Kıyamet Saati..

 

Biz Enis ile birlikte 2020 yılı Karaburun Ütopyalar Toplantısı’nın ana başlığını “Ütopyaların sonu mu?” şeklinde tespit etmiştik. Bu konuda yarı bilimsel, tam ideolojik, epey ütopik ve fütürist metin çalışmalarımız devam ediyordu.. Daha Temmuza çok var derken..

Evet daha çook var derken..

Nerden bilelim ki?..

Şubat ve Mart aylarında Küresel Coronavirüs saldırısı başladı.

Hiçbir ideolojiye, hiçbir ütopyaya benzemeyen, ulusları, kavimleri, sınıfları, dinleri ve mezhepleri, derin devletleri, gizli örgütleri, bilimsel farklılıkları bir anda dümdüz eden görünmez bir Emperyalizm ile baş başa kalıverdik. Görünmüyor ama saldırıyordu..

Enis bunun üzerine tüm birikimi ile Ulusal Kanal’a çıktı ve bir şeyler anlattı. Komiktir ki, onun bu analizlerini anlamayan ve hiçbir zaman anlayamayacak olan aslan sosyal demokrat etiketli lafazan birileri hemen küçük düşürücü yorumlar yaptı. Bu konulara girmek istemiyorum. Ama şu soruları soruyorum ve en can alıcı sorumu sona saklıyorum.

Olup bitenler, Enis’in dediği gibi Kapitalizm’in sonunu mu ilan ediyor? Yani sosyalizm kapımıza dikilmiş, tahtayı “tık tık” mı etmekte?

Sorulara devam edelim..

Çin’in resmen açıkladığı gibi ABD, virüsü gizli merkezlerde yarattı, öncelikle baş düşmanı Çin’e ve sonra İran’a saldı ve ancak kontrol edemedi mi? ABD’nin yarattığı ilk virüs, sonra mutasyona uğradı ve başkalaştı mı?..

Neden İtalya, darbeyi çok acı biçimde hissetti?

Komik bir soru da soralım.. Emperyalizm tarafından yaratılan ancak katlamalı mutasyona uğrayan virüs, bu kez Katolik düşmanı mı oldu?..

Peki, bu olup bitenler virüs saldırısı mı, yoksa başka bir şey mi?

Yani şu soruları sormayalım mı?

Korkunç doğa olayları acaba tetikte mi bekliyor?.. Depremler, yanardağ patlamaları neden yoklamalarını sıklaştırdılar?.. Küresel kamuoyundan gizlendiği gibi, İzlanda Şeytan Kapısı niçin hızla dünyanın merkezine doğru açılıyor ve içinden lav yükselişi tespit edildi, niçin ?.. (Google bakınız)

Resmen bilindiği gibi dünyanın merkezine doğru çok muazzam kaya kütleleri niçin harekete geçti? (Google bakınız)

Bu ortamda niçin küresel bir nükleer silahsızlanmaya gidilmiyor? Tam tersine nükleer düğmeleri okşayan parmaklar tam zamanını mı beklemekte?

Çoklu evren geçişleri ve bunun sonucunda zaman kaymasını işaret eden bilimsel yayınlar ve medyum ikazları niçin çoğaldı? (All Abaut Space dergisi Şubat 2020 sayısı)

Komşu Andromeda Galaksisi’nin üzerimize doğru gelişindeki hız limiti, niçin müthiş boyutlarda aşıldı? (Bakınız NASA)

Hawking ölmeden önce niçin bu dünyadan kaçın dedi?

Gözümüzün açılması için güneşin batıdan doğması mı gerekli?.. Dünyanın manyetik alanı niçin bir süredir büyük boyutlarda kayıyor?

Küresel ısınma sonucunda Okyanus suları ne zaman epey yükselecek, birçok ülke ve ulus ne zaman sular altında kalacak?

Başta peygamberler olmak üzere, bir çok kahin, medyum ve garip düşünürlerin söylediklerinde, hiç mi gerçek payı yok?

Aramızda her üç tek tanrılı dini, en ince ayrıntısına kadar kaç kişi okudu ki?

İnsanlık ne zamandan beri küremizde var?

Allah gerçekten var mı?..

Kim bizi yarattı?..

Din ile bilimin savaşı ne dereceye kadar gerçekleri aydınlatıyor?

Şeytan gerçekten var mı?..

Mesih bir dinsel palavra mı?..

Ve son soruyu sunuyorum.

En can alıcı soru..

Papa Francesco, Coronavirüsün İtalya’yı kasıp kavurduğu süreçte Vatikan’dan yürüyerek çıkıp, maskesiz ve eldivensiz Roma sokaklarında tek başına yürüyerek bir kiliseye niçin gitti? O kilisenin özelliği neydi?.. Sanki Vatikan içinde televizyonların önünde duasını okuyamaz mıydı? O Roma kilisesinde okuduğu dua ne üzerineydi? Papa, kime veya neye meydan okuyor?

Sorularım bunlar..

Şimdi Dağarcık Türkiye’deki yazıma geçiyorum.

