Düşününüz Sultan Hamid zamanında karikatür yapmak! Ne fecî bir intihâr!1
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e verdiği yanıtta II. Abdülhamid döneminde hiç toprak kaybı olmadığını söylemişti. Ancak sonrasında pek çok tarihçi ve yazar açıklamada bulunarak ya da yazılar yazarak bu söylemin gerçek olmadığını dile getirdiler.
Bu konuyu yıllar önce VIII. Cumhurbaşkanı Turgut Özal da bir konuşmasında dile getirmiş ve “devrine bakıldığı zaman hemen hemen hiçbir toprak parçası vermemiş, (…)” diyerek tarihsel gerçekleri çarpıtmıştı2.
Oysaki, gerçek II. Abdülhamid’i unutturmaya çalışan ve yeni bir II. Abdülhamid imâl eden Necip Fazıl Kısakürek’in Ulu Hakan “İkinci Abdülhamîd Han” kitabının “Muahedeler” (Antlaşmalar) başlıklı bölümünde bile dönemin toprak kayıplarından söz edilmiş, ancak tarihsel gerçekler çarpıtılarak bu toprak kayıpları, Abdülhamîd’in Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmak için başarısı gibi gösterilmiştir.
29 Mart tarihinde, bir tarafta general (İgnatyef) ve (Nelidef) öbür tarafta bizim Paşalar, imzalanan Ayastefanos muahedesi ile Türkiye’ye 250 milyon altın lira tazminat borcu yüklüyor, buna karşılık Türkiye’nin malî sıkıntısını bildiği ve ona acıdığı edâsiyle toprak istiyor; Kars, Ardahan, Batum, Beyazıt ve Eleşgirt vadisini yutmaya kalkıyor, Osmanlı Avrupasını da delik deşik edip Bulgaristan’ı, Selânik ve Manastır’ı da içine alacak çapta Adalar Denizine kadar indiriyordu. (…)
İşte Abdülhamîd devlet iradesini eline aldığı bu çığırın başında, asla kendi eseri olmayan böyle bir vaziyetle karşı karşıya… Ne yapsın?…
Siyasî dehâsını muazzam bir buluşla gösteriyor, iktisâdi ve İslâmlar üzerinde umumi her türlü hak kendisinde kalmak üzere bellibaşlı bir müddet için Kıbrıs’ı İngilizlere veriyor ve Avrupa muvazenesi [dengesi] noktasından Rusya’nın Türkiye’yi bu şekilde parçalamasına “olamaz!” diyen büyük devletlerin başına geçmesini ve liderliğini ele almasını sağlıyor.
İngiltere ve Avusturya önayak oluyorlar ve Ayastefanos muahedesini gözden geçirip sonunda müşterek [ortak] bir karara ve âdil(!) bir taksime varılmak üzere Berlin’de bir kongre kurulmasını kabul ettiriyorlar. Alman ittihadının [birliğinin] ruhu meşhur Prens Bismark, kongrenin tarafsız idare edicisi ve hakem mevkiindeki bir baş. Fakat (fantezik) bir baş… Asıl baş, İngilizinki…
Rus murahhaslarının [delegelerinin] bağırıp çağırması, İngilizlerin sinsi sinsi gülümsemesi, Almanların da bol bol (Romantizm) yapması suretiyle [şeklinde] geçen bu kongrede Türk delegelerinin hali acıklıdır. O kadar ki, bir aralık gözyaşlarını tutamayan murahhasına (Bismark) şu sözü söyleyecek kadar hakaret gözüyle baktığını gizleyememektedir:
– Karılar gibi ağlayacağınıza, erkekler gibi haklarınızı korumaya çalışınız!..
Berlin muahedesi 4 Haziran 1878’de imza edildi, Kıbrıs’ı alan İngiltere’nin sevk ve idaresiyle Osmanlı Avrupası kısmen kurtuldu. Moskofun parçalamak istediği Türk vücudunun birçok tarafı korunabildi ve tasfiye masasına yatırılan “Hasta Adam” siyasî bir dehâ ile o an için hayatını kurtarabildi. Türkiye’nin kayıpları azim, fakat Ruslarla başbaşa hesaplaşma vaziyetine göre kazandığı fenalık iskontosu da büyüktü. Asırların hazırladığı o an, o mekan ve şartlar içinde bundan başka da yol mevcut değildi.
