İyi Yönetim ve Ulusal Kalkınma Örneği Olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün Devlet Yönetimi

Küresel sınamalar ve jeopolitik risklerin arttığı bir ortamda yeni bir dünya şekilleniyor. Teknolojik gelişmeler siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlarda değişim ve dönüşümleri beraberinde getiriyor. Uluslararası normlar, kurallar ve etkileşim biçimleri değişiyor. Her yüzyılla beraber uluslararası sistemlerin ömrü gittikçe azalmıştır ve bugünkü düzen beş veya altı büyük devlet arasındaki ulusal çıkarların dengelenmesi ve uzlaşması üzerine kuruluyor. (Kissinger, 2000:900)

Böylesi bir ortamda Türkiye ekonomik refahını ve toplumsal huzurunu gerçekleştirmek için siyasi yönetim, özel sektör, sivil toplum ve bilgi üreten kurumlarıyla ortaklaşa hareket etmelidir. Türkiye’nin politik ekonomisi bu bağlamda yeniden şekillenmelidir. Bugün yeniden ve bir kez daha maddi ve manevi mutluluğumuzu gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Ebedi önderimiz Mustafa Kemal Atatürk dünya düzeninin yeniden şekillendiği 20.yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak siyasi, ekonomik ve toplumsal atılımlar gerçekleştirmiş ve böylelikle ülkemiz dünya milletlerinin saygın bir üyesi olmuştur. Atatürk döneminin politik ekonomisi günümüze örnek teşkil etmektedir: devlet ve ekonomi yönetiminde rasyonel politikalar benimsenmesi ve ulusal refahın gerçekleştirilmesi.

Türkiye Cumhuriyeti ilan edildiğinde ülke ekonomisi geri kalmış bir durumdaydı. Bir diğer ifadeyle, Türkiye ulusal ekonomisi olmayan bir ülke konumundaydı. Örneğin, 1924 yılında bir ton buğdayın İç Anadolu’dan İstanbul’a ulaşım maliyeti 8,8 dolar iken, bir ton buğdayın New York’tan İstanbul’a ulaşım maliyeti 5,5 dolar idi. (Boratav, 1981:165) İstanbul ve Anadolu arasındaki ticaret ve ulaşım yollarının yetersizliği Osmanlı döneminde ulusal ekonomi anlayışının ve uygulamasının yokluğunu açıkça göstermektedir. Bu durum aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun yarı sömürge durumunu da ortaya koymaktadır. Atatürk’ün ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olamaz sözü bu bağlamda çok önemlidir ve dönemin koşullarını açıkça analiz etmektedir: ekonomik bağımsızlığı olmayan bir Türkiye ulusal güvenliğini koruyamaz ve siyasi bağımsızlığını devam ettiremez. Böylece, ulusal ekonominin oluşturulması Atatürk’ün önceliği olmuş ve bu amaç doğrultusunda dönüştürücü nitelikte reformlar hayata geçirilmiştir.

Ekonomik bağımsızlığı sağlamak için güçlü bir ulusal siyasi ve ekonomik yapının kurulması gerekiyordu. Üretimi tarıma dayalı bir toplumun ekonomik bağımsızlığını sağlaması mümkün değildi. Tarım toplumundan sanayi ve burjuva sınıfına geçiş gerekliydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ekonomik kalkınma ve toplumun refahını gerçekleştirmek için gerekliydi. Kemalist reformların özünü Türkiye’yi gelişmiş ülke seviyesine getirmek teşkil etmektedir. Bu kapsamda, siyasi ve sosyo-ekonomik reformlar gerçekleştirilmiş ve Türk milleti tarihsel bir sıçrama yaşamıştır. (Kili, 1985:383) Türkiye’nin bağımsızlığı ve toplumsal kalkınma için bağımsız bir politik ekonomi anlayışı ve yönetimi benimsenmiştir. Ulusal mücadele bunun için gerçekleştirildi: siyasi ve ekonomik bağımsızlık. Atatürk’e göre Türkiye Batı’nın ekonomik sömürgesi olamazdı.

1923 yılında İzmir İktisat Kongresi düzenlenmiş, ulusal ekonominin paydaşları arasında işbirliği sağlanmıştır. Finansal bağımsızlık kapsamında İş Bankası 1924 yılında kurulmuştur.

1924 yılında liman ve demiryolları millileştirilmiş, 1926 yılında Kabotaj Kanunu kabul edilmiştir. Sanayisi olmayan bir ülkenin sanayi oluşumunu desteklemek için 1927 yılında Sanayi Teşvik Kanunu (Teşvik-i Sanayiye) yürürlüğe girmiştir.

1923-1929 yılları arasında doğrudan dış yatırım öncelikle Türklerle ortaklık olmak üzere teşvik edilmiştir. 1920-1930 arasında kurulan şirketlerin üçte biri Türklerin yabancı yatırımcılarla ortaklaşa kurduğu girişimlerdir. Bu dönem liberal ekonomik modelden ziyade milli burjuvanın oluşturulmasında devletin aktif bir rol oynaması ve sermaye birikimini sağlamasıdır. (Boratav, 1981: 169)

1929 Büyük Buhranla birlikte serbest pazar ekonomisi küresel ölçekte başarısızlıkla sonuçlanmış ve Türkiye ekonomik kalkınmasını devam ettirmek için yeni bir yöntem arayışına girmiştir. Bu kapsamda, 1930-1932 yıllarında korumacı ekonomi politikası uygulanmıştır. Devletçi politikalara geçiş dönemi olarak da ele alınan bu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 1930 yılında kurulmasıyla birlikte para politikası kontrol edilmiştir.

