Yunan Algısında Türk İmgesinin Kökenleri-1 (Oryantalizm, Filhellenizm ve Türkokratia)

Giriş

Batı Dünyasında yakın dönemlere değin Antik Yunan uygarlığının Roma ile birlikte Avrupa’nın Rönesans sonrası kurduğu yeni medeniyetine önderlik ettiği kanısı egemen bir kültür olmuştur.Bir başka deyişle Batılıların çoğu, Batı’nın özerk bir soyağacı olduğuna, bununda Antik Yunan’dan Roma’ya, Roma’dan Hıristiyan Avrupa’ya, Hıristiyan Avrupa’dan Rönesans’a, Rönesans’tan Aydınlanma’ya, Aydınlanmadan Siyasi Demokrasi’ye ve Sanayi Devrimi’ne uzanan bir sıra dizi izlediğine inanarak yetiştirilmişlerdir.

Bu yaklaşım,”Oryantalizm” olgusunu ortaya çıkaracaktır.Bu kapsamda Batı Dünyasında “Oryantalizm”’in başlangıcının Türklerle bağlantılı ve egemen olduğu söylenebilir1.

Hıristiyan dünyası, Türklerle önce Doğu Roma İmparatorluğu’nun yenilgisiyle 1071’de karşılaşmışlardı. Ancak daha sonraları Haçlı Seferleri ile ilk karşılaştıkları yine bir Türk Devleti olan Anadolu Selçukluları oldu. 1453’te İstanbul’un fethi ise Batı Dünyası ile Türkler arasındaki ilişkilerin dönüm noktası durumuna geldi. Bu tarihden itibaren devamlı bir şekilde Türkler karşısında Avrupa içerlerine kadar çekilmek zorunda kalmışlardı. Türk ordusu, Avrupa’yı fethe çıkmış,Belgrad ve Budapeşte’yi almış , Viyana kapılarına dayanmıştı.

Türk ordusu Batı’ya doğru ilerlerken, Avrupalılarda Türklere karşı hayranlık ve gücü sınırlanamaz düşünce ve duyguları ortaya çıkmıştı.Örneğin “Turqueire” modası canlanmış,soylular, Türk giysilerini giyerek resimler yaptırılıyorlardı .Bir yandan da Türkler; korkak, aşırı gururlu, kaba, miskin, cahil ve Hıristiyanları yok etmek isteyen zalimdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 19.yüzyılda çözülme sürecinin başladığı dönem ile birlikte Batı Dünyası,medeniyetin temeli olarak gördüğü antik Yunan ile ilgilenmeye başlamıştı. Bu amaçla sözde bir hıristiyanlık taassubu eyleme dönüştürülecekti. Anılan taassubu kullanarak, aslında emperyal politikalar sonucu Britanya ve Rusya başta olmak üzere bütün Avrupa Devletleri, Osmanlı Devleti’nden kimi toprakları koparıp bir “Yunanistan Devleti” yaratmak isteyeceklerdir. Bunun için de acılı bir hıristiyan melalinin2,bir başka deyişle “Filhellenizm:Yunanseverlik”’in oluşturulması gerekmekteydi.

Aslında Filhellenizmin, Oryantalizmin bir uzantısı ve bir sonucu olarak, Batılıların emperyalizm politikaları için yaratılmış bir olgu olmuştu.Bu bağlamda “Yunan Algısında Türk İmgesinin Kökenleri”, “Oryantalizm,Filhellenizm ve Turkokratia” olgularına dayanmaktadır.Bu bağlamda “ Yunan Algısında Türk İmgesinin Kökenleri-1 (Oryantalizm, Filhellenizm ve Türkokratia)” yazımızda öncelikle başlangıçta Avrupa-merkezciliği olarak nitelenen bu üç terimin özet olarak açıklanmasında yarar görülmüştür. Daha sonra “Oryantalizm,Filhellenizm ve Türkokratia”nin ortaya çıkardığı “Türk Karşıtlığının Kökenleri”alt bölümünde bu algıyı yaratan;Batı kökenli Oryantalist ve Filhellenist kimi düşünür,bilimci,din adamı,yazar ve şair konuları işlenmiştir.

Bu yazıyı izleyen “ Yunan Algısında Türk İmgesinin Kökenleri-2 (Oryantalizm, Filhellenizm ve Türkokratia)” yazımızda ise Batı kökenli Oryantalist ve Filhellenist sanatçı,gezgin,diplomat ve devlet kişilerinin yaklaşımları irdelenmiş,filimlere ve dizilere ait örnekler verilmiş ve son olarak yabancı dillerde Türkler karşıtı üretilmiş başlıca sözcük,deyim ve atasözleri sergilenmiştir.

Oryantalizm ,Filhellenizm ve Türkokratia

Oryantalizm

Oryantalizm,”Avrupa-merkezciliği”nin izlerini taşımaktadır. Avrupa-merkezciliğinin Batı’da aydınlanma sonrası oluşturulan kapitalizm için Doğu’nun kaynaklarını el koymanın,daha açık deyişle sömürgeliştirmenin bir aracı olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Bu tarihsel sürecin ilerleyişinde Doğu-Batı ayrımı da kurumsallaşmış ve Doğu’nun ötekileştirilmesini gündeme getirmiştir.Ötekileştirilen Doğu,insan sıfatından daha aşağı bir konuma yerleştirilmiş, medenileştirilmeye/yönetilmeye uygun bir duruma getirilmek istenmiştir.Bunun sonucu olarak Doğu halklarının iki seçeneği ortaya çıkacaktı.Birinci seçenekte Batılaşmayı ve getirdiği içselleştirmeyi kabul edecekti.İkinci seçenekte ise Batılaştırmaya karşı çıkarak çöküşü yaşayacaktı3.

Bu bağlamda Avrupa-merkezciliğinin Oryantalizmin geri planını oluşturma ve uygun bir ortam hazırlama yaklaşımı olduğu gözlemlenmektedir. Geçmişi 12. yüzyıla kadar uzansa da Batı’da, Oryantalist görüşün 19.yüzyılın ortalarından itibaren “Oriental Studies:Doğu Araştırmaları” adıyla, akademik bir disiplin olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Dünya tarihinin ilerlemeci öyküsünün Batı kaynaklı olarak kabul edilmesinin en yetkin bilimsel temeli ise , 1978 yılında Said’in kaleme aldığı “Oryantalizm:Doğuculuk= Şarkiyatçılık” adlı kitabıyla dile getirilmiştir4.

Said varlık ve yokluk arasında ne var ise hepsini Doğu ve Batı arasındaki temel ayrıma dayandırır. O’nun Doğu’nun doğululaştırılması olarak kavramsallaştırdığı olgu, Türk modernleşmesinin yapısal bir açıklamasını da sunmaktadır.

Said; “Şarkiyatçılık, Batı’nın Şark Anlayışı” adlı kitabında,”Batı’’nın ‘’Doğu’’ya bakış açısını sorgulamaktadır. O’na göre, Oryantalizm’in birbiriyle bağlantılı çeşitli anlamları vardır.

Birincisi: Oryantalizm, “Doğu Araştırmaları” gibi okullara sahip akademik bir ilgi alanı hatta bir disiplindir.

İkincisi,”Oryant” ile Batı ile Doğu arasındaki varlık ve doğa felsefesi (ontoloji ve epistomoloji) açısından ayrımı dile getiren bir düşünce tarzıdır.

Üçüncüsü ve belki de en önemlisi Oryantalizm, “Doğu üzerinde egemenlik kurmak, onu kendisinin çıkarı doğrultusunda yeniden yapılandırmak ve otorite sahibi olmak, daha ilerisi Doğu’nun insanları ve topraklarının Batı tarafından ele geçirilmesi amacıyla,bir başka deyişle emperyalizm için geliştirilen Batılı bir söylemdir”.

