Hava Kararıyor, Siyaset Bulanıyor

İçinden geçmekte olduğumuz günler, geleceğimizin de belirsiz olduğu bir ortamdır. Zira, 7-Haziran-2015 genel seçim sonucu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından daha ilk saatlerde tanınmayarak, yok farz edilerek “tekrar seçim” gündeme getirildi. Bu anlayış yeni hükümet kurulmasına da yansıyarak, kendisine anayasanın tanıdığı kırk beş günlük süreyi Davutoğlu’na kullandırarak 1-Kasım-20015 seçimine kapı aralamış oldu. İhtiras ve yolsuzluk korkuları, iktidarın AKP dışında birilerine verilmesine engel oluyor. Bu davranışın sonucu olarak ülke sonu belirsiz badirelere doğru sürükleniyor. İşte sürükleniş, ülkede siyasi havayı hem karartıyor hem de bulandırıyor. 2011 Genel Seçimi öncesi ve sonrası, barış veya çözüm süreci adı altında PKK ile yapılan ateş kes ve görüşme bir oyun olarak sahnelendi. Bu sahnede oynanan oyun AKP Genel Başkanı Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmak için uygulanan bir taktik aşamaydı. Kürtlerin siyasi temsilcisi HDP tarafından bu oyun “seni cumhurbaşkanı yaptırmayacağız, yaptırmayacağız, yaptırmayacağız” söylemi ile yok edilerek ,ortadan kaldırıldı. Diyarbakır’da HDP mitingi seçimden bir gün önce İŞİD tarafından bombalandı. Daha sonra “yaptırmayacağız”ı hazmedemeyen zihniyet, Suruç’da 34 genç insanın canlı bomba katli ile ne çözüm ne de barış umudu bıraktı. Bir taraftan TSK dört bir yanı bombalarken, ateş kes sırasında PKK elde ettiği fırsatı silahlanma ile değerlendirdi. Güney-Doğunun dört bir tarafını bombalı tuzaklarla donatarak ilerdeki çatışma günlerine hazırladı. Tüm çatışmalara AKP yetkilileri “dört yüz milletvekili verseydiniz bunlar olmazdı” diyerek çatışmaların adeta gerçek nedenini açıklamış oldu. Barış ve anaların ağlamaması bir aldatmacaydı. Bir gün bu aldatmacanın son bulacağını ve ülkenin kan gölüne döneceğini birkaç yazımda belirtmiştim. Çünkü barış bir kişinin ihtiras ve isteği ile oluşmaz. Ancak gerçeklerle ve tarihle çekinmeden hesaplaşarak oluşur. Bu da hiçbir zaman, iktidarlar koltuklarında zamklanmış gibi otursun anlamını taşımaz. Anlayış, kavrayış ve demokratlık ister. AKP için 1-Kasım-2015 Seçimi yok olma veya var olma seçimidir. Bunun için himayelerinde besleyip büyüttükleri Suriye’de bulunan, El Nusra ,İŞİD, Ahrar-ı Şam ve benzeri örgütler harekete geçerek, Cumhuriyetin en kanlı katliamını Ankara’nın göbeğinde gerçekleştirdi. 102 insanımızın katline, bir o kadarının da sakat kalmasına neden olan bu katliam sonrası Davutoğlu, yüzde oranımızı üç-dört puan arttırdı demekte sakınca görmedi.. Terör ve şiddet AKP siyasetinin oy potansiyeli olmalı ki, Genel Başkan ve başbakan “oylarımız bu eylemlerle artmakta” diyebilmektedir. Bunun böyle olduğu ve gerçek düşüncelerinin İŞİD’le paralel olduğunu da Davutoğlu “bizim İŞİD’le aramızda 360 derece fark var” diyerek katliamı yapan İŞİD’le aynı şeyi düşündüklerini açıklamış oldu. Zira, bir noktanın en yakın yeri 360 derece uzağıdır. Çünkü bir biri ile çakışan noktadır. Başbakanın “Stratejik Derinlik” isimli kitabı; Osmanlı, tarih sahnesinden silindikten sonra sınır dışında kalan ülkelere ait sorumlulukları anlatmaktadır. Bu nedenle de tüm Orta-Doğu