Sardunya Zümrüt Sahiller

Sabah Olbia’daki otelimizde yaptığımız kahvaltıdan sonra, 40 km mesafedeki Palau’ya gitmek üzere Sardunya’nın kuzeydoğu kıyılarında yola çıkıyoruz. Bu bölgede Zümrüt sahiller anlamına gelen Costa Smeralda’yı keşfedeceğiz. Adını denizin zümrüt yeşili tonundan alan Costa Smeralda, 10-15 dakika aralarla minik minik koyların sıralandığı 20 kilometrelik bir sahil bölgesi. 1961’de Kerim Ağa Han’ın başında olduğu şirketler konsorsiyumu tarafından, lüks turizmin kullanımına sunulmak üzere buraya yatırım projesi yapılmış. La Maddalena Takımadalarının hemen altındaki bölgede Cugnana ile Arzachena Körfezi arasında kalan, granit kayalıklarla süslü kumsalları, denizin renginin zümrüt yeşilinden turkuaza, koyu maviye değiştiği pırıl pırıl koyları barındıran bölgenin gelişimi böylelikle başlamış. Zümrüt sahilinin doğasına zarar vermeden, doğayla en uyumlu olacak şekilde ıslah yoluna gidilmiş. Zenginlerin alıştıkları konforda, gözlerden uzak rahat hareket edebilecekleri bir ortam hazırlanmış. Costa Smeralda’ya, Cenova’dan Monaco’ya kadar olan sahildeki Avrupa’nın zengin kesimini getirmek amaçlanmış. O dönemlerde, bu kesimin arasında İngilizler başı çekiyormuş. Zamanla bu bölge sadece elitlerin ulaştığı bir ortam olmaktan çıkmış ve toplumun bütün katmanlarına hizmet verir hale gelmiş. Bu koyların bazılarına sadece deniz yoluyla ulaşılıyor. En tanınmışı olan Porto Cervo; ismi Geyik Limanı anlamına gelen, 700 yat alabilecek kapasitede ve lüks markaların mağazalarının, restoranların sıralandığı bir koy.

Olbia’dan Palau’ya giderken yarım saat sonra Costa Smeralda’nın idari başkenti olan, 10 bin nüfuslu Arzachena’dan geçiyoruz. Arzachena’dan 5 km mesafedeki Palau sınırına geldiğimizde, tepede Altura Kalesini görüyoruz. Savoya-Piemonteliler, Sardunya-Korsika-Maddalena Adaları arasındaki kaçakçı trafiğini gözetlemek için bu kaleyi yaptırmış. Sol tarafta Porta Rafael’e yol ayrılıyor. Zengin bir İspanyol burayı gönlüne göre düzenleyip mini bir Costa Smeralda yaratmış. Gallura bölgesi içinde çalışan yeşil treni (Trenino verde) görüyoruz.

Palau’dan 15 dakika süren feribot yolculuğu ile Maddalena Adasına geçiyoruz. Kuzeydoğu Sardunya ile Korsika arasındaki Bonifacio Boğazında yer alan Maddalena Takımadaları, 7 ana ada ve birçok irili ufaklı adacıktan meydana geliyor. En büyükleri sırasıyla Maddalena, Caprera, Spargi ve Santo Stefano Adası. Maddalena ile Caprera Adası, ince bir yol ile birleştirilmiş. Adalardan birinde pembe renkli kumlardan oluşan ve pembe sahil olarak adlandırılan yerde film çekimleri yapılırmış. Yazın cıvıl cıvıl olan bu adalar, Ekim ayında sakin görünüyor.

Feribotla ilerlerken sağ tarafta Santo Stefano Adası’nı ve sol tarafta sıralanan küçük adaları görüyoruz. Palau tarafına bakan La Maddalena, takımadalardaki tek yerleşim yeri olan 5.000 nüfuslu bir kasaba. Geminin yanaştığı Porto di Cala Gavetta, tarihi limanın bulunduğu yer.