1933-1939 yılları arasında planlı sanayileşme, millileştirme, tarım ve finans pazarlarının kontrol edilmesi gündeme gelmiştir. Tekstil, çelik, seramik ve kağıt gibi ürünlerde sanayileşmeyi teşvik etmek için Sümerbank 1933, madencilik faaliyetlerini teşvik etmek için Etibank 1935 yılında kurulmuştur. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1934-1938) hayata geçirilmiştir. 1930’lu yıllarda uygulanan devletçi ekonomi politikaları dönemin ekonomik kalkınma sorunlarına verilmiş orijinal bir cevaptır (Hale, 1980:100) ve ideolojik bir yaklaşımdan ziyade ekonomik alanın etkinliğini arttırmak için pragmatik bir çözümdür. (Kili, 1980: 390) Bir diğer deyişle devletçilik kapitalist dünya ekonomisinin merkez ve çevre ülkeleri arasındaki bağların zayıfladığı bir dönemde Türkiye’de sanayileşmeyi teşvik etmek için ortaya çıkmıştır. (Pamuk, 1981: 26)

Böylelikle, Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda gerçekleştirilen reformlar sayesinde Türk halkının maddi ve manevi huzuru tesis edilmiş, ekonomik ve sosyal kalkınmanın yolu açılmıştır. Bugün ülkemiz G-20 ülkeleri arasında yer almaktadır. Bu önemli bir avantajdır fakat Türkiye’nin ekonomisi daha da gelişmelidir. Ekonomik gelişmenin sağlanması için yol açıcı bir siyasi yönetim gereklidir. Günümüzde bir ülkenin dünyadaki konum ve gücünü kişi başına düşen milli gelirin yanı sıra, uluslararası ekonomi ve diplomasideki etkinliği, vatandaşlarının yaşam kalitesi ve yumuşak gücü belirlemektedir. Bir diğer ifadeyle, bir toplumun ekonomik gelişmişlik düzeyi ile siyasi ve toplumsal gelişmişlik düzeyleri arasında doğrudan bir ilişki vardır. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre Türkiye OECD üyesi ülkeler arasında genellikle son sıralarda yer almaktadır. Örneğin, gelir endeksinde 41 üye ülke arasında 34., iş-yaşam dengesinde 40., hava kirliliğinde 39., eğitim niteliği kategorisinde 40., istihdam oranında 40. sırada yer almaktadır.

Siyasi, ekonomik ve toplumsal niteliklerin bir bütün olarak ele alınması ve yönetilmesi Türkiye’nin yeni dünya düzeninde kendini doğru bir noktada konuşlandırabilmesi için önemlidir. Örneğin, ileri teknoloji üreterek uluslararası ekonomide rekabet gücü yüksek bir ülke olmak zorundayız. Bununla birlikte, devlet yönetiminde anayasaya bağlılık, hukukun üstünlüğü, toplumsal huzur ve barışın korunması Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve ekonomik gücünün devam ettirilmesi için elzemdir. Toplumumuzun hak ettiği refah ve mutluluğun devlet yönetiminde iyi yönetim ilkeleri temel alınırsa gerçekleşmemesi için bir neden yoktur.

Bulunduğu coğrafi konum ve tarihi mirası itibariyle Türkiye vasat bir ekonomi ve siyasi yönetimi kabul etmez. Türkiye’ye yakışan iyi yönetim ilkelerine ulaşmış ve ulusal kalkınmasını gerçekleştirmiş bir toplum olmaktır. Bu doğrultuda bugüne kadar büyük atılımlar yapıldı. Yeni nesiller olarak bu geleneğin devamını sağlamalıyız: Türkiye Cumhuriyeti’nin maddi ve manevi huzurunu sağlamak ve demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devlet niteliğini devam ettirmek. Türkiye Cumhuriyeti, dünya vizyonu olan, çağdaş medeniyet koşullarının gerektirdiği siyasi, ekonomik, teknolojik ve sosyal trendleri yakalamış ve küresel ölçekte norm üreten bir ülke olarak siyasi, ekonomik ve sosyal hayatına devam edecektir.

Kaynakça

Boratav, K. (1981). Kemalist Economic Policies and Etatism. Kazancıgil, A. & Özbudun, E Atatürk: Founder of a Modern State, London: C. Hurst&Company

Hale, W. (1980). Ideology and Economic Development in Turkey 1930-1945, Bulletin, 7(2), 100-117.

Kili, S. (1980). Kemalism in Comtemporary Turkey, International Political Science Review, 1 (3), 381-404.

Kissinger, H. (2000). Diplomasi. Çeviren: İbrahim H. Kurt, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.

Pamuk, Ş. (1981). Political Economy of Industrialization in Turkey, MERIP Reports, No. 93, 26-32.

OECD. Better Life Index

https://www.oecdbetterlifeindex.org/countries/turkiye/

Bunları da sevebilirsiniz