Değerli Dostlar
Karanlık adam Kemal Derviş yine sahnede. Bakalım CHP’nin başına nasıl bir çorap örecek.
Yıl 2002 Şubat ayının 3’ü
Henüz ortada seçim filan yok. DSP-MHP-ANAP iktidarı devam etmekte ve İsmail Cem Dışişleri Bakanı, Kemal Derviş Devlet Bakanı.
Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi ABD’de görücüye çıkmış.
Şimdi Tayyip Erdoğan’ın Kemal Derviş tarafından nasıl parlatılıp ABD Finans çevrelerine servis edildiğini Turan Yavuz’un «ÇUVALLAYAN İTTİFAK” kitabından okuyalım. S.57-58-59-60
Waldorf Astoria’daki Yemek
AKP’nin New York çıkarmasındaki en önemli davetlerden biri,Çizmeli adam ile birlikte bazı finans çevrelerinin Waldorf Oteli’nde 3 Şubat 2002 Pazar akşamı ayarladığı ‘Türk yemeği’ idi.
‘Türk Görünümü’ başlığı altında düzenlenen toplantılı yemeğe ABD’nin önde gelen bankacıları, yatırımcıları ve işadamları katılacaktı. Yemekli toplantıda Dışişleri Bakanı İsmail Cem,Devlet Bakanı Kemal Derviş ve Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar birer konuşma yapacaktı.
Son derece sıkı güvenlik önlemleri altında olan Waldorf Oteli’ndeki yemeğe Recep Tayyip Erdoğan ve AKP heyeti de davetliydi. Ancak Erdoğan’ın bir konuşma yapması beklenmiyordu.
Toplam 7 büyük masanın bulunduğu salonda, Amerikalı finans çevreleri, Türk bakanlan ve yetkililer yanyana oturtulmuşlardı.
Büyük masalardan biri de Erdoğan ve AKP heyetine ayrılmıştı. Masada, Erdoğan’ın yanısıra Abdullah Gül, Yaşar Yakış ve Cüneyt Zapsu bulunuyordu.
Kısa bir süre sonra Erdoğan’ın yanma bir Amerikalı geldi oturdu.
’Gelen Amerikalı, ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor’du.
Yapılacak konuşmaları beraber izleyecek, beraber yemek yiyecek ve konuşacaklardı.
Erdoğan’ın soluna hemen Cüneyt Zapsu oturdu. O da yemek boyunca Erdoğan’a çevirmenlik yapacaktı.
Yemek sırasında Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Türk dış politikasının genel bir çerçevesini çizdi ve AB yolunda emin adımlarla ilerlediklerini vurguladı. Dışişleri Bakanı Cem, belki ilk defa dış politikada yeni bir açılımdan söz ediyordu. O da, «Türkiye olarak sorunların değil, çözümlerin bir parçasıyız…” Bu söylem, salonda hayli ilgi çekti.
Özelleştirme İdaresi Başkam Uğur Bayar da, yaptığı konuşmada, özelleştirme programı konusunda bilgi verdi ve Türkiye’nin programdan bugüne kadar sağladığı rakamları anlattı. Bayar, özelleştirme alanındaki çalışmalar ve hedefler hakkında da düşüncelerini dile getirdi.
Bu sırada yemek devam ediyordu.
AKP masasında garsonların et tabağını getirmesi ile kısa süren bir hareketlilik yaşandı.
Yemekte filet mignon vardı ve masadakiler, etlerin domuz olup olmadığını birbirlerine soruyorlardı.. Devreye Yaşar Yakış’ın girmesi ile kriz atlatıldı. Yakış, «Merak etmeyin. Bu gece Türkler için düzenlendi. Domuz eti vermezler…” dedi.
Buna rağmen Erdoğan ve diğerleri etlerine dokunmadı ve sebzeleri yemekle yetindi.
Masada olup bitenleri Çizmeli adam da, kenarda oturduğu bir masadan dikkatli gözlerle takip ediyordu.
Gecenin bir diğer konuşmacısı da Devlet Bakanı Kemal Derviş’ti.
Derviş yaptığı konuşmada Türkiye’nin önünde aşılması gereken bir kaç yıl daha bulunduğunu belirterek, «Bu kritik yılların da başarıyla geçileceğine” inandığını söyledi. Derviş, daha sonra Türkiye’nin ekonomik reform programı, yatırım hedefleri ve yabancı yatırımcıyı çekmek amacıyla alman önlemlerden bahsetti.