Burada emperyalizmin gizli ve açık(aleni) ya da bilimsel ırkçılık ile bağlantısı olduğunu söylemek gereği vardır.Gizli ırkçılık,uygarlık(medeni) anlamda geri kalmışlığın emperyalist “modernleşme misyonu” yardımıyla iyileştirilebileceğini ve iyileştirilmesi gerektiğini varsayar. Açık(aleni) ya da bilimsel ırkçılık,fizyolojik/genetik özellikleri üzerinde odaklanmıştır,çünkü bu ikinci sınıf özellikleri değişmez olarak görme eğilimdedir.Bu yaklaşıma göre,insan toplulukları;uygar(medeni,Batı Avrupalılar ve beyazlar),barbar(Türkler,Çin,Siyam ve Japonlar gibi ve Sarılar) ve vahşi(Afrika,Avustralya ve Yeni Zelandalılar ve siyahlar) olarak sınıflandırılmıştır.Kimi Sosyal Darvinciler ve bilimsel ırkçılar ikinci sınıf ırkların yok olmaya yazgılı olacakları ve uygarlığın gelişmesinin de sadece İngilizlerin elinde olduğu bir dünyayı Anglosakson ırkının yönetebileceğine inanıyorlardı5.

Bu bağlamda Said; Oryantalizmi, onun önyargılar, cehalet, bilgisizlik, klişeler, standart duruma getirilmiş görüşler ve uydurmalarla karakterize edilen bir düşünce olarak niteler. Yenilenirse Said’e göre, Batı’nın Şarkiyatçılık yaklaşımı, önce dünyanın bir bölgesini kendine yabancı saymakta, sonra Şark’a dair değişmez bir yargıyı kurmakta, dahası bunun insan deneyimi olduğunu görmeme kusurunu işlemektedir6.

Özet olarak şu söylenebilir7,8,9:Oryantalistlere göre; “Batı Dinamik, Doğu ise Değişmez/Durağandır.Dinamik Batı; yenilikçi, becerikli ve hareketlidir. Akılcı ve Bilimseldir. Disiplinli, düzenlidir. Mantıklı ve duyarlıdır. Akıl odaklıdır. Otoriter, bağımsız ve işlevseldir. Özgün, demokratik, anlayışlı ve dürüsttür. Uygardır. Ahlaki ve ekonomik olarak ilerlemecidir.”

Doğu; Taklitçi, cahil ve edilgendir. Akılcı değildir, batıl ve geleneklerine bağlıdır. Tembel, dengesiz ve doğaldır. Mantıksız ve duygusaldır. Beden odaklı hareket eder, egzotik ve alımlıdır. Çocuksu, bağımlı ve olaylara işlevsiz bakar. Esir ruhludur, disiplinsiz, anlayışsız ve ahlaksızdır. Uygar değil, barbardır. Ahlaki olarak geri ve ekonomik olarak durağandır” şeklinde kabul vardır.

Filhellenizm

Filhellen,Yunancada “Filos:Dost” ve “Ellinas:Hellen-Yunan” sözcüklerinin birleşmesi ile oluşturulmuştur. Türkçede Yunanperver ya da Yunanseverlik olarak karşılık bulan “Filhellenizm” sözcüğü, Yunan’a ve Yunan ile bağlantılı olan her şeye derinden sevgi besleyen kişileri tanımlamak amacıyla kullanılır.

Hellen terimi ilk başta sadece kuzey Yunanistan’ı göstermek için kullanılmışsa da zamanla bütün Yunanistan’ı betimlemiştir. Greklerin Perslerle,Batının nitelendirmesi ile “ barbarlarla” savaşması karşısında bu terim yeni bir anlam kazanmıştır. Bir başka deyişle “Barbar” teriminin karşıtı olarak “Hellen” terimi kullanılmaya başlanmıştır. Doğu-Batı karşılaştırmasında Avrupa’nın karşısına Asya’nın yerleştirilmesi gibi barbarların(!) karşısına da Hellenler yerleştirilmiştir.

Birinci yüzyıldan itibaren ise Hellen teriminin Doğu Akdeniz havzasında Grek ve Bizans topraklarında yaşamakta olan , dil, kültür ve tarih bakımından ortak bir geçmişe sahip halkları için kullanıldığı belirtilmektedir10.

Tarihte Filhellenler, sevgilerini gerek sözlü gerek yazılı olarak verdikleri eserlerle ortaya koymuşlar ve bu doğrultuda oluşan Filhellenizm akımını oluşturmuşlardır.Avrupa’da Filhellenizm’in bir akım olarak en etkin olduğu olay ise,Yunanların 1821 yılında başlayan ve bağımsızlık mücadelesi olarak görülen Mora isyanıdır.Aslında Filhellenizm terimi 19. yüzyılda ortaya çıkmış bir terim olmayıp kökleri de Antik Yunan kültürüne dayanmaktadır 11 .

Çağ ve Ural 12 , Batı’nın Oryantalist yaklaşımının Yunanların kimlik arayışlarına çanak tuttuğunu ve “Türkler hak tanımayan ve tiran efendidir” ve “Greklere yoksulluk, cehalet yorgunluk, acı, dert, kamçı, falaka ,ölüm getirmiştir” şeklinde algının ortaya çıkarıldığını yazmaktadırlar. Bu bağlamda yazarlar: “Yunan kültürünün ondokuzuncu yüzyıldan itibaren gelişen “Filhellenizm :Yunanseverlik” akımlarla beraber Batı medeniyetinin beşiği olarak gösterilmesi Yunanları Türklerden uzaklaştıran en önemli etmenlerden birisi olmuştur.” demektedirler.

Yunanseverlik’in Avrupa kültüründe Aydınlanma döneminden sonra yoğunlaştığı ve sistemli duruma geldiği söylenebilir13. Aydınlanmacılara göre, “uygarlıktan yoksun” Türkler, Avrupa kültürünün “baş düşmanıdır” ve Avrupa’nın “en güzel” topraklarını “kanlı yönetimleri” le işgal etmişlerdir.

Özetle “Yunanseverlik,Avrupa-merkezciliğinin Türk Düşmanlığını beslediği bir yaklaşım olmuştur.Bir başka deyişle “Yunanseverlik”,Batı’nın Doğu’yu etki altına alması ve denetlemesi için dahice meşrulaştırma ortamı yaratan “Oryantalizm’”in bir sonucudur.

Türkokratia

Türkokratia, “Türk Egemenliği” olarak tanımlanan bir ifadedir.Geniş anlamda Osmanlı Türklerinin Balkanlar,Ortadoğu,Arabistan ve Kuzey Afrika’da egemenliği olarak kabul edilebilir.

Ancak Türkçe kaynakçada “Türkokratia”, genellikle,Yunanistan coğrafyasında kimi araştırmacıya göre 400 yıl, kimi araştırmacıya göre 600 yıl boyunca süren Türk Egemenliği olarak tanımlanmaktadır.

Turkokratia,Yunanlara göre; ”Yunan ulusunun kendi topraklarında yaşarken Türkler tarafından zorla egemenlik altına alındığı, kötülük, mutsuzluk ve gerilikten başka bir şey yaşatılmadığı kölelik yıllarıdır.”14

Bir başka deyişle Turkokratia,Yunan algısında esarete dayalı karanlık yılları işaret etmektedir15.

Turkokratia’ya karşı Yunan mücadelesinin, iç dinamikler açısından Fransız devrimi sonrası monarşinin çöküşü ile başlayan eşitlik,özgürlük ve adalet kavramlarının halka ait olduğu düşünceyle başladığı söylenebilir.Bu düşünme sistemi, ilkesel olarak, diğer imparatorluklar içinde olduğu üzere Osmanlı İmparatorluğu içinde de yaşamakta olan Sırp, Arnavut ve Bulgar gibi uluslarla birlikte Yunanların da kendi kimliklerinin keşfetmesine,ulus-devlet anlayışı ile milliyetçilik olgusunun doğmasına neden olacaktır.16

Çağdaş Yunan tarihi bu anlamda “Turkokratia” karşı vermiş olduğu mücadelelerin tarihidir.Yunan tarih yazıcılarına göre “Turkokratia” ile ilgili en olumlu şey, “Türk egemenliğinin hiç kuşkusuz, Yunan Devrim kahramanları tarafından sonlandırılmış olmasıdır!”. Yunan bağımsızlık Savaşı, 1821 Mora İsyanı ile başlamış ve 1829 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla “Turkokratia” sona erdirilmişti.

