ABD Bölünüyor Mu?

Amerika Birleşik Devletleri…

Adı üzerinde, bir araya gelmiş bir çok devletten oluşan bir ülke.

Kuruluşu ve gelişimi tamamen parçalı ve temel çelişkilerle (sanayici kuzey ile köleci tarımsal güney mesela) dolu olduğu için ABD’yi bir arada tutan tek şey, o en eski ve federalizmi öngören anayasasıdır.

Thomas Jefferson, Benjamin Franklin gibi Amerika’nın “kurucu babaları”, Fransız devriminden esinlenmiş ve “halk için, halk tarafından, halk ile birlikte” şiarıyla köklü bir demokrasi kurmuştu.

Anayasanın temel maddesi düşünce ve ifade özgürlüğü idi.

Ancak ABD’nin kuruluşundan itibaren kendi içini kemiren sorunlarla dolu olduğunu da unutmamak lazım.

Öncelikle ABD, beyaz Avrupalıların koca bir kıtayı işgali ve o kıtada yaşayan yerli halkı soykırıma uğratması ile kurulmuştu.

Daha sonra ise Afrikalı köleleri bedava işgücü olarak kullandılar ve zenginliklerine zenginlik kattılar.

Bununla da yetinmediler, Meksika’nın elindeki Teksas ve Kaliforniya gibi devasa verimli toprakları işgal ettiler.

Alaska’yı Ruslardan para ile satın aldılar, Hawai’yi işgal ettiler.

Dahası, Monroe doktriniyle Güney Amerika’yı da arka bahçeleri ilan ettiler.

Tüm bu işgal, zulüm ve soykırımdan faydalanan finans kurumları ise İngiliz kapitalistleri tarafından yönetiliyordu.

ABD, Avrupa ve Asya’yı yıkıma uğratan iki dünya savaşının kazananı oldu.

Kendi uzak kıtasında barış hüküm sürerken, birbirini yiyen uluslara finans sağladı, silah sattı hatta icabında asker bile gönderdi.

1945 sonrası artık dünyanın en büyük ve güçlü ülkesiydi.

Soğuk Savaş’ta “Hür Dünya”nın lideri oldu, NATO sopasıyla vasallarını hizada tutuyordu.

İlk NATO şefinin dediği gibi bu vesayet örgütü, “Rusları dışarıda, Almanları aşağıda, Amerika’yı içerde tutmak” içindi.

Ve elbette tüm vasallara Askeri Sınai Kompleks’in (MIC-Military Industrial Complex) ürettiği silahları satmak içindi.

1960-70 yıllarında Vietnam, Laos ve Kamboçya’ya ikinci dünya savaşının toplamından fazla bomba attılar mesela.

2 milyon Vietnamlıyı öldürürken uyuşturucu trafiğini yönettiler CIA eliyle.

1991’de Sovyetler Birliği de çökünce Sam Amca’nın keyfine doyum olmadı.

Artık Yeni Amerikan Yüzyılı’nı rahatlıkla ilan edebilirdi.

Dünyaya nizam verecek, kendi çıkarları aleyhinde yaprağın bile kımıldamasına izin vermeyecekti.

Bunun için siyasi haritaların yeniden çizilmesi gerekecekti.

SSCB’nin dağılmasıyla işe Balkanlar’dan başladılar.

Bağımsız sosyalist Yugoslavya bir biriyle savaştırılarak paramparça edildi.

Ardından sıra Irak’a geldi.

1948’de kurulan İsrail ile birlikte Büyük Ortadoğu Projesi yaptılar.

Türkiye’yi de bölme planları bu paketin içindeydi.

Sonra Afganistan’a çöküldü.

Rusya’yı da gözüne kestirmişti ABD.

Renkli devrimlerle hem içeriden hem çevreden dürtükledi.

2008’de Gürcistan’dan yokladı.

2014’te Ukrayna’da darbe ile Nazileri iktidara getirdiler.

Afrika komutanlığı kurarak kara kıtayı da savaş merkezi haline getirdiler.

2010’ların sonunda ABD’nin dünya genelinde 800’den fazla askeri üssü vardı.

İmparatorluk genişledikçe, para basımı da genişledi ve karşılıksız dolarlar sadece petrole dayalı olarak dünyayı sardı.

Gerilemedeki temel etken ise 1945 sonrası yaşanan hegemonya rehavetiydi.

AMERİKA BÖLÜNEN DEVLETLERİ

1998 yılında Rus Prof. İgor Panarin (eski bir KGB analistiydi) bir makale kaleme aldı.

