İki Farklı ‘KALE’, İki Farklı Duyarlılık


Siyasi iktidar, gözünü en dirençli kalelere dikmiş, adamlarına komut üzerine komut veriyor:

«Alevilerin oylarını istiyorum!”

«İzmir’i istiyorum!”

****

Önce İzmir’den başlayalım ve yaşamsal bir soru soralım!

AKP iktidarı, her seçimde daha da artırdığı oylarını, İzmir’i ele geçirebilecek(!) düzeye çıkarabilir mi?

Ne yazık ki bu soruya ‘Kesinlikle hayır!’ diye bir yanıt vermek olası değil. Çünkü geçmişte bunun örnekleri var…

İzmir, büyük çoğunluğu ile batılı yaşam tarzını benimsemiş bir kenttir. Bu nedenle ilk bakışta İzmirlinin, AKP iktidarının dayattığı – din figürleri taşıyan- yaşam tarzından korkacağını düşünebilirsiniz. Ya da Cumhuriyet mitinglerini gözünüzün önüne getirip, bunu İzmirlinin Cumhuriyeti koruma refleksi olarak değerlendirebilirsiniz. Ve bu iki önemli sonuçtan yola çıkarak, İzmirlinin AKP iktidarına teslim olmayacağı kanısına varabilirsiniz…

Ancak durum o kadar net değil…

Çünkü İzmirlinin kafasını çelen başka faktörler var.

Bunları ikiye ayırmak olası: Biri, AKP’nin ‘hücum’ taktiği sırasında kullandığı enstrümanlar… Diğeri ise yerel yönetimlere egemen olan CHP yerel yöneticilerinin, İzmirlilerin kafasında yarattığı soru işaretleri…

AKP seçimde İzmir’e, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım gibi yumuşak görünümde ve hoşgörülü birini transfer etti. Onun, İzmir milletvekili seçildikten sonra, İzmir’e yönelik projelere yaşam vermeye başlaması herkesin dikkatini çekiyor. Polemiklere girmemeye özen gösteren kimliğiyle de, ‘sosyal demokrat’ İzmirliyi rahatsız etmemeye çalışıyor. Eğer gelecek yerel seçimlerde Sayın Binali Yıldırım İzmir BŞB başkan adayı olursa şaşmamak gerekir.

Ayrıca, AKP yönetiminin kararına göre bu bakanlık dönemi Binali Bey için son dönemdir. Başbakan, kendisinin en yakınlarından olan Binali Yıldırım’ın düz bir milletvekili olarak kalmasına göz yummayacağına göre, ona bir ‘İzmir denemesi’ yaptıracak demektir…

Gelelim, AKP’nin İzmir’i ‘ele geçirme’ planı karşısında CHP’li belediyelerin durumuna…

İzmir yerelinde her gün, ulusal basında da sıklıkla çıkan haberler elbette İzmirlileri oldukça etkiliyor…Bunların bir bölümü yandaş medianın İzmir üzerindeki oyunu olsa da, ateş olmayan yerden duman çıkmayacağını bilmeyen yok. Zaten; basınıyla, merkezi yönetimiyle, parasal kaynaklarıyla, propagandasıyla İzmir’e yüklenen bir AKP varken, iç sorunlar yaratan CHP yerel yönetimleri partiye iyilik etmiş olmuyorlar…

Bunların bir bölümü ‘Benden sonra tufan!’ mantığı içinde olabilirler. Ama, CHP’yi -dolayısıyla kendi geleceklerini- düşünenlerin ayaklarını denk almaları gerekiyor. Yoksa yarın, ‘Keşke…’ ile başlayan pişmanlık cümleleri kurmak zorunda kalabilirler…

Bütün bunlardan çıkarılacak sonuç şu: CHP’li belediyeler-bırakınız hizmeti daha yukarı çıkarma iddiasını- eğer kamu oyu önünde birbirini ‘yemeye’ devam ederlerse, İzmir CHP için kolay lokma olmayacaktır…

****

Gelelim AKP’nin, Alevilerin oylarını ele geçirmek için yaptıklarına ve bunun Aleviler üzerinde olası etkilerine…

Seçimde her tür yöntemi kullanarak, neredeyse iki kişiden birinin oyunu almış görünen AKP, iddiasını ‘düşmesi imkansız’ sanılan bir kaleye yöneltmiş durumda…

Bu kale, Alevi toplumu…

Gerçek kimliğini saklayarak ve doğasında var olan ‘takiyye’ yani ‘öyleymiş gibi görünme’ aldatmacasını kullanarak, Alevileri de etkilemeye çalışan AKP, bu toplumun oyunu almak için çalıştaylar topladı. Bu yolla gazete manşetlerinden mesajlar verdi…