ülkelerine hamilik etme isteği zihinlerinin orta noktasında durmakta ve zaman zaman dışa vurmaktadır. Oysa çağımızda, teknoloji ve bilimde geri kalmış bir ülkenin çevresinde ve dünyada etkin olması hayalden öte bir işe yaramaz. Kendi ülkesinin sorunlarını çözemeyip, dış ülkelerden elde ettiği paralarla ayakta durmaya çalışanın, başkalarına yardım etmesi düş bile olamaz. AKP yöneticilerinin hayal ve düşleri bu ülkenin başına bir kabus gibi çökmüş bulunmaktadır. Bu kabus ve yolsuzluklar AKP’lileri bir birlerine kenetlemektedir. Yoksulluk üzerinden sağlanan iktidar, korkunun girdabından kurtulamaz. Bu nedenledir ki,seçim sonuçlarını yok kabul etmektedir. Zihniyet demokrasiyi hazmedememişse, ülke siyasetinin demokratikleşmesi ve bu demokratikleşmenin yerleşmesi olası değildir. İktidarlarının ilk beş yılında Avrupa Birliği’nin himmetine sığınarak muktedirleştiler. İstedikleri yere geldiklerinde de Cumhuriyeti adım adım revize ederek Erdoğan’nın Cumhurbaşkanı olması ile hedefledikleri yere geldiler. Bunun üzerine Başbakan Davutoğlu’nun “bu bir restorasyondur” ifadesi ile saklanılan bakla ağızlarından kaçırıverdi. Oysa dönmeye çalıştıkları Osmanlılık düşleri, kendilerini gün be gün boğmaktadır. Bilinmelidir ki,İŞİD’le işbirliktelikleri gün geldiğinde mutlak surette hesap vermeye kendilerini mecbur edecektir. Son zamanlarda uluslar arası politikada soyutlanmış olan dış politika anlayışları yüzünden ne yapacaklarını şaşırmış bulunmaktadırlar. Üç beş haftada Şam’da Emevi Camii’nde kılınacak namaz, başka bahara kalmış bulunmaktadır. Bu hayal ile oluşturdukları ESAD’ı yok etme isteği havada kaldı. Dünya ESAD’sız Suriye’nin istikrara kavuşamayacağını anladı ama AKP ve yöneticileri bu durumu halen hazmedememektedirler. Bunların ihtirasları ve kibirleri ülkeyi devamlı, sonu belirsiz maceralara sürüklemektedir. Tarih bilinci bize Suriye’nin müttefiklerinin göz ardı edilemeyeceğini göstermektedir. Teokratik olarak İran’la mezhep bağları bir gerçek olarak dururken, Rusya’nın asırlardır Akdeniz’e inme hayalleri, Laskiye ve Tartus’da elde ettikleri deniz üslerinden vazgeçmeyeceği iktidar tarafından görmezden gelindi. Suriye’yi yalnız bırakmak Rusya için Akdeniz’den kovulmak demektir. Bunu anlamayan yeni Osmanlıcılar kendi hayallerinde bugün boğulmuş bulunmaktadırlar. Bu seçimde AKP’nin oylarını artırmasının bir anlamı yoktur. Bunun böyle olduğu Oğul Bilal’in bir bahane ile yurt dışına gidişinden de bellidir. Ülkenin üzerinde kabus olarak durmaları ,sonlarını mutlaka bir şekilde getirecektir. Van mitinginde başbakan “biz kazanmazsak bin doksanların “beyaz Toros’ları sokaklarda yeniden görüneceklerdir” söylemi ile ülkenin insanlarını fail-i meçhullerle tehdit paniğine düşmüştür. Halk bu gelişmeleri gördüğü için, AKP’nin çıkar birlikteliği ve yolsuzlukları anlaşılmış olduğu için, bunlardan kurtulmanın ve huzura kavuşmanın derdine düşmüştür. Bu derdin çözümü, sandığa atılacak oyların ülkenin kaderi olacağının ulusça anlaşılmasıdır. Karanlık ve bulanıklıktan kurtulmak için oylar muhalefete verilmelidir. Seçim sonrası barış ve huzur isteniyorsa mutlak surette AKP iktidardan uzaklaştırılmalıdır.

Bunları da sevebilirsiniz