Lübnan’da 8 Mart ve 14 Mart siyasi ittifakları arasındaki politik kördüğüm geçtiğimiz üç hafta içinde daha da çözülmez hale geldi ve iki partiyi ayıran uçurum büyüdü ve derinleşti. Daha önce Suriye’de görülen El Kaide’ye bağlı Cihatçıların terör eylemleri yoğunlaştı ve kuzeyde Trablus ötesine, güneyde Sidon ve doğuda Baalbek’e kadar yayıldı. Uykudaki hücreler harekete geçmek için sıralarını bekliyor. ABD’nin ‘’yaratıcı kaos’’ stratejisi böylece Lübnan’ı Temmuz Savaşından (2006) sonra ikinci kez kurban haline getirecek. Böyle bir duruma, İsrail’in seyirci olarak kalacağını düşünmek zor olduğundan, büyük yangının tüm bölgeyi içine çekme olasılığı yüksek. Başlangıç olarak İsrail; Lübnan, Suriye ve ötesinde çalkantıların çıkmasında aktif rol aldı. En son eylem Lübnan’da Hizbullah liderinin suikast sonucu öldürülmesi oldu. İsrail’in zincirleme şiddet eylemleri, cinayetlerden, suikastlere, arazi müsaderelerine v.s. kadar uluslararası yasalara göre insanlığa karşı suç teşkil ediyor. İsrail’in Lübnanlı müttefiklerine yardımcı olacak herhangi bir pervasız hareketi Suriye, 8 Mart İttifakı ve muhtemelen de İran ile açık bir savaşa neden olabilir. Filistin’de üçüncü İntifada (ayaklanma) olası hale gelir.
Bir kaç ay önceki Suriye Kimyasal Silah Anlaşmasından (CWD) beri iki paralel hareket kendini gösteriyor. Birincisi, ABD; Hizbullah’ın yer aldığı El-Kuseyr savaşlarından sonra Suriye üzerindeki bahsi yükseltti ve Suriye’deki savaş Esad rejimi lehine stratejik bir kırılma noktasına ulaştı. Hemen arkasından, ABD sivillere kimyasal silah kullanılmasını doğrudan müdahale yapma tehdidi için bir bahane olarak kullandı. Terörist El-Kaide, saldırıyı teröristlerin başlattığına dair kanıtlara (Youtube klipleri dahil) rağmen yönetimi saldırıyı başlatmakla suçladı. Öyle bile olsa, ABD stratejik sonuç olarak Suriye’ye saldırmak yerine CWD (Kimyasal Silah Anlaşması) yapmayı tercih etti.
Esad rejimi o zamandan beri çeşitli stratejik askeri zaferlere imza attı. Savaş alanındaki bu başarılar ve İran ile 5+1 devletleri arasındaki ilk nükleer anlaşma, Cenevre 2’ye ilişkin ABD ve Rusya Federasyonu arasında bir uzlaşmaya doğru gidilmesine yardımcı oldu.
Bölgedeki belli başlı analistler, ABD’nin akıllı güç stratejisi önemli bir darbe aldığı için Rusya Federasyonu ile bir anlaşma yapmaya kadar verdiğini düşünüyor.
Cenevre 2’deki şansını arttırmak için askeri başarılar kaydetmek üzere taşeronları aracılığı ile savaşı tırmandırıyor.
Bununla birlikte, duruma daha yakından bakarsak; böyle bir düşünce ana oyuncunun tüm değişkenleri kontrol altında tuttuğu varsayımına dayanır.
Şu anda gözler önüne serilen ikinci paralel hareket gösteriyor ki ABD izlediği yolda küresel jeo-politik stratejisine bir bütün olarak bakıyor. Bu da dünyadaki çeşitli sıcak bölgelerde kendisine rakip olabilecek oyuncular arasında birinci oyuncu olmasını sağlıyor.
Rusya Federasyonu ve Çin’in ABD’ye ana rakipler olarak belirmesine karşın ABD halen Pasifik’de mükemmel bir jeo-politik konumda. Bunu da Çin’in Uzakdoğuda deniz gücünü arttırmak için yaptığı yakın tarihli hareketlere rağmen koruyor. Rusya Federasyonu Orta Asya’da nüfuzunu önemli ölçüde yeniden kazanırken, ABD’nin burada halen kayde değer etkisi var ve Kafkas bölgesinde Rusya’ya gözdağı verdiği için Doğu Avrupa’nın dostluğunu kazanmış durumda.
Küresel jeo-stratejisinde Ortadoğu ABD için kritik bir bölge ve burada halen çok nüfuza sahip. İsrail, Türkiye, Suudi Arabistanın liderlik ettiği Körfez ülkeleri, Irak Kürt Bölgesi, Lübnan 14 Mart İttifakı ADB’nin Ortadoğu jeo-stratejisini desteklemek için seferber edilmiş durumda.
Bölgedeki bazı devletler Suriye ile ilgili konumlarını yeniden değerlendirmeye başlamışken, Mısır ve Türkiye’deki son gelişmelere tanıklık etti, ABD yeni yönetimin Suudi desteği üzerinden Mısır’ı yeniden saflarına katmak için çaba sarf ediyor. Türk hükümetine Suriye’deki teröristleri desteklemeye devam etmesi için baskı uyguluyor. Erdoğan hükümetinin popülerliği önemli ölçüde düştüğü için tepedeki olası kozmetik değişikliklere verilecek ABD desteği Türkiye’ye istikrarı geri getirebilir.
Üstüne üstlük, ABD Lübnan’ın oyunu değiştirebileceğini görüyor. Bundan dolayı, geçtiğimiz bir kaç hafta içinde teröristler Lübnan’daki savaşı tırmandırdı. İki ana rakip ittifak arasında artan politik uçurum Lübnan’ın acımasızca savaşa doğru ilerlediğini gösteriyor.
Halk hareketlerinin bölgesel bir yangını engellemesi için artık çok geç olabilir, ama buna rağmen, bu hareketler arasındaki dayanışma ölümleri ve bölge halklarına karşı işlenen yıkımı durduracak stratejik ittifaklar için ilk adım olabilir.