Oryantalizm ve Filhellenizm’de Türk Karşıtlığının Kökenleri 17

Oryantalist ve Filhellenist Düşünürler18

lıca Oryantalist ve Filhellenist Düşünürler arasında tarih sırasına göre; Desiderius 19 , Voltaire 20,Denis Diderot 21, Immanuel Kant22, Johann Gottfriend Herder 23, George Wilhelm Friedrich Hegel 24, Karl Marx -Friedrich Engels25 ve Samuel P. Huntington26 gibi düşünürler sayılabilir.

Oryantalist ve Filhellenist Bilimciler

Düşünürlerin yanında , teknik bilimlerle uğraşan bilim adamları da, Türk karşıtlığı kampanyasına katılmışlardır.Bunların öne çıkanlarından kimileri şunlardır:

Blaise Pascal

Fransız Blaise Pascal (d.1623-ö.1662), matematikçi, fizikçi ve düşünürdür27.Akışkanlar mekaniğinde kendi adını taşıyan Pascal Yasası’nı bulmuştur.

Türklerle ilgili hiçbir somut bilgisi olmamasına karşın; “Atalarından aldığı gelenekleri uygulayan bu kadar çok, inançsız kafir Türk’le karşılaşmak ne kadar elem verici” diye yazılar yazmıştır28 .

Charles Darwin

Charles Darwin(d. 1809-ö.1888),1859’da yayınladığı “On the Orijin of Species:Türlerin Kökeni Üzerine “adlı kitabıyla evrim kuramının kurucusu olan İngiliz doğa bilimcisidir 29.

Darwin’in Türk Karşıtlığı konusunda ortaya çıkan tartışma,”Darwin,C .,1887.Darwin, Francis (Ed.), The life and letters of Charles Darwin: Charles Darwin’in Yaşamı ve Mektupları”ndan kaleme alınan bir metinden kaynaklanmaktadır.

Özgün metin ve çevirisi şudur:

The more civilized so-called Caucasian races have beaten the Turkish hollow in the struggle for existence. Looking to the world at no very distant date, what an endless number of the lower races will have been eliminated by the higher civilized races throughout the world.”30

Daha uygar bilinen Avrupalı beyaz ırklar, varoluş mücadelesinde Türkleri hezimete uğrata gelmiştir. Çok uzak olmayan bir gelecekte dünyaya bakıldığında, tüm dünyadaki çok sayıda alt ırk daha ileri uygarlıklar tarafından ortadan kaldırılmış olacaktır31.

Darwin’in Britanya Başbakanı da olmuş William Gladstone’nun Türkler aleyhine yazdığı “Bulgar Dehşetleri ve Doğu Sorunu” ve “Katliam Dersleri”adlı kitaplarından ve düzenlenen toplantılardaki söylevlerden çok etkilendiği de bilinmektedir.1876’da Londra’da düzenlenen Doğu sorunu toplantısının gönüllü destekçisi olmuştur.Toplantının sonuç bildirgesine göre, Balkanlar’da insan hakları ihlalleri hemen son bulmalı; Osmanlı’da hemen acilen reformlar yapılmalı ve Britanya , Rusya ile ittifak kurmalıydı. Charles Darwin, Balkanlar’da ne olduğunu kuşkusuz bilmiyordu; sadece derin saygınlığı ve hayranlığı olduğu lideri Gladstone’nin yazdıklarından etkilenmişti 32 .

Oryantalist ve Filhellenist Din İnsanları

Batı Dünyası’nda çok sayıda Türk Karşıtı Din Adamı vardır.Bunların başını ise “Papalık ve Papalar” çekmektedir.

Papalar

Papa II. Urban

Urban II. (d.1088-ö.1099)Haçlı seferlerinin kurucusudur33.Aslında Haçlı Seferlerinin temelinde,yoksul Batı’nın,Doğu’nun göreceli zenginliğinin yağmalanması düşünce yatmaktadır.Bir başka deyişle konu ekonomi-politiktir.Ancak dönemsel olarak bunun din motifiyle süslenmesine gereksinme duyulacaktır. Selçuklu Türklerinin üzerine yürüyen Haçlı Ordusu, Anadolu üzerinden Suriye’ye geçmiş, yol boyunca her tarafı talan etmiştir. Kudüs’e kadar 100.000 (yüzbin) müslümanı insafsızca öldürmek gibi insanlık âleminin en korkunç katliâmının yapıldığı bildirilmektedir. Haçlı Seferleri siyasi bir varlık olarak ta papalığı güçlendirmiştir34,35,36.

Diğer Papalar

Urban II’den sonra gelen bütün papalar da Türk Müslüman düşmanlığını öne çıkararak Haçlı Seferlerini örgütlemişlerdir. Papalığın kuruluşundan bugüne kadar, Türk-Müslüman milletlere en küçük bir sempati ve en basit bir insanlık duygusu gösteren tek bir papa çıkmadığı bilinmektedir. Bunlara arasında öne çıkan kimileri şunlardır37.

Nicholas

Nicholas,1453’de Türklerin İstanbul’un kuşatılması sırasında karşı saldırı için Hıristiyanlık dünyasından kuvvetleri örgütlemiştir. Doğu sularına yelken açması için üç kadırgayı görevlendirmiş ve ayrıca beş kadırga daha sipariş verdiği bilinmektedir. Nicholas, bütün Hıristiyanların Türklere karşı bir Haçlı Seferine katılmalarını zorunlu gören bir bildiri yayınlamıştı. Bu bildiride “ II. Mehmet’ten İsa’nın kilisesinin en zalim düşmanı, babası şeytan gibi hem bedenleri hem de ruhları yutmaya çalışan şeytanın oğlu, cehennem azabının oğlu, ölümün oğlu; Hıristiyanların kanını akıtmak suretiyle susuzluğu hiç doymayan kuduz bir hayvan gibi yerinden doğrulmuştur” ifadelerini kullanmıştı38.

Callixtus III

Callixtus III., 1456’daTürk ve Müslüman düşmanlığının unutulmaması için “ papal bull39olarak adlandırılan bir papalık kararnamesi ile kilise çanlarının öğleden sonra çalmasını emretmişti. Bu emir, Avrupa kiliselerinin pek çoğunda hala uygulanmaktadır.

Puis V.

Puis V., Osmanlının büyük kayıp verdiği “İnebahtı Deniz Savaşı” anısına, Katolik dua takvimine bir gün koydurmuştur. Bu dua, “Tesbih Yortusu”nda hala kutlanmaktadır.

Clement XI

Clement XI., “En büyük ve en başarılı Türk düşmanlarından biri” diye övülür.

Francis ya da Francesco

Özgün adı Jorge Mario Bergoglio(d.1915- ) olan günümüz papasıdır. 1915 olaylarının 100. yılı nedeniyle Vatikan’da düzenlenen ayinde,Sözde Ermeni Soykırımı’nı “soykırım” diyen Papa Francesco, Avrupa Parlamentosu’na da bu konuda yönlendirmiş bulunmaktadır. Papa Francesco, Buenos Aires Başpiskoposu olduğu dönemde de Türklerin Ermenilere karşı“soykırım” yaptığını ileri sürmüştü 40.

Hristiyan Din Adamları

Johann Faber

Johann Faber (d.1478-ö. 1541) Viyana piskoposudur41. 1400’lerin ortalarında Türklere karşı Avrupa’nın her yerinde Katolik dini törenler düzenlenmiştir. Bu dini törenlerde;”Türklere karşı bir zaferin sadece Tanrı’nın yardımıyla kazanılabileceği ve bu yüzden Hristiyan aleminin Türklerin zalimliğine karşı direncini yitirmemesi”yönünde iletiler verilmiştir. Faber,şöyle demiştir:”Dünyada yaş ve cinsiyet ayırımı yapmadan çocuk yaşlı herkesi kesen, hatta ana rahmindeki bebeği bile katleden Türkler kadar acımasız ve kaba bir ırk yoktur.42.

Johannes Bessarion

Johannes Bessarion (d.1403/8-ö.1472), bir Roma Katolik kardinal piskoposu ve Konstantinopolis’in ünvanlı Latin Patriği’dir43. Yaşamının sonuna kadar kaleme aldığı yazılarıyla, Türklere karşı büyük bir haçlı seferinin düzenlenmesi ve İstanbul’un geri alınması düşüncesi Bessarion’un hayatının merkezinde olmuştur. 44.