Berlin Muahedesine göre, Bulgaristan’ın garip şekilde büyütülmesinin önüne geçiliyor. Bosna ve Hersek Avusturya’ya veriliyor, Karadağ ve Sırbistan belli başlı parçalar alıyor, Yunanistan’a kadar hisse ayrılıyor, fakat Rumeli ve Osmanlı Avrupası bütünlüğü küçülmüş olsa da yerinde kalıyor; öte yanda Batum, Kars, Ardahan gidiyorsa da Bayezid ve Eleşgirt vâdisi elde kalıyor; böylece muhakkak bir fenalık, azıyle gerçekleştiği için bir nevi saadet(!) sayılmak icap ediyordu.
Neticede Osmanlı Avrupasından 166 bin kilometrekare toprakta 5 milyona yakın nüfus, Anadolu’dan da 46 bin kilometrekare toprak ve 1 milyon nüfus kaybediliyor, fakat imparatorluk mahfuz [korunmuş] bulunuyordu3.
Toprak kayıpları
II. Abdülhamid Dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun en çok toprak kaybettiği dönemdir ve onun döneminde Ruslar Yeşilköy’e kadar gelmiş, bugün Bulgaristan’ın olan topraklar ile Kars, Ardahan, Batum kaybedilmiş, Kıbrıs, İngilizlere kiralanmış ve sonraki yıllarda yine İngiltere tarafından işgâl edilmiş, Tesalya ve Girit de Yunan’a âdeta armağan edilmiş, Balkanlardaki topraklarımız (Sırbistan, Karadağ, Romanya) ile Tunus, Yemen ve Mısır da yitirilmiştir. Sonuçta Balkanlar ve Kafkaslardan da Anadolu’ya büyük göçler olmuştur. İşte bu konularla, özellikle Girit ile ilgili yürek yakan karikatürler o dönemde yayımlanmıştır.
II. Abdülhamid Dönemi Karikatürleri En Güvenilir Kaynaklardır
II. Abdülhamid ülkesini savunmak için değil, fakat yalnızca koltuğunu, iktidarını korumak ve halkını acımasızca sömürerek zenginliğine zenginlik katmak için emperyalistlerle iş tutmuş, halkını acımasızca ezmiş, verdiği vatan toprakları onun iktidar yıllarında ve hal edildikten sonra dönemin mizah dergilerine, karikatürlerine de açıkça yansımıştır. Bu karikatürler döneminin belgeleridir, doğruyu ve gerçeği yansıtmaktadır. Ve bu karikatürler ve illüstrasyonlar, II. Abdülhamid’in koyu istibdâdı sonucu Avrupa’ya ve Mısır’a kaçmış aydınlarca 1908 öncesinde Paris, Cenevre ve Kahire’de4; 1908 sonrasında İstanbul’da çıkarılmış mizah dergileriyle gazetelerinde5 yayımlanmıştır.
Birinci Karikatür:
Görüldüğü gibi bu karikatürde halkını ezen ve güya emperyalistleri kukla gibi oynatan bir II. Abdülhamid resmedilmiştir. Ancak gerçekte Avusturya, Rusya, Fransa, İngiltere, İtalya, o günün adlandırılışıyla Düvel-i Muazzama II. Abdülhamid’e her türlü isteklerini kabûl ettirmişlerdir.
İkinci Karikatür:
Girit, II. Abdülhamid’in basiretsiz, kifayetsiz tutumu yüzünden kaybedilmiş, âdeta onun eliyle adım adım Yunan’a armağan edilmiştir (Prens Yorgi’nin 22 Aralık 1898’de adada göreve getirilmesi ile başlayan süreçte Girit, Osmanlı Devleti için kaybedilmiş sayılmıştır). Bu sonuç Türk halkınca nefretle karşılanmış, her yerde büyük protesto gösterileri düzenlenmiştir. İşte paylaştığımız bu karikatür (yukarıda yazdığımız aynı yıl) söz konusu durumu resmetmekte ve adadaki Müslüman Türklerin nasıl ezildiğini, çiğnendiğini göstermektedir.