Gemiden indikten sonra birçok balıkçı teknesinin sıralandığı Cala Gavetta’ya doğru yürüyünce, Caprera Adasında hayatının 26 yılını geçirmiş olan Garibaldi’nin heykeli bizi karşılıyor. Aracımıza geçerek ada turuna başlıyoruz. 1770’de kurulmuş olan şehir, granit taş döşeli sokaklara bakan demir balkonlu 18. yüzyıl binalarıyla karakterize. Donanmaya ait beyaz binalarının bulunduğu Amirallik Meydanından geçiyoruz. İtalyan donanmasının en önemli iki üssünden biri bu adada bulunuyormuş. İleride görünen Santo Stefano Adası’na donanma el koymuş, halka ve turizme açmamışlar. Via Ammiragglio Mirabello’dan ilerliyor, Caprera Adasıyla karayolu bağlantısı yönüne gidiyoruz. Bileşkeden önce Moneta adlı yerleşimi görüyoruz. Moneta: para anlamına gelir. Sandalcılar buraya getirmek için 1 moneta istermiş, ismi oradan geliyor. Aracımızla köprüden Caprera Adasına geçiyoruz.

Caprera Adası, ilk kez 1849’da Maddalena Adasına gelen İtalya’nın ulusal kahramanı Guiseppe Garibaldi’nin 1855’de arazi alarak ev ve çiftlik yapıp yerleştiği, 1856-1882 yılları arasında ailesiyle birlikte yaşadığı ve öldüğü yer. Kendisinin ve çocuklarının aile mezarlığı burada bulunuyor. Kendisinden Caprera’nın aslanı ve İki dünyanın kahramanı olarak söz ediliyor. Caprera’nın sembolü aslandır.

Garibaldi, oğlu Menotti ve birkaç arkadaşının yardımıyla çiftlik kurup Casa Bianca olarak bilinen evini yapmış. Yedi odalı Casa Bianca (Beyaz ev) 1856-57’de yapılmış. Arkadaş ve akrabalarını kabul ettiği ve öldüğü büyük oda daha sonra yapılmış. Yatağı, doğduğu şehir olan Nice’i hatırlatacak şekilde, pencereden Korsika yönüne dönük durumda kalmış. Burada gün sonunda piyano çalan ve babasının bariton sesine eşlik eden kızı Teresa’yla birlikte, zamanını müziğe adamış. 1976’dan beri ulusal müze olan Garibaldi kompleksi, ahşap ev, demir ev, ahır, değirmen ve fırın gibi binaları da içeriyor. Kısa bir patika yol ile 1890’da ulusal anıt ilan edilen mezarına gidiliyor. Evinin giriş yolunda diktiği, şu anda 125 yıllık olan çam ağacının ateşiyle yakılmak istemiş, ancak kilise buna izin vermemiş ve adaya gömülmüş. Hayatını babasının anılarına adayan büyük kızı Clelia da 1959’da, 92 yaşındayken burada ölmüş.

Aracımızla Maddalena Adasına geri dönüyor ve adayı dolaşıyoruz. Spalmatore plajı, Porto Massimo, Bakireler Gölü adı verilen en küçük plajlardan geçiyoruz. Denizin suyu berrak, pırıl pırıl görünüyor. Yunanistan’a benzer olmasın diye yapılarda beyaz kireç boyası yasakmış, doğaya uygun sarı-toprak renkleri kullanılıyor. Garibaldi’nin evi bu kuralın dışındadır. İtalya genelkurmayına ait olan ve adanın en yüksek noktası olan Guardia Vecchia’dan geçiyoruz. Manzara noktasında fotoğraf molası veriyoruz.

