoğan´ın Cumhurbaşkanlığının eskisini aratır özellikler taşıyacağı ise henüz seçilmeden önce bile bilinmekteydi.
İkincisi, 17 ve 25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları, ucu Erdoğan´a ve ailesine uzanan çok güçlü kanıt ve suçlamaları içermekteydi ve henüz o tarihte Erdoğan´ın dört bakanıyla birlikte milletvekilliğinden dahi istifa etmesini ve ancak bir yargısal aklanma sonucunda yeniden siyasete dönebilmesini gerektirmekteydi. Bunu yapmak yerine delilleri karartma, yargı süreçlerini baskı altına alma, soruşturmayı yürüten savcı ve polisleri açığa alma, dört bakanla ilgili olarak kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu´nun çalışmasını engelleme yolunda ağırlık koyan bir Başbakanın, artık rüyasında bile görememesi gereken Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyabilmesi, Türkiye´nin nasıl Avrupa demokrasi alanından kopup Ortadoğulaştığının göstergesidir. Bu nedenle de “Erdoğan´ın köşküne” gitmek bir demokrasi ayıbına ortak olmak anlamına gelecektir.
Üçüncüsü, Cumhurbaşkanlığına görevine başlayabilmek için TBMM önünde “…Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkilâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, (…) üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” demesine rağmen bunların hiçbirine uymayan, esasen adaylığı sürecinden itibaren tarafsız cumhurbaşkanı olmayacağı yolundaki açık beyanlarını ilk günden pervasızca uygulamaya koyanbir militan taraflılığın davetine icabet etmek, Anayasanın cumhurbaşkanlığı tanımına topluca karşı gelmek ve takiyye yeminlere destek vermek anlamına gelecektir.
Dördüncüsü, Cumhuriyetin simgesi Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkünün manevi değerinin ve dolayısıyla Cumhuriyet değerlerinin hoyratça dışlanmasına kayıtsız kalmak anlamına gelecektir.
Açgözlülük ve Hukuksuzluk Müzesi
Beşincisi, Atatürk Orman Çiftliği arazisini hukuk tanımaz bir biçimde işgal eden, Ankara 5. İdare Mahkemesi´nin, Ankara Bölge İdare Mahkemesi´nin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu´nun yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen inşaatı fütursuzca sürdüren, “yıkabiliyorlarsa gelsinler yıksınlar, devam ediyorum” diye hukuka ve yargıya meydan okuyan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi´nin Anayasa Mahkemesi´ne başvuru sonucunu dahi beklemeyen, AOÇ´un adını “Yenimahalle Orman Çiftliği”ne dönüştürme alıştırmalarına girişerekAtatürk´ün mirasına ihanet eden, yeşili betona çeviren, oldubittici ve korsan bir inşaat anlayışına meşruiyet kazandırmak anlamına gelecektir.
Altıncısı, Türkiye´nin kaynaklarının ölçüsüz ve savurgan bir biçimde şaşaalı ve görgüsüz bir saray inşaatına harcanmasına, bütçesi açık veren ve borç içinde yüzen bir ekonomide, lüks ithal yapı malzemelerinin kullanılmasıyla maliyeti bir milyar TL´yi bulan birinşaata onay vermek (bkz. Fırat Kozok, Cumhuriyet, 27.9.2014);yatırımsızlıktan kıvranan bölge ve ülke ekonomisi koşullarında Kalkınma Bakanlığı´nın “Kamu Yatırımlarını Hızlandırma Ödeneği”nin son üç yılda bu “görgüsüzlük sarayı”naaktarılmasına, örtülü ödeneğin de aynı yönde ve amaç dışı kullanımına aldırmamak anlamına gelecektir.
Bütün bu nedenlerle Cumhuriyeti ve değerlerini temsil etmeyen, bir totaliter rejim simgesine dönüşen “Erdoğan Sarayı”na gidilmemesi gerekir. Bu görüşler etrafında bütün CHP milletvekillerinin birleştiğine de kuşku yoktur. Ben sadece siyaset yoldaşlarımın ortak düşüncelerine tercüman olduğumu varsayıyorum.
SONSÖZ: Görgüsüzlük, hukuksuzluk ve otoriterlik abidesi olan Erdoğan Sarayını bekleyen iki akıbet olmalıdır: Yıkım veya halkın ibretle gezeceği bir müzeye dönüştürme. Müzenin adını da şimdiden önerelim: Açgözlülük ve Hukuksuzluk Müzesi!