Kadın Kadının Kurdu Değil, Yurdudur!


25 Kasım 1960… 3 kız kardeş; Patria, Minerva, Maria… Diktatörlüğe karşı geldikleri için işkence görüp, tecavüze uğradılar ve vahşice katledildiler. Ölümleri bütün dünyada ses bulduktan sonra öldürüldükleri gün, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan edildi. Nice katledilen kadınların çığ gibi çoğalan çığlıklarının sesi oldular.

20 Ekim 2019… Daniela Carrasco… Diktatörlüğe karşı geldiği için İşkence görüp, tecavüze uğradı ve vahşice katledilerek cansız bedeni belediye binasının demirlerine asıldı. Yıllar önceden gelen çığın altında yüreklerimiz ezildi.

Geçen yarım asırdan fazla zamanda hiçbir şey değişmedi. Geçen yıllar boyunca şiddet, azalacağına çoğalarak devam ediyor. Ataerkil toplum yapısında erkeklere “güç” atfedilirken, kadınlara sessizlik sunuluyor. Kadının evde, iş yerinde, sokakta ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesi bunu destekliyor. Şiddete maruz kalan kadınlar kendilerini yalnız hissediyor. Haberlerde, söylemlerde şiddet normalleştirildikçe erkek gücüne güç katıyor. Kadının sessizliği ve yalnızlığı artıyor. Halbuki bu sistemde kadınlar olarak o kadar kalabalığız ki… Birbirimizi gördüğümüz sürece kalabalık olduğumuzu fark edeceğiz.

Bilgi güçtür. Şiddete uğradığında kadınların nereye başvuracakları, kendilerini korumak adına neler yapabilecekleri hakkında bilgilendirilmeleri önemlidir. Bilmediğimiz şeyden korkarız. Bilgi yolumuzu aydınlatır. Ancak bazen o yolda harekete geçmek için bilgi de yetmez. Harekete geçirecek olan da dayanışmadır. Kadının kadını desteklemesi, bir olması o yolu kolaylaştıracaktır. Kadınlar hep bir ağızdan “ben varım! İsteklerimle, taleplerimle, ihtiyaçlarımla ben varım!” dediği zaman bütün kadınlar güçlenecek ve o yol kan kokusu ile değil, çiçek kokularıyla yürünecek. O yüzden kadın kadının kurdu değil, kadın kadının yurdudur.

Umursamıyorum yılgınlığımı filan

Çünkü sessizce yaşanmalı her şey

Bir devrim sessizce olmalı mesela

Ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun”

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın