Ocak ayı ortalarında İzmir Gazeteciler Cemiyeti ile Konak Belediyesi çok matrak bir karikatürcü olan rahmetli dostumuz Eflatun Nuri’nin bir büstünü Karataş’a dikip akşamına da anısına düzenlenen karikatür yarışmasının sonuçların ilanı ile ilgili haşmetli bir tören düzenlendi. Gençliğinde bir futbol maçına eflatun donu ile çıktığı için bu ismi alan muzip abimize pek yakıştı doğrusu…
Eflatun ile çok hatıralarımız vardır. Bir tanesi epey siyasi bir muhteviyat taşıdığı için buraya aktaralım. Önce olayın, Demokrat İzmir gazetesindeki gerisini yazalım.
Demokrat İzmir Yılları
Demokrat İzmir gazetesinden bir hatıra.. 1970’li yılların başı.. Gazetenin arka koridorlarında elinde gözlüğü ve yaz kış uzun siyah eski paltosuyla dolaşan ihtiyar bir adam vardı. Osmanlı dönemi eski İstanbul gazetelerinden arta kalmış esrarengiz bir havası vardı..
Bizim sıkı solcu gazetenin musahhihi (düzeltmeni) idi..
Elinde dizgiciden aldığı uzun kağıt parçalarıyla herkesin masasına gider, şu kelimeyi yanlış yazdın, bu cümle böyle kurulmaz diye kafa şişirir, elalemin virgülüne, noktasına karışır, diskur çekerdi. Dil bilgisi ve edebiyat allamesiydi.. Kimsenin ona aldırdığı filan yoktu, herkes çalakalem vaktinden önce haberini bitirmekle meşguldü, alfabe, imla vız gelirdi..
Hasan Rasim Efendi isimli bu eskimiş ve çok bilmiş adam, bir süredir benimle ilgilenir olmuştu, bana arka koridorlarda iltifatlar yağdırmaktan zevk alır bir hali vardı.
Hasan Rasim aslında cingöz bir sağcıydı..
Bir gün akşamüstü karanlığı gazeteye çökerken beni kenara çekti. Fısıldar gibi konuşuyordu:
“Evladım Yaşar Bey üstadımız, sen buralarda harcanıyorsun.. Sende Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Ulunay, hatta Peyami Sefa gibi ruhsar bir kalem var. Sen anadan doğma kalemşörsün.. Bu solcuların arasında işin ne?.. Muazzam bir sağ kalem olabilirsin.. Sana aracı olayım.. Seni zirveye çıkaracak bir gazete biliyorum. Transferini hemen yapalım..”
Bir soruşturayım dedim:
“Yahu, Rasim amca hangi gazeteye beni layık gördün?”
Hasan Rasim, gözlerini kısarak, omuzlarını daha da çökerterek, sağa sola bir bakındı ve ağzından baklayı çıkardı:
“Üstadım Yaşar Bey oğlum.. Sen, Tercüman’a layıksın.. Tercüman oğlum..
Tercüman.. Kemal Ilıcak ahbabımdır, hemen telefon ederim.”
Ödüm kopmuştu..Hemen kaçtım Hasan Rasim’den..
Yeni Asır Yılları
Aradan yıllar geçti.Yeni Asır’dayım.. 1985 yılı filan..
Yeni Asır’da iken afilli ve püsküllü köşe yazarlarımız daha büyük gazetelere geçmek için derin kulis çevirirdi, hedefleri hep Hürriyet idi. Bir tanesi üç kez Hürriyet’e gitmiş, sonra geri dönmüş, özel odası, süper tıkır maaşı olmasına rağmen yine mutlu değildi. Yeniden bir başka gazeteye tüymüştü.. Ben transferi etik bulmazdım, hiç düşünmedim.
Ama çok ilginç bir transfer teklifi aldım..
Bir gün gazetemizde gençlerden kurulu gıcık avanesiyle birlikte Gıcık isimli bir mizah eki yayınlayan meşhur karikatürist Eflatun Nuri, ısrarla beni akşama içki içmeye çağırdı. Kalktık, kale arkasındaki Babıali Meyhanesi’ne gittik.
Kafaları çektik. Malın gözü Eflatun Nuri, az sonra ağzından baklayı çıkardı:
“Yaşar kardeşim, sen bu sağcı Yeni Asır’da harcanıyorsun.. Oysa sen sıkı solcusun.. Hadi gel, seni iyi bir sol gazeteye uçuralım. Ben araya girerim. Solcu Vatan gazetesi sahibi Numan Esin’i, hem de Cumhuriyet gazetesini iyi tanırım. Ne dersin?..”
Kahkahalarla gülüp yerimden memnun olduğumu söyledim. Demokrat İzmir’de, Hasan Rasim beni “sol gazeteden” gizlice koparıp “sağ gazeteye” kaçırmak isterdi, şimdi de Eflatun Nuri ise “sağ gazeteden” gizlice koparıp “sol gazeteye” götürmek istiyordu.. Haydaaaa…
(Hasan Rasim ve Eflatun’a rahmet diliyorum)