Âşık Veysel’i Anarken

Anmaların önde gelen eksiği anlamaktır. Güzel ve duygu yüklü sözler, buğulu gözler! Biten anmadan sonra anlama çabası neredeyse akla bile getirilmez. Aşık Veysel, anmanın ötesine geçilerek anlamayı gerektiren bir kişiliktir.

Cumhuriyetin 100 yaşını kutladığımız 2023, UNESCO tarafından Aşık Veysel yılı olarak da duyuruldu. Bu karar, zaten anlamlı olan 2023’e renk kattı.

Aşık Veysel 21 Mart 1973’te göçmüştü sonsuzluğa.

XIX. yüzyılın sonunda, 1894’te yaşama gözlerini açan Aşık Veysel için Cumhuriyete kadar olan çeyrek yüzyıl yokluk ve yoksulluk demektir. Bunlara eklenen çiçek hastalığı Veysel’i ışıksız bırakacak ve dünyayı gözleriyle görme yeteneğini yitirecektir.

Yedi yaşından sonra dünyayı görmek için tek seçeneği gönül gözüyle görmek olacaktır. Gönül gözüyle görerek Yunus Emre’nin dilini çağrıştırandır Veysel. Karacaoğlan’ın güzele bakışına Veysel’de rastlanmıştır.

Veysel’in doğum yeri olan Şarkışla’nın Sivrialan köyü Emlek adıyla anılan bir bölgenin içinde yer alır. Bölge XI. yüzyıldan bu yana Türkmen yerleşmidir. Alevi nüfus bölgenin Osmanlı’ya geçtiği yıllarda Yavuz Selim dehşetini yaşamıştır. Safevi yandaşlığıyla suçlanmaları kitlesel yok ediliş için yeterli olmuştur.

Osmanlı’nın son döneminde eli silah tutan ne kadar erkek varsa cephelere gönderilince köyünde bir başına, kadınlarla, yaşlılarla ve çocuklarla kalmıştır. Bundan kaynaklı yalnızlık zoruna gitmiştir. Görmezliğine eklenen bu yoksunluk yaşamında önemli iz bırakır. Vatan görevinden geri kalmanın gerilimi dizelerine yansır :

Ne yazık ki bana olmadı kısmet

Düşmanı denize dökerken millet

Felek kırdı kolumu, vermedi nöbet

Kılıç vurmak için düşman başına.

İlk eşi Esma’nın, körlüğü nedeniyle kendisini terk etmesi, küçük kızı Elif’i bakımsızlıktan yitirmiş olması yaşamının bir başka kara sayfası olmuştur. Engelinden kaynaklandığını düşündüğü bu duruma ilişkin dizeleri de anlamlıdır:

Kuş olsan da kurtulamazdın elimden

Eğer görse idim göz ile seni.

İlk evliliğini özetleyen dörtlüğü ise şöyledir:

Bir vefasız zalim yara bağlandım

Tarih üç yüz otuz beşte evlendim

Sekiz sene bir arada eğlendim

Zalim kâfir yetim kodu kuzumu.

Anasını, babasını da yitirince yalnızlığı derinleşmiştir.

Nefesinin kesilmeye yüz tuttuğu sırada kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet yaşam soluğu olmuştur Veysel’e.

Cumhuriyet’le birlikte Veysel’in yanı sıra Emlek bölgesi de soluk almıştır dense yeridir. Yaklaşık 500 yıl süren baskıcı ve karanlık dönem yerini aydınlığa bırakacaktır.

1925’te tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasından Alevi-Bektaşi toplulukları da etkilenmiş olsa da “halka hizmet hakka hizmet” ilkesini benimseyen Aleviler- Bektaşiler Cumhuriyet aydınlığını toplumun hücrelerine ulaştırma göreviyle donatmışlardır kendilerini.

Görme yeteneğinden yoksunluğu nedeniyle yalnızlığa tutsak düşen Veysel oyalansın diye babasının verdiği sazla becerilerini Cumhuriyet ortamında toplumla paylaşma olanağı bulmuştur.

Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni Ahmet Kutsi Tecer, kendi deyişiyle gönlünün yaylası olmuştur. Tecer’in kol kanat germesiyle kimsesiz Veysel’in kimsesi olan Cumhuriyet aşık geleneğinin olduğu topraklardan bir cevherin filizlenmesine ortam yaratmıştır.

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967)

Tecer “Orda bir köy var uzakta” dizesiyle bildiğimiz şiirin de yazarıdır.

Veysel’in yazgısını değiştirenlere Tecer’in yanı sıra Sabahattin Eyüboğlu ve Ümit Yaşar Oğuzcan adları da eklenmelidir. Onu anlatan Karanlık Dünya filminin senaristi Bedri Rahmi Eyüboğlu ve yönetmeni Metin Erksan da bu listeye eklenmelidir.