Martin Luther

Alman Papaz Martin Luther (d.1483-ö.1576)45,Ortaçağ düşüncesine karşı çıkarak dinde reform hareketini başlatan kişi diye tanıtılmıştır. Hıristiyanlık dinini feodal egemenliğin bir aracı olmaktan çıkararak kentsoyluluğun (burjuvazinin) egemenlik aracı haline getirmeye çalışmıştır.

Ancak,Türk karşıtlığını düşünce ve eyleminin temeline yerleştirerek dizgeleştiren Batılıların öncülerinden biri de olmuştur.Martin Luther’in Türklere yönelik yargıları zaman zaman değişmekle birlikte şöyledir: “Türkler, Tanrı’nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan Şeytan’ın uşağıdır. Onları yenmek için önce efendisi Şeytan’ı yenmek ve Türkleri tek başına bırakmak gerekir. Türk’ün tanrısı olan Şeytan’ı yenmeden Türk’ü yenmek, kolay olmayacaktır. Şeytan ise bir ruhtur; topla, tüfekle, at ve insanla yenilmez… Bir Türkü öldüren vicdan azabı duymamalı, tersine Hıristiyanlığın düşmanını yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır… Eğer Samson gibi güçlü olsaydım, çaresini bulur hergün bir Türk öldürürdüm…”,

Tanrı Türkleri, Hıristiyanlar’ a ceza versin, ,onları yola getirsin diye gönderdi. Bunun için onlara karşı savaşmak mümkün değildir, buna boyun eğip, sabretmek gerek. Fakat Tanrı ilerde, onların (Hıristiyanların) çektikleri cezayı kafi görecek ve Türkleri geri çekecektir. Türklerin hiçbir zaman bütün Avrupa’yı ele geçirecekleri düşünülmemiştir.”,”Türk İmparatoru da Tanrı tarafından gönderilmiştir.Kötü bir İktidar da olsa ona itaat edip katlanmak gerekir.”,46, 47.

Vermahnung zum Gebet wider den Türken’:Türklere Karşı Duaya Çağrı” eserinde de özellikle Hıristiyan dünyasının günahlarının çokluğundan yakınır. Tanrı’nın bu sebepten insanların dualarını işitmemesi endişesini dile getirmesine rağmen Papa’nın ve Türklerin sonunun yaklaşması ümidini yitirmeyerek, insanların duaya devam etmeleri gerektiğini vurgular.‘Mahşer günü uzakta olamaz ve Türkler de tıpkı Papa gibi sonlarına yaklaşmış olur… Bundan hiç şüphem yoktur.’der.

Oryantalist ve Filhellenist Yazar,Oyun Yazarı ve Şairler

Batıda,Türk karşıtlığını dile getiren çok sayıda Oryantalist ve Filhellenist Yazar,Oyun Yazarı ve Şair vardır.Bunlar arasında; György Dozsa ,Pierre de Ronsard,William Shakespeare, George Gordon Byron, Victor Hugo, Edgar Allan Poe, Gustave Flaubert, Miguele de Cervantes ,Jean Paul Sartre, Nikos Kazancakis, Dido Sotiriyu ve İlias Venesiz gibi adlar akla gelmektedir.

György Dozsa

Osmanlı‘ya esir düşen Macaristanlı György Dozsa’nı anıları, Balivet;M.,tarafından “Türkler (Türklerin Gelenekleri, Görenekleri ve Hinlikleri Üzerine İnceleme)” adıyla kaleme alınmıştır.Kitap, Batı’da Türk Korkusu’nu yansıtan çok sayıda yayından birisidir48 .

Dozsa’ya göre; Batının günahlarından arınması için acımasız Türkler gönderilmiştir; kıyamet kapıdadır ve Türkler de Deccal”ın hizmetindedir. Balivet,Dozsa’nın Türklere hayranlık duyduğunu da belirtir ve yüzyıllardır Türklerle ilgili korku ve hayranlık duyguları arasında gidip gelen Batı’nın ruh halinin Dozsa’nın kişiliğinde ete kemiğe büründüğünü yazar.

Pierre De Ronsard

Pierre de Ronsard (d.1524-ö.1585), 16.yüzyıl Fransa’sında La Brigade adlı şiir akımını başlatan önemli bir şairdir49. Şairin görevinin, “halklara ve krallara yol göstermek” olduğunu söyleyen Ronsard bu yolu, benzerlerinde olduğu gibi, “yeni bir Yunan miti-düş gücüne göre biçim değiştiren düşünce” yaratmaya çalışarak sürekli Türk karşıtlığı olarak göstermiştir 50.

Bir şiirinde şunları söyler: “Bütün bilimlerin ve felsefenin anası, besleyicisi bu büyük şanlı uygarlığın (Yunanistan), böylesine barbar bir milletin (Türklerin) eline düşmesi ne kötü bir talihsizliktir!… Ah! Ne söyleyebilirim ki!… Ah! Olayların sürekli değişimi!… Ah! Işık saçan, asil yüce varlık şimdi karanlıklar içinde kör edilmiş.” 51.

William Shakespeare

William Shakespeare (d.1564-ö.1616), oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını kaleme alan bir yazar olarak bilinir52 .

Shakespeare’in Türkler konusunda yaklaşımları çağdaşlarından farklı değildir. Önemli oyunlarından birisi olan “Othello”’da, Othello “uğursuz,iftiracı ve başı sarıklı, çok zararlı Türk” diye tanımlanmaktadır.

Oyunda Türk’e dönen Mağripli 53 Othello, doğru yoldan tekrar günaha döndüğü için “iki kere” lanetlenmiştir. İslam İmparatorluğu’na karşı bir Haçlı Seferi’ne komuta etmesi için gönderilmiş, “Türk’e dönmüş” ve içteki düşman haline gelmiştir. Venedik Devleti’ni “karalamış”, Avrupalılar’ın korkunç hayali olan İslami öteki’ye dönüşmüştür: Othello çirkin bir klişe olmuştur 54.

Bununla birlikte Othello’nun Türkçe’ye yapılmış olan çevirisinde “Are we turned Turks” kısmının “Kendimizin düşmanı olduk da” ve de “Where a malignant and a turbaned Turk” dizesinin, “Rastlamıştım zorbalık eden bir sarıklıya”şeklinde olduğu görülmektedir55.Anılan çeviride,“Türk” sözcüğünün kullanılmaması, Shakespeare’in Türk okuyucusu nezdinde Türk Düşmanı olduğunun örtülmesi isteğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Shakespeare’in “Othello” oyunu dışındaki “Onikinci Gece”, “Kuru Gürültü”, “Hırçın Kız” ve “Yeter ki Sonu İyi Bitsin”’i de içine alan oyunlarındaki aksiyonlar da , Türkler’in belirsiz tehdidi üzerine kurgulanmıştır.Anılan oyunlarda sahne üzerinde görülmeyen bu güç; korsanlık, tutsaklık ve savaş kavramlarıyla birleştirilmiştir 56.

Moliere

Moliére, (d.1622-ö.1673) klasizim akımının komedi türünde en büyük sanatçısıdır57.

Dönemin diğer sanatçıları gibi Molier’de de, oryantalizm ve Türk karşıtlığı yansımaları söz konusudur. Örneğin,”Kibarlık Budalası” adlı oyun bunlardan birisidir 58.

Öyküsü kısaca şudur:4.Mehmet’in elçisi olarak Paris’e gelen ve görkemli bir törenle karşılanan Süleyman Ağa Fransız sarayının ihtişamına beklenen ilgiyi göstermeyince,14. Louis bu ilgisizliğin intikamını almak için, Molière’e “Türkleri küçük düşürücü”bir oyun sipariş eder ve “Kibarlık Budalası” bu amaçla kaleme alınır . Özgün kitabın kapağında da kavuklu Türkler,gülünç olarak resimlenmekteydi.