1998’de daha ortada ne Vladimir Putin vardı, ne de Şi Cinping.

Panarin daha 1998’de ABD’nin çok uzak olmayan bir gelecekte bölüneceğini yazdı.

Ve de iddialı bir harita da yayımladı.

Panarin, 1998’de Avusturya’nın Linz kentinde düzenlenen bir konferansta, ABD’nin 2010 yılında 6 parçaya bölüneceğini ileri sürdü.

Buna göre, Atlantik Amerika AB ile birleşebilecek, Orta Kuzey Amerika Kanada ile etkileşim içinde olacak, Teksas Cumhuriyeti Meksika etkisinde olacak ve Kaliforniya Cumhuriyeti de Çin etkisine girecekti.

Alaska geldiği yere Rusya’ya gidecek, Hawai ise yakın olduğu Japonya veya Çin’e kalacaktı.

Profesör Igor Panarin, 2008’de Izvestia gazetesinde yayınlanan röportajda şunları söylüyordu:

Dolar hiçbir şey tarafından güvence altına alınmıyor. 1980’lerin başında hiç borç olmamasına rağmen ülkenin dış borcu çığ gibi büyüdü. İlk tahminimi yaptığım 1998 yılında 2 trilyon doları aşmıştı. Şimdi ise 11 trilyonun üzerinde. Bu ancak çökebilecek bir piramit.”

Bugün yani 2024 yılına geldiğimizde borç miktarı 34 trilyon doları buldu.

Panarin’in ABD ekonomisinin en güçlü göründüğü dönemde yaptığı çöküş tahmini o dönem uçuk bir fantezi olarak görülse de giderek gerçeklik kazanıyor.

Panarin, 1998’den on yıl sonra 2008’de ABD’deki ekonomik kriz sırasında şunları söylemişti:

Mali kriz nedeniyle Wall Street’teki en büyük ve en eski beş bankadan üçünün varlığı sona erdi ve ikisi zar zor ayakta kalabiliyor. Kayıpları tarihteki en büyük kayıplardır. Şimdi küresel mali ölçekte düzenleyici sistemde bir değişiklik göreceğiz: Amerika artık dünyanın mali düzenleyicisi olmayacak.”

Dünya piyasalarını düzenleme konusunda ABD’nin yerini kimin alacağı sorulduğunda ise şöyle konuşmuştu: “Bu rolü iki ülke üstlenebilir: Geniş rezervleriyle Çin ve Avrasya’da düzenleyici rolünü üstlenebilecek Rusya.”

Bugün tüm bunlar fazlasıyla gerçekleşiyor.

Çin ve Rusya ekseninde dünyanın geri kalanı yeni bir dünya düzeni kurmak için bir araya geliyor.

Panarin, 2008’de ABD’nin neden ayrı parçalara bölünmesini beklediği sorulduğunda şöyle konuştu:

“Birçok neden var. Öncelikle ABD’deki mali sorunlar daha da kötüleşecek. Milyonlarca vatandaş birikimlerini kaybetti. Fiyatlar ve işsizlik artıyor. General Motors ve Ford çöküşün eşiğinde ve bu da tüm şehirlerin işsiz kalacağı anlamına geliyor. Valiler zaten ısrarla federal merkezden para talep ediyor. Memnuniyetsizlik artıyor ve şu anda sadece seçimler ve Obama’nın mucizeler yaratabileceği umuduyla engelleniyor. Ancak bahara gelindiğinde mucizelerin olmadığı netleşecek.”

Kahin” Panarin, bundan 16 yıl önce, henüz Trump’ın adı bile ortada yok iken ABD’deki “kırılgan siyasi düzeni”, “birleşik ulusal yasaların eksikliğini” ve “kriz koşullarında ortaya çıkan seçkinler arasındaki bölünmelere” de değiniyordu.

Panarin hatta, “Alaska’yı (Rusya olarak) talep edebiliriz, sonuçta bu sadece kira yoluyla verilmişti” dedi.

Gerçekten de geçen hafta Putin’in imzaladığı yeni bir kararname bu konuyu gündeme getiriyordu.

Rus devlet haber ajansı TASS’a göre Putin, 19 Ocak 2024’te Rusya Federasyonu Devlet Başkanı İdari Müdürlüğü Rusya Yabancı Mülkiyet Dairesi’ne Rusya Federasyonu, eski Rusya İmparatorluğu, eski SSCB “[mülkiyet] haklarının usulüne uygun tescili” ve “mülkün yasal olarak korunması”nın araştırılmasını emreden bir kararname imzaladı.