Bazı Alevileri milletvekili yapmış olsa da, bazı Alevi sivil toplum önderlerinden destek almış olsa da, Aleviler hep sağduyularıyla hareket ettiler ve AKP’ye umduğu desteği vermediler…

Elbette vermemeliydiler…

Çünkü bugüne kadar ne çekmişlerse, bugün AKP’nin temsil ettiği-ama onlardan saklamaya çalıştığı- bağnaz zihniyetten çektiler…

Alevilerin, İslam dininin dogmatik kurallarını kendilerine göre yorumlayarak ve yaşadıkları ortamla bu yorumun bir sentezini yaparak oluşturdukları inanç felsefesi, İslamcılar tarafından her zaman öcü gibi görüldü. Bu insancıl felsefenin sahipleri yüzyıllar boyu işkence gördü ve dışlandı. Hele de Osmanlı’nın yükselme devrinde büyük kitle katliamlarına uğradılar.

AKP’nin, bazı Alevi ileri gelenlerini de kullanarak düzenlediği Alevi Çalıştayları, bazı aleviler tarafından olumlu karşılanınca aklı selim sahibi kesimler, ‘Eyvah! Yoksa Aleviler bu oyunu anlamadı mı?’ diye korkuya kapıldı. Ama korkulan olmadı. Çünkü, gerçeği herkesten önce onlar anlamıştı.

Çünkü onlar, tarihten gelen ‘can yanmışlığı’ ile AKP’nin niyetini herkesten daha iyi çözümsediler.

Bu Alevi kurultaylarının, Alevilerin inanç sistematiğine devletin saygı ve katkısını artırmak için yapılmadığını, asıl niyetin Alevilerin Sünnileştirme yollarının aranması olduğunu anladılar…

Gerçekten de, Alevi çalıştaylarının, ‘Alevilerin Sünnileştirilmesi’ için yöntem bulma gayretleri olduğunu, yine Alevi çalıştayında banda alınmış bir konuşmadan anlıyoruz.

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, böyle bir bandın çözümündeki konuşmayı basına açıklayınca bu konu netlik kazanmış oldu.

Aralık 2009’da toplanan Alevi Çalıştayı’na ait banttaki konuşmaların sahipleri, Alevi çalıştaylarının koordinatörü Necdet Subaşı ile Tunceli Müftüsü Arslan Türk…

Necdet Subaşı, ‘Din derslerinde Alevilik konularının yer alması’ hakkındaki öneri için konuşurken, «…bir şekilde devşirilmiş, üretilmiş Alevi öğretmenler mi bunu sunacak?” diye soruyor.

Tunceli Müftüsü Arslan Türk ise kendi bölgesindeki Alevilerle ilgili yapılması gereken çalışmaları(!) anlatırken işi daha da ileri götürüyor ve şöyle diyor;

«…Oralarda şöyle iyi çalışılırsa, halk kısa sürede Sünnileştirilebilir!”

İşte AKP’nin, Alevi kurultayları ile yapmak istediği her şey bu cümlede özetlenmiş oluyor…

Alevilerin Sünnileştirilmesi…

****

Kim ne derse desin AKP, ‘ele geçirme’ planlarını uygularken inanılmaz yolları deniyor…

Alevi kesimi gibi bilinçli ve inanç felsefelerine söz ettirmeyen kesime ‘diş geçirme’ çabası bu inanılmazların başında geliyor…

Bundan sonra da ‘Alevi kalesine’ girmek için yeni yollar bulmaya, yeni dehlizler açmaya devam edecekleri kesin.

Bu kesimle mayaları farklı olsa da, bu kesimi kendi bağnaz dünyaları için büyük tehdit görseler de, yine de ‘oy’ için yapmayacakları şey yok…

İzmir’e gelince…

Aleviler için söylediğimizi ne yazık ki, İzmir için söyleyemiyoruz.

Çünkü Alevilerde var olan birliktelik İzmir’deki CHP’li yerel yöneticiler arasında yok. Kaldı ki, yerel yönetimlere yönelik köklü eleştiriler var…

Yerel seçimlere daha 2.5 yıl olduğu düşünülürse, İzmir için çok geç olmadığını söylemek mümkün. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, İzmir’le arasına kimseyi koymadan ilgilenme kararı bu bağlamda çok önemli bir yaklaşım. Başkanlar arasındaki barışın sağlanması, bazı milletvekillerine bırakılsaydı durum daha da ağırlaşabilirdi. Çünkü belediye başkanlarının profilleri, sadece Genel Başkan’ın sözünün geçebileceği türden…

Bunları da sevebilirsiniz