Aklın ve Sağduyunun İmtihanı: Komplo Teorileri

 

Ders101.com’un aklı ve mimarı Esra Arıkan Hanım’la konuşmuştuk. “Eleştirel Düşünme eğitimi iyi güzel de eleştirel düşünme becerilerini günlük hayatta kullanmaya dönük bir eğitim de gerek” demiştik. Eleştirel Düşünmenin şüphesiz pek çok uygulama alanı bulunuyor. Ama bunların arasından günün ihtiyaçlarına ve elbette ki talebe uygun birini seçmemiz gerekiyordu. Esra Hanım, Oğuz Akçelik’le birlikte verdiğimiz Eleştirel Düşünme eğitiminde incelediğim vakalardan birinden (Greta Thunberg’e dair tartışmalardan) hareketle komplo teorilerini ele almamın iyi olacağını söyledi. Hak verdim. Ne de olsa bizde teoriden önce geliyor komplo teorileri. Ülkenin en iyi beyinleri bin yıldır saray entrikalarıyla kafayı bozduğundan komplo teorileri konusunda idmanlı sayılırız.

Saray entrikaları” deyip geçmeyin. İnsanlığın düşünsel birikimini bir ölçüde bu entrikalara borçluyuz. Sümerlerde göğü inceleme çabasının altında yarını bilme, hükümdara akıl verme, geleceğe yön verme arzusu yatmıyor muydu? Göğü enine boyuna incelemiş, doğa olaylarını kişisellik atfedilen doğa güçlerinin insani mücadelesi cinsinden dillere destan eden Sümer Rahiplerinden Avrupa’nın en keskin zekalarından Leibniz’e kadar onca deha geleceğe yön vermeye çalışmıyor muydu? Yarını bilmek, yarına yön vermek ve zamanın nereye doğru aktığını görebilmek için dünü araştırmak tüm bunlar, kısacası tüm insan merakı aynı arzudan beslenmiyor mu? Dünü ve yarını bilmek ve bu sayede yarına yön vermek arzusu…

Marks’ı büyük yapan ve aynı zamanda feci bir şekilde hataya sürükleyen şey geleceği yön verme arzusuyla yarını bilme arzusunun iç içe geçmesi değil miydi? Hegel daha temkinliydi. Hegel’e göre Minerva’nın Baykuş’u ancak karanlık çöktükten sonra alacakaranlıkta uçar. Her şey olup bittikten sonra konuşur gerçek teori. Ama böyle bir teori hiç de çekici değildir. Her şey olup bittikten sonra birbirinden bağımsız olan her bir tekilliği bir bütün içerisinde gösteren bir teori belki de biraz fazla bütündür. O kadar bütündür ki hani İngilizler der ya “to good to be true”. Türkçe’ye birebir çevirince çok tatsız tuzsuz oluyor: Gerçek olmak için fazla iyi. O kadar iyi olunca da insanın her bir olayın bu kadar iyi örüldüğüne inanası geliyor.

Komplo teorileri de aynı dertten muzdarip. Bazen o kadar tutarlılar ki insanın bunlara inanmamak şöyle dursun inanmayanları kınayası geliyor. Belki bu inançsızlar da tezgahın parçasıdırlar. Belki Bill Gates onları da fonluyordur. Ya da onlar da illuminatidir. Ya da bir lobinin elemanıdır bunlar. Belki de CIA ajanıdırlar. Yok yok… Kesin derin devlettirler. Ne de olsa yanlışlanamaz öyle değil mi? Birdenbire günahsızlığını, herhangi bir yerin adamı olmadığını ispatlamak zorunda hisseder insan. Engizisyon yargılamasına ne de çok benziyor! Önce suçsuzluğunu ispatlamalısınız. Yoksa döngüsellik kazanır.

Yalın bir açıklama sunsanız çok yalın diye karmaşık bir açıklama sunsanız çok alengirli diye itiraz ederler. Bir şeye “yok” deseniz, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” der halkın feraseti. “Var” deyip mekanizmayı açıklasanız bu kez de “amma da kıvırdı adam” deyiverir Hoca Nasreddin gibi ağlayan Bayburtlu Zihni gibi gülen ve topraktan öğrenip kitapsız bilen o engin bilge. Hele bir de arkasına saklanabileceği gocuklu bir celep varsa, hele hele bu celep bir de Prof. Dr. veya düpedüz Dr. ise seyredin gümbürtüyü. “Şak” diye satar milyarlarca doları piyasaya, depremi öngörüverir o da yetmez kelle paçayla virüsü def eder dost sofrasından… Yetmez aynı zamanda istihbaratçıdır o… Kim nerede ne yapar şakkadanak bulup aydınlatır herkesi. Tüm lobicileri bilir. Herkesin kod adını biliverir. Herkes büyük bir merkezin piyonudur adeta. Bir tek o tertemizdir. Halkın feraseti konuşur: “Vay, anasını! Ğörüyon mu? Neler olurmuş da bilmezmişiz.” Halkın güçsüzlüğü ve çaresizliği ne güzeldir! Güçsüz ve çaresiz isen günahın da yoktur! Ne yapalım, elden ne gelir ki!

Komplo teorileri rahatlatıcıdır. Uğraşmaya gerek yok. Onca kitap okumaya ne gerek var. Ekonomi basittir aslında. Parayı, mülkiyeti kaldırıverdin miydi biterdi her şey! Karikatürize ettiğimi mi sanıyorsunuz?

Komplo teorileri mis gibidir. İnandınız mı karnınız aç olsa da sırtınız pektir, başınız dik! Cehalet eşitleniverir bilgelikle! Komplo teorileri “eşitlikçidir”. Komplo teorileri karşısında ekonomi profesörü cahile dönüşür anında. Siyaset bilimci lâl olur; felsefeci dilini yutar; matematikçi kan ağlar; fizikçi isyan eder. Komplo teorilerinin müritlerinin tekkesi “varolmayan ülke” [neverland] gibidir adeta. Orada insan uçabilir, dünyanın ucuna varır da zar zor durur tepsi gibi dünyadan düşmemek için… O güzelim diyarda büyümez insanlar. Hep küçücük kalırlar. Otururlar çekirdek çitleyerek büyük oyunu izlerler! Oyun büyüktür tutan eller küçük! Herkes bilir bunu ama “birileri” vardır elle tutulmaz gözle görülmez ve o yüzden de yenilmez. Evet, komplo teorileri yenilmez; çünkü ele avuca gelmez, sürekli değişirler. Aklın her hamlesine karşı daha büyük bir akıldışılıkla yanıt verirler. Nihayetinde akılla tartışmaya gerek kalmaz. Nihayetinde aklın dışında bir diyarda bulursunuz kendinizi. O diyarda en güzel şey, aklı bırakıp oyuna katılmaktır. Aksi takdirde dilinizde tüy biter.

Ben göze aldım. Dilimde tüy bitecek. Dinlemek isteyenleri bekleriz efendim: http://ders101.com/dersler/komplo-teorileri-aklin-cagdas-sinavi/

Bunları da sevebilirsiniz