Oyunun kahramanlarından birisi olan görgüsüz zengin Mr. Jourdain, yüksek sosyeteye girebilmek için Büyük Türk Müftüsü Mamamuşi kılığında düşüp kalkarak şaklabanlık yapıyor ve mumlar dikili bir kavuk taşıyordu 59. Kibarlık Budalası ilk kez 14 Ekim 1670’te Chambord’da, aynı yıl 28 Kasım’da ise, sarayda kralın huzurunda oynanmıştır.

George Gordon Byron

George Gordon Byron (d.1788-ö.1824), Avrupa’da romantik akımın öncülerinden biri olarak bilinen şair ve hicivcidir . Batı’da “neşe, hoşgörü ve özgürlüğün ozanı” olarak tanımlanan Byron , Türk düşmanlığını besleyen şairlerden de birisi olmuştur 60.

Byron’nın Türklere bakış açısı konusunda Türkiye’de de çelişkili yaklaşımlar olduğu söylenebilir. Örneğin; Byron’nın Türk Düşmanlığını bugün varolan milliyetçiliğin ürettiği bir mit olduğunu, 1800’lerin romantik akımıyla birlikte düşünülmesi gerektiğini bildirenler de vardır 61,62.Bu kapsamda Byron’nın ele aldığı temalar ve kurguladığı tiplerle Batı dünyasının o zamana kadar azımsadığı/küçümsediği Doğu’nun gerçek değerlerini ve güzelliklerini ele aldığı ve bu durumun Batı dünyasında hem ahlaki hem mertlik düzeyinde bir tartışmayı başlattığı da bildirilmektedir63 .

Bu koruyucu yaklaşımlara karşılık,Byron’ın “Childe Harold” ve “Turkish Tales:Türk Hikayeleri “adlı yapıtlarıyla ; Türklerin zalim, Yunanlılar mazlum olarak gösterildiği de belirtilmekte ve anılan yapıtlarla, Avrupa’da Yunan hayranlığını başlattığı bilinmektedir.

Byron, Yunan milli şairi Rigas’tan geri kalmayacak şekilde, Yunan melali, Yunan nostaljisi ve Yunan Megal-i İdeası için şiirler yazarak Avrupa’da Yunan Bağımsızlık Savaşı için sempati yaratmıştı.

Byron,Türk karşıtlığını neredeyse bir yaşam biçimi durumuna getirmişti. Karşıtlığını yalnızca yapıtlarına değil, sahip olduğu büyük serveti kullanarak eylemlerine de yansıtıyordu. Byron’un özlediği diyar, şiirlerinde dile getirdiği Yunan tanrıların ve tanrıçaların bulunduğu, Antik Yunan eserlerinin yanı başında sadece Yunanlıların yaşamasını istediği topraklardı.

Türklere karşı savaşan Rum çeteleri arasındaki ayrılıkları gidermek ve onları tek bir çatı altında toplamak için Yunanistan’a gelmiş ve 1824 yılında burada ölmüştü64 .

Victor Hugo

Victor Hugo (d.1802-ö.1885) Fransız şair, romancı ve oyun yazarıdır. Yurt dışında “Notre-Dame de Paris ,1831” ve “Sefiller:Les Misérables ,1862”gibi romanlarıyla daha çok tanınır 65.

Victor Hugo, Yunanistan’ın bağımsızlığa kavuşmasında önemli rol oynamış bir Yunan dostu olarak da bilinir. Hugo’nun özellikle “Doğulular:Les Orientales” adlı yapıtının, evrenselci yaklaşımının tersine, Filhelenist, dolayısıyla da Türk karşıtı imgelerle dolu olduğu gözlemlenmektedir66. 1829’da yayınlanan “Doğulular “ adli kitabındaki iki şiir;”Çocuk” ve “Navarin “şiirleri bunun kanıtlarından kimileridir.

Hugo’un “Çocuk“adlı şiiri şöyledir 67:

Çocuk Türkler geçtiler, arkalarında harabe ve matem bırakarak/ Sakız (chio), şarapların adası, artık kararmış bir taş yığınından fazlası değil/…../ Her yer çöle dönmüş. Ama hayır. Kararmış duvarın yanında/ Mavi gözlü bir çocuk, Yunan çocuk, yalnız başına oturmakta,/ Aşağılanmış, boynunu bükmüş halde/…. / Ne istersin? Sana ne vermeliyiz çocuk?/ Neşeni geri döndürmek ve seni mutlu etmek için?/ “Arkadaşım” dedi mavi gözlü Yunan çocuk/ “Ben kurşun ve barut istiyorum.”

Hugo’nun Navarin Savaşı 68’ndan sonra kaleme aldığı “Navarin”şiiri de yine Türk karşıtlığında doruk noktalarından birisidir.Hugo, Navarin uzun şiiri, 7 bölüm halinde kaleme alınmıştır 69.

Kula,Hugo’nın “Navarin” adlı şiirini şöyle özetler; “Çadırlar, yelkenler, türbanlar, gemi direkleri hepsi kırılmış”, Yarımay’ yenilmiştir. Yunan komutan ‘Kahraman Kanaris’, “gemisi, adamları ve faresiyle Kapudan Paşa’yı” alt etmiş, “Hellas’ın” öcünü almış ve cellâdın erkini kırmıştır. “Hellas özgürdür artık!” diyen Hugo’nun betimlemesiyle, “Avrupa bir söz söyledi,/Param parça etti zalimliği.” Hugo, Hellas’ın özgürleşmesini Fransa’nın savaşa katılmasına bağlar: “Fransa savaşırsa, dönmek zorundadır senin yazgın/ Fransa’nın öç alan elleri/Güvenilirdir/ Hellas, sevin, iyisin!/ Kucaklasın Byron’ın ve Homer’in ülkesi/ Şarkılarıyla bacısını, anasını ve bizi/ Çok güzeldin, derin acılar çektin.” 70.

Hugo, 1876 yılında Osmanlı yönetimine karşı Sırp ayaklanmasında da , büyük bir istek ve coşkuyla Sırpların yanında yer alır.Türklerin uyguladığı baskı ve şiddete karşı çıkar ve tam bir “özgürlük savaşçısı!”olur.

Edgar Allan Poe

Edgar Allan Poe (d.1809-ö.1849) Amerikalı şair, yazar, editör ve edebiyat eleştirmenidir71. Amerikan edebiyatında Romantizm akımının önemli figürlerinden biri olmasının yanı sıra ülkesinde kısa öykünün ilk yazarlarından sayılır.

O da, Byron’dan etkilenerek Türk Karşıtı duygularıyla Türk-Yunan savaşına gönüllü olarak katılmış, ancak ölmeden ülkesine dönmüştü.

Gustave Flaubert

Gustave Flaubert (d.1821-ö.1880), Fransız romancıdır. Edebiyat eleştirmenleri tarafından günümüz romanının kurucusu kabul edilir72.

1851’de İstanbul’da kısa bir süre kalan Gustave Flaubert, kahramanına ilk cinsel deneyimini, sahibi Müslüman bir kadın olan “Türk Evi:Hez la Turque/genelevde” yaşadığını anlatıyordu 73.

Miguele de Cervantes

Miguel de Cervantes Saavedra (d.1547-ö.1616),İspanyol romancı, şair ve oyun yazarıdır. Modern Avrupa’nın ilk romanı olarak kabul edilen Don Kişot, Batı edebiyatının klasikleri arasında yer alır ve bugüne kadar yazılmış en iyi kurgusal eserlerden biri sayılır74.

Cervantes, İnebahtı, Navarin ve Modon’da Türklere karşı savaşırken yaralanarak sol elini kullanamaz olmuş ve yaşamının beş yılını Türk esiri olarak Cezayir’de sürgünde geçirmişti.

Cervantes’in Türkler konusunda kafası karışıktı. Kimi eserlerinde Türklerin hoşgörüsünü överken,kimilerinde de zalim olduklarını da yazmaktadır. Örneğin Cezayir’deki esaretten döner dönmez kaleme aldığı ilk tiyatro eseri olan Trato de Argel’de; “adil, ideal, huzurlu, insancıl ve uygar bir toplumun olanaksızlığının nedeni “ötekiler”, yani “Türkler”dir75,76.

Jean Paul Sartre

Jean Paul Sartre(d.1905-ö.1980),20.yüzyılın düşünce dünyasına damgasını vuran yazarlardan biridir 77.O’nun bile entelektüel ve evrensel kimliğini bir kenara bırakarak ya da bilinç altında Türkler karşı Avrupalı olduğu için yer etmiş basmakalıp düşüncelerini yapıtlarına yansıttığı gözlemlenmektedir 78.

Örneğin,”Özgürlük Yolları” adlı üçlemesinin birinci cildi “Akıl Çağı” romanında Sartre,ön plana çıkardığı roman kişisi Daniel aracığıyla , İstanbul ve İstanbul yakınlarında geçtiği inanılan bir olaya göndermede bulunur ve şöyle yazar: “(…)Daniel, İstanbul köpeklerini düşündü: Onları sokaklardan toplayıp çuvallara, küfelere doldurmuşlar, sonra ıssız bir adaya bırakmışlardı. Birbirlerini parçalayıp yemişlerdi. Engin denizde rüzgâr ara sıra onların ulumalarını denizcilerin kulaklarına dek iletiyordu: “Oraya konulması gereken köpekler değildi.”79.

Yine aynı romanda Sartre’nin Daniel’in sahibi olduğu kedileri Seine nehrine atıp boğmayı amaçladığı bir bölümde, kedilerin boğulmamak için çırpınmış olacakları düşüncesine bağlantı kurarak sözü yeniden İstanbul’a ve Türklere taşıdığı görülür:

(…)Aklına İstanbul geldi yine: Kocalarını aldatan kadınları sudan korkan kedilerle bir çuvala koyup Boğazda denize atarlarmış.”80.

Özetle anılan göndermelerle Sartre’in de belki de bilinçaltında olsa bile bir Avrupalı olarak Türkleri sanki sadist duygulara sahip, köpeklerin bu şekilde bir birlerini öldürmelerinden zevk alan bir halk olarak görmekte olduğu söylenebilir 81.

Nikos Kazancakis

Nikos Kazancakis (d. 1883- ö. 1957) Yunan yazar, şair, siyasetçi ve filozofudur. Şöhretine, 1964 yılında gösterime girmiş olan Michael Cacoyannis’in yönetmiş olduğu Zorba adlı sinema filmiyle kavuşmuştur. Bu film, aynı adı taşıyan kendi kitabından uyarlanmıştı82.

Eserlerinde Osmanlının(Türk) ve onu temsil eden çoğu kavramın, boyunduruğundan çıkılması gereken düşman bir öge olarak ele alındığı görülmektedir.Örneğin; “Kaptan Mihalis” adlı kitabında Girit’in bağımsızlığı, Yunanlıların “Turkokratia’ya:Türk egemenliği” karşı verdiği şanlı direniş ve mücadeledir. Üstelik bu anlatıda,Hıristiyanlık anlatısının en önemli ögesi olan İsa’nın geçmişte çarmıha gerilmesi, günahlarından arınması ve yeniden dirilmesi egemen bir metafora dönüşür. Türkler için şu ifadelere rastlanır;” Oda gübre ve bitki kokuyordu… Kaptan Mihal başı öne eğik, bu Türk havasını belli belirsiz bir tiksintiyle soluyordu.“Ne işim var burada benim?” diye geçirdi aklından. “Türklük kokuyor.”83, “… Şalvarlı adam karşılık verdi:“Osmanlı cesetleri iyi gübre olur.”84. El Greco’ya Mektuplar” adlı kitabında yaptığı “içimizdeki ve dışımızdaki Türkler” tanımlamasında “Öteki Türk”, kendisini gösterir85.Kazancakis’e göre Türklerle savaşmak, ötekiyle savaşmak demektir86.

Kazancakis’in Türk karşıtlığının dönemlere göre değişim gösterdiği de gözlemlenir. Bu kapsamda Türklük yerine Türk olduğunda Kazancakis’in bakış açısının değiştiği ve yumuşadığı,örneğin ağalık kavramı, kısmen ötekileştirilirken “Baba” unvanı olan Türklerin ise ağırbaşlı ve toplumca kabul gören kişiler oldukları bildirilmektedir87. Kazancakis’in deyişiyle, Onlar da “Anadolu’daki köylerinde karıları, çocukları, tarlaları olan, mevsimi gelince bağlarını çapalayan” insanlardır.

Dido Sotiriyu

Dido Sotiriyu (d.1909-ö.2004)Yunan yazarıdır. Sotiriyu, özellikle ülkesinde kadın hakları mücadelesinde ön saflarda yer almış bir yazar olarak bilinir88.

Türkçeye “Benden Selam Söyle Anadoluya “romanının gerçek adı “Kanlı Topraklar:Matomena Homata”dır. “Kanlı Topraklar”’da Türklerin katliamcı,hatta ırz düşmanı olduğu, 40 bin Rum’u Manisa’ya getirerek kestiği konusunda ifadeleri vardır89,90.

Kimilerince romanının sonunda Sotiriyu’nun “Anayurduma selam söyle benden, Kör Mehmet’in damadı! Benden selam söyle Anadolu’ya… Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin… Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellatların Allah bin belasını versin!” sözleriyle emperyalizme gönderme yaptığı için bu romanın Türk düşmanı olmadığı gibi yorumlara rastlanır.

Türk,Ben ve Arap Çocuğu:Tolka Matoula” romanında da Sotiriyu’nun Kanlı Topraklar’da olduğu üzere Türklerle ilişkili imgeler,kafa karıştırıcı tanımlar ve istemsiz olumsuzluklar vardır.

İlias Venesiz

İlias Venezis(d.1904-ö.1973)önemli bir Yunan romancısı olan Elias Mellos’un takma adıdır91.Venesiz “Rüzgar Ülkesi”romanında İzmir’den kaçışını ve geçmiş zaman özlemini Türk metaforu üzerinden anlatmaktadır.

İvo Andriç

İvo Andriç(d.1892-ö. 1975), Nobel Edebiyat Ödülü’ne sahip Bosna’lı bir yazardır92.Türkçede, Sokullu Mehmet Paşa’nın Vişegrad’da yaptırdığı köprü ve çevresindeki yaşamlar üzerine yazdığı “Drina Köprüsü” en bilinen romanıdır.

Romanda Türk zulmünün en tipik göstergesi olarak köprünün inşası sırasında kazığa geçirilen bir kişinin dramı en çıplak bir şeklide anlatılmıştır93.

Resim 4: Yunan Bağımsızlık Savaşı ve Victor Hugo

Victor Hugo, Yunanistan’ın bağımsızlığa kavuşmasında önemli rol oynamıştır. Hugo’nun özellikle “Doğulular:Les Orientales” adlı yapıtının, Türk karşıtı imgelerle dolu olduğu gözlemlenmektedir.

( https://www.sunsavunma.net/yunanistan-bagimsizlik-savasinin-kisa-tarihi/)

Resim 5: Molier’in “Kibarlık Budalası” piyesinin kitap kapağı

Molière’in “Kibarlık Budalası” piyesi, Sultan 4. Mehmed’in mektubunu Fransa kralı 14. Lui’ye götüren Süleyman Ağa ve Osmanlının karizmatik imajını yıkmak amacıyla kral tarafından sipariş edilmiş bir eserdir.

Resim 6: Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma Operası”’ndan bir görünüş(9. Uluslararası İstanbul Opera Festivali).26 Haziran 2018

Oyunda ,Türklerin,Hristiyanlara davranışı,kahramanın ağzından “önce gırtlağı kesilmiş,sonra asılmış,daha sonra kızgın şişlere geçirilmiş,sonra yakılmış,sonra bağlanmış ve son olarak da derisi yüzülmüş” şeklinde aktarılır.

Resim 7: Marco Polo’nun Seyahatnâmesinin 1477 Yılı Baskısında Bulunan Tasviri

(M. H. Şakiroğlu Fotoğraf Arşivi)

Polo’nun anılarında, Türkmenleri geleneksel Avrupalı kibri ile değerlendirdiği gözlemlenmektedir. Örneğin; ”Türkmenler, Muhammed’e ibadet ediyor, uygarlıktan yoksun bir yasaları var ve her açıdan hayvanlar gibi yaşarlar; ayrıca cahildirler ve barbar dilleri var.” der.

