Hayata Küçük Bir Adım…

Bir zamanlar Karaburun dağ taş bağlıkmış.

Çok değil şunun şurası yarım asır önce.

Yamaçların , tarlaların arasında yüzbinlerce dönümde zeytin ve üzüm bereketi, yaşamın kaynağıymış.

Eskiler hala anlatıyor; Karaburun’un siyah, ince kabuklu, aşırı tatlı olmayan iri “Enfes” isimli üzümü, yine yöreye özgü ince uzun taneli Karaburun Sultaniyesi ve razakisi tırlarla,gemilerle ihraç edilirmiş Avrupa’ya.

Londra Borsası’nda sultaniye ve razakısı ile kotasının hala asılı olduğu rivayet gibi algılansa da bir temeli olmalı en azından…

Ya şimdi ?

Zeytin kaldı, üzüm neredeyse tarihe karışmak üzere…

Üzüm bağları söküldü, sekiler makilik, meşelik doldu.

Yaşadığım köy Saip’in yaşlıları bugün insan gözünün erdiği her yerin, bir zamanlar bağ olduğunu anlatır durur, biraz da hayıflanarak…

Bugün Saip’te  bağ yok…

Dedim kendi kendime “ başlayalım, küçük bir adım atalım, belki örnek olur. Gelecekte bağlarla şenlenir yeniden bu topraklar…”

Kiraladığım bahçeye 125 kök bağ çubuğu diktik ailecek. Nergiz, oğlum Ege ve arkadaşları sağ olsunlar el birliğiyle çalıştık.

Gerçi beni hiç etkilemiyor ama benzer önceki girişimlerimde olduğu gibi, olumsuzluklar geldi sağdan soldan.

Efendim “ Olmazmış, emekler boşa gidermiş, bölgenin bütün kurdu, kuşu bağa gelir, üzüm bırakmazmış…”

Olsun, kurtlar , kuşlar, arılar, böcekler tilkiler yesin. Sonuçta karınlarını doyurmak için tüketiyor onlar, iki ayaklılar gibi yağmaya, talana, hele de hasetliğe kalkışmıyorlar…

Derken doğrusu, heyecanlı bir bekleme sürece yaşadık. Acaba nasıl olacaktı, kaç kök tutacaktı ?

Mart sonu diktiğimiz çubuklar, üçüncü haftaya doğru küçücük yapraklarıyla gülümsedi.

Serpilmişlerdi, pek güzellerdi haftasında.

Maşallah üç dışında hepsi tuttu.

İkişer karışa vardı boyları…  

Derken dört yaşına geldi bağ. Bu yıl az da olsa kendi şarabimizi içeceğiz.

Bu güzel ama her yanıyla talan edilen acılı topraklarda üretmek, insanın umudunu çoğaltıyor.

Tarım, dünyanın geleceği, daha da önemlisi… Baksanıza ürün fiyatlarına. Artık dünyada gıda savaşlarından söz edilmeye başlandı.

Kendi yiyeceğini üretme gerekliliğinin yanında başka türlü bir huzur bu, doğayla, çiçekle, yeşille, havasıyla, suyuyla kuşlarla, kurtlarla, arılarla…

Bunları da sevebilirsiniz