Önce üç alıntı yapacağım.

..Salgınlar, savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın!.. Bunların olması gerek ama bu daha “son” demek değildir. Ülkeler ülkelere, kavimler kavimlere savaş açacak; yer yer kıtlıklar ve depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır..” (Matta İncili, 24: 6 – 8)

Ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz..” (Markos İncili, 14 : 62)

.. Kuşkusuz yeni bir yüzyıl geliyor.. Bu yüzyıl gezegensel bir yüzyıl olacak. Ama yüzyılların başlangıçları genellikle korkunçtur. En acımasız haliyle ideolojik olarak erildir (*), şiddet içerir. Yeni yüzyıllar yumuşak gelmezler, bunlar salgınlar, saldırganlık ve çarpışma zamanlarıdır. Yumuşak, nazik bir şeylerin işaretini görmüyorum..” (Joseph John Campbell (1904 New York – 1987 Honululu, Hawaii): Amerikalı ünlü mitolojist ve yazar. Karşılaştırmalı mitoloji ve karşılaştırmalı din alanlarında yapıtlarıyla tanındı.) ((*) Eril: Erkeksi, Eril ideoloji: Tüm egemen ideolojilerin zihinsel algısını oluşturan yapı..

Bu üç alıntıdan sonra..

Şimdi yazımı sunuyorum:

GİRİŞ

İlk Haber: Kıyamet saati ileri alındı

Nobel Ödülü sahibi Leon M. Lederman, Kıyamet Saati’ni 23.57 olarak belirledi..

Atom bombasının mucitlerinin kurduğu “Bulletin of the Atomic Scientists (BAS)” adlı grup, dünyanın “Kıyamet Günü”ne artık daha hızlı yaklaştığını öne sürdü. Nobel Ödülü sahibi Leon M. Lederman, Kıyamet Saati’ni 23.57 olarak belirledi.

Dünyanın sona yaklaşma tehlikesini takip eden ve tehdidi “Kıyamet Saati” üzerinde gösteren bilim insanlarının oluşturduğu “Bulletin of the Atomic Scientists” adlı grup, insanlığa önemli bir uyarıda bulundu. Grubun üyesi ve 2002 Nobel Ödülü sahibi Leon M. Lederman, saati 23.53’ten 23.57’ye kaydırdı. Böylece Dünya’nın sonu, gece yarısına 3 dakika olarak belirlendi.

Grubun yönetim kurulundan yapılan açıklamada, iklim değişikliğinin ve nükleer silahların insanlığın geleceğine yönelik tehdit oluşturduğu, dünyanın 2014 yılında mutlak sonuna beklenenden daha çok yaklaştığı bildirildi. Açıklamada, ‘küresel felaket olasılığının çok yüksek olduğu ve afet risklerini azaltmak için gerekli eylemlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği’ ifade edildi.

Kıyamet Saati, 1947’de ilk kez hazırlandığında 23.53’ü gösteriyordu. Soğuk Savaş’ın doruğa çıktığı 1953 ile 1960 yıllarında ise saat 23.58 olarak belirlenmişti. “Bulletin of the Atomic Scientists”, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından 1991’de saati 23.43’e almış, 1984’te ise saat en son olarak 23.53’e çekilmişti.

Zaman daraldı ancak tükenmedi

Grubun açıklamasında, “Dünyada çok fazla sayıda nükleer silah bulunduğu ve dünya liderlerinin, nükleer tehdidi azaltma ve kontrol altına alma konusundaki sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız olduğu” kaydedildi.

Açıklamada, ‘mevcut önlem ve çabaların dünyanın karşılaşabileceği kıyameti engellemeye yetmediği, ülkelerin atmosfere çok fazla sera gazı yaydığı ve bu oranın yüzyıl sonunda çok tehlikeli bir boyuta ulaşacağı, medeniyetin ayakta kalmasını sağlayan ekolojik sistemin bozulacağı’ ifade edildi. “Dünyanın tamamıyla kabul edilebilir maliyetlerle gerekli teknolojik ve politik seçeneklere sahip olduğunu” vurgulayan grup, “Zaman daraldı ancak henüz tükenmedi” ifadesini kullandı. (24.01.2015. 17:16 -Kaynak: Sputnik)

Yeni Haber: Kıyamete 100 saniye kaldı

Güncel gelişmelere bakarak dünyanın sonunu tahmin etmek üzere geliştirilen sembolik “Kıyamet Saati”, olası bir nükleer savaş ve diğer küresel tehditler göz önüne alınarak 100 saniyeye ayarlandı. “Kıyamet saati”, Atom Uzmanları Bülteni’ne (BAS) üye bilim insanları tarafından güncelleniyor.

1947’den bu yana güncellenen saat, insanlığın dünyayı yok etmeye ne kadar yaklaştığını göstermek üzere kullanılan bir metafor.. Bilim insanlarına göre dünya giderek “daha tehlikeli” bir yer haline geldi ve dünya 1953’ten bu yana “kıyamete” hiç bu kadar yakın olmamıştı.