1 Türk imgesi ve Türkiye kavramlarının ortaya çıkması Batı dünyasında ağırlıklı olarak 12.yüzyıldan itibaren Haçlı Seferleri ile başlamaktadır. Batılılar, Küçük Asya başta olmak üzere Türkmenlerin yaşadıkları bölgelere “Türkiya:Turcia” tanımını getirmişlerdir. Diğer yandan,Batı kaynakçasında Osmanlı’yı “Türk” olarak karşılaması ve değerlendirmesi bilinen bir gerçekliktir.(Bakınız:Özbaran,S.,2017.Bir Osmanlı Kimliği.14.-17.Yüzyıllarda Rum/Rumi Aidiyet ve İmgeleri.Kitap Yayınevi,s.65-88)

2Melali: Birinci anlamı; can sıkıntısı, usanç: İkinci anlamı; üzüntü, hüzün, dert.

3 Amin,S.,2018.Avrupa-Merkezcilik-Bir İdeolojinin Eleştirisi( L’eurocentrisme Critique d’une idéologie) Çevirmen:Mehmet Sert. Yordam Kitap

4 Said, E. W., 2010. Şarkiyatçılık. Batı’nın Şark Anlayışları. Beşinci Baskı (Çeviri: Ülner, B.) Metis/Kültür Yayınları

5 Hobson, J. M., 2020.Batı Medeniyetinin Doğu Kökenleri.7.Baskı(Çeviri:Ermet.E.) Yapı Kredi Yayınları,İstanbul,s.222-229

6 Kaymakçı, M.,2018. Yunan Algısındaki Türk İmgesinin Kökenleri Ve Dostluk İçin Çıkış Yolları(İç., Ege Adalarının Unutulan Halkı: Rodos Ve İstanköy Türkleri (Ed., Kaymakçı,M., Özgün,C.) Eğitim Yayınevi, Konya,S.,273-293

7 Hobson,a.g.e,s.23

8 Kaymakçı,Mustafa, 2012.Oryantalizmin Kökenleri Üzerine-1.http://dagarcikturkiye.com/01/06/2012

9 Kaymakçı,Mustafa, 2012.Oryantalizmin Kökenleri Üzerine-2. http://dagarcikturkiye.com/01/07/2012

10 Speck,P., 1994 .“Schlecht geordnete Gedanken zum Philhellenismus”, Der Philhellenismus in der westeuropäischen Literatur 1780-1830, Ed. Alfred Noe, Amsterdam, Atlanta: Radopi, s. 1.

11 Özsüer, E, 2016. 19.yüzyıl Avrupa Romantiklerinin 1821 Mora İsyanı Üzerindeki Siyasi Ve Kültürel Etkileri. Türkiyat Mecmuası, c. 26/2, 2016, s.331

12 Çağ, G., Ural,S., 2014. Türk-Yunan İlişkilerinin Değiş(e)meyenleri: Yunan algısında Türk İmgesine Tarihsel Bir Yaklaşım. History Studies İnternational Journal of History.ISSN 1309-4688 Volume 6 Issue 2 februaty 2014

13 Aslında Oryantalizmin bir ürünü olan Yunanseverlik’in Avrupa aydınlanmasıyla da ortaya çıktığı gözlem lenmektedir.Aydınlanmanın getirdiği bilimsel ve teknik ilerlemeler de Avrupalı egemen güçlerin ve kapitalist düzenlerinin,dünyanın bir bölümünü sömürgeleştirmenin aracı olmuştur.Bu bağlamda,Aydınlanma ,daha baştan kendi olumsuzlaması ya da “karanlık yüzü “ olan “karşıt-Aydınlatmayı” yaratmıştır.Aydınlanmanın getirdiği bilgi ve bilimin kimin yararına kullanıldığı sorunu da güncelleşmiştir.Bir başka deyişle,bilimin “burjuva çıkarlarını koruma ve sürdürmenin aracına dönüştürdüğü” söylenebilir(Bakınız;Kula,O.B.,2018.Doğu’dan Batıya Aydınlanma.Tekin Yayınları.İstanbul,s.22-23)

14 Demirözü,D.,2017. Yunan İlkokul Edebiyat Kitaplarında Türk İmajı -The Image of “Turk” in Greek Litera Volume: 27, Number: 2, 2017 65 Litera: Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Dergisi Litera: Journal of Language, Literature and Culture Studies,s.71-72

15 Milas,1991’den aktaran Paksoy,A.,F.,2019.Ege’nin İki Yakası.Türk Basınında Türk-Yunan İlişkileri.Literatür.s.53

16 Özsüer,E.,2018. Turkokratia.Avrupa’da Türk İmajı,Kronik,s.133-137

17Oryantalizm ve Filhellenizm’de Türk Karşıtlığının Kökenleri”alt bölümünde, özellikle adı geçen Batı kökenli kimi düşünür,bilimci, yazar ,şair ve sanatçıların, evrensel kültür birikimine önemli katkıları olduğu bilinmektedir. Ancak bu alt bölümde anılan kişilerin Türkler konusunda yapmış olduğu değerlendirmelerin,günümüzde Batı dünyasında zaman zaman ortaya çıkan ,ancak hala geçerli olan ve yaşanılan Türk karşıtlığının yansımalarında dikkate değer payları olmuştur. Bu nedenle bilinmesi ve irdelenmesinde yarar görülmüştür.

18Oryantalist ve Filhellenist Filozoflar” konusu, Onur Bilge Kula tarafından “Batı Felsefesinde Türk İmgesi”bölümünde incelenmiştir.Burada bütünlüğü korumak amacıyla,Türk İmgesini oluşturan düşünürlerin sadece adlarının verilmesi uygun görülmüştür.

19 https://www.britannica.com/biography/ Desiderius-Erasmus

20 https://www.britannica.com/biography/Voltaire

21 https://www.britannica.com/biography/ Denis-Diderot

22 https://www.britannica.com/biography/ Immanuel- Kant

23 https://www.britannica.com/biography/ Johann Gottfriend -Herder

24 https://www.britannica.com/biography/Georg-Wilhelm-Friedrich-Hegel

25Kula,O.B.2005. Batı Felsefesinde Oryantalizm ve Türk İmgesi.Türkiye İş Bankası,Kültür Yayınları,s.149-393

26 Huntington, S., 2011. Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması (Çeviri: Özdemir, C.; Turhan, M.) Okuyan Us Yayınları, İstanbul

27 https://www.britannica.com/biography/Blaise-Pascal

28 Yerasimos,S.,2002.Türkler,Doğu ve Batı,İslam ve Laiklik” Doruk Yayınları, s.32

29 https://www.britannica.com/biography/ Charles- Darwin

30 Darwin,C .,1887.Darwin, F., (Ed.), The life and letters of Charles Darwin. including an autobiographical chapter, Londra: John Murray,Volume 1,pp.316.erişim tarihi: 27 Şubat 2021

31 Burada üzerinde durduğumuz nokta,Darwin’ın evrim kuramını yadsımak değildir.Darwin’in yaşadığı zamanın ruhuna uygun olarak Türklere bakış açısının tespitidir. Darwin “Kafkas ırkları”olarak “Avrupalı beyaz ırkları” nitelendirilmektedir.”Beyaz ırklar” tanımı, tarihin farklı dönemlerinde, beyaz köle sahibi, Avrupalı Hıristiyan, İngiliz kökenli, uygar Avrupalı gibi sömürgelerdeki farklı grupları birbirinden ayırt etmek için kullanılmıştır.Bu nedenle çeviride, Caucasian races“ karşılığının “Kafkas ırkları” yerine “Avrupalı beyaz ırklar”olarak adlandırılmasının daha doğru olduğu düşünülmüştür.Çeviri,Çengel,M.N.,2021 tarafından yapılmıştır.Çengel;Ege Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Emekli Öğretim Görevlisi ve Britanya Reuters Ajansı Ankara Eski Temsilcisidir.

