Ukrayna’da hızla gelişen olaylar dünya genelinde devrimci hareketlere karşı emperyalist niyetleri çok daha açık olarak ortaya çıkardı. ABD’de, halk hareketleri içinden gelen örgütler, Amerikan emperyalist entrikalarını kapitalizmin savaşa doğru yürüyüşünün bir parçası olarak değerlendiriyor. Yeni Bir Amerika için Devrimciler Derneği (LRNA) bu kaygı verici gelişmelere ilerleyen kapitalist kriz çerçevesinden bakıyor. Burjuva analistlerin ileri sürdüklerinin aksine, küresel ekonomi 2007-2008 kapitalist krizinden kurtulamadı. Avrupa Topluluğundaki birçok ülkenin ciddi ekonomik ve politik sorunlarına üstünkörü bir bakış yeterli kanıtı vermektedir. Sahra altı Afrika ülkelerinin ve Asya’nın büyük bir kısımının çok acıklı durumu küresel kapitalist kriz ile ilgili bu temkinli yorumdan süphe duyanlara ilave bir örnek olarak sunulabilir. Yeni bir derin ekonomik ve finansal krizden çok uzak değiliz.
Şu anki kriz özünde ileri kapitalist ülkelerdeki gelişmelerden kaynaklanıyor, elektro-mekanik makinelere dayalı üretimden başlayarak giderek artan şekilde elektronik ve robotik hale gelen üretime. Üretim prosesindeki bu gelişme insan emeğine olan ihtiyacı azalttı ve onun yerini bilgisayarlar ve robotlar aldı. Bu gelişmenin doğal sonucu ise üretimin mümkün olan düşük-ücretli alanlara göç etmesi oldu. İnsan emeğinin değerine karşı gelişen bu çifte saldırı emeği o kadar ucuz hale getirdi ki insanlar giderek üretilen ürünleri satın alamaz oldular. Bir başka deyişle, 30 yıl öncesine göre giderek artan, milyonlarla ifade edilecek insan açlıktan ölüyor ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Arap dünyasındaki ayaklanmalar Tunus ve Mısır’daki Arap nüfusun bozulan ekonomik durumları ile yakından ilgiliydi. Örneğin, sadece Mısır’ın durumuna baktığımızda yoksulluk nüfusun yüzde kırkını ezmiş durumda. Yeni pazarlar ve doğal kaynaklar için yaşanacak mücadele yayılan kapitalist krizin görülecek ilk sonuçları olacak. SSCB’nin dağılmasından beri, ABD parçalanan devi tek bir hegemonya tarafından kontrol edilen bir doğal kaynak tedarikçisine dönüştürmek için uğraştı. Dünyanın büyük bir kısmının çok istemeden de olsa ABD’ye yönelmesi, bir sonraki hamleyi Çin’i eninde sonunda dizleri üzerine getirmek olarak belirledi veya en azından ABD’deki egemen düşünce böyleydi.
Ancak, rüzgarlar Amerikan emperyalizm gemisinin isteklerine ters yönde değişti. Geçtiğimiz on yılda Rusya Federasyonu Boris Yeltsin dönemindeki zayıf konumundan kurtularak dünyada Amerikanın rolüne rakip oldu. Amerikanın ekonomik hakimiyet planlarına karşı ciddi bir kapitalist blok olan BRICS ülkeleri, artık oyunu eski kurallara göre oynamayacaklarını açıkça belirttiler. Bunun yerine, küresel kapitalizm oyununda başarıya ulaşmak için eşit şanslara sahip olmak üzere kuralları değiştirmek istiyorlar.
Latin Amerikadan Ukrayna’ya gelişen son olaylar bu kapsamda değerlendirildiğinde daha anlam kazanıyor. Dünya iki hatda kutuplaşıyor : (1) iktidardaki sınıfın çıkarlarına göre devletler pozisyonlarını belirliyorlar. Örneğin Suudi Arabistan açıkça ABD kampındayken, Suriye karşı tarafta. (2) çeşitli Arap ülkelerinde olduğu gibi bir devrim durumunda (Tunus ve Mısır tipik örnek), ilgili ülkelerdeki siyasi hareketler Amerikan imparatorluğunun yanında veya karşısında saflaşıyor. Venezuela, Lübnan veya Mısır’daki durumlara tanıklık ediyoruz.
Her bir ülke içerideki mücadelenin sonucuna göre bu iki yönden birisine doğru gidebilir. Enteresan bir konuda Türkiye ve Mısır gibi bazı ülkeler, içerdeki farklı politik grupların etkisi ve dışardan gelen baskılar sonucu iki farklı kamp arasında kararsız kalabilir.
Günümüz küresel koşullarında tüm dünyadaki devrimcilere özel görevler düşüyor.
İlk olarak, ülkelerindeki durumun küresel koşullar çerçevesinde ayakları yere basan bir analizinin yapılması şart. İkinci olarak, ülkelerindeki tahmini gelişmelere dayalı olarak stratejik hedeflerin en büyük öneme sahip olmasını sağlayacak bir plan tasarlamak gerekli. Üçüncü olarak, dünya çapındaki devrimci hareketler için uluslararası bir şekillendirme alternatifi yoktur. Dördüncü olarak, günlük mücadeleler içinde meşgul iken kendi halklarını eğitmek yukarıdaki tüm konuların aslını teşkil eder.
Asıl konu dünyayı merhametsizce içine itildiği savaş tehdidinden uzaklaştırmaktır. İnsalığın hali hazırda oynanan küresel kapitalistleşme oyunundan bir çıkarı yoktur.