(Beberûhî, 2, 8 Şevvâl 1315 / 1 Mart 1898, s. 8.)
Üçüncü Karikatür:
Bu karikatür de yine II. Abdülhamid’in Girit’i Yunan’a armağan edişinin, Girit’in boynuna istavrozu nasıl geçirdiğinin resmidir.
Dördüncü Karikatür:
Bu karikatürde, II. Abdülhamid’in kendi eliyle Yunan’a armağan ettiği Girit, Karagöz ve Hacivat tarafından kayık yapılıp kürekle çekilerek yüzdürülme betimlemesiyle kurtarılmaktadır.
Beşinci Karikatür:
Bu karikatürde de görüldüğü gibi II. Abdülhamid, Bulgar kralına altın tabakta Rumeli’yi sunmakta, kral da bu sırada Edirne’yi yemektedir.
Altıncı Karikatür:
Bu karikatürde de yine II. Abdülhamid döneminde kaybedilen vatan toprakları konu edilir ve Karagöz itfaiye erine: “Sen doğruyu, gerçeği arıyorsan görevin orasını (bir evi ya da köşkü) söndürmek değil, burasını…” şeklinde seslenir. Gösterdiği yer yanan, yıkılan, yitirilmiş vatan topraklarıdır.
II. Abdülhamid zamanının toprak kayıplarıyla ilgili döneminde çizilmiş daha yüzlerce karikatür vardır. Biz burada yalnızca birkaçını sunduk.
Özetle, II. Abdülhamid’in otuz üç yıllık her türlü baskı iktidarında, bir başka söyleyişle Meclis-i Mebûsan’ın kapısına kilit vurup “tek adam” olarak yönettiği dönemde Osmanlı Devleti bugün Türkiye’nin yüz ölçümünün iki katından fazla toprak kaybetmiştir.
Günümüzde, Türkiye’nin yakın zamanda, son yıllarda Ege Denizi’nde Yunan’a sessizce terk ettiği, zamanında tepki göstermediği, gösteremediği ve 12 ada dışındaki adaların hızla silâhlandırıldığı bir durum söz konusuysa, bunun altında yatan neden ülkemizin şu anda Abdülhamidvari bir şekilde yönetilmesindedir.
Yunanistan birkaç yıl öncesinde bu adalara çöktüğü zaman ses çıkarmayanların, gereğini yapmayanların şimdi seçimler yaklaşırken iç politikada prim yapar düşüncesiyle horozlanmasının bir anlamı ve değeri elbette yoktur.
Ve elbette, eninde sonunda Yunanistan’ın tasmasını tutan ABD’nin bölgemizle, coğrafyamızla ilgili planları çöpe atılacak Ege adaları Yunan hegemonyasından kurtarılıp, vatanımız ile mavi vatanımız huzura kavuşacaktır.
Son olarak, II. Abdülhamid Dönemi konusunda dönemin belgeleriyle aydınlanmak isteyenler için: Yavuz Daloğlu, II. Abdülhamid ve Dönemi / Osmanlı Matbuatından 101 Pare Karikatür ve İllüstrasyon, İstanbul, OpusKitap, 2018.
NOTLAR
1 Sedâd Nûri, “Sedâd Nûri Beğ”, Nevsâl-i Millî, Câmi ve Mürettibi: T. Z., Dersaâdet (İstanbul), Fırat, Âsâr-ı Müfîde Kitâbhânesi, 1330 (1914), s. 526.
2 Bk. https://www.youtube.com/watch?v=GZzhTzU3ums&t=1s
3 Necip Fazıl Kısakürek, Ulu Hakan “İkinci Abdülhamîd Han”, İstanbul, Büyük Doğu Yayınları, 2022, s. 167-168.
4 Beberûhî, Tokmak ve Lâk-Lâk.
5 Lâk-Lâk, Davul, El-Üfürük, Kalem, Hayâl-i Cedîd, Musavver Muhit, Yeni Geveze ve Karagöz.