32 Yalçın,S.,2019. https://odatv4.com/darwin-turkler-hakkinda-ne-dusunuyordu-1503091200.html

33 https://www.britannica.com/biography/Urban-II

34 Demirkent,I., 2011.Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri.Tarih Dergisi, s. 65 vd.

35 Krey, A.C.,1948.Urban’s Crusade Success or Failure. The American Historical Review, (53 /1948), s. 235-250.

36 Maalouf,A.,2016. Arapların Gözünden Haçlı Seferleri.Yapı Kredi Yayınları.İstanbul

37 https://dintahripcileri.com/islam-turk-dusmani-papalar/

38 Frazee ,C. A. / Çev. M. Şahin. İstanbul’un Fethinden Sonra Osmanlıların Kazanımları Ve Katoliklerin Tepkisi. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1844 12s.216

39 “Papalık kararnamesi ya da fetvası” olarak Türkçe karşıtı olan “papal bull”, Katolik Kilisesi’nin bir papası tarafından çıkarılan bir tür kamu kararnamesi ya da tüzüktür. Adını, kimliğini doğrulamak için geleneksel olarak sona eklenen kurşun mühürden alır(Bakınız:https://en.wikipedia.org/wiki/Papal_bull)

40 https://www.tarihistan.org/papa-isaret-etti-turk-dusmanlari-devrede/8615/

41 https://www.britannica.com/biography/ Johann-Faber

42 Turkey, Sweden and the EU Experiences and Expectations”, Report by the Swedish Institute for European Policy Studies, Nisan 2006, s.

43 https://www.britannica.com/biography/ Johannes- Bessarion

44 Aliyazıcıoğlu Z. İ.,2018. Papalık Hizmetinde Kardinal Bessarion’un Türklere Karşı Haçlı Seferi ÇAĞRISI Tarih İncelemeleri Dergisi XXXIII / 2, 2018,s 399-427, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/607175

45 https://www.britannica.com/ topic/The-Life-and-Letters-of-Martin-Luther

46 Koloğlu,O.,2019. Prusya’dan Enverland’a ve Günümüze Türk-Alman Tarihi.Tarihçi Kitabevi

47 Tanyu,H.,1981.Martin Luther’in Türkler Hakkındaki Sözleri http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/769/9752.pdf s.157-158

48 Balivet;M., György Dozsa Türkler (Türklerin Gelenekleri, Görenekleri ve Hinlikleri Üzerine İnceleme) .Bilge Kültür Sanat Yayınları

49 https://www.britannica.com/biography/ Pierre de- Ronsard

50 Heath,M.J.,Crusading Commonplaces : La Nove Lucinge and Rhetoric Against the Turks.Genevre, Droz, s.31

51 Heath,M.J.,“ a.g.e, s.31

52 https://www.britannica.com/biography/ William- Shakespeare

53 Mağrip”, Arapça kökenli bir sözcüktür. Tarihte, Osmanlı İmparatorluğu yönetimi sırasında İber Yarımadası, Malta ve Sicilya’yı da içerirdi. Günümüzde ise Mağrip, dar manada Tunus, Cezayir, Fas ve Batı Sahra’yı kapsamaktadır.

54Vitkus,D.J., Othello’da Türkleşme Olgusu: Mağripli’nin Dönüşümü Ve Lanetlenişi.çeviri: Burç İdem Dinçel,https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/172561,s.105-144

55 Shakespeare, W., 1994.Othello.Çeviren: Özdemir Nutku, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul, s.83

56 Vitkus,D.J.,a.g.e

57 https://www.britannica.com/biography/Moliere-French-dramatist

58 Molier,2016.Kibarlık Budalası(Çeviri;Berna Güven)İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul

59 http://www.radikal.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/buyuk-mamamusi-jacques-chirac-737045/

60 https://www.britannica.com/biography/Lord-Byron-poet

61 https://eksisozluk.com/lord-byron–144065?p=6

62 https://cemilkarakullukcu.wordpress.com/2015/07/31/bilinmeyen-yasamlar-lord-byron/

63 Gülderen-Krasnıqı,S., S. Okumuş, A Study Of Lord Byron’s The Turkısh Tales In Terms Of Orıentalısm Oryantalizm Açısından Lord Byron’un Türk Hikâyeleri Üzerine Bir İnceleme.Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi Cilt / Sayı XLIX

64 https://en.wikipedia.org/wiki/Lord_Byron; Sabri Sürgevil, Cihan Özgün, Balkanlar 1, Ege Üniv. Yay., İzmir, 2012, s. 71

65 https://www.britannica.com/biography/Victor-Hugo

66Kula,O.,B.,2020. Hellas özgürdür artık! :https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/hellas-ozgurdur-artik-onur-bilge-kulanin-yazisi-1802589.s.16

67 https://milliedebiyat.com/index.php/edebiturler/siir/mavi-gozlu-yunan-cocugu

68 Örenç,A.F.,2009.Navarin Deniz Savaşı ve Osmanlı Donanması.Tarih Dergisi,Sayı:46,İstanbul,s.37-44.Navarin Savaşı, Rus, Birleşik Krallık ve Fransız ortak donanmasının, Navarin limanında demirli bulunan Osmanlı donanmasını bir baskınla yakmaları olayıdır. Baskın sonucu, Osmanlı donanmasının zayiatı, Mısır gemileri ile birlikte, 57 gemi ve 6.000 denizciyi bulmuştur.

69 Yılmaz,D., 2008.Navarin’de Osmanlı Donanmasının Müttefik Devletler Tarafından Yakılması (1827) Olayı Karşısısnda Fransız Edibi Victor Hugo’nun Tutumu Ve “Navarin” Başlıklı Şiiri. Selçuk Üniversitesi-Konya / Türkiye http://www.durmusyilmaz.com/icerikoku.asp?ids=194

70 Kula,O.B.,2020.a.g.e.,s.16

71 https://www.britannica.com/biography/ Edgar Allan-Poe

72 https://www.britannica.com/biography/ Gustave-Flaubert

73 Oğuz, B .,2011. Gustave Flaubert’in İstanbul Destinasyonu . Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , (8) , 43-56 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/pausbed/issue/34720/383860

74 https://www.britannica.com/biography/ Miguele de-Cervantes

75 Castano,E. S. İspanyol Edebiyatı Altın Çağı’nda Türk İmajı ve Duyum Edebiyatı. (Çeviri) Kübra Sarı Seo Lecoq. http://dergipark.gov.tr/fsmia – http://dergi.fsm.edu.tr

76Önal,E.,Cervantes’in Türklere Esir Düşmesi Ve Esaretinin Eserlerine Yansıması. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/835/10575.pdf

77 https://www.britannica.com/biography/ Jean Paul-Sartre

78Atalay,İ.,Avrupa’da Türklere Karşı Önyargıların Tarihsel Gelişimi Ve Bunların Yazınsal Yapıtlarda Yansıması, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/32083 s.47-48

79 Sartre, J.P.,1994. Akıl Çağı, Çev.: Samih Tiryakioğlu, Oda Yayınları, İstanbul, s. 110

80 Sartre, J.P.,1994.a.g.e.,s116

81 Atalay,İ.,a.g.e.,s.48

82 https://www.britannica.com/biography/Nikos-Kazantzakis

83 Kazancakis, N.,1993. Kaptan Mihalis. çev: Nevzat Hatko. İstanbul: Can Yayınları..s.19

84 Kazancakis, N.,1993).a.g.e.,s.448

85 Kazancakis, N. ,1967 . El Greco’ya Mektuplar.İstanbul,Can Yayınları

86 Kazancakis, N.,1965. Report to Greco. New Yord: Simon ve Schuster

87Uysal,B., 2012. Yunan Nesrinde Türklük, Müslümanlık ve Türk Kültürü Algısı: Kazancakis Örneği http://isamveri.org/pdfdrg/D03437/2012_5/2012_5_Uysalb.pdf,s.165

88 https://www.tr.wikipedia.org/wiki/ Dido_Sotiriyu

89 Sotiriyo, D., 2000. Benden Selam Söyle Anadolu’ya Anadolu’ya (Yunancası:“Kanlı Topraklar: Matomena Homata”.İstanbul,Can Yayınevi

90 Üstelik bu roman Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü’nü almıştı.

91 www.https://tr.wikipedia.org/wiki/ İlias_Venesiz

92 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ivo_Andriç

93 Andriç,İ.,2019.Drina Köprüsü.Çevirenler:H.A.Ediz,N.Müstakimoğlu.İiltişim,İstanbul,s.47-56

Bunları da sevebilirsiniz