Yorulduk. Ama yılmadık… Hayat bizi zor günlerle sınadı, atlatamayız sandık, bittik, tükendik, acıyacak yerimiz kalmadı dedik ama yıkılmadık. Arabesk bir deyişle yıkılmadık ayaktayız şuan. Ama kaç kişi sağlam çıktı bu enkazdan, bu buhran ne kadar daha devam edecek? Bilemiyoruz elbette… ‘ Hayat sen plan yaparken karşına çıkanlardır’ her şeyi açıklamaya kâfi sanki. Dünyaya geldik, aklımız ermiyordu o zamanlar, ilk önce ailemiz planlar yaptı bizim için, kendi ayaklarımızın üzerinde durmaya başladık, tamam şimdi olduk dedik belki de, bu seferde hayatın dümenine biz geçtik. Peki ya ne oldu? Planlar yaptık ama karşımıza çıkanlarla yetindik. Herşeye rağmen hayat bir yerde devam ediyor insanlık için…
Notre Dame De Paris….
İstanbuldayım, yoğun bir dönemden geçtiğim zamanlardan birindeyim…Yine gitmek istediğim, ama şehrin kapılarının vicdan muhafızlarıyla tutulduğu zamanların birinde.Uzaklardan bir dostun telefonu ile gerçek dünyaya geri dönüyorum, ok zaman olmuştu onunla konuşmayalı, şaşkın bir şekilde açtım telefonumu. “Notre Dame De Paris İstanbula gelmiş.” gidelim diyor… Ve bir maceraya kalkışıyoruz. Dünya turnesi kapsamında İstanbula da gelen Notre Dame de Paris müzikaline,efsanevi aşk hikayesini, unutulmaz, ödüllere doymayan şarkılarıyla eşlik ederek izlemek için biletlerimizi aldık. Victor Hugo’nun bu muhteşem romanından, Fransa’nın bugüne kadar süre gelmiş en iyi müzikal uyarlamasını sahnelenirken, onu aynı atmosferde izleyecek olmak beni son derece heyecanlandırdı.16 yıldır var olan efsanevi müzikal Notre Dame De Paris. İlk kez 1998 yılında Paris Kongre Sarayı’ında sahnelenen bu müzikal, Luc Plomondon ve Richard Cocciante tarafından sahneye uyarlanmış. İlk etapta orjinal dili olan Fransızca ile sahnelenen müzikal, daha sonra 2000 yılından itibaren Amerika da, ve tam ingilizce versiyonu ise Londra’da oynanmış, bizi bekleyen gösteri ise orjinalliğinden biraz uzak olsa da ingilizce versiyondu.
Ve sahne, bir düşün gerçek oluşu, hayal dünyam…
Güzellik bakmayı bilen gözdedir ey insanlık. Sen o kadar çok güzellik içerisindesin ki bir lekeye takılı kalıp göremiyorsun gerçek güzelliği, imkansızdz olsa gerçek aşkı… Quasimodo yani Notre Dame de Parisin kamburu benim en çok etkilendiğim karakterdi. Gerçek güzelliğin, maddecilikten uzaklığın ve saf düşüncenin sentezini görebiliyordum.Farkındalık gözümün bana kattığığı anlamlara mminnettarım.İstanbuldan beni Paris sokaklarına kadar götüren bu serüvende olmak, dönemin Paris sokaklarında gezinmek izlerken yaşadığım en mistik zamanlardandı.
Hayatıma anlam katan ve bana eşlik eden kadim dostum Zeynep Erten’e sonsuz teşekkürlerimle…
Daha nicelerinde beraber olmak ve sizlerle paylaşmak dileğiyle…
Güzel, adeta onun için icat edilmiş bir sözcük bu
O dans edip vücudunu açığa çıkarırken
Uçmak için kanatlarını açan bir kuş gibi
Bense cehennemin açılıverdiğini hissediyorum ayaklarımın altında
ESMERALDA…