1953 yılında hem ABD’nin hem Rusya’nın hidrojen bombası test etmesinin ardından saat yine ileri alınmış ve gece yarısına iki dakika kalmıştı. Kıyamet Saati’nin yelkovanı, dünyanın büyük bir felakete karşı ne kadar kırılgan olduğunu temsil ediyor. 1947 yılında oluşturulduğunda gece yarısına yedi dakika vardı. O tarihten bu yana saatte 23 kez değişiklik yapıldı. Kıyamete en çok yaklaşılan yıllar bu yıl ve 1953 olurken, en çok uzaklaşılan yıl ise 17 dakika ile 1991 oldu. (24.01.2020, Odatv.com)

***

Haberi akşam saatlerinde Vatikan’daki okuma odasında dizlerinin üzerindeki tabletinden okuyan Papa Francesco, “En önemli parametre olan Şeytan’ı denkleme dahil etmemişler.. Ne büyük eksiklik.. Dehşet..” diye mırıldandı. Sonra sıcak olarak beklettiği limonlu suyuna bir tutam garip bitkiyi daldırdı ve bir kaç saniye sonra sıvıyı yudumladı..

Kapıyı vurarak içeri giren bir görevli, Netflix’in yeni yapımı “Messiah” dizisinin başlamak üzere olduğu konusunda Papa’yı uyardı. Papa, televizyonun açılmasını istedi ve sanki fısıldar gibi konuşarak görevliye döndü: “Başroldeki Michelle Managhan, Mehdi Dehbi , Tomer Sisley ve Sayyid Al Halami ve senaristler hakkında Vatikan istihbaratçıları tarafından daha derin bilgi edinilmesini ve kendisine bildirilmesini” istedi.

Görevli başını eğdi.. Ve dışarı çıktı..

Evet..

Nisan 2020 yazım bu kadar..

Sonunu siz tamamlayın..

(Meraklısı için Not:

Şeytan aramızda yaşayan bir kişidir

Papa’nın şeytanın bir insan olduğuna dair iddiası da kayıtlara geçmiştir. Bu bir gizemli uyarıydı.. Papa, “Şeytan gerçek bir kişi, adı ve soyadı olduğuna eminim” dedi.. Tarih 14 Aralık 2017 idi.. BBC Türkçe kanalından izlediğimiz haber şöyleydi: Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, şeytanın sis gibi bir şey değil, virüs gibi gerçek bir yaratık olduğunu söyledi ve “Şeytanla diyaloğa girerseniz kaybolursunuz. O bizden daha akıllıdır” dedi.

İtalyan Katolik Kilisesi’nin televizyon kanalı TV-2000’de yayınlanan bir programda  ise Papa, bir din adamı ile sohbeti sırasında şeytan kavramından söz etti

“Şeytan kötülüktür. Milano’daki sis gibi değildir. Yayılan bir virüstür, sanki bir kişidir” diyen Papa, şeytanla iletişimden kaçınılması gerektiğini de söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Kesinlikle emin olduğum bir şey söylemek istiyorum: Şeytanla diyaloga girilemez. Şeytan’la diyaloga girerseniz kaybolursunuz. O bizden daha akıllıdır. Sizi altüst eder, başınızı döndürür ve kaybolursunuz”. Programı sunan Ateist sunucu Don Marco Pozza’nın “Yani şeytanın bir adı ve soyadı olduğunu mu söylüyorsun?” diye sorması üzerine de Papa “Evet, eminim..” diye cevap verdi.

Papa ayrıca şeytanın “nazik davranarak” insanların aklına girdiğini de söyleyerek, “Eğer ne olup bittiğini vaktinde fark etmezseniz sonu kötü olur” dedi. Papa Francesco daha önce de birçok defa şeytandan söz etmiş ve “Yeni nesiller, şeytanın bir mit, bir figür olduğuna, bir fikir olduğuna, kötülük fikri olduğuna inandırıldı. Ama şeytan vardır ve onunla mücadele etmeliyiz” diye konuşmuştu.

Papa Francesco, 2013 yılında Vatikan’da hasta bir kişinin başına dokunarak dua etmiş ve bu dua “Şeytan Çıkarma Ayini” olarak yorumlanmıştı.
Papa, “Padre Nostro” (Latince: Pater Noster – Babamız) duasında, insanı günah işlemeye yönlendirenin Tanrı olduğu yönündeki ifadelerin yanlış tercüme ürünü olduğunu söyledi ve “Bizi günaha yönlendiren, bize savaşlar ve salgınlarla eziyet eden şeytandır” dedi.Vatikan uzmanları, Papa Francesco’nun şeytanın gerçek bir kişi olduğu şeklindeki görüşünün birçok Katolik için bile şaşırtıcı olabileceğini söylüyor. Cizvit tarikatından olan Papa Francesco’nun şeytanla ilgili fikirlerinde, bu tarikatın eğitimini almasının etkili olduğu belirtiliyor.)

……………………………………………………………………………………

Bunları da sevebilirsiniz