Köy enstitüleri Veysel’in gönül gözüyle görme deneyimini Alevi-Bektaşi kültüründen sonra etkileyen ikinci odak olmuştur.

Pek çok enstitüde saz öğreticiliği yapan Veysel’in görme yetisi geri gelmese de gönül gözüyle görmesi gelişme göstermiştir. Bir bilgiye göre Veysel bu yetisinin gelişmesinden öylesine hoşnuttur ki, gözlerinin cerrahi girişimle görme duyusuna kavuşturulması önerilerine gönül gözüyle görmesini olumsuz etkileyeceği korkusuyla hayır demiştir.

Veysel köy enstitüleri serüveninden köyüne eli boş dönmez. Oralarda saz ve söz öğretirken karşılığında meyve yetiştiriciliğini öğrenir. Başlarda “kör adamın kör uğraşı” olarak küçümsenen meyve ağacı yetiştiriciliği alınan sonuçlardan sonra yörede hızla yaygınlaşacaktır. Gönül gözüyle görme duyusu öylesine gelişmiştir ki, Veysel’in ağaçları yapraklarına ve dallarına dokunarak tanıma yeteneği kazandığı bile söylenmiştir. Ezici çoğunluğu köylerde yaşayan Anadolu insanının tarım yapmayı bilmediği sonucuna bile varılabilir bu çarpıcı örnekten.

Tarımdan söz açılınca Veysel’in “sadık yâri toprak”a değinmemek olmaz.

Toprak, ölümün, yeniden doğumun, kök salmanın, değişim ve dönüşümün simgesidir. Toprağın yaşam, bolluk ve bereket kaynağı olduğunu söyleyen Veysel onu, yâr, dost ve ana olarak kişiselleştirir. Aşık Veysel’in toprak imgesi üzerinden çevreye de değindiği görülür. Yaşadığı dönem göz önüne alındığında bu doğrultuda düşünen ve ürün veren şair sayısının az olduğunu söylemeye bilmem gerek var mıdır?

Köy enstitüsü deneyimi Veysel’in sözüne de yansır. Orada tanıştığı okul, enstitü, toprak, makine, atom ve fabrika gibi kavramlar şiirinde yer bulmaya başlar.

XX. yüzyılın ilk 3 çeyreği boyunca süren yaşamı Cumhuriyet’in 50. Yaşını gönül gözüyle görmüştür.

Gözü arkada kaldıysa tutkuyla bağlı olduğu Atatürk’le görüşememiş olmasındandır. Yakınına kadar gittiği halde peygamberle görüşemeyen Veysel Karani’nin yaşadığına benzetilmiştir Atatürk’le buluşamaması.

İlkinde Cumhuriyetin 10. Yılı nedeniyle Ankara’ya yürüyerek gitmiş ve türlü engeller nedeniyle her fırsatta saygı ve sevgi duyduğu Atasıyla el sıkışamamıştır.

İkincisinde İstanbul’da bulunduğu sırada Gazi’nin aratmasına karşın bulduramaması nedeniyle bir kez daha düş kırıklığı yaşamıştır.

1963’te zamanın Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından kabul edilmiştir.

1965’te ise “ana dilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” çıkartılan yasa ile yaşam boyu aylık bağlanmasıyla zorluklar ve yokluklarla geçen yaşamının sonuna doğru TBMM’nin bağladığı aylıkla görece soluklanmıştır.

Çoğunlukla saz ve söz şairi kimliği öne çıkartılan Aşık Veysel’in göz ardı edilmemesi gereken diğer önemli özellikleri gölgede kalmıştır.

Aşık Veysel’in en az saz ve söz şairliği kadar önemli özellikleri şu şekilde sıralanabilir :

  • Yokluklar içinde yaşam sürmüş bir Türkmendir.

  • Katıksız bir Cumhuriyetçi ve Atatürkçüdür.

  • Köy enstitüsü öğretmenidir.

  • Usta bir tarımcıdır.

  • Elbette, babadır, dededir, eştir.

  • Filozofa eşdeğer bir bilgedir.

Bir yazının sınırlarını fazlasıyla aşan bir değerdir Aşık Veysel!

Âşık Veysel ve ailesi

Aynı toprağa bastığımız, aynı suyu içtiğimiz, aynı ekmekten yediğimiz birisi olmasıyla ne denli övünç duysak az gelir.

Âşık Veysel’in müzeleştirilmiş evi

Son sözü memleketlisine, göz hekimi Dr Sait Eğrilmez’e bırakalım! Eğrilmez’in hekim olmasında ve hekimlikte de göz uzmanlığını seçmesinde Veysel’in etkisi olduğunu ekleyelim.

Sazıyla, sözüyle Veysel’i rehber edinenlerdendir, yaşatanlardandır Dr Eğrilmez.

Kaynakça

ÂŞIK VEYSEL, Hazırlayan : Süleyman Şenel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayını, İstanbul, Mart 2022.

Bunları da sevebilirsiniz