Bulunduğumuz noktada, küçük adalardan Razzoli, Budelli, Santa Maria sağ tarafta, Spargi Adası solda kalıyor. Yola devam ediyor, bir zamanlar granit ocağı bulunan Cala Francese adlı koydan geçiyoruz, granit ocakları Roma döneminde de kullanılmış. Punta Tegge koyunu geçiyoruz. Tekrar La Maddalena’ya geliyoruz, Hotel Il Gabbiano’nun karşı tarafındaki tepede, Mussolini’nin 1.5 ay hapis tutulduğu Villa Webber görülüyor. Via Amendola üzerindeki bir restoranda öğle yemeğimizi yiyor ve Ichnuso adlı gazlı yerel birayı tadıyoruz.

Feribotla Palau’ya dönerek Zümrüt sahilinde otobüsle seyre devam ediyoruz. 15 dakika sonra manzara noktasında (Belvedere Baragge) fotoğraf çekiyoruz.

Aşağıda Porto Faro, karşıda soldan sağa Spargi, Korsika, Budelli, Razzoli, Santa Maria Adaları, Ortada kocaman Maddalena, Santo Stefano, Caprera Adaları sıralanıyor. Yola devam ediyor, pırıl pırıl turkuaz-mavi suları çevreleyen, bazıları çam ağaçlarının önünde uzanan koylardan, plajlardan geçiyoruz. Capo D’orso (Ayı burnu), Cannicone plajı, Cannigione’den geçiyoruz. Cannigione, Arzachena Körfezinde büyükçe bir yerleşim yeri. Palau’dan yola çıktıktan 50 dakika sonra Baja Sardinia’dayız.

Araçtan inip kısa yürüyüş yolundan sahile doğru gidiyoruz. Hava sıcak, kumsal plajda denize girenler var. Sahilde sıralanmış kafe-restoranlar dolu görünüyor. Sahil boyu devam eden yürüyüş yolunda dolaşıp fotoğraf çekiyoruz. Aracımızla 5 km mesafedeki Porto Cervo yönünde yola devam ediyoruz. Beş dakika sonra gizli liman anlamına gelen Poltu Quatu’dan, Liscia di Vacca’dan geçiyoruz. Bölgedeki 4-5 yıldızlı otellerin gecelik fiyatının 700-800 Euro civarında, Pitrizza otelinin bazı suitlerinin 18.000 Euro olduğu söyleniyor. Tepeden Porto Cervo’yu ve marinasını görüyoruz. Costa Smeralda’nın kalbi ve başkenti olarak tanımlanan Porto Cervo’nun iki girişi var, ilk girişten büyük araç giremiyor. Toskana ve İspanyol mimarisinin karıştığı bir mimari dokusu bulunan Porto Cervo’nun eski liman kısmında aracımızdan iniyoruz. Yürüyerek Otel Cervo’nun içinden geçip galerilerin, butiklerin, kafeteryanın bulunduğu alt kata iniyoruz ve küçük koyun etrafında dolaşıyoruz.

Burada hava rüzgarlı, yağmur başlıyor, köprüye kadar yürüyüp dönüyor, denize uzanan tahta iskelede fotoğraf çekiyoruz. Merdivenlerden üst kattaki meydana (La piazza) çıkıp Cafe Sole’de deniz manzarası eşliğinde mola veriyoruz. Bu bölgenin fiyatları Sardunya’nın diğer noktalarından iki kat pahalı, örneğin 1 kadeh şarabın fiyatı 8 Euro. Meydanın arka tarafında sıralanan Valentino, Dior, Cartier gibi lüks markaların mağazalarının arasından geçip aracımıza yürüyoruz. 3 km sonra Cala di Volpe’den (Tilki koyu) geçiyoruz. Porto Cervo’dan çıktıktan 20 dakika sonra Olbia koyuna giriyor ve Porto Marinella’ya geliyoruz. Geceyi Olbia’da geçirdikten sonra gezimiz Castelsardo ve Alghera’ya doğru devam ediyor.

Bunları da sevebilirsiniz