Derviş ekonomik reformlardan bahsederken şöyle konuştu:
«Ekonomik reform paketi ile ilgili, TBMM’de yapılan çalışmalarda muhalefette olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve onun lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük katkıları olmuştur…”
Derviş, eliyle masada oturan Erdoğan’ı göstererek, «huzurlarınızda kendisine teşekkür etmek isterim” diyordu.
Derviş’in finans çevrelerinin önünde Türkiye’deki ekonomik reform paketi konusundaki katkılarından dolayı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’ye teşekkür etmesi büyük olaydı. Derviş acaba ABD finans çevrelerine birini mi işaret ediyordu?
O gece Waldorf Astoria’daki yemekte, 2002 yılında yapılması muhtemel bir genel seçimde yanşa girecek üç potansiyel lider adayı vardı.
İsmail Cem’in, Başbakan Ecevit’ten DSP’nin liderliğini devralması bekleniyordu. Kemal Derviş’in de bir şekilde seçimlere gireceği hesaplanıyordu. Bir de Tayyip Erdoğan vardı. Onun da seçimlere girmesine kesin gözüyle bakılıyordu.
Ertesi gün Hasan Cemal Milliyet’teki köşesinde manzarayı şöyle özetliyordu:
«Biri partisini kurmuş ve yola çıkmış… Diğer ikisi, siyaset sahnesinde liderliği kafasına koymuş… Üçünün bir araya getirilmiş olması, Davos organizatörleri açısından herhalde bir rastlantı sayılmazdı…”
3 Şubat 2002 gecesi, Kemal Derviş, yaptığı konuşma ile sanki İsmail Cem’i devre dışı bırakmış ve ABD’nin önde gelen finans çevrelerine ‘yeni adresi’ kendi elleriyle göstermişti.
Acaba yeni adres Erdoğan mıydı?
ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor’un da Erdoğan’ın yanma oturtulması önemliydi. Zapsu aracılığı ile Taylor, o akşam Erdoğan’ın ağzından bir kere daha, iktidara geldiklerinde IMF programlarının aynen devam edeceğim duymuştu.
Gece başarılı geçmişti.
Başta Çizmeli adam olmak üzere herkes memnundu.
Bu memnuniyet, salonun çıkışında da kendini gösteriyordu.
Davetliler paltolarına yönelirken, bir kenarda Abdullah Gül ile Çizmeli adam kucaklaşmış, birbirlerini tebrik ediyorlardı. Yanlarına Recep Tayyip Erdoğan da gelmiş ve üçlü kısa bir sohbete dalmışlardı.
Erdoğan salondan ayrılmak üzere hamle yaparken Çizmeli adam, «Hadi biz çıkıyoruz” diyerek Abdullah Gül’ün koluna Girmiş ve salondan ayrılıyorlardı. Nereye gittikleri ise bilinmiyordu.
Gecece bitmiş, herkes dağılmıştı.
Aslında Tayyip Erdoğan da, Washington’da olduğu gibi New York’ta gizli görüşmeler yaptı ve sohbetlerde bulundu. Bunlardan bazıları, New York’un bir zengin mahallesinde, ‘içinde son derece pahalı şarap koleksiyonu’ olan bir Türk işadamının lüks dairesiydi.
Güvenlik çemberi içinde kalmayı başarmış bazı gazeteciler ve yetkililer, dev Waldorf Astoria Oteli içinde bir şeyler içmek üzere bara yönelmişlerdi.
Loş bir atmosfere sahip barda, içkiler sipariş edilirken, birden barın en kuytu ve karanlık köşesinde iki kişi göze çarpmıştı.
Biri diğerine hararetli bir şekilde bir şeyler anlatmaktadır.
Ara sıra da önlerindeki biradan bir yudum alırlar.
Anlatan, Devlet Bakanı Kemal Derviş’tir.
Dinleyen ve ara sıra lafa karışan, IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fisher’dan başkası değildi.
Astoria’daki barın kuytu köşesindeki fotoğraf aslında her şeyi anlatıyordu.
Türkiye’de iktidara gelecekler belliydi. ‘Köylerden gelen bilgiler’ de bunu doğruluyor, hatta destekliyordu.
Geriye sadece seçimlerin hangi tarihte yapılacağının saptanması kalmıştı.