Rus devletinin çelik çekirdeğinden psikolojik savaş uzmanı Panarin, 2008’de ABD dolarının kaderi hakkında şunları söylüyordu: “2006 yılında Kanada, Meksika ve ABD arasında yeni bir para birimi olarak ortak Amero para biriminin kullanılması konusunda gizli bir anlaşmaya varıldı. Bu, doları değiştirme hazırlıklarının sinyali olabilir” dedi.

Rusya’nın gelecek vizyonuna nasıl tepki vermesi gerektiği sorulduğunda Panarin şunları söyledi: “Rubleyi bölgesel para birimi olarak geliştirin. Ruble ticareti yapan, tamamen işleyen bir petrol borsası yaratın… Bizi finansal Titanik’e bağlayan ipleri kırmalıyız ki bana göre Titanik yakında batacak.”

Bugün 66 yaşında olan Panarin, Rusya Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi’nde profesör ve bilgi savaşı üzerine 15 kitabın yazarı.

BAĞIMSIZ TEKSAS CUMHURİYETİ Mİ?

Panarin’in tahminleri 14 yıllık bir rötarla doğrulanıyor gibi.

ABD’deki siyasi bölünme 2016’dan beri şiddetlenerek artıyor.

Demokratlar genel olarak küreselci elitlerin örgütü Davos/WEF gündemini yürütürken, Cumhuriyetçiler daha ulusalcı bir politika talep ediyor.

Bunun son örneğini göç sorununda gördük.

Teksas Valisi Greg Abbot, Federal hükümetin sınırları açma kararını tanımadı ve kendi güvenlik birimlerince federal sınır görevlilerini gözaltına aldırdı.

Bu olay bir anda gündeme damgasını vurdu.

ABD’nin dört bir yanındaki Cumhuriyetçi valiler, göçmenlik uygulamaları konusunda Biden yönetimiyle artan çatışmasında Teksas’ı destekledi.

ABD Yüksek Mahkemesi, federal ajanların Teksas’ın ABD-Meksika sınırı boyunca döşediği dikenli telleri kesmeye devam edebileceğine karar vererek Biden yönetiminin yanında yer almıştı.

Teksas Valisi Greg Abbott göçmenlerin ABD’ye yasa dışı yollardan girmesini engellemek için sınırı oluşturan Rio Grande nehri boyunca dikenli teller döşetmişti.

Abbot, bir de resmi açıklama yayınlayarak, Teksas’ın meşru müdafaa hakkına sahip olduğunu ve bunun “aksi yöndeki tüm federal kanunların üzerinde olduğunu” vurguladı.

Abbott’un açıklamasına ilk aşamada Florida, Georgia, Montana, Oklahoma, Güney Dakota ve Virginia’nın Cumhuriyetçi valileri destek verdi.

Bu olay, Federal Hükümete açıkça bir başkaldırı niteliğindeydi.

Destek giderek büyüdü ve 25 eyalete ulaştı.

Cumhuriyetçi Valiler “Federal müdahaleye karşı gerekirse Teksas’a havadan ve karadan ek kuvvet yollama taahhüdünde” bulundu.

Bu yılın Kasım ayında ABD’de çok kritik bir başkanlık seçimi var.

Trump’ın güçlenerek gelen adaylığı müesses nizamı korkutuyor.

Davos’ta bile Trump’ın nasıl önleneceği tartışılıyor.

Soros’un ykoltuğuna geçen oğlu Trump ile ilgili mesajında kurşun bile paylaştı.

Trump’ın sahte ceza davalarıyla engellenmesi akla en yakın gelen olasılık.

Ancak böyle bir şey olduğunda ABD’de iç savaşa yakın olayların çıkacağını tahmin etmek için panarin olmaya gerek yok.

Teksas’ta parlayan isyan kıvılcımı bugünden bile tüm ABD’ye yayılıyor.

ABD şimdiden siyaseten bölük pörçük durumda.

Tüm bunlara ek olarak ABD Anayasası’ndaki en eski maddelerden biri de yurttaşların federal hükümetin dikta eğilimlerine karşı gerektiğinde kendilerini koruyabilmek için silah edinebilmeleridir.

ABD genelinde yüzlerce Cumhuriyetçi veya Demokrat silahlı milis grupları var.

Biden yönetimi, Tayvan üzerinden Çin ile nihai hesaplaşma yolunda Ukrayna ve Ortadoğu’da darbe üzerine darbeler alırken şimdi savaş kendi evine geliyor.

2024 çok enteresan bir sene olacak.

Bunları da sevebilirsiniz