Analiz 126

İçinde yaşadığımız dünya konjonktüründe çok hızlı gelişmeler ve buna bağlı olarak değişimler yaşanmaktadır.

Yazı-Tura” oyunundan dijital ekonomiye ve dijital paralara geçiş de gelişim ve değişim içinde ele alınmalıdır.

Gelişim ve değişim, her zaman doğru mudur veya yararlı mıdır; bu tartışmaya açıktır.

Gelişim ve değişime karşı mikro bazda lokal yaşam toplumları oluşturulmuş olsa da, insanlık tarihinde bu makro ölçülere halen ulaşılmamıştır.

Şu an için tüm dünyayı kapsayacak paylaşımcı komünal bir yaşam biçimini düşünmek bir ütopya olabilir.

Bana göre, 60-80 yıl sonraki bir dönemde dünyada paylaşımcı komünal bir sistem gerçekleşecektir. Bunu en çok da gelişim ve değişim destekleyecektir.

Blockchain, Ekim 2008’de tanıtılan bir eşlerarası ağdır. Blockchain teknolojisi, kısaca güvenmediğimiz kişilerle veri paylaşımının güvenli bir yolu diyebiliriz.

Blockchain, merkezileştirilmiş olanın aksine, merkezi bir kontrol noktasına dayanmaz. Tek bir otoritenin olmaması sistemi daha adil ve daha güvenli hale getirmektedir.

Blockchain ile ilgili açık kaynaklarda birçok bilgi bulabilirsiniz. Burada önemli olan dünyadaki gelişim ve değişim sürecinin dünya ülkeleri tarafından nasıl kurgulandığı, neden kurgulandığıdır.

Birinci Dünya Savaşı kömür, İkinci Dünya Savaşı petrol, içinde yaşadığımız üçüncü dünya savaşı da petrol sonrası dijital döneme geçiş içindir.

ABD’nin durumu hiç parlak değil. Sürekli artan borç yükü ve istihdam arasına sıkıştı.

Bunun artık sürdürülemez olduğunu gördü. Yeni dünya düzeni kendisinden uzağa düşmeye başlamıştı.

ABD’nin ulusal borcu, tarihinde ilk kez 30 trilyon dolara yaklaştı. İşsizlik yüzde 20’ye ulaştı. Petrol üreten ülkeleri işgal ederek bu sorun artık çözülemezdi.

Dünyada dolanımdaki para miktarı 106 trilyon dolar. Dünya ülkelerinin toplam borcu ise 250 trilyon doları aştı. ABD yeni bir para ve yeni bir sistem ile borcunu sıfırlamayı planlıyor.

Dünyada dolanımındaki 106 trilyon dolar, Londra merkezli 12 varlık yönetimi şirketi tarafından yönetiliyor. Önümüzdeki süreçte ABD, Londra merkezli bu varlık yönetim şirketlerini hedef alacaktır.

Bugün dünya büyük bir kaosa sürüklenirken, sadece 3 yılda 3 trilyon dolar ek ulusal borç yüküne giren Amerika, kime borçlanıyor? Büyük bir çoğunluğu ülkeler gibi görünse de bu Londra merkezli varlık şirketlerine borçlanıyor. Yani Londra’daki küresel sermayeye borçlanıyor.

Önümüzdeki dönemde doların, dijital paraya dönüşememesi durumunda bu finansal şirketlerin varlıklarına önce bloke, ardından el koyma seçeneği bizleri şaşırtmamalıdır.

Doların dijital paraya dönüştürülmesi halinde de sadece FED’e dair birtakım düzenlemeler yapılacaktır. SDR (Special Drawing Rights) Uluslararası Para Fonu tarafından 1969 yılında meydana getirilmiş uluslararası bir rezerv para birimidir. Uluslararası likiditeyi arttırmak için IMF tarafından yaratılan özel bir uluslararası rezerv aracıdır.

Önümüzdeki süreçte nakit paranın tamamen kalkacağı sistemin merkezinde, IMFCOIN, yani dijital dolar, bu yeni sistemde dolara endeksli olacağı için ABD, ticaret gücünü koruyabilmeyi planlamaktadır.

Covid-19 ile birlikte, üçüncü dünya savaşının içine atıldığımızı çok kişi göremedi. Yaşanılan, salgın görünümlü savaştır. Savaşlar söylenmese de zenginlik ve para için yapılır. Haçlı seferlerinden, dünya savaşlarına kadar bu böyledir.

ABD, Avrupa içinde yaşanan iki büyük savaşa müdahil olmuş ve kendi sistemini kurmuştu. Dolar savaşın sonunda tek hakim oluvermiş, Washington oturduğu yerden dünyayı yönetmeye başlamıştı.

Bretton Woods, buydu. Dolar, altın karşılığı basılacak ve dünyanın rezerv parası olacaktı. Öyle de oldu.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da taş üstünde taş kalmamıştı. ABD üretiyor, satıyor, her yıl cari fazla veriyordu.

Avrupa, ABD’nin savaştan sonra Birleşmiş Milletler – IMF – Dünya Bankası ve dolar ile kurduğu sisteme itiraz etti.

ABD bunun üzerine tek kazanan görünmemek için önce kredileri arttırdı, faizleri düşürdü. Avrupa’ya ve Japonya’ya sermaye enjekte etti. Beraberinde teknoloji de, tabii ki. Çin için de aynı şeyler geçerliydi.

ABD Başkanı Nixon ile birlikte oyun değiştirildi. “Altın”a bağlı basılan dolar, artık karşılıksız basılıyordu. ABD kağıttan bir imparatorlukla her yere hükmediyordu.

