Var Olmak II – Metaontoloji

Ontolojinin temel sorusu “Neler vardır?” sorusudur. Felsefeciler bu soruyu ayrı ayrı alanlarda ele alırlar: Soyut nesneler var mıdır? Tümeller var mıdır? Bilimlerin ortaya koyduğu kuramsal nesneler var mıdır? Öte yandan, var olmak konusundaki ilk yazımdai da işaret ettiğim üzere, bu sorulardan birazcık daha soyut bir düzlemde başka bir soru daha sorabiliriz: Biz ontolojiyle uğraşırken tam olarak ne yapıyoruz? Farz edelim ki siz tümellerin var olduğunu savunuyorsunuz, ben de size karşı çıkıyorum. Aramızdaki anlaşmazlık tam olarak nedir? Siz tümellerin (ya da soyut nesnelerin ya da başka herhangi bir şeyin) var olduğunu söyleyince tam olarak ne demiş oluyorsunuz? “Var olmak” ne demek? İşte bu soruları yanıtlamaya çalışan felsefî disipline metaontoloji adı verilir.

Günümüzde analitik filozoflar arasında var olmayı analiz etmeye çalışmak pek canlı bir uğraş değildir. Birçoğuna göre, var olmak o kadar temel ve basit bir kavramdır ki, onun ne olduğunu daha basit kavramlarla ortaya koymak pek mümkün değildir. Öte yandan, bu var olmak hakkında dişe dokunur hiçbir şey söyleyemeyeceğimiz anlamına gelmez. Bu yazıda, metaontolojideki bir tartışma olarak, “var olmanın” tek anlamlı olup olmadığı konusundan bahsederek bunu göstermeye çalışacağım.

Yan odada çok değerli bir vazonun var olduğunu, çift bir asal sayının var olduğunu ve Tanrı’nın var olduğunu söylerken; vazo, iki sayısı ve Tanrı hakkında aynı şeyi mi söylüyorum? Yoksa “var olmak” sözü maddesel nesnelere, soyut nesnelere ve doğaüstü varlıklara yüklemlendiğinde farklı anlamlara mı geliyor? Böyle bir konuda nasıl bir argüman üretebilir, nasıl fikir birliğine ulaşabiliriz ki? İşte size “var olmanın” tek anlamlı olduğuna dair bir argümanii:

Evet, var olmak analiz edilebilir, yani daha basit kavramlara indirgenebilir bir kavram değil. Yine de var olmak ile sayı arasındaki şu ilişkiyi sanırım kimse reddetmez: Eğer belli türden bir şey yoksa, o şeylerin sayısı sıfırdır. Tek boynuzlu atlar yoktur, yani tek boynuzlu atların sayısı sıfırdır. Öte yandan kediler vardır, dolayısıyla kedilerin sayısı sıfır değildir. Görüşüne göre var olmak ile sayı arasında yakın bir ilişki var.

Yalnız sayıların, farklı türden nesneleri saymak için kullanıldıklarında farklı anlamlara geldiğini düşünmeyiz. Hatta sayıların son derece kullanışlı olmaları tam da bundandır. İster vazolar gibi maddeden yapılmış nesneleri ister soyut nesneleri ister Tanrıları sayıyor olun, aynı sayıları her alan için kullanabilirsiniz. “Louvre müzesinin 507 numaralı odasında on iki vazo var” derken ve “Klasik Yunan panteonunda on iki adet Olimposlu Tanrı var” derken, “on iki” sözcüğünü iki farklı anlamda kullanmıyorum. Hatta bu sayede, “Vazoların sayısıyla Olimposluların sayısı aynı” diyebiliyorum.

Kısacası, var olmak ile sayı arasında çok yakın bir ilişki var, öyle ki “var olma” sözüyle ifade ettiğim önermeleri “sayısı sıfır olmama” sözüyle de ifade edebiliyorum. Sayılar ise farklı türden şeyler için kullanıldıklarında farklı anlamlara gelmiyor. Bu durum da bize “var olmanın” da farklı türden şeyler için kullanıldığında farklı anlamlara gelmediğine inanmak için sıkı bir sebep sunuyor.

Argümanın ne kadar ikna edici olduğunu bir kenara bıraksak bile, var olmak hakkında aydınlatıcı bir şeyler söylemeye çalıştığını inkâr edemeyiz. Bu da bize şunu gösteriyor: felsefî bir kavram konusunda anlayışımızı geliştirmenin tek yolu onu daha basit kavramlara analiz etmek değildir. Bu yazıda metaontoloji alanındaki tartışmalardan tadımlık bir örnek sunabilmiş olmayı umuyorum.

i http://dagarcikturkiye.com/2023/01/01/var-olmak-i-platonun-sakali/

ii Bu argümanı, büyük oranda, Peter van Inwagen’in “Meta-ontology” makalesinden alıyorum (Erkenntis, 48 1998).

Bunları da sevebilirsiniz