Akabinde, haliyle enflasyon -dolar’ın değer kaybı- altın fiyatlarının artması ve petrol krizleri ekonomide dalgalanmaya neden oldu.

Bu sistemin böyle gitmeyeceğini en iyi ABD biliyordu. Bir balon vardı ve patlayacaktı. Patlamadan önce de pandemi başlatıldı ve yeni kurguya geçildi.

ABD’nin Ortadoğu’ya ya da Orta Asya’ya müdahalesinin ana nedeni rakipleri kontrol etmek ve etkisiz kılmaktı. Irak’a girmeleri de Afganistan’a inmeleri de Çin’i kontrol etmek içindi. Bunu yapınca doların egemenliği de devam edebiliyordu.

ABD Merkez Bankası kasım ayında dijital para biriminin yakın tarihte en büyük rezerv para olacağını kabul etti. Peki, dijital para çıktığında karşılığı ne olacak?

ABD dijital paranın karşısına dijital doları hazırladı. Bu, doları dijitalde de rezerv para birimi yapıyor. Rusya ve Çin dijital paranın karşılığının altın olmasını savunuyorlar. Bu nedenle de ABD’nin dijital dolarına karşılar. Yaşanan savaş bu.

Doğu Akdeniz krizi, 12 adalar, Ermenistan – Azerbaycan çatışması, Suriye gerginliği, Libya müdahalesi, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yaşadığımız gerginlik, Kıbrıs’taki gelişmeler, hepsi bu puzzle’ın bir parçası.

ABD – Çin ticaret savaşı artık gerçek sıcak savaşın öncülü haline geldi. ABD’nin politika belirleyicisi ünlü Rand Corporation’ın son raporunun adı; “Çin ile Savaş”.

ABD, ne kurguladığı Covid-19 sürecini, ne de Floyd sürecini yönetemedi. Seçim döneminde güç mücadelesi içinde kutuplaşma ve rekabet o denli acımasızca gerçekleşti ki, taraflar ABD’nin zayıflamasını göze alabildiler.

Küresel hegemonya el değiştirmeye hazırlanıyor. Çok kutuplu dünya düzeni ortaya çıktı. ABD bu döneme son derece zayıf bir durumda yakalandı. Ancak sahip olduğu okyanus coğrafyası, kürese çaptaki askeri üs kapasitesi, üstün askeri endüstri ile desteklenen nükleer ve konvansiyonel askeri yeteneği ve son 74 yılda oluşturduğu pek çok ülkede hala geçerli olan Amerikan hayranlığı, söz konusu el değiştirme döneminin ve sonrasının ortamını şekillendirmek için kullanılmaya devam ediyor.

Bu süreçte, askeri ve enerji alanlarında en büyük hedefi Rusya, siyasi ve ekonomik alanda ise Çin’dir.

Her ne kadar Türkiye’de yapılan her ankette ABD hükümetleri halkın %70’i tarafından düşman olarak algılansa da ABD Türkiye’de etkisini sürdürüyor.

Dolar operasyonları, ambargo tehditleri, Atlantik bağımlısı kamu/özel kişi, kurum ve kuruluşlar üzerinden yürütülen psikolojik harekat ile etkili olmaya devam eden ABD baskısı en azından Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin zaman zaman zigzag çimesine neden olabiliyor.

Böyle bir süreç içerisinde Türkiye, Doğu Akdeniz’de kuşatılmıştır. Ekonomik ambargolar ve yaptırım tehditleri, dolar operasyonları ile bu kuşatma ayyuka çıkmıştır. S-400 alımı, Türk akımı ve Doğu Akdeniz politikamız karşısında ABD ve AB’nin Türkiye’ye açık düşmanlığı karşısında artık yalpalama döneminin sona erdirilmesi gerekir. İçinde bulunduğumuz koşullar olağanüstüdür. ABD’nin yaratıcı kaos adı altında doktrine ettiği bu durumda, Türkiye coğrafyası ve çevresinde Türkiye’yi Amerikan eksenine ve soğuk savaş fabrika ayarlarına çekmek için her türlü yıkıcı ve kışkırtıcı senaryo denenecektir.

100 yıl öncesi gibi Rusya da emperyalizmin ambargo, yaptırım ve kuşatması altındadır. Emperyalizm Türkiye ve Rusya’yı birbirine düşman kılmak için her yolu denemektedir. İki ülkenin içlerindeki güçlü Atlantikçi damarın tuzağına düşmeden akılcı işbirliği yapmaları gerekir. Zigzaglar sadece zaman kaybettirir.

Türkiye’nin öncülüğünde yeni dünya düzeninin tesisi hızlanabilir. Bu kapsamda Türkiye, din temelli, ihvan odaklı dış politikayı terk ederek, Mustafa Kemal realizmi içinde savunmacı ve Mavi Vatan merkezli, Rusya ve Çin ile işbirliğini hedefleyen dış politikaya geçmelidir.

Atlantik’in yıkıcı jeopolitik politikalarının kurbanı olmadan, S. Huntington’ın Medeniyetler Çatışması tuzağına düşmeden, ancak bu şekilde 21. yüzyılda tehlikeli sulardan güvenli sulara çıkabiliriz.

Zaman, yazı-turadan, blockchain sistemine geçişte tarihten, jeopolitik ve strateji biliminden ders çıkarma zamanıdır. Zaman, Atatürk’ün ilkelerine sarılma zamanıdır.

Aydınlık bir 2021 yılı dileklerimle….

Bunları da sevebilirsiniz